• türk vatandasligindan cikmanin, konsoloslukca istenilen avro karsili olan bedeli. askerlik subesi tarafindan görüldügü yerde öpülecek olan camel, sonunda özel ögrenci dosyasini actirmak icin küsuruncu kere bulundugu ülkenin, bagli oldugu sehrinde bulunan t.c. egitim ateseligine yeniden diger. bir kac yildir tanidigi, sonunda unutmayi basardigi fakat son dönemde yeniden telefon ve maillesmeler yüzünden malesef iletisime girmek zorunda kaldigi ilgili makamin bu islerle ilgilnenen sekreteri camel icin artik bir bölüm sonu canavari olmustur.

    s- guten tag
    c- merhaba, türkce konusabiliyorum.
    s- ich auch.
    c- (tavana bir bakar, dilini alt dudaginin ic ceperine dayiyarak bir tur attirir, nefes alip, bismillah der baslar) özel ögrenci dosyasi acilimi ve askerlik durumum icin gelmistim..
    s- belgelerin hazir mi? valla bir tanesi eksikse almam bile.
    c- hazir, fakat hala kafam da bir soru var, bu ofisden verilen kagida göre x kadar 1.00 dm (deutsche mark) degerinde alman posta pulunu hala istiyor musuz? yoksa web sitesinde x kadar 0.55 eu'luk pulu mu yoksa yine dün telefonda istediginiz y kadar 1.20 eu'luk pulu mu istiyorsunuz?
    s- x kadar 0.55 (sinirlenir)
    c- tamam (sevinir, sinirlendirebildigi icin)
    s- sen neden ilk senende gelmedin?
    c- geldim, siz vardiniz bana ilk sene olmaz, derslerini gecersen(!) ikinci seneye kabul olursan yaparim dediniz. (camel denen kul, okudugu üniversitede 4 yil sinav vermeden, okula adim atmadan kayidini yenileyebilmektedir, fakat kendisini caliskandir, verir kendi capinda sinavlarini.)
    s- ..
    c- ikinci senemde geldim, haziran ayinda kabul etmiyoruz dediniz. (zaten keyfi de yoktur camel'in bunlari yapmaya, seve seve rölantiye almistir, ugrassa basina gelecekleri biliyordur)
    s- simdi yumurta kapiya sikisinca geldin yani?
    c- aslini sorarsaniz babamin hatrina geldim, zaten ankara'dan türk isi style yapmaya basladi onlar dosya acilimi icin, bir de burdan yapalim dedik.
    s- uzat bakalim.
    c- buyrun.
    s- bekliyeceksiniz simdi, müdür xxx imzaliycak. (dosyayi minibus soforunun on cama para firlatma hareketi edasiyla bi kenara yerlestirir.)
    c- tamam, ne zaman gelir?
    s- yokki yillik iznini kullaniyor.
    c- ee? kimi bekliycem ben?
    s- simdi isim var benim, yan odaya git bekle ben belgelerinin tam mi diye kontrol edecegim.
    c- iyi bakalim.

    camel gider, o sirada iceriye okuma niyetinde olan ve okuyan türk vatandaslari gelir. konusmalara kulak sahidi olur, gülme krizlerine girer, gercek anlamda gözünden yas gelir, hatta ne idigu belirli olmayan bir görevli tarafindan kendisine verilmis kurabiyeleri kösede oturup yerken, gülmesi sebebiyle bogulma tehlikesi bile atlatilir. sekreter bayan bir anda kalabaligi yarip, ofisten kacar adimlarla gider. bir avuc ögrenci ve diger görevli bas basa kalinir. görevli kisi sansina neseli cikar, sigarasindan bir firt alip;
    gk- gel takil pesime, ne gösterecegim (beraber mutfak oldugu anlasilan yere dogru yürüler)
    c- evet abi
    gk- (muslugu gösterir) bak bu tesisat bilirsin, hem sicak hem soguk su verir. biz normal soguk suyu veren boruyu kapattik, artik muslugu cevirince sadece kaynar su akiyor.
    c- (siritir)
    gk- cay suyu demleme derdinden de kurtulmus olduk, koyayim mi bi cay?
    c- koy abi, sen burda mi calisiyorsun abi? (cayci misin manasinda)
    gk- evet ateselik memuruyum ben.
    c- abi o zaman bi baksan benim, belgelere tamam mi, beklemiyim ben he?
    gk- valla ben anlamam o islerden
    c- peki.. iki seker, eyvallah

    camel yerine gecer cayini yudumlarken, ateseligin cikarmis oldugu genclik ve tanitim dergilerine bakar. türkiye nin tanitimi icin yapilmis o ünlü videonun ve logonun oldugu tanitim dosyalari dikkatini ceker. enfes peri bacalari ve kapadokya görüntülerinin arka planda oldugu klasörlerin önünde olan balonlar dikkatini ceker, yakindan bakinca bunlarin direkman fotomantajlanip, eski corel draw kutusunda bulunan balonlardan alindigini fark edince, hüzünlenir. sözüm ona genclik dergisi alir eline, almanca ve türkce yayinlanmis olan dergideki kastirilmis "modern" konulara göz atar, kendilerince yapmis olduklari samdan tarzi magazin sayfalarda "ahmet hedehödö ise dogumgününü sevdalinka barda (mac izlenen gurbetci kahvehanesi) kutladi, arkadaslari süpriz olarak, fenerbahce'nin sampiyonluguna nispet fanatik ahmet hedehödöye kanarya formasi hediye ettiler" yazilarini ve resimlerini görür, bir nüshasini ilerde cocuklarina göstermek icin cantasina atar. sekreter gelir bu yarim saat icinde.

    s- ben dügüne gidiyorum, yarin gelin
    c- resmi daire olarak 08.00-16.00 arasi acik degil mi burasi? (saat 13.45 civaridir, dügün haberi geldiginde)
    s- bugün dügün var, dügün oldugu günler is yapamayiz.
    c- eee ben ne olacagim, 200 km öteden geldim ben
    s- ben seni ararim, telefonunu birak. tamam mi eksik mi arayacagim seni
    c- tamam, bir yastikda kocasinlar.
    s- ekikikikikikii

    cikmadan evvel, panoda diger isler icin gerekli olan harc tablosunu inceler camel, vatandasliktan cikma bedeli 10 avrodur. cüzdanina bakar, ailecek cikmaya yetecek miktar vardir yaninda, acaba bir daha gelise birakmasam mi bu ise diye düsünür ve dört duvar arasinda zaten hukuki olarak t.c. topragi sayilan binada iki saat boyunca kendine memleket havasini yasatmayi basarmis kisilere minettar bir halde olay mahalinden kafasinda 10 sayisi ile ayrilir

    not: bes gün sonra arar, ne oldu benim is diye. telefonun ucundaki sekreter hanimin sesiyle;
    s- halloldu bekliycen simdi 6 hafta ama.. neden ariyorsun ki, olmasa ben seni arardim, biz sizin icin burdayiz, bedava isinizi yapiyoruz, bana kalsa zate...
    c- tak.. diit dit dit dit.. (telefonu kapatir)
  • metin oktay ve gheorge hagi isimlerinde iki unutulmaz şairin ortak mahlası.
  • şimdi öncelikle şu karma geyiğini bi tarafa bırakalım artık. tamam anladık karma
    gibi değil. ama siz de şunu anlayın, amaç zaten o değil, amaç o olsa da "olmaz".
    çünkü bu hem doğanın kanununda yok, hem de müzikte yok. her albüm, kendi döneminin albümüdür. kendi döneminde güzeldir. o oraya aittir. onun tadı onun tadıdır. aynı şeyi yakalayamazsın. zaten yakalamamalısın da. karma, o dönemdeki tarkan'ın ve arkadaşlarının ruhunu yansıtıyor. sanat bu. bir nevi hayat gibi. yıldızlar belli bir hizada bir araya gelir
    ve o güzel görüntü ortaya çıkar ama bu sen her istediğin zaman olmaz. hangi zamana nasipse o zaman olur. işin güzelliği de ordadır. "şu an" ne varsa elinde onun değerini bilmek, onu anlamaya çalışmak, onu yaşamak gerekir.
    zaman geçtikçe bir çok şey değişir ve sesinin taşıdığı duygu da değişir. ayrıca evet aacaipsin, ölürüm sana ve karma tarkan'ın altın üçlemesidir ve ben tek başına bu seri için bile eyvallah derim, üstüne de artık neler gelirse... ama yine de 90'larda çıkıp ta kim hala tarkan kadar star bir düşünün derim. o dönemin tarkanla neredeyse aynı klasmanda olan isimleri bile kayboldu gitti.

    ikincisi özellikle de çok şey beklediğiniz bir isim olmak üzere yeni bir albüm dinlerken; ki artık bu bir sendrom olup isim bile konabilir, şarkılar genellikle baştan anlaşılmıyor. ya da çok nadiren ilk dinleyişte kendine bağlayabiliyor. ama aradan belli bir zaman geçince ilk dinleyişte anladığını sandığın şarkı "sonradan anladıklarının" yanında sönük kalıyor, hatta dinlemiyorsun. bazı şarkıların da demlenmeye ihtiyacı var. sözün özü bir albümü ilk dinleyişte vereceğiniz not pek sağlıklı olmaz. ben aacaipsin albümünde de hepsi senin mi ve kış güneşi hariç diğer şarkılarda hayal kırıklığı yaşadığımı hatırlarım. ama yine de en azından bunlar var deyip arka arkaya dinleyip duruyordum. ölürüm sana'da da yine aynı şekilde. şımarık'ı dinleyip olmamış diye üzülmüştüm ilk gün. ama en azından ölürüm sana var diye düşünmüştüm. karma ona keza.
    bu sefer maalesef olmamış deyip bir ölürüm sana, bir ikimizin yerine, bir inci tanem aramıştım. ama başka güzellikler oldukları ortaya çıktı sonradan. ve bu her sonraki albüm için aynı şekilde oldu.
    metamorfoz berbat dedi herkes. ben de beğenmediğimi hatırlıyorum. ama şimdi görüyorum ki mertamorfoz seviyesine artık çıkamaz diyenler var.

    gelelim 10 albümüne. yine aynı sendromdan müzdarip herkes diye düşünüyorum. ama albümü bir "sendrom" ile savunacak ta değilim. ilk şarkıyı beğenmedim. "yolla" bana çok hafif, basit geldi, tarkan karizmasına yakışan bir şarkı olmadığını düşünüyorum. bir kaç defa dinledim ve bende büyük hayal kırıklığı yarattı. hatta eğer duyumlar doğru ve çıkış şarkısı
    bu şarkı ise kelimenin tam anlamıyla, inanılmaz. albümün üzerinden bir kaç yıl geçtikten sonra bu şarkı internet ortamında öylesine bir yerde paylaşılıp, 10 albümü için önce bunu düşünmüştük te sonradan çıkardık albüme koymaktan vazgeçtik dense, cuk oturur, öyle bi şarkı hissi uyandırdı bende ve hala öyle düşünüyorum. cuppa zamanında lbüm aslında hazırdı da sonradan fikirler değişti
    ve albüm tekrar ele alınacak gibi bir imaj uyanmıştı ve ben de bu titizlikten ve hatta biraz sil baştan durumundan dolayı çoğu kişi gibi acaip bişey bekliyordum. bi de insan diyo ki, aradan bunca yıl geçmiş
    kim bilir ne müzikal birikimler olmuştur, ne fikirler, ne besteler, neler neler olmuştur. bunun üzerine de "yolla"yı dinleyince yüz şöyle bir düşüyor. inşallah başka bir şarkı seçilmiştir çıkış için. ya da inşallah henüz "anlayamamaktan" kaynaklı bir histir. mesela sevdam tek nefes mükemmel bir seçim olurdu bence. ya da kedi gibi. ok yaydan çıkmadıysa bunu ciddi ciddi düşünmeliler bence.
    klip çekildiyse bile iptal edebilirler, koy kenara seneye yayınlarsın :) bence burda tarkan başta olmak üzere albümü hazırlayan ekibin içine düştüğü hata şu:
    piyasaya ve beklentilere oynamak. kafalarda bazı müzikal formüller var ve
    bu tür kaygılardan dolayı düşülüyor bu hatalara. halbuki her zaman kalbinin sesini dinle. farklı ve yaratıcı ol, korkma. sevdam tek nefes biraz elektronik, mesajı pek "çıkış şarkılık" değil, değil. yap, olur o. şarkının ruhu ortada. tutku var, aşk var, heyecan, duygu, karizma var. o "altın çağ"ın şarkısı yani.

    neyse, nacizane değerlendirmelerim bunlar. albüm genel olarak iyi. zamanla değerini daha da bulacaktır. sanata saygı göstermek gerekir. sanatçı; sanatçılar; böyle yorumlamışlar, böyle yapmışlar,
    alan alır, almayan almaz bu kadar basit.

    ha bi de tarkan albümleri arasında her zaman çok süre olmuştur. 3 yıl 5 yıl 7 yıl.
    tarkan artık bu duruma bir son vermeli. niye bu kadar süre abi. niye yani. tamam her yıl da çıkarma albüm ama en azından bu kadar beklemenin de hiç ama hiç bir alemi yok. yap bişeyler işte. akustik yap,
    onu dene bunun dene, sen tarkan'sın. eskimezsin merak etme. bol bol üret. sonraki albüm 2023'e kalmasın mesela :)
    gördüğün gibi bu milletin derdi sensin :)
  • karma ile en fazla, karma sessiz modda çalınırsa kapışabilecek olan albüm.
  • uzun bir değerlendirme olacak. o yüzden şöyle başlamak istiyorum: 10 üzerinden 6'lık albüm.

    kariyeri boyunca yaptığı her işle ortalığı yıkan bir isim olan tarkan'ın 7 yıl aradan sonra çıkardığı albüm olunca beklentiler arşa çıkmıştı tabii. çıkan sonuç ise beklentileri %100 karşılamamış oldu elbette (ki aksi mümkün değil). ancak ilk günlerdeki gömüldüğü kadar da kötü değil.

    bu albümün sorunlu taraflarıyla başlayalım:
    1- tarkan bu zamana kadar her zaman piyasadaki en kaliteli isimlerle çalışmış, en kaliteli orkestraları oluşturmuş bir isim. 22 yaşında bir tıfılken çıkardığı albümün a1 parçasının geri vokallerinde ümit sayın, levent yüksel ve sertab erener gibi 3 ismi bulundurduğu için tarkan oldu bu adam. herkes haklı olarak karma şöyle karma böyle der, karma bu topraklarda çıkıp çıkabilecek en kaliteli albümdür. çünkü yaratıcılıklarının zirvesinde olan tarkan ve ozan çolakoğlu ikilisinin yanında öyle derin bir kadroyla çalışılmıştır ki ağızları açık bırakır. erdem sökmen, erdinç şenyaylar, bilgehan tuncer ve michael heart gibi isimlere (ki dahası da var, şuradan bakabilirsiniz) aynı albümde gitar çaldırdığı için karma 1 numaradır. ya da hem ahmet koç hem de çetin akdeniz'e aynı albümde bağlama çaldırdığı için karma 1 numaradır (yandım'daki bağlamayı ahmet koç'un sen başkasın'dakini ise çetin akdeniz'in çaldığı 1 km öteden bellidir). bu durum tarkan'ın işine ve dinleyicisine olan saygısının göstergesidir. ama bu albümdeki orkestral derinlik karma'yı geçtim adını kalbine yaz kadar bile yok. aynı şey söz yazarı/besteci meselesinde de geçerli. sezen aksu ve nazan öncel ikilisi demirbaş olduğu için geçiyorum. nerede mete özgencil (türk popunun gelmiş geçmiş en kaliteli 3 albümünün ikisi olan karma ve apayrı'da ciddi imzasının olması kesinlikle tesadüf değil), nerede gülşah tütüncü, nerede günay çoban. tarkan'ın eski heyecanı yok. bu durum normal karşılanabilir ama isim tarkan olunca insan her zaman daha iyisini bekliyor. tarkan, kendisini tarkan yapan en büyük prensibini biraz yemiş.
    2- ozan çolakoğlu. tarkan albümlerinde her şeyi gerektiği kadar yapan titizler titizi ozinga gitmiş, her şeyi boğdurmuş bir ozinga gelmiş. ben cidden bu albümün aranjesinin ozinga'nın elinden çıktığına inanmıyorum. gülşen'di çocuktu derken işe vakit bulamamış da düşük kaşeli birine ihale etmiş sanki. tarkan'ın elektronik sound iddiasıyla çıkardığı metamorfoz'da bile (ki o albüm eleştirilerin aksine gayet güzel bir albümdür) bu derece boğucu bir elektronik sound yoktu.
    3- albüm bence çok uzun. ilk 4 şarkıyı tıraşlayıp adına yaraşır 10 şarkılık bir albüm çıkarsa bu kadar gömülmezdi bence. benim nazarımda albüm 5. şarkıda başlıyor.

    şimdi şarkı şarkı değerlendirmeye geçelim.
    1- yolla: her ne kadar az yukarıda tıraşlama için aday gösterdiysem de yolla cidden güzel şarkı. evet müzikte bariz yakar geçerim esintileri var ama hem sözü hem müziği güzel. peki bu şarkının sıkıntısı ne? düzenleme. kesinlikle illa orkestral veya alaturka düzenleme olmalıydı demiyorum ancak bu şarkının düzenlemesi hem çok ucuz hem de çok boğucu. düzenlemede öyle gereksiz katmanlar var ki şarkının gidişatına hiçbir katkı sağlamadığı gibi kulak yoruyor. bu albümde pas geçip özenli bir düzenlemeyle 2018 yılında single olarak çıkarsa ortalığı yıkardı ama. ben biraz da bu aradaki ruh halime uygun olduğundan sözlerini çok sevdim.
    2- çay simit: klişeler klişesi sözlere ve vasat bir müziğe sahip şarkı. değerlendirme için dinlediklerim hariç direkt geçtiğim şarkılardan ilki. beyaz atletli'den sonra gülşah tütüncü imzası taşıyan bu sene duyduğum ikinci şarkı. ikisi de vıcık vıcık vasat. hani tarkan gülşah tütüncü'den bu şarkıyı alana kadar başka bir prensibinden yiyerek ben yanmışım'ı aynı düzenlemeyle söylese daha iyi bir sonuç çıkardı eminim. hem ozan paşa'ya iş çıkmamış olurdu ehehe.
    3- beni çok sev: bu şarkının bu albümde ne aradığına dair mantıklı bir sebep buldum. malum tarkan evlendi düğün müğün yaptı, kendi şarkısıyla dans edememiş olması koymuş olmalı ki ondan böyle bir şey yaptı. başka bir açıklaması olamaz. rezalet. ama itunes listesinde yıldızı kapmış bile. inanılmaz derece vasata hitap ediyor. 1 saniyesine bile katlanamıyorum.
    4- ben senin: 4 kere ben senin dedikten sonra cemaziyülevvelini sikeyim denmediği için beklenen etkiyi yaratamıyor haliyle ehehehe. şaka bir yana sezen aksu bu şarkıyı nasıl yazdı, nasıl yakıştırıp da tarkan'a verdi hiçbir fikrim yok. tarkan ise muhtemelen sezen ablasına saygısından laf etmedi. çok kötü şarkı. direkt pas. gerçi düşündüm de bunu albüme koymazsan her şey fani'yi alamazsın tehdidi gelmiş olabilir, bak o da mantıklı.

    bence albümün en kötü 4 şarkısının ilk 4 şarkı oluşu albümün en büyük sorunu. keşke bu 4'lüyü hiç yayınlamasalardı.

    5- çok ağladım: düştüm ben yollara'yı hafiften andırıyor olması umrumda değil, çok güzel şarkı çok. kışa doğru gelmesi muhtemel remix albümünde şarkının yılanlığı daha bir ortaya çıkar. albümün en sade düzenlemelerinden biri olmasına rağmen yine yorucu olduğunu eklemek ise boynumun borcu.
    6- her şey fani: bu şarkıda kusur bulamıyorum ya. özellikle 3-4 kere dinledikten sonra kulağıma öyle bir oturdu ki çıkmıyor. fatih ahıskalı'nın el attığı ise yine kilometre öteden belli. sadece araya bir de ney atılsa fena olmazdı diyerek yapabildiğim en büyük eleştiriyi yapmış olayım.
    7- kedi gibi: tam bir tarkan şarkısı. çok keyifli bir şarkı. keşke eski albümlerdeki gibi katmanlı aranjman yapılsaydı buna da. remix albümünde kıymeti daha bir anlaşılacak ikinci şarkı.
    8- hodri meydan: bu da gaz bir şarkı. yolla'dan sonra bu şarkının sözlerini de göz önüne alarak tarkan'a abi derdin nedir demek istiyorum. akustik düzenlemesi de güzel olur aslında ama o şarkının temelinde yatan hiddet ne ölçüde yansıtılabilir o konuda fikrim yok.
    9- biz çocukken: müzikal anlamda tarkan potporisi bu. verme ile gitti gideli'nin karışımı gibi. hatta ufaktan inci tanem esintileri bile var. sözleri de güzel. günay çoban'dan beklenmeyecek kadar iyi hatta.
    10- bal küpü: ilk 4 şarkı haricinde kalan kısmın en vasata yakın şarkısı bu. birkaç remix yapılsa belki güzel olabilir. ama kendini zevkle dinlettiğini eklemezsem ayıp olur.
    11- acımasız: tarkan albümün hareketli parça kısmında kırık not almış olsa da slow konusunda lafa yer bırakmayacak derecede iyi iş çıkarmış. her şey fani'den sonra bu şarkı da çok güzel. hatta her şey fani'den daha çok sevdim diyebilirim. nazan öncel hayranı olup sezen aksu hater'ı olduğumdan da olabilir, bilemeyeceğim. ama iki şarkı da çok güzel.
    12- sevdam tek nefes: albümün ilk turunda loop'a alma isteğini en çok bu şarkıda yaşadım. çok tatlı, çok güzel bir şarkı. aşırı ucuz düzenlemesi bile şarkıyı tekrar tekrar dinlemeye engel değil.
    13- o sevişmeler: ümit sayın'ı ve stilini seven bu şarkıyı sever, sevmeyen sevmez. ben çok severim o yüzden çok sevdim. şarkının en büyük sıkıntısı bu. tarkan'ın vokal hariç hiçbir etkisi yok. direkt ümit sayın şarkısı olmuş. ben çok sevdim ama. sen çok yaşa ümit abi.
    14- affedin bizi çocuklar: müzikal anlamda yine verme'ye benzeteceğim ben bunu. şarkının mesaj kaygılı ana fikri de verme ekseninde hatta çok daha adrese teslim mesajlar var. popülizm eleştirilerine ise kahkaha ile gülüyorum. tarkan ulan bu, tarkan'ın popülizme ihtiyacı mı var? aylin aslım mı lan bu adam? velhasıl, güzel şarkı.

    ilk 4 şarkı kesilmiş olsa 10 üzerinden 8 alacak albüm bu haliyle 5.5'tan 6 aldı benden. ama şu şarkıları cidden emek verecek birilerine tekrar aranje ettirseler çok iyi olur. remix albümünden ayrı bir ihtiyaç bu.

    bir de albümün çıkışındaki sorunlar ve fizy meselesi var, onu da bir ara doğan müzik başlığında irdeleriz.
  • hepsini geçtim de ben senin isimli şarkısını tarkan'ın kafası iyiyken seçtiğini düşünüyorum, belki benim kaçırdığım bir şey vardır şarkıda diye bir kaç kez dinlemeye zorladım kendimi ama yok. şarkıda "ben senin, ben senin" kısmına gelince ta .mına koyayim diye tamamlamak geliyor içimden, hiç değilse bir esprisi olurdu böyle.
  • cuppa şarkısı çıktığının ertesi günü darbe olmuştu. şimdi koskoca albüm çıkıyor hem de darbe söylentilerinin olduğu 15 haziranda. biri mit'e haber versin.
  • tarkan'ın 10. stüdyo albümünün adı. 15 haziran'da çıkıyor. şöyle biraz geçmişe gidelim:

    1992 (bkz: yine sensiz)
    1994 (bkz: aacayipsin)
    1997 (bkz: ölürüm sana)
    2001 (bkz: karma)
    2003 (bkz: dudu)
    2006 (bkz: come closer)
    2007 (bkz: metamorfoz)
    2010 (bkz: adımı kalbine yaz)
    2016 (bkz: ahde vefa)
    evet 10.

    (bkz: #68830518)
  • albümün kötü olmasında en büyük pay aranjör ozan çolakoğlu'na aittir. eşi gülşen olsa bu kadar özensiz yapar mıydı ? gülşen'in son albümlerindeki düzenlemelere bak, bir de bunlara.

    tarkanın 10. albümü.
  • karma neydi?

    kaliteydi.
    duyguydu.
    yaylılar ve gitarlardı. ud, bağlama ve perküsyondu.
    sesinin gücünü ve ustalığını gösteren şarkılardı.
    ilk dinleyişte içinize yerleşen introlar, melodiler, sözlerdi.
    farklı ülkelerde farklı stüdyolarda verilen muazzam bir emekti.
    arada geçen 16 yılda tarkan'ın ve ozan çolakoğlu'nun yeniden üzerine çıkmasını ümitle beklediğimiz çıtaydı.

    peki şimdi bu başlığın sahibi olan albüm ne?

    tarkan'ın ya da ozan çolakoğlu'nun iyi kötü ekşi'yi takip ettiğini tahmin ediyorum. umarım takip etmenin ötesinde başlıkta arama butonunu falan da kullanmayı biliyorlardır. 10 başlığı altındaki entrylerde kaç kere geçtiğini görmeleri bakımından lütfen bi kere başlıkta arama kısmına "karma" yazsınlar. sonra da bunun nedenini bi düşünsünler. ısrarla karma diyenler kenara çekilmiş, hayattan elini eteğini çekmiş, güncelle bağı kopmuş nostalji budalası andropoz amcalar veya menapoz teyzeler değil. sadece vasat ile kaliteliyi ayırt edebilecek kadar müzik zevki ve bilinci olan insanlar. çöplüğe dönüşmüş türk pop müzik piyasasında tarkan'ın nasıl bir değer olduğunu bilen insanlar.

    neyse olan olmuş albüm piyasaya çıkmış ve belli ki tarkan'ı 3-5 yıl daha götürecek. albümü de alacağız çünkü bizim kuşak için tarkan albümü almak bir gelenektir. ayrıca yaşayan en iyi türk ses sanatçısını canlı dinleyebilmek için konserine de seve seve gideceğiz. tarkan sesiyle, performansıyla, duruşuyla, yüzüne yansıyan iyiliğiyle açık farkla bir numara olmaya devam edecek. bu gerçekler değişmeyecek.

    umarım ilerleyen yıllarda bu yapıcı ve iyi niyetli eleştiriler dikkate alınır.
hesabın var mı? giriş yap