• maç sonunda italyan televizyonu ekrana "şampiyon efes(pilsen)" yazmıştır, italyanca.
    ilk maçta son saniyede fucka pota altında debelenirken baltaları indirerek ona attırmadığımız sayı daha da bi değer kazanmıştır bu maçla.
    yine maç sonunda ufuk sevinçten topu tek eliyle stratosfere fırlatırken murat murathanoğlu "kupa bizim" diye bağırmaktadır, bir de.
  • kimse yazmamis ama bu macla efes pilsen bogdan tanjevic'li, dejan bodiroga'li, gregor fucka'li, fernando gentile'li stefanel in elinden almistir korac kupasini.
  • lisede, kaldığımız devlet yurdunun televizyon bulunan o kalorifer dairesi kokulu ufacık odasında yaklaşık 60-70 kişinin adeta nefes alış-verişlerini hissederek izlediğimiz maçtı.

    izleyenlerin tabi ki futbol seyircisi olduğunu ve bazı basketlerden sonra coşup "gol" dediğini söylememe gerek yok herhalde. tabi böyle bir tanım yapınca, ortamı bilmeyenler için, her gün sanki süt banyosu yapan aristokratmışız intibaı uyanabilir; amma lakin ki öyle değildir. biz de daha yeni yeni tanımaya başlamıştık oyuncuları.

    o final maçının evvelinde de teamsystem yarı final serisini yine orada izlemiştik ve savunma uzmanı olarak bilinen ve maçlarını az sayı atıp yiyerek tamamlayan örs yönetimindeki efes'in bologna takımına iki maçta ortalama 100 sayı civarı attığını hayretle görmüştük.

    neyse, cem yılmaz'ın askeriyede izlenen televizyonu tasvir ettiği o ortamın iç güveysinden hallice olanıydı bizim ortam da. tek farkla ki; kumanda denen alet yoktu. kanal değiştirmek isteyen, rahatını bozup, elini televizyonun bulunduğu o kilitli demir parmaklıkların içine sokmak zorundaydı. çıkan her reklama küfredilir (ki ileriki yıllarda cem yılmazlı panasonic cep telefonu reklamlarında az küfür yemedi sayın yılmaz bizim arkadaşlardan), ama maç başladı mı adeta çıt çıkmazdı arada oyunculara edilen "sitemler" haricinde.

    aradan 15 sene geçmiş, herhalde maçtaki pozisyonları anlatmamı beklemiyorsunuz. ama dejan bodiroga ustayla ilk kez o final serisinde tanışmıştım. ayrıca naumoski-ufuk-volkan-mcrea ve tamer'den oluşan ve kolay hatırlanan bir beşimiz vardı. düşünüyorum da o yıllarda ufuk, ibrahim ve harun gibi oyuncularla harika şutör gardlarımız varmış. şimdilerde ise ömer onan (ki bu zamanın en iyisi; ama bir ibrahim veya harun değil hücumda), cenk akyol gibi bir kademe aşağı oyuncularımız var.

    maç bitiminde dışarı çıkmak yasak olduğu için yoldan korna basarak geçenleri izlemiştik içimiz gide gide. basketbolun henüz esamesinin bile okunmadığı bir dönemde bir geceliğine milletçe basketbol uzmanı olmuştuk.

    o üç-beş senelik periyot eczacıbaşı sayesinde voleybol, jordanlı bulls ve tim duncanlı spurs sayesinde ise nba uzmanı kesilmemizi sağlayacaktı.

    şahsi olaraksa, kaan kural'ın çıkardığı fast break dergisi ile fanatik basket gazetesi almam o yıllara rastlar.

    maça dönecek olursak, son saniyelerindeki heyecan bir kısmımızı basketbola tövbe ettirirken, benim gibilere ise beyaz gölge etkisi yapmıştı.

    bir de... naumoski ne oynardı be...
  • son saniyeleri asla aklımdan çıkmayacak maçtır. skor 74-69, murat evliyaoğlu'na faul yapılmıştır. iki serbest atış kullanacak, bu iki atıştan birisini sayıya çevirmesi kupayı efese garantiletecektir. nefesler tutulmuştur, murat evliyaoğlu ilk atışını baskete çevirir. ve arkasını dönüp elini yumruk yapip ağzına götürerek bir zafer işareti yapar. * 2. atışı kaçırır. skor 74-70 olur. milano'nun 6-7 saniyelik hücumunda gentilein 3 sayılık basketi italyan ekibe yetmez. ardından murat murathanoğlu'nun kupa bizim, kupa bizim, kupa bizim bağırışları hiç bir zaman hafızamdan çıkmayacak üzere yerleşir beynimin bir köşesine.

    bana çocukluğumun en mutlu günlerinden birisini yaşatmış, o gece evde basket topu gibi zıp zıp zıp zıplamama vesile olmuş, dvdsi çıkmalı, bantlardan defalarca yayınlanması gereken maç.

    anlattığım kısım şurada da mevcutmuş:

    http://www.youtube.com/watch?v=fuh8imq8nhg
  • benim de aklımda murat murathanoğlu'nun, murat evliyaoğlu'nun serbest atışını kaçırmasından sonra "3'lük atsalar bile yetmiyor, yetmiyor, yetmiyor" diye bağırmasıyla kalmış maç.

    ayrıca unutmamakta fayda var ki bu maçla gelen 1996 koraç kupasında oynayan takımlar ve efesin geçtiği yolun, şu günün bir euroleague kalitesinden hiç bir farkı yoktu. koraç kupası o zamanın üçüncü önemdeki kupası olmasına rağmen avrupa'da, o sene avrupa şampiyonlar kupası ve kupa galipleri kupasından daha güçlü takımlara sahipti ki stefanel milano'nun kadrosu buna örneklerden biridir. sanırsam bu yüzden bir sonraki sene tofaş'ın final oynaması çok daha az sallanmıştı zira kalite o sene düşüktü biraz 1996'ya göre, tabi bi de zaten kupanın daha önce kazanılmış olmasının hevesi azalttığı gerçeği var.
  • efes pilsen'in 77-70 kaybetmesine karşılık o zamanki adıyla koraç kupasını kazandığı maçtır. murat evliyaoğlu'nun gereksiz üçlük denemeleri, murat murathanoğlu, naumoski ve rahmetli conrad mcrae faktörleri ile hafızalardan silinmesi mümkün olmayan harika bir finaldir.

    saha dışında aydın örs, saha içinde ise petar naumoski tarafından yönetilerek harika bir sezon geçiren efes pilsen, gruplarda panionios, çeyrek finalde henry turner, dallas comegys, ibrahim kutluaylı fenerbahçe, yarı finalde ise teamsystem bologna gibi önemli takımları eleyerek mutlu sona ulaşmıştır. final maçının ilk ayağını 76-68 kazanan takım, deplasmandaki maçta ikinci yarının ortalarında 7-8 sayılık avantaj yakalamış fakat ballı italyanların savurduğu yüzdeli üçlükler sonucunda kupayı sadece 1 sayı fark ile müzesine götürebilmiştir.
  • uzunbinik'e telefonda anlattığım maçtır. evinde elektrikleri kesilen uzunbinik bendenizi aramış ve maçın tüm ikinci yarısını kulağımda ahizeyle seyretmişimdir. bu nasıl bir heyecandır ki, naumoski'nin her sayısında bar bar bağırıyoruz, fucka tamer oyguç'un üzerinden her atış bulduğumuzda ömrümüzden günler aylar gidiyor, gentile'ye uyuz oluyoruz... bir daha söyleseler yapmam herhalde.
  • kendi kendime batıl inanç geliştirmeme sebep olmuş maçtır. efes kazansın diye çiğnediğim sakızı çiğnememeye başlıyordum, ne zaman çiğnesem geriye düşüyorduk çünkü...
  • kişisel spor tarihimin en güzel anlarından biridir. dersaneye gidiyordum, basketboldan hiç anlamıyordum ve galatasaraylıyım ama hatırlayınca şimdi bile yüzümde tebessüm oluşuyor.
  • 76-68'lik ilk maçın rövanşı olan karşılaşma 77-70'lik sonuçla bitmiştir.*
hesabın var mı? giriş yap