• eşim 7 aylık hamile ve çalışıyor. çünkü eve onun kazanarak getirdiği paralarla faturalar, bazı krediler ödeniyor, mutfak masrafı karşılanıyor. her sabah maltepe sahil yolu üzerinden kalamış'a bırakıyorum onu.

    dünkü patlama ve yakın tarihte olan benzer patlamalar sonrası iyice gözümüz korktu. zaten yürümekte zorluk çeken 7 aylık hamile bir kadına, defalarca denemesine rağmen toplu taşımada bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar insan yer verdi. üstelik ayakta durmasına rağmen ittirildi, kaktırıldı.

    ben de hem toplu taşımada helak olmasın hem de bir bombalı saldırıya maruz kalmasın diye onu arabayla işe götürüyorum. yani bu trafiğin böyle yoğun olmasında pay sahiplerinden biriyim. özür dilerim.

    sabah 08:00'de çıktığımız yolcuğumuz 09:15'te kalamış'a gelmemiz ve ardından koşuyolu'na kadar olan kısmı benim tek devam etmemle 10:00 gibi sona erdi. 16 km yolu 2 saatte geldim. dün bu ülkenin başkentinde bomba patladı, insanlar öldü, kollar bacaklar havalarda uçuştu. ve bizim mayıs sonu ya da haziran'da bir bebeğimiz olacak. adını ne koysak falan diye düşünüyoruz. sırf bunu değil, faturaları nasıl vereceğiz, kredilere nasıl yetişeceğiz, eşim çalışmayınca tekeri nasıl döndüreceğiz diye düşünüyoruz. bir de işe giderken tepemizde canlı bomba patlamasa da, daha dünyaya gelmemiş yavrumuz ölmese, bize bir zarar gelmese diye tedirgin güvercinler gibi evin kapısından kendimizi içeri atana kadar kafamız önde koşturuyoruz.

    eşek yüküyle vergi verdiğimiz bu devlet, eşime doğum öncesi 2, sonrası 2 olmak üzere 4 ay doğum izni veriyor. ondan sonra ne yaparsan yap diyor. aynı devlet, benim ve eşimin işe giderken güvenliğini sağlayamıyor. yine aynı devlet toplu taşımayla benimle beraber yolculuk eden milyonlarca insana en temel insani kuralları dahi eğitim sistemiyle verememiş. hamile kadına yer vermek bir yana dursun, onu itmek, sıkıştırmak, ayakta durduğu küçücük alana tecavüz etmek konusunda fırsat kolluyor.

    yine aynı devlet, eşimin hamileliği süresince, sgk kapsamında hiç bir ilacını karşılamadı. kapsam dışıymış. çok cüzi indirimler oluyor hepsi bu. eczacıya reçetedeki ilaçları sigortam olmasa ne kadara alabilirdim diye soruyorum her seferinde, verdiğim paranın 3-4 tl yükseğini söylüyor. bu arada biz hastalanınca konformist olduğumuzdan falan değil ama devlet hastanesi yerine, özel hastaneye gidiyoruz. çünkü devlet hastanelerinde çok sıra var. sigortalı olmasak 40 tl vereceğimiz muayene ücretine sgk'lı olduğumuz için 35 tl veriyoruz. devlet, 5 tl'sini sigortamızdan karşılıyor. benden olası sağlık harcamalarımın bedeli olarak peşin peşin kestiği para karşılığında bana sağlık hizmeti vermiyor.

    arabada giderken eşim eliyle sürekli kapı kolunu sıkıyor. çünkü yol boyunca her gün en az 20 araba, kaza riskini önemsemeden aracını üzerimize kırıyor, sinyal vermeden şerit değiştiriyor, arkanızdan yol tıkalı olmasına rağmen hunharca korna çalıyor. sonra ben direksiyonda başka bir adama dönüşmeye başlıyorum. daha gergin, agresif, camı açıp yandaki aracın içindeki insanlara bağıran, el kol sallayan bir adam oluyorum. ana arterlerden çıkıp, ara sokaklarda hız yapan biri olarak buluyorum kendimi. nasıl oluyor bilmiyorum, kızdığım şeye dönüşüyorum. sonra bir silkeleniyorum. eşimin iyice şişen karnına bakıyorum. içeride, dünyaya gelmek için sırasını bekleyen oğlum var. belki 1 durak sonra yol kenarına park etmiş arabaya yüklü kilolarca bomba patlayacak ve oğlum daha dünyaya gelemeden parçaları asfalta saçılacak. ben patlama anında eşimi ve çocuğumu korumak için onların üzerine kapanacağım ve birbirimize dokunduğumuz son an bu olacak.

    belki 100 metre ötede yolcu almak için 3 şerit birden değiştiren, üstelik bunu yaparken sinyal verme zahmetine bile girmeyen dolmuşa arkadan çarpacağım. arkadan gelen hafriyat kamyonu da bana çarpacak. arada kalıp ezileceğiz ve o trafikte yardım gelmesi en az 30 dakika süreceği için eşimle birbirimizin gözlerine bakarak kan kaybından öleceğiz.

    vatan sağ olsun... verginizi ödeyin, vergi çok önemli.
  • emniyet mensubu araçların önemli bir durumda acilen olay yerine gitmek veya önlem almak için araçlarında bulundurdukları çakar ve sirenleri, işe yetişmek için kullanmaya utanmadıkları trafiktir.

    (bkz: 13 mart 2016 ankara patlaması)
  • istanbul'un yaşam şartlarını yeniden değerlendirmeniz gereken durumdur.

    hesaplama aslında çok basit.
    zaman=para
    istanbul'da yaşam için gereken para=x diyelim.
    istanbuldayaşam için gereken zamana=z diyelim.
    birde küçük bir ilimizde gereken zamana=k diyelim.
    yada hiç bişey demiyelim,ben küçük bir ilde yaşayarak işe yürüyerek 10 dakikada,araba ile 5 dakikada motorsiklet ile 3 dakikada gidiyorum.
    her gün trafikte geçireceğim 2 saati 2.5 yaşındaki oğlum ve hobilerimle geçiriyorum.
    az kazanıyorum,çok zamanı kendime harcıyorum.
    böyle daha mutluyum.
  • tarih olarak herhangi bir farkı olmayan trafik. dün de deli gibi trafik vardı bugün de.
    ama 3 senedir istanbul'dayım şunu anladım, ki şu trafik denen illet bile insanlığımızın yansıması.
    dün mesela, florya'dan avcılar tarafına dönüp cennet mahallesine gireceğim. o tali yolda tek arabalık bir katar var, ve hepimizin bileceği üzere yandan girenler, sinyal vermeden önünüze kıranlar. telefonu evde unutmuşum, eve dönüp hatunun yanına gideceğim, hepsi bu aslında ama, sinirden kendimi zikicem. "ya bu insanlar niye böyle, neden başkasının hakkına sahip çıkmıyorlar, biz o sıraya girerken keriz miyiz de, sen hemen yandan girip, benim önüme geçme hakkını kendinde görüyorsun."
    neyse bi tane yandan önüme kırmaya çalışan dallama sinyalini açmış, ben de yer vermiyorum doğal olarak, bunun gıcıklıkla alakası yok, tek arabalık şeritte yanyana gidiyoruz. en sonunda camı açıp,
    - sizin yaptığınız reva mı, yandan gelip kaç tane arabanın önüne kırıyosunuz? dediğimde, eleman küfredecek gibi oldu, ziktir olup geçti önüme.
    bir de bu şehirde mercedes- bmw türevleri büyük kasalı araçların sahibi kendini yolun da sahibi sanıyor haspam. eğer ki arkanızdaysa her halükarda yol vereceksiniz, ona hörmette kusur etmeyeceksiniz. sen kimsin lan, benden daha iyi araban var diye kuralların dışına kim çıkaracak beni. istersen düldülün olsun, neysen o ol.
    sonra eve dönüp, hatunun yanına geçince kız demeye başladı,
    -ya sen eskiden bu kadar sinirli değildin.. filan diye. yanında bile küfretmemek için zor tutuyorum kendimi. gidin uzakdoğuda görün trafiğin ebesi nasıl yamulmuş, ama başkalarının hakkına riayet ediyor adamlar, gereksiz sıkıştırmalar, sikko kornalar, saçma hareketler yok.
  • anadolu yakasından tiksindirtmiş trafiktir. altunizade'de karadelik olduğunu düşünüyorum. gıdım gıdım çekiyor ama serbest bırakmıyor.
  • normal günlerden çok daha fazla olan trafiktir.

    şuanda metrobüste provaya gidiyorum. normalde bu saatlerde metrobüse binmek için savaş verirsiniz. haftanın belirli günleri aynı saatte metrobüse aynı duraktan biniyorum. çok da yırtıcı olmadığımdan sanırım, hep 4. , 5. metrobüse binebiliyorum.

    bugün metrobüs bomboş.

    herkeste bir korku. yaşama hakkımızı, sokaklarda özgürce dolaşma hissimizi elimizden aldılar. herkes tedirgin artık kalabalık yerlerden.

    tenhalardan da tecavüz , taciz, gasp gibi olaylar sebebiyle tedirgin.

    kendi yaşam alanlarını yaratmaya çalışırcasına herkes arabasıyla çıkmış sokağa. toplu taşıma kullanan yok.

    sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.

    edit: imla
  • 5km'lik yolu 1 buçuk saatte alarak rekora koşturan trafiktir. evimiz işimiz yakın olsun, çile çekmeyelim, çektirmeyelim diye taşındık, yine yaranamadık. trafiğin de bir sebebi yoktu bu arada, hani kaza desem değil, köprüye çıkacak adam desem değil, öyle bir trafik düz yolda, yürüsem daha çabuk giderdim ama fırtına vardı, gözüm yemedi. neyse buna da şükür, en azından hayattayız.
  • sabah saat 7.30 sabiha gökçenden çıkış saat 11.00 nişantaşı varış.

    başarılı.
  • ataşehir - altunizade arasını yaklaşık 2 saatte almamıza neden olan trafiktir. lanet olsun.
  • bostancı'dan köprüye varmayı 2 saatte basarabilmeme neden olmuş trafiktir. derdini sikeyim istanbul, senden nefret ediyorum istanbul!
hesabın var mı? giriş yap