• içimdeki ses yarrak gibi bir sene olacak diyor. umarım yanılırım.
  • yıllar sonra tarih dersinden sınava girecek olan öğrencileri "hocam 2016'nın tamamından sorumlu olmayalım yaa" diye yalvarttıracak sene.
  • göz açıp kapayıncaya kadar* gireceğimiz ve tabi tüketeceğimiz 'nice' yıllardan biri...
  • eski sevgililer resmi geçidi gibi, içen arıyor.
  • geldi tipini siktiğim..
  • bir sudan çıktığım kesin de, nefessiz kalıp ölecek miyim, başka bir suya atlayıp boğulacak mıyım yoksa efendi gibi amfibik amfibik yaşamaya devam mı edeceğim, bunu henüz bilmediğim sene.

    belki kara hayvanına evrilmek bu 32. yıla kısmettir ahah dur bakalım.

    2015, hayatımın en "değişik" senesiydi.

    yani elle tutulur değişikliklerden bahsetmiyorum sadece, ben kendim de çok değiştim. gerçi bunların yüzeysel değişiklikler olduğunu, özümdeki münasebetsiz saplantıların aynen devam ettiğini fark edeli henüz birkaç gün oldu. ama mesela bunu fark edecek hale gelmek de bir değişiklikti ve onu da 2015'e borçluyum.

    2015 boyunca, kafamı meşgul eden meseleler iki başlıkta toplanıyordu. iş ve adam.

    bunu henüz aileme söylemediğim için rica ederim beni ispiyonlamayın, fakat düzenli gelir sağlayan müvekkille zaten 2015 aralık başı itibariyle ayrılmıştık. sebepleri uzun hikaye ama netice olarak zaten benim de gönülsüz olmadığım bir ayrılıktı. manen kopmuştum ve son derece isteksizce gidip geliyordum oraya, eğer onlar bırakmasa ben zaten "en fazla 2016 yazına kadar daha dururum" diyordum. o kadar daha sabredecek olmamın tek sebebi düzenli gelirdi. o geliri kaybettikten sonra derin bir "hassiktir" çektim ama bir yandan da "napalım, denize atlamadan yüzmeyi öğrenmek yok" deyip bunu çok da takmamaya karar verdim. dediğim gibi, orayla zaten sorunlarım vardı. (entry'yi göndermeden önceki tekrar okumada göze çarpan detay: "takmamaya karar verdim." işte benim hayatla sorunum da bu zaten. neyse.)

    adam konusunda ise "artık cümlem kalmadı" demiştim evet biliyorum, ama zaten bu cümleler onunla ilgili değil. netice olarak yılbaşında defoldu gitti. tekrar anlatmak istemiyorum, bunu okuyacağını bildiğim herkes konuyu biliyor zaten.

    ve yine o herkes biliyor ki, ben 2015'in tamamını, ocak ayının başından 31 aralığa kadar, tamamını kafamda bu adamı evirip çevirip anlamaya çalışarak ve anladığımı sanarak geçirdim.

    kafamda bu iki majör mesele varken, bir yandan evimin salonu tamamen değişti, başka bir sürü ufak tefek eşya alındı, yeni alınacaklar kafada kuruldu planlandı, yeni yollara bakıldı, yeni şeyler düşünüldü, gündelik hayatım düzene girdi, insan ilişkilerinde daha bir "30 yaş üstü ve kendi işini yapan kadın" haline bürünüldü, bunun nasıl bir hal olduğunu sormayın tarif edemem. ama 2015'teki özgüvenimin, şimdikilerin tamamından fazla olduğunu söyleyebilirim.

    çünkü yapabiliyordum.

    insanlar "bana" geliyor ve onlara "ben" yardım ediyordum, teşekkürleri "ben" alıyordum, bunun maddi manevi karşılığı "bana" veriliyordu.

    benim de bu "benliğin" hakkını vermem ve onu doğru düzgün tutmam gerekiyordu. çünkü yetişkinlik tam olarak buydu ve bundan kaçacak hiçbir alanım yoktu artık. zaten kaçmak da istemiyordum, "büyümek" hoşuma gidiyordu çünkü.

    hala istediğim gibi yaşayamıyordum, ama yaşayabileceğime dair hayaller kurabiliyor ve bunların gerçek olma ihtimaline inanabiliyordum.

    hala inanabiliyorum o ayrı, bunlar elbette geçmedi. söylemek istediğim, tüm bunların 2015'te başlamış olması.

    neyse.

    en son lise 1'de, 15 yaşındayken kısa olan saçlarım tekrar kesildi.
    "hayatta takmam" dediğim kemik çerçeveli gözlüğe geçiş de yaptım.
    kırmızı benim üniformam gibidir, hasbelkader içinde kırmızı olmayan bir kıyafet giymişsem bile çantam paltom en olmadı ojem kırmızı olur. her kırmızı da değil, flormar 48 rengi. çok net yani bu. derken bir baktım oha kırmızıdan resmen sıkılmışım, inanılır gibi değil ahah. resmi rengimi mor olarak güncelledim.
    kendime aldıklarım daha pahalı, peşine düştüklerim daha kaliteli olmaya başladı.

    üçün beşin hesabından, fayda maliyet analizine geçtim. daha nasıl özetleyeyim.

    yahu benim avukatlığı yapma, dilekçeyi yazma şeklim bile değişti.

    "tamam güldük eğlendik şimdi yetişkinlik vakti" kafasına geldim, bu gelişten memnundum, hala memnunum, ama bakın bunlar hep 2015'te oldu.

    2016'yı da işte tam bu yüzden aşırı bir umutla bekledim. çünkü her şey çok güzel olacaktı.

    ben nereden bileyim ilk gününün nasıl başlayacağını ahah - heves kıranların heveslenme dürtülerini komple yok et allahım pls ltf tşk.

    dediğim gibi, iş konusu zaten 2015 aralık sonunda değişmişti.
    1 ocak sabahı adam konusu da kapandı.

    kafamı en kurcalayan iki şeyin ikisi de olmadan girdim ben bu yeni yıla.

    ne olacak bilmiyorum.
    ne düşüneceğimi bilmiyorum.
    tamam kafamı kurcalayan şeylerin sona ermiş olması esaslı bir özgürlük, ama bu boş alan kendi kendine ortaya çıkmadı. 12 şiddetinde bir depremden sonra okyanusun ortasında pat diye bir ada oluşuverdi, ben onunla ne yapacağımı bilmiyorum.

    ben yeni kendimle ne yapacağımı bilmiyorum.

    2015'te yaptığım her-bir-şeyden memnunum.
    bu seneye ne kaldığını bilmiyorum.

    bu seneden ilk beklentim, kendime ilgili daha yeni keşfettiğim boku temizlemek*.
    zaten en çok da bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum.

    neyse ben onu bir yapayım, gerisi gelir zaten.
  • 2017 nin fragmanı olmasından korktuğum,
    güzel insanları vaktinden önce alan, kötülükler içinde nefes alamadığımız kabus yıl.
  • hayatımın en kötü yılıdır, net..
  • hayatımın en güzel ve en kötü yılı. kızımın doğduğu sene olduğu için en güzel. 8 ayını hamile olarak geçirdim. ama hamile olmak için hiç iyi bir sene değildi. geçen gün eve dönerken önümde plakasız bir araç vardı. gayriihtiyari araç ağır mı, yere çökmüş gibi mi duruyor diye baktım. o zaman farkettim 2016 üzerimde nasıl bir travma yaratmış. çünkü o dönem öyle bir şey okumuştum, bomba yüklü araçlar ağır olur, yere doğru çöker, ona dikkat edin diye. bir sonraki bomba yanımızda mı patlayacak bilmiyorduk. her çevirme, gördüğüm her siyah lüks araçtan tedirgin oluyordum. hala bile oluyorum. havaalanı saldırısı, sabaha kadar susmayan o sirenler... kızımın doğumuna sadece 1 ay kala darbe girişimi... 2016 2020'ye rağmen hala benim için en kötü sene olacak. 2020 ikinci sırada.
hesabın var mı? giriş yap