• hızlıresim - imgur

    biletlerin iki tanesi yeğenlerim için.

    yaşları 5 ve 7.

    çocuk filmine geldik. (göbeklitepe bilmem ne)

    ödediğimiz para budur.

    şimdi serbest piyasa şudur budur diyerek kabahati bana atacaksınız biliyorum.

    evet haklısınız.

    ama pişmanım.

    bir daha asla.

    diyeceklerim bu kadar iyi günler.

    ek: yemek ve yol masraflarıyla birlikte 400 liraya dayandık. kızlar kanada'dan ziyarete gelmişlerdi. o yüzden kıramadım. bayağıdır dışarı çıkmıyordum. benim için de bir değişiklik olur diye düşünmüştüm... oldu.
  • ben hep 100 liralık alıyorum o yüzden beni etkilemiyor.
  • yukardakinin ihalesini arttırıyorum
    ooooohhhhaaaaaa
    (bkz: afedersiniz müdürüm)
  • imax filmleri haricinde cinemaximum'a gitmememin ne kadar doğru olduğunu göstermiştir, hele ki aplus, hilltown gibi yerlerde aman diyim uzak durun.
  • rezalettir tabi. ondan sonra vay efendim niye 2019 yılında seyirci %45 azalmış diye ağlarlar. yazık bu endüstri bu dandik filmlerle bu paraları hiç haketmiyor.
  • vertical integration dedigimiz olaydan oturu, hic bir sinema salonu asil kârini biletten saglayamaz. bilet gelirlerine amerikali dagitimcilar konar. sinema salonu isletmecisi de fahis fiyattan junk food satar ki kâr marjini arttirsin.

    amerikali dagitimci kazandigi turk parasini abd dolarina cevirdiginde cok komik bir kazanc saglamis oldugundan, hem bilet hem de abur cubur fiyatlari, fakir eglencesi olan sinema sektorunu lukse tasimis durumda. ilginc. bu konudan ekonomi tezi cikabilir. yuksek ogrencilerine tavsiye olsun.

    edit: nedir bu vertical integration?

    amerikali film dagiticilarinin, film yapimcilarinin, cast ajanslarinin, film gosterimcilerinin birleserek, thomas edison’a savas acmasi ve new york’u terk ederek los angeles’a tasinmasiyla baslayan gucler birligi hareketidir. bu hareket edison’un tröst’ünü saf disi biraktiktan sonra, zaman icinde monopollesmeye ve big five (paramount, mgm, warner bross, fox, rko) ile little three (columbia, universal, united artists) konsorsiyumlari arasinda savasa neden olmasindan oturu amerikan ana yasa mahkemesince 1949’da yasaklandi.

    birbirine giren iki buyuk konsorsiyum bu yasak henuz gelmeden 1948’de devlet izni ve destegiyle once fransa’ya girip fransiz sinemasini bitirdi. 1949’da supreme court yasagi gelince, fransa bunu firsat bilerek marshall yardimlarinin holywood filmlerini kapsayan dayatmasini tek tarafli fesh etti. daha sonra bu iki konsorsiyum hays yasalari dogrultusunda devlet zoruyla kanka olup tum avrupaya yayildi. 1980’de de turkiye’ye giris yaparak, 1990 yilinda turk sinemasini bitirdi. 90’larin sonunda aciyarak kendi kontrollerinde sinemayi yeniden dogurdular. zira 1990’lardaki egzajere amerikan ruyasi, turkiye’deki x jenerasyonunu oldugu gibi amerikaya tasidigindan, “kontrolsuz goc, goc degildir” ideasi uyarinca turk toplumu yeniden izole edilmek istendi. tabi bu izole icin yalnizca goc halini sorumlu tutamayiz. nedense turkiye, icsellestirilmeye bu kadar yakinken, ansizin hedef tahtasina oturtuldu ve kontrollu pazar stratejisinin zoraki aktoru konumuna itildi.

    simdi vertical integration demek, abd sinirlari disinda tek vucut halinde hareket eden dev bir korsorsiyumun (ki bunlar gunumuzde walt disney ve pixar oluyor) x ulkesindeki sinemaya dair herseyi yonetmesi durumu. yani filmin cekimi, dagitimi, gosterimi tek bir elden yapiliyor. bu yapida salon sahibi bir slave gorevi goruyor. amaci kopek baliginin yaninda takilan mutualist baliklar gibi kopan parcalardan beslenmektir.

    edit2: atlas, beyoglu, emek gibi sinemalarin kapanmasini/yikilmasini istemeyen solcu guruhun, pek disariya yansitamadiklari arguman da buna dayanir. beyoglu semtinde kalan sinema salonlari, amerikali monopollerin elinde bulunmayan nadir salonlardandi (sahipleri osmanli/rum ya da osmanli/yahudi olduklarindan) ve avangard filmlerin oynatilabildigi mekan islevini gormekteydi.
  • sinemada bir filmi izlemek için bu parayı verip daha sonrasında da yan koltukta ağlayan çocuk, önde telefonunun brightness ayarını sonuna kadar açıp maç izleyen adam -yaşanmıştır-, arkada filmin her sahnesine yorum yapan arkadaş grubu vs çekiyorsunuz. asıl rezalet budur bence. senelerdir sinemaya gitmiyorum, gitmem de. evde kendi konforumda sakin ve sessiz filmin keyfini çıkarmak varken bu etkinliğe bu kadar para vermek sadece kerizliktir.
  • türkiye’de sinemacılığın bittiğin göstergesidir.ister vizyona giren berbat yerli filmleri, ya da dağıtımcıların getirdiği kötü filmleri veyahut bu tarz zincir sinemaları sorumlu tutun, insanların artık evlerinde iyi kötü ses sistemleri var, güzel görüntü veren televizyonları ve en önemlisi netflix, amazon prime, beinconnect, itunes vb. platformlarla ev sineması keyfini çıkartıyor.yiyecek, içecek konusunda da sinemada vereceği ücretin 1/5’ine işini görüyor.artık sinemaya sadece vizyona giren merakla beklenen büyük yapımlar için gidilir.
  • kötü bir durum.bir tane dalyarak, sikik sokukta yazmış “almanyada biletler 11 euro” bu gerizekalı arkadaşımız 11x6.50=65 lira olarak hesaplıyor.

    ulan sığır sen almanyada 2000 euro maaş alıyorsun 11 euro veriyorsun.burada adam 2350 lira alıyor 23.50 vermesi lazım.hala savunuyor.

    böyle sığırları avrupa alıp napıyor acaba?

    neyse mars grup sinemalarıma gitmeyin kardeşim.
  • bu fiyata normal dilenler dilerim bu fiyatın kendilerine anormal geldiği günler görmezler.
hesabın var mı? giriş yap