6 şubat 2023 kahramanmaraş depremi
-
40. gün…
hâlâ enkaz altında insanlar var. hâlâ bulunamayanlar, hâlâ kimliği teşhis edilemeyenler, hâlâ hayatta kalanların en temel gereksinimlere erişim sorunu var. hâlâ iş bilmezlik, hâlâ organizasyonsuzluk, hâlâ büyük bir acı, yas, keder... -
(bkz: antakya/#150423047)
-
beni kimsesiz bırakan deprem. biz üç kişilik bir aileydik melek annemi ve biricik yakışıklı kardeşimi benden aldı bu deprem. benim de kalbimi söküp aldı. bugüne kadar yaşadığım ve yaşayacağım hiçbir acı bu denli büyük değil ve olmayacak.
-
antakya ve samandağ'ın tam ortasında kalan yaylıca beldesinde yaşadım o geceyi, deprem başlamadan 20 dk önce uyanıp tuvalete gittim, yatağa geri döndüğümde hep olduğu gibi uykuya dalamadım, sarsıntı başladığında uyanıktım.
depremin büyüklüğünü, şiddetini tarif edemiyorum, beynim bazı kareler hariç o gece yaşadıklarımızın çoğunu sildi.
herkes birkaç kez de olsa ufak tefek sarsıntılar yaşamıştır hayatında, bu ufak sarsıntılar hiç ürkütmezdi beni, yerimden bile kalkmazdım,
ama bu depremde sarsıntının ilk anıyla birlikte yataktan fırlayıp çocuğuma doğru koştum,
demek nasıl şiddetli sarstıysa.
giriş katında oturuyoruz, deprem başladığında uyanık olmamdan dolayı abartmıyorum ilk 15. saniye kucağımda çocuğum yanımda eşim dışarı atmıştık kendimizi.
depremin geri kalanını dışarda binanın, yerin ve etraftaki her şeyin sallanmasını, düşmemek için birbirimize tutunarak izledik.
deprem esnasında anlık düşünceler geçiyor insanın aklından.
yaklaşık 25 ve 30. saniyeler civarında bir ara depremin şiddeti 3-5 saniyeliğine de olsa çok çok hafifledi sanki deprem bitti gibi oldu, içimden ulan biz mi abarttık böyle çıplak ayakla sağanak yağmur da dışarı attık kendimizi diye geçirdim daha sonra eşimle konuştuğumda o da aynı şeyi düşünmüş,
sonra deprem öyle bir şiddetlendi ki bina neden yıkılmıyor diye düşündüm.
şoka girmiştim kendimden ummazdım bu tırsaklığı, bir çok şey sayıklamışım hiçbirini hatırlamıyorum sonradan eşim söyledi hepsini. kaldığım belde 2-3 katlı binalardan oluşan bir yer ve hiç bina yıkılmadı ama samandağ ve antakya çok çok büyük bir yıkım yaşadı,
ayrıca orda enkaz altında kalsam günlerce yardıma gelin(e)meyeceğini de gördüm. -
kişisel olarak bende, dünyayı algılayış biçimimde devrim yaratan deprem. belki de artık kimse eskiden olduğu kişi değil. bu değişim iyiye mi evrilecek yoksa kötüye mi zaman gösterecek ama hiçbir şeyin aynı kalmayacağı muhakkak. tarih kitaplarına çöküşü değil, toplumsal uyanışı başlatan felaket olarak girmesi dileğiyle.
-
yaraların sarılmaya devam edildiği deprem. en çok yıkımın olduğu şehir hangisi? hatay, kahramanmaraş, adıyaman ve malatya öne çıkıyor. bir de üstüne sel felaketi oldu. gerçekten afetlerde alabileceğimiz en üst düzey önlemi almak mecburiyetindeyiz. zaten almazsak da doğa bizi buna zorluyor. türkiye'deki denetlenmeyen tek bir bina bırakmamak lazım. özellikle eski binalar ve imar barışından faydalanan binalar. devlet olaya el koymalıdır. ne pahasına olursa olsun, depreme dayanıksız olan binalar yıkılmalı. gerçi insan umutsuzluğa kapılıyor, bu işte bir çelişki var. en başında bu denetlenip yıkılacak binalara izin verilmemeliydi ama zararın neresinden dönersen kardır.
-
hatay afad instagram sayfası son paylaşımını 5 şubatta yapmış, işe yeni başlayan arama kurtarma teknisyenleri de o gün adana'da uygulama eğitimindeymiş.
hatay afad
adam akıllı bilgiyi anca twitter ve youtubedan takip edebildik. bbc, dw, voa çok kaliteli yayınlar yapıyorlar. volkan demirel, gökhan zan, cüneyt özdemir falan olmasa çok bir bilgi edinemeyecektik, abuk subuk kanalların şova dönüşen çocuk kurtarıldı yayınları ile kendisini tatmin edecekti toplum.
voa'nın ekteki yayınında depremi haber alıp yola çıkan muhabirler herkes gibi kahramanmaraş'a gitmeye çalışıyorlar. antakya'dan adıyaman'dan çok haber yok daha. yolda maraş yolu tıkanıyor dönüp hatay'a gidelim bari diyorlar ve ta daa yol açık, organizasyon zayıf olduğundan herkes merkez üssü maraş diye oraya yüklenmiş ve hafızamıza kazınan pek çok görüntüyü bu arkadaşlar çekmiş.
sesimi duyan var mı voice of america yayını. -
bu başlığa gelip çok yazarım ama şimdilik sadece. hatay'a gelmediniz. unutuldu. biz unutmayacağız.
-
uzun zamandır ancak fırsat bulabildim. belki bir işe yarar diye gördüklerimi duyduklarımı objektif bir gözle yazmak istedim.buraya yazılamayacak şeyler de gördüm onları yazamayacağım maalesef.bilenler bilir.
7 şubat günü olayın gerçekten çok büyük olduğunu ve devletin yetişemeyeceğini tahmin ederek ankara'dan yola çıkmaya karar verdim. o gün yolların kapalı olduğu bilgisi geldi çıkamadım, ertesi gün için plan yaptım.hatta bir başlığa şunu yazmıştım (bkz: #148710754)burası acı ama, sadece bir kişi sordu istikameti, o da gelmedi. kimse gelmediği için boş bir araçla gittim.gitmeden aracın deposunu doldurdum, çadır 2, tulum, 3 mat, bolca su, konserve ve daha bir sürü ıvır zıvır (çekme halatı dahil) ile 8 şubat saat 12:00'da yola çıktım.
daha konya'yı geçmeden, nasıl bir felaket olduğu resmen anlaşılıyordu. insanlar bölgede yakıt olmadığını bildiğinden depolarını boşaldıkça dolduruyordu.her bir istasyonda en az yarım saat kuyruk vardı.marketten sigara almak bile mümkün değildi.bir de büyük bir asker grubu vardı, hepsi uzman onbaşı ve kastamonudan geliyorlardı (sordum askerlere).mola yerlerinde bile yemek kalmamıştı, yol boyunca sadece yanımda götürdüğüm gıdaları yedim, bir mola yerinde sadece çorba vardı.burası acıydı, devletin yardıma gidecek askerleri sadece çorba içiyordu ve bazıları fiyatını sorup vazgeçti.bu kanıma dokunda açıkçası.kimseye çaktırmadan bir iki askere çorba alabildim.yol boyunca gördüğüm ambulans, vinç, otobüs ve kurtarma aracını zanırım uzun yıllardır bir daha görmem.adana'ya yaklaştıkça trafik arttı.normalde ,5 ile 5 buçuk saatte giderim ankara-adana arasını o gün 7,5 saat sürdü.
gece 23:00 civarı iskenderun'a ulaştım.ilçeye girdiğim ilk anı unutamıyorum, günlerdir düşünüyorum hayatımda neye benzediğini ama bulamadım.koku, duygu, görüntü hepsi bira araya girmiş bir şekilde bir anda yüreğinize oturuyor.bakın daha detayları görmeden ilk hissettiğim duygu buydu.bedeniniz gerçekten büyük bir terslik olduğunu seziyor ama siz bunu bilemiyorsunuz.
hepiniz fotoğraf vb gördünüz, video gördünüz eminim hatta bölgedeki insanların gördüğündne çok fazla gördünüz.ama oradaki atmosfer insanı başka bir şeye dönüştürüyor.
ilçe'ye girdiğimde manzara şuydu: yer yer ateşler yakılmış akşam olduğu için, insanlar ateşlerin başında, kimisi yakınını kaybetmiş, kimisi enkaz altında sesini duyuyor ve bekliyor, kimisi eliyle enkaz kazıyor, kimisi ağlıyor, kimisi donmuş ve duygusuz, kimisi arada çaresizce eve girip gıda ve eşya alıyor ve daha sayamayacağım bir sürü çaresiz insan.
o durumda plastik bir sandelyenin bile ne kadar önemli olduğunu anladım.çünkü 24 saati açık havada ve arabada geçirince insanlar yoruluyor.bunun çocuğu var, acısı var, hastası var, engelli olanı var, var da var, dedim ya hepsini saymak mümkün bile değil.
ilk günlerde en büyük faydayı kim sağladı derseniz, kendi imkanı ile aracına ne varsa doldurup gelen vatandaşlardır bunlar. çoğuyla konuştum, nereden geldiklerini sordum, nereli olduklarını sordum. kimisi giresun'dan su yüklemiş, kimisi istanbul'dan gıda, kimisi adıyaman'dan soba, ve diğerleri.kimse kusura bakmasın ama bu insanlar her partiden insanlardı, her siyasi görüşten her yaştan, ortak özellikleri bence sezgili ve vincdanlı olmaları idi. battaniye gıda, kıyafet, ne varsa onlar getirdi.o insanlar olmasa, depremzedeler ne yemek yiyebilir ne soğuktan korunabilirdi.
ilçenin durumu şuydu: eletkrik-su yok, her yer kapalı ya da yağmalanmış.para çekeceğiniz bir yer yok, ürün satın alacak yer de yok, satacak kimse de yok.üzerinizde pijama var, cebinizde hiç bir şey yok, telefon şarjı bile yok, en şanslı olanlarının araçları enkaz altında kalmamış araba uyumaya çalışıyorlar, kü bu da çok zor çoluk çocuk, tüm aile ve en fazla bir araç.
görsel
görsel
görsel
görsel
yazarken bile yoruldum. enerji bulursam devam edeceğim.
edit1:2.bölüm
sahneyi gözünüzde canlandırmanız açısından söylüyorum, böyle bir ortamda 1 gece bile geçirmek çoğumuz için zordur. hele ki böyle büyük ve uzun süren bir deprem travmasından sonra bunu yaşamak, çok tekrar edildi ama kelimelerle tarif edilemez gerçekten.
dikkatimi çeken bir diğer önemli konu, insanların telefon ve internetleri olmadığından, depremin büyüklüğünden haberdar olmamaları idi.görüştüğüm çoğu depremzede, birkaç gün içinde yardımların geleceğini ve yakın bir zamanda evleri sağlam olanların evlerine yıkılanların da uygun yerlere yerleştirileceğini düşünüyor ve bekliyordu.büyük bir çoğunluk depremin ne kadar insanı etkilediğini kaç şehirde olduğunu bilmiyordu bile.bu kısımda gsm operatörlerinin ne kadar önemli olduğu ve maalesef başarısız oldukları ve bunun sonucunda da büyük tahriplerin yaşandığını söylemeye gerek bile yok.çok kez yazıldı, ama uzun vadade bu sorunun kökten çözülmesi gerek.çünkü bu çağda günlerce bilgiye ulaşamamak büyük yıkım aslında düşünün hangi ihtiyacınızı nereden karşılayacağınızı bilmiyorsunuz.telefon problemi bölgede uzun süre devam etti. hala bazı bölgelerde internet ve telefon verimli değil.
kurumların zamanında yetişip yetişmemesine değinmeye gerek bile yok en yetkili ağızlar bile bunu ifade etti zaten. şu örneği vereyim, avurapa'dan gelen yardım tırlarını ve kamyonlarını, 8 şubatta ankara-adana yolunda gördüm, ve maalesef ki ülke içinden bile daha geç ulaşan yardımlarımız oldu gerisini konuşmaya gerek yok.merak edenler tüm yol ve kamera kayıtlarını incelesin ve hangi plakalı yardım aracının hangi yoldan saat kaçta girdiğini yayınlasın.
ben 9-14 şubat arası, neredeyse her gün adana-hatay arası gidip geldim.sağolsunlar gönüllü bir grup yardımsever ile transfer kısmında görev aldık ve hatay adana arasında otobüs seferleri düzenledik.bu arada ücretsiz otobüsleri ilk etapta hatay otogardan kaldırmak istedik ama maalesef ki otobüs firmaları buna izin vermedi ve maalesef üzücü şeylere tanık olduk, şöförlerimiz tehdit edildi vb. neyse ki bu sorunu başka bir şekilde çözdük.
bu yolculuklar boyunca, kurumların bölgeye yoğun bir sevkiyatı olduğunu gördüm, özellikle 9-11 şubat arasında, hatay'a girmek araç trafiği nedeniyle çok zordu.iskenderun'dan sonra 5 saatte girebiliyordunuz, normalde 1 saatlik yol.şunu da eklemeliyim, bu dönemde adana'da bile kiralık araç ve otel bulmak mümkün değildi.deprem için bölgeye gelen bir yetkili şahıs için hilton dahil hiçbir otelde oda bulamadık, ki bu konuda en önemli isimleri devreye sokmamıza rağmen çünkü şehirde kalan insanların büyük çoğunluğu daha güvenli olduğu için otellere yerleşip odaları sınırsız kapatmıştı.bu dönemde fırsatçı vatandaşlara değinmeğe gerek sanırım bunları da okuduk, benim şahit olduğum, antakya'dan adana'ya 10 bin tl'ye götürülen depremzedeler oldu.bu ayrı ve uzun bir başlık.çünkü insanlara yardım etmek zor, onlara yardım ederken kötülerden korunmak ve tesbit etmek daha da zor.hala dolandırıcılar vb ile uğraşıyoruz gruplarda.
devam edecek umuyorum...
edit2: 3. bölüm
bu kısımda hesaplayan adam modumu aktif hale getirip biraz sayılara bakacağım.ben mesleğim gereği, sözcüklerden ziyade sayılara ve kanıtlara bakmayı tercih ederim.şimdi 2 görüş var: birincisi devletin hiç gelmediği ki bu doğru değil, diğeri de hiç hata yapamadığı bu da doğru değil. peki gerçekte ne oldu sayılarla bakalım.
yıkılan bina sayısı: 35ooo
her binaya 2 kişi gönderilse 70000 kişi yapar.
bir otobüs ortalama 40 kişi alasa, 70000/40=1750 otobüs yapar.
bakın her binaya 2 kişi gönderseniz 175o otobüs göndermeniz gerekiyor. şimdi ipin ucunu kaçırıp o otobüslerin boyunu hesaplarım, ne kadar yol aldığını hesaplarım, falan ama gerek yok. eğer bu kadar otobüs gittiyse, açarsınız otoban kameralarından tüm otobüslerin geçtiği saati ve plakalarını yayınlarsanız tartışma kapanır.bu arada yeri gelmişken bölgeye kaç aracın, gittiği, hangi saatte gitti vb hepsi otoban kameralarında kayıtlı, isteyen yetkili inceler. yani kendimiz kandırmaya gerek yok, sayılar ortada. geçen gün e-devlete trafik cezam düştü, otobondan geçmişim kredim yokmuş, bilin bakalım hangi tarihte nereye giderken? evet deprem bölgesine. neyse anlayan anlamıştır.
edit 3: 4. ve son bölüm
şimdi her olayı yazsak iş uzar, genel olarak bunca zamandır gördüğüm tüm problemlerin kaynağı ne dersiniz, bir kaç cümlede bu sorunları ve naçizane çözüm önerimi sunacağım.
sorunlar:
1)sistematik düşünme sorunu, insanlar whats up gruplarını bile sistematik kullanamıyor detaylara gerek bile yok.
2)kurumlar ve kişiler arasındaki koordinasyon bozukluğu.bölgede neredeyse tüm kurumlarda bunu gözledim.gönüllü olarak bölgeye gelip, geri dönemeyen sağlık personeli mi dersiniz, bölgeye gelip araç bulamadığı için dönemeyen ulaştırma bakanlığı yetkilisi mi dersiniz, ailesini bölgeden çıkaramayan en üst düzey bürokratlar mı dersiniz. liste uzar da uzar.
3)insanımızın duygusallıkla aklı birleştirememesi ve enerjisini verimli kullanamaması.
çözüm:
bir sürü insan bir sürü çözüm önerdi ama, ben tek bir maddede hepsini toplamak niyetindeyim:
üniversitelere afet yönetimi bölümleri açarak bu konuda çalışmalar yapılması ve ilgil kurumlar ve kişilerle koordinasyonunun sağlanması.
ez cümle: ortada büyük bir problem var, bilim ne yapar, problem çözer.
sağ kalın. -
bakınız hayat basittir.
zor olan şey bu basitliği yaşamaktır.
yılını tam hatırlıyorum ama sanırsam 2019 deprem yönetmeliği on numara beş yıldız bir yönetmeliktir.
inşaat yapım kuralları ve denetleme kuralları gayet basit.
zor olan rüşvetçi müteahhitler ve bağış adı altında para isteyen yapı denetim uzmanlarıdır.
müteahhitleri tek tek yakalayıp kanun önüne çıkartıyoruz. ki bence bu çok güzel ama aynı zamanda bu binalara izin veren , imza atan yapı denetim uzmanlarını da tek tek avlamak.
ölenleri geri getiremeyiz ama bundan sonraki canlar için bu bir caydırıcı etken olur.
o binalara ruhsat veren özellikle daha ilk depremde yıkılıp toz gibi olan binaların yapı denetim uzmanlarının hakim önüne çıkması lazım.
mesela olayı somutlaştırayım;
(bkz: trend garden residence)
daha ilk depremde yıkıldı.
instagram da video da izledim 5. saniyede çöktü.
buna izin veren yapı denetim uzmanları kimler ?
acaba ifade verdiler mi ?
edit : sözlükte ve nette bu binanın hikayesi var. isteyen arastırabilir ve okuyabilir.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap