• giriş çok hoşuma gitti he seni lanet suser!
  • takibe aldım, böyle arkası yarın dizileri gibi mi olacak?
  • okuduğum “bir”lerden midem bulandı. aynı hecenin ya da kelimenin tekrarı beni aşırı rahatsız ediyor. ilk iki paragrafta 11 defa “bir” geçiyor.
    bir, birkaç,biraz vs.
    tanım: yine de okuyacağım eser. hep destek tam destek.
  • küfürlü bir başlangıca sahip romandır..
  • 1. ve 2. kısımdan sonra ki son ve net kararım sağlam bir redakteye ve editöre ihtiyacı var.

    2. kısımda ilk paragrafları okurken keyif alıp devamında küfür okumaktan sıkıldığım hatta atlaya atlaya okumaya çalıştığım... bu kadar küfür gerekli mi? hadi kitap küfürle başlıyor hem de okuyucuya baştan salaksın diyerek... onu es geçtim de, midem bulandı resmen küfür okumaktan ve ağır argodan.
  • makinalı tüfek gibi cümle yapısı olan romanımsı . cümleleri okurken bir zorlama hissettiriyor. yazarın gerçekten psikolojik sorunları var bence. çok belli. normal kafa böyle şeyler yazamaz. günlük hayatta argo ve küfürü sık sık kullanan biri olarak bu kadar küfür gereksiz. iyi bir editöre ihtiyaç var.
  • çok farklı bir şey okudum. teşekkür ederim. lütfen fazlasını paylaş
  • editörlük tecrübesi olan birisi olarak, yazmayı seven genç arkadaşlara bazı tavsiyelerim olacak... yukarıdaki örnekte de aynı durum olduğundan yazmak istedim.

    - olay akışınızı bu kadar hızlandırmayın, akış kısa cümlelerle ta ta ta, şunu yaptı, onu aldı, bunu yaptı, şuraya gitti, şunu gördü... gibi olunca cümleler hem okuyanı yorar, hem de sizin henüz yazın alanında çok da bir yol alamadığınız düşüncesine yöneltir okuru.. unutmayın günlük yazmıyorsunuz, bugün şunu yaptım, arkadaşım geldi, oyun oynadık vesaire gibi. başkalarının okuyacağı hikâye veya roman yazıyorsunuz, öncelikle bunu hiç unutmayın... okurunuza bir günlüğü okuyor hissi verirseniz aranızdaki ip kopar, ona keyifle içine girebileceği, teknik açıdan da sorunlu olmayan bir evren yaratmalısınız. o yüzden metinleriniz üzerinde daha fazla zaman harcamalısınız, mükemmelleştirmek için uğraşmalısınız, çala kalem yazıp geçmekle olmaz...

    biraz daha gözlem yapın, iyi yazar olarak tanınmış edebiyatçıların hikâye ve romanlarını okuyup gözlem yapın, onların eserlerinde bu tarz bir anlatımın olmadığını göreceksiniz. amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok, o yazarların eserleri neden seviliyor, okunuyor, önce onu anlamaya çalışın. o eserleri okuyup gözlem yapmadan, yani sizden öncekileri okumadan, iyi ve seçici bir okur olmadan, kendi yazılarınızı geliştirmeniz zor açıkçası...

    tasvir yapmanız gereken yerde tasvir de yapmalısınız, okura çevreyi gösterip, anlatımı da süslemelisiniz. ayrıca kahramanların her düşündüğünü de söylememeniz gerekir, şunu düşündü bunu hayal etti gibi. bırakın okur kendi anlasın, siz karakterin ne düşündüğünü, karakterin yapacağı davranışlar ile okura aktarın. mark twain'in yazınla ilgili şu tavsiyesini unutmayın: show don't tell- göster, anlatma!
  • bol bol küfür etmek ya da karakterlere küfür ettirmek underground edebiyat değildir. eğer amaç underground edebiyat değilse bu yazdığın şey kitap ya da edebiyat da değildir. ahenk yok, akış yok, kurgu yok... sadece yan yana gelmiş kelimeler, anlamsız bir ergen öfkesi ve bol bol küfür var.

    yazmadan önce bol bol okumalısın, her şeyi okumalısın. sevemediğin türden edebiyat kitaplarını bile okumalısın. okumadan yazınca karşı tarafa geçen duygu sadece komik bir öfke oluyor.
hesabın var mı? giriş yap