• ayşe paşalı cinayetini hatırlatan, yeni bir "nefret cinayeti" kurbanı. ceza kanunu'nda "nefret söylemi ve nefret suçları" diye bir tanım olmadığı sürece, aile içi şiddetle ilgili nasıl yasalar çıkarılırsa çıkarılsın, kadın cinayetleri devam edecek. bu bir zihniyet meselesi.

    şefika etik, kocasından kurtulup kadın sığınma evine sığınıyor. kocası geliyor, kadınla konuşuyor, kadını ikna edip sığınma evinden çıkarıyor, bir saat sonra öldürüyor... çok üzücü bir olay, anlatacak kelime bulamıyorum. cinayete kurban giden kadında kesinlikle kusur aramıyorum; fakat bir kadın "sığınma evi"ne gitmek zorunda kalırsa, o kadının sığınma evine gitmesine neden olan erkeğin o kadına yaklaşması en az 1 yıl süreyle yasaklanmalı. barışmaları durumunda bile yaklaşma yasağı korunmalı.

    kadın cinayetleri türkiye'de bir türlü çözülemeyen bir mesele. recep tayyip'in "ben kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum" dediği bir ülkede, kendini kadından üstün gören erkek de gidip cinayet işler. imam-cemaat ilişkisi. cinsiyetlerin "eşit" olduğunu bir kavrasalar, bu "eşitlik" kavramı otursa ve herkes tarafından kabullenilse, erkekler bir süre sonra üstünlük kurma ihtiyacı duymayacaklar, şiddet uygulamayacaklar.

    şefika etik'in, sırtına bıçak saplanmış halde yerde yüzükoyun yatarken çekilmiş fotoğrafını gördüm, ürperdim. türkiye, kelimenin tam anlamıyla bir cinnet ülkesi. toplu bir cinnet hali yaşanıyor. böyle bir şiddeti uygulama potansiyeline sahip yüz binlerce potansiyel katille iç içe yaşıyoruz. her geçen gün kadın cinayetleri işleniyor, ve her geçen gün potansiyel katiller gerçek katillere dönüşüyor.
  • kadıncağıza bari ölünce biraz saygı göstermeyi bilselerdi.
    o gazeteye o resmi koyanın acaba o adamdan ne kadar farkı var..
    kadını o halde sergileyerek tekrar tekrar olayı yineleyen sapkın ruhlar bunlar.
    2 çocuğu varmış,
    ondan da mı hicap duymadınız...
    nasıl insanlar haline geldiniz...
  • dün manisa'da sığınma evindeki arkadaşları dışında, yaşını, kocasıyla olan sorunlarını, belki saç rengini bile kimse bilmezdi. bugün habertürk gazetesinin şerefsiz gazeteciliği yüzünden, göz altındaki morluklardan, sırtındaki bıçağa, kollarındaki yanık izlerinden, ıslak saçlarına bütün mahremlerini gördük.
    diğer yayın organları da boş durmadılar, yaşından açık adresine, saç renginden, evinin içine kadar her şeyi ortaya çıktı.

    33 yaşında, 19 yıllık evliydi. yani kendisini öldüren adamla, 14 yaşında evlenmişti. 2 çocuk annesiydi. 6 ekim 2011 günü, akp iktidarında kadın cinayetlerinin %1400 artması sonucu türkiye'de kadın cinayetlerinin son kurbanı oldu.

    allah çoluğuna çocuğuna, sevenlerine sabır, metanet, akıl sağlığı versin.
  • sisitem sistem diye yazıp çiziyoruz ya alın size işte erkek egemen sistemin son kurbanı..

    kadın örgütlenmeleri bu yapıyı söylemleriyle on yıllardır deşifre ediyorlar ama söylemlerini duyan işiten yok. hak taleplerinin karşılandığı yok, cezaların caydırıcılığı yok, pozitif ayrımcılığın hayata geçirildiği alanlar kısıtlı, kadın sığınma evleri sorunu hala mevcut ve bu evlerin sayısı oldukça az. kadını kaldırılmış aile bakanlığımız ve sevgili bakanımız fatma şahin ki onun adını her anımsadığımda "tecavüze uğrayan kadın kirletilmiş kadındır" ve son söylemi "feminizmden bugüne kadar kimse fayda görmemiştir, bundan sonra da görmeyecektir. kadının kadın olarak, erkeğin erkek olarak, insanın da insan olarak, kişi olarak var olacağını gösteren modelleri geliştirmemiz lazım" sözünü hatırlıyorum, şimdi fatma şahin bu yaşanan dramın ardından çıkıp ne yapacak? çıkıp feminizm eleştirilerine devam etmez, bunun üzerinden konuşmaz heralde. kadın örgütlerinin taleplerini kadın aktivistlerin söylemlerini önemsiz ve faydasız görüyor kendisi, şimdi buradan hareketle şefika etik'in katlini bu dinamikler olmadan nasıl okuyacak fatma şahin ? okuyacak mı ya da ..

    şefika etik'in fotoğrafını gördüğümden beri huzursuzluğumu dindiremiyorum. gözlerine kaçamak bakışlarla baktığımı da itiraf etmeliyim. ben hüznün ve acının var olmadığı bir dünya hayalini çok kurardım küçükken, büyüdüm hayallerin imkansızlıklarla çevrelendiğini, imkansızlıkların da dayatılan bize öğretilen ahlaktan tutun da çoğu sorgusuz kabul ettiğimiz dinamikle birlikte, çektiğimiz acının ve hüznün temeli olduğunu fark ettim. hayatın gerçeklerine toslamış şekilde yaşamaya çabalıyoruz. daimi mutluluk zaten imkansız ama güzel yaşama istediğimiz en azından istediğimiz gibi yaşayabilme imkanımız mümkün olmalı var olmalı..

    şefika etik genç yaşında katledildi. gözlerine bakamadığım, içindeki acıya katlanamayacağımı bildiğim için bakmadığım kaçtığım bu kadın, hayalleriyle birlikte katledildi. biz duyarlı insanların da her geçen gün kalan son umut tanecikleri da böylece katlediliyor. ruhta tarifsiz acılar ve gelgitler artıyor çaresizlik de eklenince insan işin içinden sıyrılamıyor..
    o bıçak tüm kadınların da sırtındadır. yerde yatan sadece o mu ? umutsuz acı dolu bakışlar sadece ona mı ait sanıyorsunuz!
  • şefika etik, adı vardır manşetlerde. bazen manşetlerde bile kadinin adi yok. bazen sadece ş.e.dir, bazen a.r.dir.
    kısaltılmışlardır, yaşamları gibi.
  • bir yıl içinde en az üç farklı ilde ismiyle kadın sığınma evleri açılacaktır.
  • gazeteport'un haberine göre, hastanede hayatını kaybetmiş.
    doğan haber ajansı'nda da aynı ifade kullanılmış: "ağır yaralanan şefika etik ise sırtına saplı bıçakla ambulansa alınıp merkez efendi devlet hastanesi’ne kaldırıldı. ancak şefika etik, burada yapılan tüm müdahaleye karşın kurtarılamadı."
    daha fazla okumaya da gücüm yetmedi zaten.

    o fotoğraf çekilirken şefika hayattaydı, birileri o'nu görüntülemeye çalışırken, o nefes almaya çalışıyordu hala!

    midem bulanıyor şu anda, küfürler etmek istiyorum, bağırmak, yürüyüşe geçmek, itiraz etmek, birilerinin ceza almasını sağlamak. oysa yazmaya bile mecalim yok. midem bulanıyor şu anda...
  • benimle aynı yaştaymış. yaşıtlar hani hayatları arasında bir paralellik kurarlar, ben yapamıyorum.

    durumun vehametini falan anlatmaya çalışacak diilim, kelimeler yeterli diil. hepimiz gördük zaten. yüzükoyun fotoğrafını, ki o fotoğraf masanın üstünde duruyordu öylece. nasıl bir sinirle-öfkeyle-hüzünle ters yüz ettim, hatırlamıyorum bile.

    aklımda 2 soru var ve bunlara anlam veremiyorum. uğraşıyorum ama olmuyor.

    1. kocası olacak şey, onu 'kadın sığınma evinden ikna ederek' çıkarmış. bir dakika. kadın sığınma evleri gizli diil miydi, bu herif nasıl oldu da orayı buldu, içeri girebildi? kimse mi dur demedi? kimse mi noluyor diye haber vermedi? o evden önce, şefika'nın sığınacağı aile ocağı yok muydu? 'babamın yanına, kardeşlerime gitsem ben' diyemedi mi dayak yediği 22 yıl boyunca? şiddeti uygulayan insanların elini kolunu sallaya sallaya girebildiği yer midir sığınma evleri? böyle mi koruyacak devlet mazlumlarını? böyle mi öpeceksin cennetin altında olduğu anaların ayaklarını?

    2. koca olacak o şey, aynı fiiliyatı işleyen diğerleri gibi, ilk şu tümceyi kuruyor: 'aldatıyordu, neden öldürdüğümü imama sorun' bu mu yani. hepsinin ilk açıklaması bu. aldatıldım, namusumu temizledim... ve bakma, o fotoğrafı gördük de hepimizin nefreti kabardı kocaya. yoksa sadece bu savunma geçseydi gazetelerde, bu ülkedeki birçok kişi " ama yani kadın da şeymis, su testisi falan sonuçta..." diyecekti. hatta mahkemede, hafifletici neden bile sayılacaktı büyük olasılık. hiç mi sayılmadı sanki?
    bu nasıl bir zihniyet? namus için cinayet işleyenler (en azından öyle olmasa bile yırtarım ayağına bunu iddia edenler) kadar, buna hak verenlerle aynı oksijeni soluyoruz biz. daha da acısı, her vahşet olayında, sanığı bir şekilde haklı, mağduru amalarla kusurlu bulan mahkemelerimiz var lan bizim? ramazan çetin var bu ülkede, kimsenin cenazesini kaldırmadığı. n.ç'miz var 13 yaşında ' ama durumun farkında' olan. adlarını yazmaya başlasan bitmez... hikayeleri anlatsan sonuna dek dayanamazsın.

    beğenmediğin batının ahlaksızlığını alsan kıçına soksan daha iyi. kaç sinemada var ' tecavüzcü coşkun' tiplemesi? nuri alço'yu başka bir ülke vatandaşına, hangi isimle denk tutup anlatabilirsin? kaç tane filmde gördün başka, kadınlara çat çut inen tokatları? düşmanına zarar vermek için onun anasına-bacısına-kadınına tecavüz eden zihniyeti anlatan bir eser var mı başka kültürlerde bildiğin? yabancı prensesleri sikti diye fedailiğinden gurur duyulan bir cengaver ya da?

    kadının hayatı yok bu ülkede. adı olsa ne olur, olmasa ne olur.
  • kadın örgütlerinin takipçisi olduğu, ilk celsesi 23 ocak 2012'de yani yarın gerçekleşecek olan davanın maktulu. politik cinayetlerden birinin daha kurbanı.. unutmadık, unutturmayacağız!
hesabın var mı? giriş yap