• (bkz: kpss)
    (bkz: ygs)
  • bir diğer benzeri de referans.
  • başkası isteyince "sana yok hede, höde!" diyen insanların, kendilerine gelince "sen iste yeter ki. yaparız hacı oldu bil." diyerekten işlerini halletmesine adam kayırma denir.

    e bari göz göre göre yapmayın değil mi?
  • ülkemizde ana sınıfında başlar.
  • (bkz: vitamin b)
  • (bkz: chp'li milletvekilinin yasak aşk skandalı)
    (bkz: chp'li başkanın oğlunu gmy olarak ataması)

    üstteki iki başlık son bir ay içinde gündem maddesi olmuş, ikisi de aynı temayı içeriyor: adam kayırma.

    günden güne duymaya alıştığımız adam kayırma skandallarıyla ilgili, hangi siyasi düşünceyi benimsemiş olursa olsun toplumun sıklıkla yaptığı bir hata var.

    konu: chp'li bir idarecinin, imtiyazlarından faydalanarak, bilerek veya isteyerek unvan veya görevini kötüye kullanması.
    problem: chp yandaşı yazarların "ama ak partili milletvekilleri de şunları şunları yapmıştı" diye cevap vermesi ve bu cevabın favori / en beğenilen entry olması.

    bi' çıkamadınız şu partizan düşünceden. kırmızı ışıkta geçmişsin, "ama öbürü de geçmişti" diye kendini aklamaya çalışıyorsun.

    başkasının ne yaptığı seni ilgilendirmez, senin aynı hatayı yapmaman gerekiyor, bu kadar basit. kalkıp da oy verdiğin parti için radikalleşip, yaptığı hatayı "ama öbür parti de yapmıştı" diye meşrulaştırma çabasına girmen tamamen ezik, haksız ve ebleh bir durum.

    peki çözüm nedir? ulusal yönetime* veya yerel yönetime* istihdam konusunda, yöneticisinden sekreterine hangi mevkide olursa olsun, memurun akrabalarının işe alımını yasaklamak. bu da bu kadar basit. hoş, bu kararın ucu tüm siyasi partilere dokunacağı için böylesi bir girişime gidilmesi konusunda iyimser değilim, ama çözüm bu, başka bir yolu yok.
  • türk insanının dna sına işlemiş davranış şekli.
  • ebû yahyâ üseyd ibni hudayr radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre medinelilerden bir adam:

    - ey allahın resûlü, falan kişi gibi beni de vâli tayin etmez misiniz? dedi.

    peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

    - “siz, benden sonra adam kayırma olayları göreceksiniz. havuz başında bana kavuşuncaya kadar sabrediniz!” buyurdu.

    buhârî, fiten 2, menâkıbü’l-ensâr 8; müslim, imâre 48, fedâil 27,28
  • bana göre türkiye'nin en büyük sorunudur. liyakat yerine eş-dost, cemaat, benzer siyasi görüş vs. ile yapılan atamaların devletin adaletine duyulan inancı söndürdüğünü söyleyebiliriz. özellikle devletin her türden kuruma müdahale etme hakkını kendinde bulduğu bir ülkede memurlar, bürokratlar oldukça değerlidir. ancak adam kayırmanın mevcudiyeti devlet kurumlarına olan güveni ortadan kaldırmaktadır.

    bireyler devlete verdikleri paranın kendi refahları için olduğu hissini yaşayamazlar. dahası devlete giden paralarına ne kadar engel olabilirlerse o derece karda hissederler. örneğin japonya'da bir metroya annesinin hemen arkasından kart basmadan giren bir çocuğun, ortada hiçbir güvenlik görevlisi yokken annesi tarafından uyarılıp tekrar dışarı çıkarılıp kart basması sağlanırken türkiye'de bir çocuğun bu türden bir davranışı bırakın yalnızca kâra geçen anneyi, civarda bulunan insanlar tarafından bile gayet doğal karşılanır. norveç'te market işleten bir mültecinin yaşlı bir kadına fiş kesmeden indirimli satış yapmasına yine o kadın tarafından tepki gösterilmesinin köklerinden birisi de yine devletin adaletine duyulan güvendir. özellikle bizim gibi memleketçiliğin arşa çıktığı bir ülkede adam kayırmayı nasıl engelleyebiliriz?

    yine uzun yıllar insanların şehirde yaşamış olması belki bir nebze de olsa aynı köyden veya şehirden olmanın etkisini bir nebze de olsa azaltmış olabilir. ancak bu sefer yerini benzer arka plana sahip kişilerin kendi aralarındaki tutuculuklar almış gibi görünüyor. belki de toplumumuz, insan ilişkilerinde birbirine fazla bağımlı ilişkiler kurmakta. bu da karşılanması gereken beklentilerin miktarını arttırıyor. yine avrupa'dan örnek verecek olursak devletin her halükarda bireyin asgari şartlarda da olsa geçimini sağlayacağına duyulan güven, kişilerarası ilişkilerin bağımlılıktan uzak olmasını sağladığı görülebilir. birey olarak ayakta duracağına duyulan güven sayesinde örneğin bir ebeveyn, çocuğunu ileride kendisine baksın diye değil de belli bir yaştan sonra kendisinden bağımsız yaşayabilsin diye yetiştirir. bu tutum ebeveyn ile çocuğun daha şeffaf ilişkiler geliştirmesini sağlar. ve çocuk da kendi başına bir varlık olarak hayata tutunabilir.

    amerika'da ise yaşlandığında veya sakat kaldığında devletin kişiye bakacağına duyulan güvenden ziyade, bireyin hayatının her aşamasında özel sigortalar hakkında bilinçlendirilmesi bulunuyor. gelir düzeylerinin de yüksekliği sayesinde insanlar sigortalar ile bu gibi durumlara hazırlıklı bulunuyorlar.

    sonuç olarak adam kayırmanın köklerinde yatan bağımlı ilişkiler kurmayı, bireyin zorlanabileceği bazı durumları devlet güvencesine alarak özgüven artışı ile engelleyebiliriz. ayrıca kişisel finansman konusunda yapılacak bilinçlendirmelerle hatta daha küçük yaştan verilecek eğitimlerle birey inşası mümkün olabilir.

    nüfusun her geçen gün yaşlanması bağımlı ilişkilerin varlığını daha çok hissettirecektir. bu sebeple bireysel kimliğin inşası zorlaşabilir. daha çok okumaya ve bilinçlenmeye ihtiyacımız var. milletine veya devletine güvensiz bir toplumun ilerleyebileceği hiçbir medeniyet yoktur.
  • liyakat sahiplerinin yerine yalama usulünce ve de mertebesine göre yapılan iş, daha doğrusu iş bilmezlik.

    en çok çevresi olanın ve en çok yalayanın üstünlüğü.
hesabın var mı? giriş yap