• (bkz: amethyst violet)...
  • bir zamanlar kendini mustang sanan, sanmakla kalmayip guvenlik gorevlileri dahil herkesi buna inandirarak kampuse misler gibi arac girisinden girmemizi saglamis her eve lazım convertible.

    (bkz: sizofren olmanin avantajlari)
  • alkolün su gibi aktığı bir zirvede* 40 yıllık komşular gibi oturup, karşılıklı kahvelerimizi yudumladığımız kişi.

    şu kışı geçirdikten beremi hediye etmeyi düşünüyorum, ona daha çok yakışacağına eminim*.
  • ametistin ingilizcesi.
  • adam olmayacağımı anlayınca gönüllü psikiyatristliğimden vazgeçmiş, düşmanları tarafından bile daha tanımadan saygı duyulacak, eğlenmesini bilen ama sonunun bi izbelikte hayata küsmüş vaziyette, yeni hastaların iyileştirilmesi için kendisini ikna etmeye çalışacak insanlara çemkirerek biteceğini öngördüğüm (ağzımdan yel alsın be) good old fashioned lover girl.

    dı nambır ov dı biğst daha uyardı ama olsun… devamı gelecek sayıda.
  • 17 saniye mi 3 saniye mi üzerinde uzun uzun kafa patlatabiliriz sanırım. ama kadın ahvalimle derim ki "3 saniyedir son tahlilde".*
  • ıslak kek olayını çözmüş bir insan evladı.*
  • "her şey kontrol altında" dediği zaman korkulması gerekilen, yazar olarak bilinen insan. ilginçtir ki; bunu tanıyanlar danimarkalıları da tanıyorlar(?).
    ayrıca güzel de dans ediyor bu zibidi. (valla durumun etekle hiç alakası yok)
  • güçlerimizi birleştirip bir çeşit girl power voltranı oluşturduğumuz, ayağıma olmayan bir çift kırmızı ayakkabı sahibesi kişi.
  • net olarak söylemese de o gelmeden ben gelemem diyenlerdendir kendisi. bi de dolmuş diyaloğumuz olmuştur onu da anlatmak gerekir. aslında pek diyalog sayılmaz aslında bu..

    biz hangi dolmuşa binmemiz gerektiğini araştırırken dolmuş şoförünün biri yandaki arabaya geçin, kapıyı açın tadında bir şeyler söylüyor. akabinde amethyst kapıyı bi zorluyor, açamadım diyor. ben de geçmişteki otobüste "şu camı açar mısın evladım?" diyen yaşlı teyze ve kavanoz deneyimlerime dayanarak bi el atayım diyorum. ilk denemede elimin kaymasıyla sinirlenip daha da bi yükleniyorum, biraz ilerliyor. iki defa daha zorlarsam açılır bu diye düşünürken dolmuş sahibi bağırıyor "lan o otomatik kapı nabıyosun???" e tabi eşeklik ettik o anda fark ediyoruz ama bizi yönlendiren şoför abimiz adamın yanında kahkaha atarak eğleniyor. evet iyi eğlendirdik adamı harbiden. gerçi gerçekten binmemiz gereken dolmuşta bekleyen colg fusion da az eğlenmiş sayılmaz.

    bir ara amethyst'in iki bölümden oluştuğunu fark ediyoruz. vücut ve topuklar. ki benim aram pek iyi değildir o seslerle. tak tak tak tak... 2 kızla yürürken insan kendini at gibi hissediyor ahaha neyse.. amethyst baştan yok çıkartmam, topuklarım ve ben aslında bir bütünüz tadında konuşsa da o şekilde voleybol oynayamayacağının farkına vardı. gerçi bir süreliğine topuklarının sesini kısmıştı hakkını yemeyelim.

    çimlerin üstünde güneşlenen bir tabu gördü sonradan bu. hadi oynayalım oylayalım diye tutturdu. ama 3 cümlesinden birinde "tabu" geçmeye başlayınca dırdır döngüsüne girecek diye korkarken, birisi "hadi tabu" dedi de yanlarına kardeş olarak yolladık, kardeş kardeş oynadılar. o an hissettiğim huzur hâlâ bende duruyor, gitmez kolay kolay şaka yahu şaka tamam dırdır yoktu çok alıngan bu yahu... ama çocuklar gibi sevinmişti o ayrı bir konu.

    son olarak neşelidir, rakıcıdır. ama neşesi rakıdan gelmiyor sanırım.
hesabın var mı? giriş yap