anı
-
eski bir paltodur "anı" giyeriz, gezer, vakit geçirir, çıkarır, yine yerine asarız... biz ölünce bizden kalan bi "eşya"dır, arada bi o paltoları ellerine alırlar, okşar, hakkında konuşurlar...
-
anı yoktur.
anıların kendisinden kaynaklanan,
bir başka kişilikle yaşanmış,
bir başka hayat vardır.
gerçek zaman,eşit saatlere bölünmüş,
mekanik bir yapı değildir.
tüm bunların sonunda burnumuza gelen şey,
''katmerli papatyaların ateşte yanan
kalplerinin kokusu'' olacaktır... -
melih cevdet anday'ın şiirinden bir livaneli bestesi:
bir çift güvercin havalansa yanık yanık koksa karanfil
değil bu unutulur şey değil çaresiz geliyor aklıma
sevdiğim çiçek adları gibi sevdiğim sokak adları gibi
sevdiklerimin adları gibi adınız geliyor aklıma -
-ani- *
bir cift guvercin havalansa
yanik yanik koksa karanfil
degil bu anilacak $ey degil
apansiz geliyor aklima
nerdeyse gun dogacakti
herkes gibi kalkacaktiniz
belki daha uykunuz da vardi
geceniz geliyor aklima
sevdigim cicek adlari gibi
sevdigim sokak adlari gibi
butun sevdiklerimin adlari gibi
adiniz geliyor aklima
rahat do$eklerin utanmasi bundan
opu$urken o dalginlik bundan
tel orgunun deliginde bulu$an
parmaklariniz geliyor aklima
nice a$klar arkada$liklar gordum
kahramanliklar okudum tarihte
cagimiza yaki$an vakur, sade
davrani$iniz geliyor aklima
bir cift guvercin havalansa
yanik yanik koksa karanfil
degil, unutulur $ey degil
caresiz geliyor aklima.
melih cevdet anday
ic. cagda$ turk $iiri antolojisi, haz. memet fuat, cilt: 1 (1920-1970),
adam yayinlari, 5.b. istanbul ekim-2000, s. 324.
ayrica:
(bkz: melih cevdet anday/#1895058)
(bkz: rosenbergler) -
ısıgın yansıması nın nerde ellerin albumundeki hos sarkı.sozleri melih cevdet in dir.
-
anılar, zamanla bazen bizden bağımsız birer birey gibi oluverirler. o kadar bağımsız ki sanki pılı pırtılarını bir bavula toplar ve birden giderler...
hatırlamaya çalışırız, unuttuklarımızı hatırlamaya...öyle uzaktadırlar ki işte, yolun hangi dönemecinde bizden ayrıldıklarını hatırlayamayız ya da hiç bilemeyiz belki de, sonra tam gözlerin birden dalıp gittiği tek bir anda çekip gitmiş anılar tüm kokularıyla, giyisileriyle, oyuncaklarıyla, kendine ait tabiatıyla seriliverir gözümüzün önüne... anılar sonsuzluğun bir noktasında kendine ait kokularıyla, dokularıyla, ışıklarıyla ve karanlıklarıyla kalabilmiş olanlardır -
"ve
insansız anı yoktur. var mıdır?" -
can babamizin da varmis şööle gıllıgışlı bi anisi;
" ne zaman mühürdar'a gelirsem çin'den
bir güzel susmak geliyor içimden
bir kız sevmistim gıllıgışlı
yuvamı yapan bir kırlangıçtı
aklımı kaçırıp kaçırıp kaçtı
üç güzelden ikincisiydi cadı
ne çektim bilir hadi'yle sadi
karnımdaki geçmiş çocukmuş tepti
işe bak, köşeyi dönerken şimdi
karşıma çıkar diye kalbim hop etti
ne zaman kendime gelirsem çin'den
bir güzel susmak geliyor içimden " -
masaya yaklaşır sandalyeyi çeker oturur. ilgisizdir. servis için bir kadın belirir sorar:
--hoş geldiniz. ne alırdınız.
çantasından büyük marketlerin promosyondan kalan cam bir kadeh çıkarır. üzerinde bir dudak izi vardır.
-anılarınızdan neler var? diye sorar.
--lisede yediğiniz kaşarlı tost (bkz: dalga)
kendimi kötü hissediyorum hadi eve gidelim dediğiniz gün,
1960'larda olma isteğiniz,
tutunamadığınız traktör römorkü ve cevapsız aramalarınız var.
-bunlardan kokteyl hazırlayın. yanında çalan parçanın şekersiz olanından, bir bardakta su lütfen.
-tabii. der garson uzaklaşır.
yayvan bir hal almıştır giriş kapısının baseni. ne kadar rejim yapsada incelmeyecektir duvarda asılı bir konser afişindeki kadın. siparişler gelir. masanın üzerindedir tüm anlatılanlar. basittir. masanın sol tarafına dudak izli koteyli, sağına şekersiz çalan parçayı, ortasına da bunlarla birlikte gelen bir bardak suyu koyar. sandalyenin üzerinde duran çantasını açar. kırmızı kuyruklu lepistesi çıkarır, su dolu bardağın içine atar. lepistes bir süre bekledikten sonra yeni mekanının tadını çıkarır. sevinir. kuyruğu ak kızıl olur.
lepistesin hediyesi verilmek üzere . önce şekersiz parçanın üzerinden bir miktar alarak cüzdanından çıkardığı yeşil salyangozun en gıcırlarından birisinin üzerine sürdü, rulo haline getirdi. bardağın içine attı. yeşili her ısırışında kuyruğu daha da kızıllaşıyordu.
bitirene kadar onu izledi.
bitirdi.
bardaktan çıkardı,
çantasına koydu,
hesabı ödedi masadan kalkıp gitti. -
ağlatmamak lazım bunları.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap