• alfa yayıncılık tarafından basılmış prof. dr. çiğdem dürüşken hocamızın yazdığı felsefe ve klasik filoloji öğrencilerinin elinde bulundurması gereken bir kitabıdır.

    batı felsefe geleneğinin temelini oluşturan antikçağ felsefesi, ilk filozof kabul edilen miletoslu thales'le başlayıp roma imparatorluğu'nun çöküşüne değin sürer. yaklaşık 1000 yıllık bir dönemi kapsayan bu süreç doğa araştırmalarıyla felsefi düşünmeyi başlatan ilk filozoflardan felsefenin seyrini insana yönelten sokrates'e. temel taşlarını döşeyen platon ve aristoteles'e, yonan kültürünü hindistan'daki ındos kıyılarına kadar yayan büyük iskender'in yel açtığı kültür ikliminde insan hayatına yeni bir yön vermeye çalışan epikuros ve stoa okullarına ve platon felsefesini yeniden yorumlayıp zenginleştiren yeni-platonculuk ile erken dönem hıristiyan düşünürlerine değin uzanır.

    felsefenin doğduğu, gelişip serpildiği bu süreç insan, tanrı, doğa, evren, ahlak, siyaset, toplum gibi belli başlı konularda felsefe tarihi buyunca tartışılacak en temel soruların belirlendiği, tartışmaya açıldığı dönemdir. öyle ki, felsefe tarihinin en önemli filozoflarından hegel'e, "yunanların arasında kendimizi evimizde gibi hissediyoruz" dedirtecek; zihninde adeta bütün bir antikçağı platonun şahsında felsefe kavramıyla özdeşleştiren ralph waldo emerson'a, "platon felsefedir, felsefe de platon" diye yazdıracak denli her filozofun, düşünürün, edebiyatçının yuvası bildiği bir dönem.

    antikçağ felsefesini, kültürü ve edebiyatıyla bir bütün olarak ele alan ve onu eski yunanca ve latince metinler üzerinden inceleyerek anlatan bu eser salt bir felsefe tarihi olmanın ötesinde felsefenin derinlerine bir yolculuk, sürükleyici bir düşünce serüvenine davettir.
  • ansiklopedik yonu de olan kitap.

    okurken yer yer zorlansam da felsefedeki temel kavramlarla iliskimi farkli yonlerden ve de sanki bir felsefe ogrencisiymisim gibi beslemesi cok hosuma gitti. sayfalar dolulugunda bir anlatim ve tanitim, ihtimal ki, kendini bir sonrakine hazirlayacak. aklim ve diger seyler, olympos dagina dogru tirmanirken, cicek verdi. kokusunu ve tohumunu etrafa sactikca; filozoflara, onlarin dunyalarina ve kendime merakim daha da artti. doga bir baska oldu mesela. bilgi de oyle. meger dusunceler ve dogumu, yeniymis gibi olanlari da dahil, o kadar da yeni degilmis. meger bir sey, sadece bir kez kesfedilmezmis, sen degistikce, zaman gectikce, surekli ve yeniden kesfedilirlermis. bazi seyleri ve onlarin anlamlarini daha iyi anliyorum. belki de her anliyorum dedigimde, onlari yeniden kesfediyorum.

    cigdem hocamiza* tesekkurler, boyle bir eseri bizlerle bulusturdugu icin. kalinmis, uzunmus demedim, notlarimi aldim, hevesle sayfalari cevirdim ve sonra sahneye atildim.
  • bu kitap bana şahane bir serüven yaşattı! çiğdem dürüşken'e hayran kaldım.

    okuduğum diğer antikçağ/ilkçağ felsefesi kitaplarına kıyasla mitoslara/mitolojiye daha derinlemesine dalmış; çok da güzel olmuş. bu dönemin felsefesini anlamak için bana göre mitoslardan beslenmek şart. bunun yanı sıra kitabın öyle akıcı bir dili var ki insan katiyen sıkılmıyor. tempo kitap boyunca düşmüyor. ders kitabı olarak okutulabilecek kalibrede bir kitapta böylesine incelikli bir dil kullanımına şapka çıkartıyorum. hani insanlar felsefeyi seveceklerse böyle kitaplarla sevecekler...

    kitabın içeriğine hızlıca göz attığımızda "felsefe doğarken" bölümüyle açıldığını görüyoruz. hesiodos ve homeros anlatılarına değinilen bu bölüm antikçağ felsefesi'nin fark yarattığı alanlardan bir tanesi. bundan sonra klasik bir sıralama izlenmek suretiyle "sokrates-öncesi felsefe" ele alındıktan sonra sokrates, platon ve aristoteles isimlerinden oluşan efsanevi üçlemeyle devam ediliyor. bu arada bütün bu anlatı boyunca eserin şemalarla, resimlerle, alıntılarla ve fragmanlarla zenginleştirilmesi okuma tecrübesine olumlu anlamda katkıda bulunuyor.

    kitap boyunca herhangi bir konu ele alınırken onun önceki ve sonraki kısımlarla bağlantısının sağlanacağı kancalar zihne atılıyor. doğru noktalarda atıflar yapılıyor, atıfın yapıldığı bölüme gelindiğinde ise bağlantının nedeni derinleştirilerek okuyucunun zihninde genel bir anlatı kurulmasına yardım ediliyor. başka bir ifadeyle bölümler tekil olarak ele alınıp, diğerlerinden soyutlanmıyor. zaten aslen felsefi ve düşünsel bir "ilerleyişin" gerçekleştiği antikçağ/ilkçağ boyunca başka türlü bir anlatı yapılsa düşüncedeki gelişimi layıkıyla anlayamazdık.

    mesela platon anlatılırken "bir öğrenme aracı olarak mitoslar" ara başlığıyla yine mitoloji ve felsefe arasında muhteşem bir şekilde bağ kuruluyor ki bu anlatıdan ziyadesiyle etkilendiğimi söylemek isterim. bu tarz git-geller sayesinde kitap lezzetlenmiş oluyor.

    çiğdem dürüşken antikçağ felsefesi'ni kapatırken "aristoteles'ten augustinus'a bir keşif gezisi" diyerek geniş bir zaman ve düşünce aralığını ele alıyor. buradaki dokuz alt başlıkta, bahis konusu edilen kavramların ruhunu bizlere verecek ayrıntılara değiniliyor. bu kısımdaki cicero, boethius ve augustinus kısımlarını okurken, alınan keyif doruğa çıkıyor çünkü bu düşünürlerin/felsefecilerin eserlerini dilimize kazandıran kişi zaten çiğdem dürüşken'in kendisi! konulara olan hakimiyeti, muhteşem dil kullanımı ile birleşince tadı damaktan uzun süre silinmeyecek bir okuma hazzı bünyeyi sarıyor.

    sona gelirken kitaptaki dil kullanımını tekrardan övmek istiyorum. adeta masalsı, kendine aşık eden bir anlatımı var çiğdem düşürken'in. kelime dağarcığı geniş, kavramları tam manasıyla bizlere aktarmak için zengin ve dolu dolu bir dil kullanıyor. her şeyin ötesine işte bu "dil" pek bi' hoşuma gitti.

    düşünce tarihine ve düşünmeye ilgi duyanların kaçırmaması gereken bir eser.
  • türkçe felsefe kitapları içinde bir pırlantadır. kitap, bir felsefe kitabı olmasının yanında, iyi bir kurgu gibi ilerlemişti. sonrasında çiğdem hocaya twitter dan mesaj atıp duygularımı anlatmıştım. o kadar kibar ve nazik şeyler söylemişti ki. eser ve yaratıcısını bu kadar sindirdiğim kitap az olmuştur.
hesabın var mı? giriş yap