• gitta gsell'in yönettiği 2020 yapımı queer dram filmi.

    bu filmden uzunca bahsedeceğim sanırım, zira izlerken her saniye kendimi yorum yaparken buldum.

    film, isviçre'de geçiyor ve beyto isimli ana karakterimiz türk. babası isviçre'de bir kebapçı dükkanı işletiyor, annesi de onunla birlikte çalışıyor. beyto cinsel yöneliminin farkında olan bir çocuk ve kendini birden yüzme antrenörü olan mike ile bir ilişki içerisinde buluyor. olayların da bu şekilde gelişmeye başladığını söyleyebiliriz.

    filmle ilgili eleştireceğim inanılmaz fazla şey var. filmi bitirmemin yegane sebebi zaten türklerin böyle bir işin içinde bulunması. tamamen bu yüzden şans verdim filme.

    göze en fazla batan şey sanırım beyto karakterine hayat veren burak ateş'in oyunculuğu oldu. türk olduğunu göz önünde bulunduracak olursak bu filmde oynamasının takdire şayan olduğunu söylemeden geçemeyiz tabii ki ama gerçekten çoğu sahnede hareketleri çok sırıtmış. duygusal olması, beni üzmesi gereken sahnede kendimi kahkaha atarken buldum maalesef. duygularını yansıtamaması ve kötü oynaması filmi geriye çeken en önemli sebeplerden bana göre. aslında bazı sahnelerde o kadar da kötü değil, ki düşünecek olursak hem yaşı genç ve kendini geliştirebilir hem de en iyi dediğimiz oyuncular bile bazen kötü işler yapabiliyor bu yüzden kendini geliştirebileceğini düşünüyorum ben. sevimli de birisi, umarım üstüne koyarak ilerler.

    devam edeyim. filmin türkiye'de -nevşehir- geçen ayağını gereksiz uzun buldum ben. haydi biraz türkiye'yi gösterelim, kültürümüzü tanıtalım vesaire demişler herhalde ama çok başarısız. senaristten bu açıdan daha iyi bir iş beklerdim açıkçası. filmin bir yerinde çocuk diyor ki “isviçre'de gerçekten öyle mini etekler, yarım tişörtler giyiyorlar mı?” yahu haydi büyük şehir (istanbul, ankara vs.) falan görmemiş olsun bu çocuk. televizyon diye bir şey var. dizi filmlerimizde insanlar mini etek tarzı kıyafetler zaten giyiyor neden türkler için böyle bir imaj çizilmeye çalışılmış anlamadım. ailenin homofobik olmasına, nevşehir'de yaşanan her türlü olaya okayim ama sizce de bu biraz gülünç kaçmamış mı?

    beyto'nun ailesinin nevşehir'e giderken çikolata götürmesine de bayağı güldüm, yurt dışından türkiye'ye çikolatasız dönülmez. cimri alamancı akrabalara selam olsun buradan. neyse öhm, devam ediyorum.

    filmin senaryosu da ciddi anlamda kötü yazılmış dediğim gibi. mesela beyto ve seher'in isviçre'de denize karşı bankta otururken yaptığı konuşma gerçekten güzel başlamıştı ve gayet güzel ilerleyebilirdi ama o kadar baştan savmaydı ki...yav ne yapıyorsunuz dedim kendi kendime.

    biraz da iyi şeylerden bahsedeyim o zaman bu kötü olmasına gerçekten üzüldüğüm filmle ilgili...metin karakteri o kadar iyiydi ki ya ahahahahah çok az gördük onu ama gerçekten eğlendirdi.

    sondaki seher, mike, beyto deniz sahnesi de çok iyiydi. seher'in aslında önemsiz gibi
    görünen ama kendisi için ve birçok türk kadını için önem teşkil eden hayallerini anlatmasını beğendim gerçekten. aynı şekilde beyto'yu izlemek için yarışa gelmesi, beyto'nun ona yüzme öğrettiği sahneler de iyiydi. ayrıca iyi bittiğini söyleyebileceğimiz queer filmler sınırlı olduğundan sanırım bu açıdan da filme bir artı yazabiliriz.

    kötü olan, tuttuğunuz birçok yerden elinizde kalan bir film. eleştirirken de üzülerek eleştiri yaptım çünkü başlarken gerçekten beğenmek istediğim bir filmdi.

    izlerseniz sıkılacağınızı sanmıyorum. özellikle sağlam kurgusu olan queer film sayısı bir hayli az olduğundan şans vermek isteyebilirsiniz. son olarak filmin türk birçok oyuncusu olduğunu ve türkçe çok sahnesi olduğunu da söyleyerek bitiriyorum entrymi.
  • bir tane daha "gurbetçilerin gay oğlunu evlendirmesi" temalı film. diğeri ve bir tık daha iyisi ise mixed kebab.
hesabın var mı? giriş yap