• brigitte peskine'in 2000 basım tarihli yedinci romanı. bir yahudi ailesi ortak paydalı kitaplarının ikinci cildi ikinci dünya savaşı'nın ateşinde bir yahudi ailesi olarak, türkçede 2006 yılında basılmış. ilki imparatorluk çökerken istanbulda bir yahudi ailesi (2005) olarak basılan les eaux douces d'europe (1996) adlı romanıydı.

    çevirmen aylin yengin kendine özgü, genellikle başarılı ve sıcak buena familia çevirisinde and dağları'yla ilintili olarak ant; "andlı" yerine "antlı" yazıyor. türkçe ses/geniz yapısına uygun, iç tutarlılığı var, sorun yok. bir diğer tercihi de venezuela yerine venezüella -ki 40 - 50 yaş üstü kuşağı bu ülkeyi daha çok böyle anımsar.

    bazı alıntılar:

    * onları ilk kez kucağıma, her birini bir koluma aldığım anda, yattığım yatağın beni bağlamış oldukları bir haça dönüştüğünü hissettim.

    * genellikle duygularımın izleyicisi olmayı yeğlerdim, oyuncusu değil.

    * bir sefarad anne, arkasında bekar bir kız bırakamaz...

    * istanbul'da, selanik'te, rusçuk'ta , iskenderiye'de ya da her nerede yaşıyorlarsa, yahudiler türkçe sözcüklerle bezenmiş xv. yüzyıldan kalma bir ispanyolca, yani ladino konuşuyorlardı.

    * açlık, bedensel cezalar, ırkçı ayrımcılık, erkeksi niteliklerin yüceltilmesi gibi her türlü ahmağı potansiyel bir caudillo'ya dönüştürecek özellikler.

    * yahudi anne babalar çocuklarını pamuklara sarıp sarmaya meyillidirler, özellikle de oğullarını. onları patlayana kadar beslerler.

    * hebraica* kulübündeki arkadaşlarım general franco'nun* bir maran olduğunu söylüyorlar -hasköy'deki juderiada franco soyadlı bir aile vardı, hatırlar mısın?

    * insan, sevgilisyle ilişkisinden kocasına söz etmez.

    * türkiye'de konuşulan ladino ile güney amerikada konuşulan castiliano* arasında inanılmaz benzerlikler vardı.

    * modern tıbbın yaratıcısı olan maymonides'in** tek yapması gereken şey, hastalığı bedenin ve ruhun bir kusuru olarak gören kutsal kitapta yazılı bilgileri uygulamaktı.

    * ama onlara* karşı bu büyük merakımın nedenini anlayabiliyordum: zulümlere rağmen, sefalete rağmen bu insanlar hiç değişmemişti, farklılıklarını hep koruyabilmişlerdi. bizler** gibi.

    * o bir aşkenaz* yahudisiydi, istanbul'da baskıcı sefaradlığımızla ezdiğimiz ve buna karşılık, dünyanın geri kalan her köşesinde bizi küçümseyen polakların soyundan geliyordu. "seçilmiş" halkımız asla bir birlik örneği teşkil etmemişti!

    * aşkenazlar'ın dinlerine olan bağlılıklarına karşın -tıpkı gisela bauer gibi- sefaradlar kendilerini, hıristiyanlığa oldukça yakın hissediyorlardı.

    * jacques elinde çok az portre olmasına hayıflanıyordu; yerliler beyaz adam (el patron) resimlerini* çekerse, ruhların onlardan intikam alacağına inanırlardı.

    * buenas familias'larda [iyi aileler - ibisile] kadın erkeğinin iştahından ve dolayısıyla da sağlığından sorumlu tutulurdu. iyi beslenemeyen bir senor padre çalışamaz ve ailesinin ihtiyaçlarına karşılık veremezdi.

    * vitali ile benim aksimize, simone hayata bağlıydı. olayların nedenini ve niçinini araştırarak enerjisini boşa harcamıyordu. nefsine düşkündü, oburdu, sezgilerine güveniyordu. gençken, başta istanbul'da sonra da paris'te yaşarken, simone'un erkekleri cezbetme gücü beni hayrete düşürürdü. yüz ve vücut hatlarım onunkilerden daha uyumluydu, oysa hep onu beğenirlerdi. ve o da onlara karşılığını verirdi.

    * ilk kocam kumara hep çok meraklı olmuştu; paris'te, stambulis'ler le bosphore adlı bir kahvede buluşurlardı...

    * - yahudi'sin, dedim. ussal, bencil, suçluluk duygusu çeken, ateşli, dağınık, herkese ders veren, saf, sakar, tahammül edilmez birisin...

    * - bundan birkaç hafta önce, diye devam etti jacques, on altı yaşında bir zambo, hato'ya uğradı. çok sayıdaki genç oriente'deki petrol yataklarında iş aramaya gidiyor. flora gencin yanına gitti. ilk tepkim uyanık olmasını söylemeye çalışmaktı, ama hannah bana engel oldu. maria del carmen de öyle. sanırım haklıydılar. bu çocuk, küçük kız kardeşimizi mutlu etti.

    * auschwitz'deki şehitlerin hepsi sütten çıkma ak kaşık değillerdi. aralarında aşırı koruyucu anneler, despot babalar, sinsi ablalar, ikiyüzlü ağabeyler, kabasaba kuzenler, torunlarını çimdikleyen büyükanneler ve cimri büyükbabalar vardı.

    * venezüellalılar kimi zaman hırsız olabilirler, ama yazılı metinlere inanılmaz saygıları vardır.

    * - hiçbir şey kaybolmaz, ne sizinkilerde, ne bizimkilerde, diye yanıt verdi safça. aksi halde yahudiler ile ermeniler çoktan yeryüzünden silinmiş olurlardı.

    (bkz: ladino/@ibisile)
    (bkz: mejores de mosotros)
    (bkz: uevos haminados)
    (bkz: dhimmi)
    (bkz: borekitas)
    (bkz: rosket)
    (bkz: romulo betancourt)
    (bkz: romulo gallegos)
    (bkz: pesah/@ibisile)
    (bkz: inverno)
    (bkz: puncha puncha)
    (bkz: llanero), llaneros, llano, llanos
    (bkz: pelo de guama)
    (bkz: cuatro/@ibisile)
    (bkz: gaucho/@ibisile)
    (bkz: pampa/@ibisile)
    (bkz: joseph kessel/@ibisile)
    (bkz: sinema/@ibisile)
    (bkz: jefatura)
    (bkz: tiatia)
    (bkz: garimpero)
hesabın var mı? giriş yap