*

  • primo levi'nin auschwitz kampında yaşadıklarının etkisi ve malzemesiyle yazdığı ürpertici kitap
  • orjinal adı se questo é un uomo olan, 1947 yılında yayımlanmış kitap.

    auschwitz 'den kurtulabilmiş 24 kişiden biri olan primo levi bu kitapta: toplama kampında işlerin nasıl yürüdüğünü, orada yaşadıklarını ve tanık olduklarını kaleme almıştır. kitabın isminde yoğun bir nefret sezilse de içeriğinde soğukkanlı bir anlatım mevcuttur.
  • primo levi'nin aynı isimli kitabının girişinde bulunabilecek şiiridir. elimde eserin ingilizcesi olduğundan o dilde aktaracağım:

    you who live safe
    in your warm houses,
    you who find, returning in the evening,
    hot food and friendly faces:
    consider if this is a man
    who works in the mud
    who does not know the peace
    who fights for a scrap of bread
    who dies because of a yes or a no.
    consider if this is a woman,
    without hair and without name
    with no more strength to remember,
    her eyes empty and her womb cold
    like a frog in winter.
    meditate that this came about:
    i commend these words to you.
    carve them in your hearts
    at home, in the street, rising;
    repeat them to your children,
    or may your house fall apart,
    may illness impede you,
    may your children turn their faces from you.

    biliyorum sözlük ahalisi için insaniyet adına söylediklerinden ziyade sıcacık evlerinde yaşayanların tutumları hakkında önerdikleriyle anlam kazanan bir şiirdir bu.
  • it. eğer bu bir adamsa.
  • toplama kamplari hakkinda binlerce kitap, makale yazildi, yüzlerce film çekildi, tarih derslerinde incelendi, televizyon programlarinda konusuldu. her sene anildi, aniliyor. avrupa'da etkileri hala dillerde hissediliyor. herhangi bir tartismada toplama kamplari barbarligin, kötülügün en uç noktasi olarak örnek veriliyor.
    e haliyle insan toplama kamplari hakkinda bir kitap daha okumak istemiyor. biraz utanarak da olsa içinden "tamam anladik, çok kötüydü ama yeter artik" diye geçiriyor.
    buna ragmen, bu kitabi okuyun, okutun. sonra " yeter artik " dersiniz.

    bu literatürde referans olarak geçen "bunlarda mi insan" yillarca israil'de yayinlanmadi. sebebi yahudi halkini, idama koyun gibi giden bir topluluk olarak göstermesi. oysa ki primo levi, sadece gördüklerini ve yasadiklarini bir bilim adami gibi tane tane, duygu sömürüsü yapmadan anlatiyor.
    arkada keman sesi, bir kücük cocugun yasli gözleri, annesinin siirvari birkaç cümlesi gibi sahnelere gerek duymadan, sadece günlük hayatini anlatarak insani derinden etkileyen, fasizmin igrencligini iliklerde hissettiren, hannah arendt'in bahsettigi "kötülügün siradanligi"'nin en güzel sekilde yansitan bir bas yapittir "bunlar da mi insan".
  • primo levi'nin auschwitz'deki insanlık dışı olayları bizzat yaşayan olarak anlattığı acı kitap. türkçeye çevirisi 'bunlar da mı insan' olarak yapılmıştır.

    öncelikle, kitabın adının retorik bir soru olmasına rağmen 'kesinlikle hayır.' diyerek pekiştirmek istiyorum.

    tanık sıfatıyla, gerçekçi, herhangi bir kurguya ya da mübalağaya kaçmadan, olduğu gibi tüm gerçekleri ve insan psikolojisini gözler önüne sermiştir.

    kaldıkları yerden çalışma ortamlarına(ki bunu zulüm ya da işkence bile karşılayamaz; okuduğunuzda ne demek istediğimi anlayacaksınızdır.), krematoryumlardan hastanelere(krankenbau kısaca kb olarak geçiyor), gaz odalarından duş odalarına kadar tanıklık ettiği zulmü anlatmıştır.

    insanların hayatta kalabilmek adına bir damla çorbayı bile ardlarında bırakmamak için kaşıkları, tabakların dibini nasıl yaladıklarını; ekmek kırıntıları yere dökülmesin diye ne kadar çaba harcadıklarını bu kitapta bulabilir ve içinizi parçalara ayırabilirsiniz.

    kampa giren insanların bir hafta içerisinde nasıl değiştiğine de şahit olabilirsiniz. kampın içinde yapılan hayatta kalma ticaretine, insanların ne hale geldiğine şaşırabilirsiniz. tanıştığı insanlarla olan anekdotlara da rastlayacaksınız çokça.

    bir ipliğin ya da bir parça kumaşın bile o insanlar için ne denli önemli olduğunu bu kitapta görebilirsiniz. tayın üzerinden yapılan pazarlıkları da aynı şekilde.

    okurken altını çizdiğim cümlelerden biri: '... gerçekten de, bir ülkenin uygarlığı, yasalarının geniş görüşlülüğüne ve etki yeteneğine bağlı; bu yasalar yoksulları çok yoksul olmaktan, güçlüleri ise çok güçlü olmaktan uzak tuttuğu oranda, o ülke uygarlaşıyor.'

    can yayınlarından çıkan 2. basımda okurlarından gelen ortak sorulara topluca bir cevap vermiştir. esirlerin neden isyan etmediği konusundan nazizm üzerine görüşlerine, almanlara nefretinin olup olmadığına(ki cevap olarak yoktur diyor.) kadar birçok soruyu yanıtlamıştır bu ek kısımda.
  • okurken kendinizi auschwitz'de hissetmenizi sağlayacak,bir solukta okunabilecek muhteşem bir eser.
  • “...çoğu zaman yapamadığımız bir şeyi yapıyor, annelerimizi, karılarımızı düşünüyoruz; birkaç saat süreyle özgür insanlarca mutsuz olabiliriz.”
  • çok kötü hissetiren bir kitaptır.öyle ki almanlar geri çekilirken bile ölüm yürüyüşüne gelemeyen hastalara olan davranışları bile sizi insanlıktan soğutur
  • bir grup insanın uydurduğu ideolojiler, dogmalar uğruna başka insanların hayatları üzerinde söz veya hak sahibi olduklarına kendilerine inandırmaları bu dünyadaki yaşanmış tüm acıların belki de tek müsebbibi. kitabın çoğu kısmını acı acı yutkunarak okudum tabiri caizse. bir grup insanın sırf inançları ve ırkları yüzünden başka bir grup insana, kendilerini yadsıyacak derece işkence ve aşağılık muamelelerde bulunması ne kadar da acı. bir kase çorba ve tayına insanları muhtaç bırakmak nasıl bir vicdanın tezahürü. insanlığın geçmişi çok ama çok karanlık. umarım geleceği daha da karanlık olmaz. ışıklar içinde uyu primo.

    tanım: primo levi isimli torino'lu bir kimyager'in, ikinci dünya savaşı'nda nazi kontrolündeki monowitz-buna toplama kampı'ndaki yaşadıklarını anlattığı otobiyografik eser.
hesabın var mı? giriş yap