• bir maddi ya da manevi bir nesnenin nerede olduğunu anlatmak için kullanılan kelime...
    (bkz: bu), (bkz: burasi), (bkz: manevi nesne).
  • "...
    şimdi buradayım
    biraz önce yoktum

    hiç
    bir
    şey
    yok

    önce, oldu:
    kıpırdandı
    belirsiz..
    bir şiddetli boşluktan
    tatlı bir özleme doğru.

    belirsiz.

    sonra, oluştu:
    devindi
    kesik kesik
    sabırsız..
    bir sevinçli duyumdan
    ılık bir beklentiye doğru.

    kesik kesik
    sabırsız.

    derken, doldu:
    yayıldı
    güçlü güçlü
    kocaman
    aldırmasız..
    bir gerilimli doygunluktan
    dingin bir sancıya doğru.

    güçlü güçlü
    kocaman
    aldırmasız.

    şimdi, doğdu:
    patladı
    çığlık çığlığa
    nefessiz
    yırta yırta
    acımasız..
    bir tatlı özlemden
    şiddetli bir boşluğa doğru.

    çığlık çığlığa
    nefessiz
    yırta yırta
    acımasız.

    şimdi burada:
    biraz
    önce
    yoktu.
    ..."

    (bkz: oruç aruoba)
  • beni arayanlarin bakmasi gereken ilk yer...
  • bulamayanlarin seni bulamayacaklari tek yer (uc nokta)
  • (bkz: burdaa)
  • burada yahut burda, iki kullanım da yanlış değildir. az emek yasası gereği a'yı düşürünüz. aksi bir kural yoksa her sesi çıkarma zorunluluğu gereği a'yı düşürmeyiniz. bir daha da sormayınız.
  • "buradayım
    binlerce yıldır-
    yanımda delik deşik kaya
    dibimde defne, kekik
    açelya
    binlerce yıldır
    burada.

    neler gördüm
    binlerce yıldır.
    buraya geleli :
    ne fırtınalar
    savaşlar
    ne yazlar
    kışlar.
    yoruldu yanımda kaya
    yeşerdi, kurudu defne
    kekik
    yanımda
    burada.

    binlerce yıl önce
    getirdiler beni
    buraya-
    gömdüler
    uyuyayım diye.
    bu yontulu taşı
    örttüler
    üstüme.

    uyumadım.

    neler gördüm
    binlerce yıldır
    buraya gömüleli :
    ne sevdalar
    hüzünler
    ne baharlar
    güzler.
    yıprandı yanımda kaya
    açtı, soldu açelya
    yanımda
    burada.

    daha da güçlendim.

    boyuna
    yıldırımlar düştü üstüme
    gökler gürledi üstüme
    sağanaklar yağdı üstüme.

    yıkılmadım.
    dimdik, sapasağlam
    ayaktayım
    burada.

    insanlar
    gittiler, geldiler
    geldiler gittiler
    sevdiler, öldüler-
    küçüldü kaya,
    yeşerdi, kurudu
    defne, kekik
    açtı, soldu
    açelya
    yanımda
    burada.

    uyumadım.
    buradayım
    binlerce yıldır.

    daha da yükseldim

    boyuna
    toprak çöktü altımda
    deniz doldu altıma
    kayalar devrildi altımda.

    yıkılmadım.
    dimdik, sapasağlam
    ayaktayım
    burada.

    gelsin daha ne kadar varsa
    fırtına, savaş, yaz, kış
    sevda, hüzün, bahar, güz-
    neler gördüm
    binlerce yıldır
    burada.
    eriyip gitse de yanımda kaya,
    yeşerir defne, kekik
    açar açelya
    yanımda
    burada.

    gelsin, ne varsa
    ne yoksa-
    uyumadım
    yıkılmadım
    ayaktayım
    binlerce yıldır
    burada."
  • o anda ve burada.. (bkz: zaman yani şimdi)

    mevcut: vücutlu, var, şimdi buradaydı.

    [ufak tefek, şişman, çirkin, yine de kendince bir ışığa sahip max goldberg dün şöyle dedi, beşeri bilimler dersinde karanlık değirmen taşlarından ve çelik işçilerinin hikayelerinden bahsederken: "bu bir balığın öyküsü, o halde neden bitmesin? balık yakalanır." "yoo, hocam, karşı koymaya* çalışmaz mı?" "nerede?" göğsüne vurarak: "burada! burada!"] sylvia plath - the journals of sylvia plath

    "yüzyıllar önce bu aktarmalardan* vazgeçildi. kuşkusuz çok güzeldiler, ama asla bir buradan ve bir şimdiden kaçamadık." jorge luis borges - el libro de arena (yorgun bir adamın düşülkesi öyküsünden)

    "bayan zembul allahanati
    burada medfundur
    tarihi vefatı 7 temmuz 1931

    burada medfundur bayan zembul
    çabuk soldun ey goncai gül
    melekler eder seni kabul
    cennette ebedi rahatı* bul" sevim burak - yanık saraylar (ah ya rab yehova)

    "emin olduğu tek şey var: burada oluncaya kadar hiçbir yerde olamaz." paul auster - the invention of solitude

    (ilk giri tarihi: 26.2.2017)

    (bkz: borda/@ibisile), burda/@ibisile, orda burda
    (bkz: umudu geçik)
    (bkz: burada ve şimdi), şimdi ve burada
    (bkz: şimdi buradaydı)
  • ruhsal bir konum. çünkü, dünya'nın kendi çevresindeki, güneş'in çevresindeki, ve dahi güneşle birlikte samanyolu'nun merkezinin çevresindeki, artık uzatmayayım bilimum hareketi düşünüldüğünde fiziksel olarak bir anlam ifade etmediği kesin.

    burada olan pek az şey var, biri benim. hep burada ortaya çıkıyorum. yani bir şey bildiğimde. şimdi mi, emin değilim. ama yuvam, her daim dilim.
  • bir şeyler geldiği sırada kanatlar çırpınmaya başlıyor, bir dilekte bulunmak bir tek fırsat olabileciğini düşünüyorum da. bir itirazın mı olabilir? beraber. büyüüüüük bir rüya, büyük rüya. ilerleyen şeylerdeki ilerleyişin tam içinde. geçmişte kalan onca şeyin ardında bir şeylerin doğduğu anda karşılaştık biz. gelmemiş geçmişin içindeyken gördük geleceği. biz görürken onlar ise görmüş ve ilerlemiş ve bitirmişti.

    geçerek atladığımız yarışın sonuna dahi gelmeden farkına varmış olduğumuz geleceğin noktalarıyız. burada ise burada değildir, ileride veya yaşanmış olan geçmişte bir yerlerdedir. bizi bekliyor, bizi bekliyordur. karar verirsek kaybeder, incelersek yok oluruz. biz biliriz en iyisinin en kötüye yakın olduğunu. geçmişe dair en ufak bir şeyler hissediyorsak varızdır ucun en köşesinde. sağlamlığımı test etmek için tellere dokunduğumda karşıma çıkan o korkunç yüz yönetiyor beni. kaybolduğum geçmişin ardında beni burada, burada bulursan fark edersin bazı şeyleri.

    geçmiş tamamen silindiğinde ise yok olmuşumdur. bir yerlerde varımdır ama tamamen yok olmuşumdur. geçmişin getirdiklerine aldırış etmeden yoluma devam ederken görmüş olabilirim bazı yaşananları. geçmişte yaşananlardan bahsetmiyorum elbette. gelecekte yaşanan geçmişlerden bahsediyorum. fark ettiğimiz anlardan bahsediyorum. fark ettiğimiz anlarda yok olan geçmişlerden. fark ettiğimiz anda yok olmayan ama bir süre sonra yok olan anlardan. bilmiyorum.

    farkında olduğun sırada kaybettiğin onca noktayı fark ettiğin an ağlıyorsun. silinmediği sürece bazı insanların içinde beliriyorsun. kaybettiğim onca şeyin ardında, burada bir şeyler yatıyor. fark etmeden sızdığın dumanın içinde. karanlık ve görünmeyen. beliren ama göstermeyen. durmaya çalışırken de kaybediyorsun. ne yapacağını bilmeyen, neye yöneleceğini bilmeyen türden. etrafı onca karınca bastıktan sonra fark ediyorum geleceğin ne kadar dumanlı olduğunu. beni götürmeyen şeyin getirirken ne kadar acımasız olduğunu fark ettim. yaşarken de bunu gözlemlemiştim. bir daha görmeyeceğim, burayı.
hesabın var mı? giriş yap