• (bkz: rush)

    vapor trails albumunden, neil peart ustanin dunyanin i$iklarina atfettigi, ki bunlarin bir onceki albumdeki* inlay shot'lara bakarak bunlarin aurora borealis olmasinin kuvvetle muhtemel oldugu, enfes bir $arkidir. buyrunuz efenim, music lee and lifeson lyrics peart:

    on certain nights
    when the angles are right
    and the moon is a slender crescent
    its circle shows
    in a ghostly glow
    of earthly luminescence

    earthshine
    a beacon in the night
    i can raise my eyes to earthshine
    earthshine
    a jewel out of reach
    for a dream to rise to earthshine

    floating high
    in the evening sky
    i see my faint reflection
    pale facsimile
    like what others see
    when they look in my direction

    earthshine
    a beacon in the night
    i can raise my eyes to earthshine
    earthshine
    stretching out your hand
    full of starlit diamonds
    earthshine

    reflected light
    to another's sight
    and the moon tells a lover's story
    my borrowed face
    my third hand grace
    only reflect your glory

    earthshine
    stretching out your hand
    i can raise my eyes to earthshine
    earthshine
    you're still out of reach
    for a dream to rise to
    earthshine...
  • bugun bir rush in rio'da caldiklari halinde ruyalarima girmi$ rush $arkisi. bundan sonra her $eye "earthshine" diye isim koymak istiyorum. cok guzel cok.
  • gunes isinlarinin yer yuzunden yansimasi ile ayin bir bolumunu aydinlatmasi.
    (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/earthshine)
  • leaving home gibi akıllara zarar albümün ardından solar fields'ın 2007 yılında çıkardığı ve 10 saatlik vicdan azabı gibi ankara-kuşadası yolculuğunda çok iyi giden progressive-psy -ambient arası başyapıt.
  • daha genel haline ashen glow ya da ashen light denilir. (bkz: ashen) dünya'dan yansıyan ışık sayesinde, ay'ın karanlık tarafının da aydınlatılabilmesini sağlayan ashen light'a ise earthshine denilir.

    burada ay'ın karanlık tarafından dark side of the moon anlaşılmamalı. ay, her zaman dünya'ya aynı yüzünü dönüktür. buna dönme-dolanma kilitlenmesi sebep olur. (bkz: açısal momentumun korunumu) bu yüzden dünya'dan bakılınca görülmeyen tarafına dark side of the moon denilir. oysa earthshine tabii ki bu kısmı aydınlatamaz (çünkü orayı göremez). bu yüzden burada ay'ın karanlık tarafından kasıt, dolun dışındaki hallerde karanlık kalan tarafıdır. (bu arada yukarıda belirtilen %50'lik dark side of the moon'un -farklı zamanlarda- toplam %9'luk kısmını daha görebiliriz. (bkz: presesyon) (bkz: nutasyon) hani yanlış anlaşılmasın.)

    bunu çıplak gözle görmek pek mümkün olmadığından genellikle fotoğraflardan anlaşılabilir. örneğin hilal şeklindeki ay'ı biraz uzun pozlayarak çektiğinizde, karanlık tarafın da bir nebze aydınlandığını görebilirsiniz. ama -normal olarak- hilal tarafı da fazla parlak çıkar. bu, fotoğraf makinanızın dinamik aralığının bu kadar karanlık ve parlak noktaları aynı anda görüntüleyememesinden kaynaklanır. (bkz: dynamic range)

    fotoğraf çekmeden de görmek mümkündür. zaten bunun sebebinin dünya'dan yansıyan ışık olduğunu ilk fark eden leonardo da vinci hayvanıdır. (affedin, ama insan değil o, bitki de değil; daha yaratıcı olamadım.)

    dünya'nın albedo'sunu hesaplayabilmek için inanılmaz işe yarar. bu sayede dünya'nın bulutluluk yüzdesinden, atmosferin belli tabakalarının kalınlığına birçok bilgi edinilir. (farklı tabakalar farklı dalgaboylarını yansıtabilir. earthshine'da hangi dalgaboyunu ne kadar şiddetli gördüğünüz, hangi tabakanın ne kadar yansıttığını söyler. bu da ilgili tabakanın optik geçirgenliği, dolayısıyla kalınlığının bir ifadesidir.)

    edit : the phoenix ss uyardı da fark ettim. uzun pozlama derken birkaç saniye kastetmiyorum. saniyenin kesirlerinde rahatça görülebiliyor. bu bakımdan -dediği gibi- video kameralarda da rahatça farkedilir. hatta çıplak gözle bile görülebilir. (zaten da vinci de çıplak gözle görmüştür)
  • tides from nebula'nın yeni albümü. uzun süredir post-rock albümü incelemesi yazmamış veya yazmaya teşebbüs etmemiş (bir düzine sebebi var) biri için* albümü irdelemek ve hangi kısmının sıradanlıktan kurtulamadığını, hangi kısmının post-rock'ın adına yakışır şekilde farklı bir yerde durduğunu söylemek hayli zor oldu. bu açıdan paslanmış olduğumu da hissettim ve pasların içinden kalkmak için albümü dinlerken büyük çaba sarfettim. şu zamana kadar dinlediğim post-rock albümlerinin ortak ve birbirini tekrar eden özelliklerini film şeridi şeklinde kafamdan geçirdim ve albümü gerçekten "post-rock" olarak niteleyebilmek için gereken özellikleri albümün içinden ayırmaya çalıştım. ses ve notasyonun kombinasyonlarının bir evreni temsil ettiğini düşünürsek, bu kombinasyon ve notasyonların post-rock'ı kapsadığı kısımları bir galaksi olarak niteleyebiliriz, o yüzden bu ayrım büyük oranda yorumda yatıyor.

    post-rock gruplarının neredeyse klişe noktasına gelmiş ortak özelliklerinden biri topraktan çok, gök ve gök cisimleri ile ilgilenmesidir sanıyorum.* god is an astronaut ve explosions in the sky post-rock terimine uzaktan aşina olan biri için bile yeterince büyük iki isim ve bu durum bu gruplar dışında daha bir çok grupta vuku buluyor. evrenin genişliği ve tema olarak bunun içinden çekilip müzikal düzleme oturtulabilecek ve bunu notasyon ile destekleyebilecek sayılamayacak kadar etmen olduğu için, tides from nebula da bu sonsuzluk içinden elini atıp bazı maddeler çekiyor. müzik icra ederken sorun bu etmenleri bulmaktan çok bu etmenleri müzikal düzleme en estetik ve güzel şekilde oturtmak olduğu için, öncelikle bakmamız gereken yer bu ikili terazinin ağır basan yeri oluyor.

    daha önceki albümünde kaydadeğer bir sound yakalayamasalar da (post-rock'ın yapılanmış gitar tonları, atmosfere katkı sağlayan davullar, boş kalan yerlere oturtulan bas ve bunun dışında kalan yerlere konulmuş bir enstrüman daha - genellikle yaylıdır bunlar -), bu albümlerindeki piyano kullanımı ve ambient ögelerinin kullanımı grubun yaptığı şeyden emin olduğunun göstergesi. bu zamana kadar eğer bir deneme yanılma süreci içindeydilerse, şu an o deneme yanılma sürecinden üzerine gitmeleri gereken sound'u bulmuşlar. bu sound'u daha progresif hale getirip, kısır bir döngüye yerleşmezler ise, underground müzik piyasasında hızla yükselebilirler. gitarların gökyüzüne doğru çınlaması, davulların minimal kullanımı, ambiyansın gökyüzündeki sakinliği, hareketsizliği ve bunun verdiği tedirginliği çok güzel yansıttığını söyleyebilirim.

    ben albümü ziyadesiyle sevdim ve uzun süredir dinlemediğim (ve yazmadığım) post-rock albümlerine bir dönüş yapmış oldum. bu ve bunun gibi atmosferin bıçakla kesilebilecek kadar yoğun olduğu albümleri dinledikçe post-rock'ın can çekiştiğine olan inancım azalıyor.
  • müthiş bir summoning eseri.

    insanın dinledikçe uçsuz bucaksız tepelerde koşturası geliyor.
  • başlangıcı insana değişik hisler veren muhteşem bir summoning şarkısı.
  • ay'ın karanlık bölgelerinin dünyadan yansıyan güneş ışınlarıyla mat bir aydınlığa bürünmesine denir. karanlık bölgeden kasıt ay'ın görünmeyen yüzü değil, dünyadan gördüğümüz yüzeyinin yeni ay sebebiyle aydınlık olmayan bölümüdür. ay'ın hemen hemen her evresinde görülebilir; ancak en belirgin olduğu zamanlar ay'ın ilk ve son çeyrek evreleridir. bu nedenle, earthshine genellikle yeni ay veya dolunaydan birkaç gün önce veya sonra gözlemlenebilir. ilk kez 16. yüzyılda leonardo da vinci tarafından keşfedilen bu fenomene 'the da vinci glow' ya da 'ashen glow' da denir. en iyi gözlemlenebildiği aylar mayıs ve nisan aylarıdır.

    earthshine'ın oluşma sebebi ise dünya'nın atmosferindeki gazların güneş ışığını ay'ın yüzeyine yansıtmasıdır.

    earthshine örnekleri:

    görsel

    görsel

    earthshine olmadan görünüm:

    görsel

    görsel
hesabın var mı? giriş yap