• kurumlaşma yolunda önemli adımlar atmış osmanlı devleti'nin ilk sarayı. fetihten sonra doğu roma mirasından beslenerek saray kültürünün daha ileri aşamalarına geçildi.
  • ilk edirne sarayı sultan murat hüdavendigar (1. murat) zamanında yaptırılmıştır. ikinci murat zamanında yeri taşınarak başka yere inşaatı başlandı ve ikinci murat'ın ömrü yetmeyince oğlu fatih sultan mehmet han tarafından 1451 de tamamlanmıştır.
  • osmanlı zamanında ki ismi saray-ı cedid-i amire* olan saray. 93 harbi esnasında ruslar'ın eline geçer çekincesiyle içindeki cephanelik patlatılmış ve saray da bu sebeple yok olmuştur.

    ayrıca çeşitli sebeplerden dolayı kullanan padişahlar arasında kanuni sultan süleyman, ikinci selim, birinci ahmet, dördüncü mehmet, ikinci ahmet, ikinci mustafa, üçüncü ahmet bulunan saraydır.
  • tamamlanıp içinde bir tur atmaya ömrümün yetmeyeceğini bilsem de restorasyon çalışmalarının başladığını görmek güzel. hiç değilse mutfakları ayağa diktiler. belki orayı dolaşmak kısmet olur.
  • sarayın hasbahcesinde kirkpinar yagli güreşleri yapilmaktadir 1924'ten beri.
  • rivayete göre topkapı sarayı'ndan daha büyük(3 milyon metrekare) ve daha güzel bir saray imiş.
  • az sayıda olduğu iddia edilen ender fotoğraflarından biri şu şekilde olan saray.
  • 26 yıllık edirneli olarak yeniden mümkün mertebe restore edilerek ayağa kaldırılmasını canıgönülden istediğim, tavuk ormanı'nda her dolaştığımda tarifsiz bir huzur bulup tarihi olayları gözümde canlandırdığım saraydır.

    ***

    fatih sultan mehmet'in konstantinopolis'i fethetme hazırlıklarını yaptığı saray, tunca nehri kıyısına kurulmuştur ve bulunduğu bölge bugün sarayiçi olarak adlandırılır. kanunî sultan süleyman döneminde eklenen adalet kasrı günümüze ulaşabilmiştir.

    ikinci bayezid ile taht kavgasına tutuşan cem sultan'ın da dünyaya gelmiş olduğu sarayda 39 yıllık saltanatının çoğunu geçiren dördüncü mehmed’in imparatorluğu buradan idare ettiği söylenebilir. 17. yüzyıl başlarında mesihlik iddiasında bulunan sabetay sevi, devletin durumdan haberdar olması üzerine dördüncü mehmed devrinde buraya getirilmiştir. osmanlı minyatür sanatını perspektifle tanıştırarak yeni bir boyut kazandırmış ünlü nakkaş levni bu saraydan istanbul'a gitmiştir. edirne vakası bu sarayda yaşanmıştır.

    yapıldığı dönemde saray-ı cedid-i amire olarak isimlendirilmesine karşın istanbul’un alınması sonrası akropolis’in olduğu alana inşa edilen topkapı sarayı ve 1458’de de şehrin başkent ilân edilmesiyle birlikte önemini giderek kaybederek, takip eden yıllarda eski saray olarak anılır olmuştur.

    ***

    1455 senesinde bizzat elçi olarak edirne sarayı'na geldiğinde istanbul'un fethine katılmış yeniçeriler ve osmanlı'ya esir düşmüş bizanslı soylularla görüşme fırsatını elde eden bizanslı tarihçilerden dukas, ünlü kroniğinde, daha önce vuku bulmuş olaylardan söz ederken sarayın has bahçesinin içerisinde yer alan tavuk ormanı'ndan şöyle söz eder:

    "...murad, birkaç genç ile beraber sarayından çıkarak şehrin yakınında nehirlerin ikiye bölünmesinden hâsıl olmuş ve geniş bir arazi haline gelmiş olan adaya geçti. bu adanın arazisi sık ve sağlam olduğundan burada hayvanların otlamasına yarar yeşil meralar vardı. bu ada üzerinde kısraklar, katırlar ve sultanın en iyi atları, sürüler halinde barınırlardı. yine bu ada üzerinde, her zaman için zevk ve sefaya ve eğlenceye müsait muhtelif binalar yapılmıştı. murad, bu adada oğlunun icra kılınan düğününden dolayı katlandığı zahmetlerin ve çektiği üzüntülerin yorgunluklarını gidermek için, tenezzüh maksadı ile kendisine yakın olan bazı kimselerle beraber hususi bir şekilde, birkaç gün geçirmek üzere bu adaya gitmişti. bu adada fevkalade bir gün geçirdikten sonra ertesi gün başının ve bütün vücudunun ağırlaştığını ve uyuştuğunu söyleyerek saraya götürülmesini emretti. sarayda üç gün hasta yattı ve sara hastalığına tutularak 1450 senesinin şubat ayının ikinci günü vefat etti..."

    kaynak: dukas kroniği - kabalcı yayınevi sf. 160

    söz konusu kronikte ayrıca istanbul'un fethinde kullanılan şahi topu'nun ilk denemesinin bu sarayın avlusunda yapıldığı yazar:

    "...mehmed, ocak ayında dimetoka'dan adrianupolis'e geldi. her nevi harp levazımını hazırladıktan sonra top ustasının yaptığı topu tecrübe etmek istedi. topu, o sene sultanın inşa eylediği sarayın avlusunda, büyük kapının önüne büyük itina ile yerleştirdiler. gülle iyice topun içine kondu, barut da tartılarak kondu. topun ertesi günü atılması kararlaştırıldı. topun atılacağı, adrianupolis ahalisine bildirildi, zira haberleri olmadan işitecekleri şiddetli ve gök gürültüsüne benzer top sesinden, bazı kimselerin dilsiz kalmaları ve gebe olan kadınların korkudan çocuklarını düşürmeleri korkusu vardı. sabah olunca baruta ateş verildi. hava ısınarak büyük bir gürültü ile gülle topun ağzından fırladı ve ortalık duman ve sisle kaplandı. tarraka yüz stad uzak mesafeden işitildi. topun taş güllesi de bir mil mesafe kat ettikten sonra bir kulaç derinliğinde toprağa saplandı. işte gülleyi fırlatan barutun kuvveti bu kadar büyük idi."

    dukas kroniği - kabalcı kitabevi sf. 172

    bizanslı tarihçi kritovulos saraydan şöyle söz eder:

    "...sultan aynı süre içinde, adrianupolis yakınlarında evros (meriç) nehri üzerinde ve şehrin tam karşısında, yapımında parlak taşlarla saydam mermer kullanılan, gümüş ve altınla süslü, içi ve dışı parıldayan görkemli bir saray yaptırıyordu. hiçbir masraftan kaçınmadan, değerli sanat eserleri, heykeller ve resimlerle süslemiş, yüksek bir zevkle döşetmişti. sultan sarayın etrafında her tür çiçek ve meyve ağaçları ekilmiş bahçeler yaptırdı. bahçelerde evcil ve yabani hayvanlar ve kuş sürüleriyle insana keyif, huzur ve mutluluk veren her türden güzellikler vardı. sarayın yakınlarında gösterişli binalar inşa ettirerek bunlara mümkün olduğunca fazla yeniçeri ve piyade yerleştirdi; böylelikle her yönden gelebilecek saldırılara karşı güvenliğini sağladı..."

    kritovulos tarihi - türkiye iş bankası yayınları sf.24

    tdv islam ansiklopedisi'nde rastladığım bir içerikte de şu ifadeler yer alıyor:

    “...osmanlı döneminin en önemli mimari eserlerinden biri olan edirne sarayı’nda çeşitli köşk ve kasırlar bulunmaktaydı. bilhassa iftâriye köşkü (1663), kum kasrı (1667), bülbül köşkü (1671), aynalı köşk (xvıı. yüzyılın ikinci yarısı), cihannümâ kasrı (1451) bunların en meşhurlarıydı. cihannümâ kasrı’ndan yalnız burç kısmının bazı bölümleri günümüze ulaşmıştır. kum kasrı ise sarayın ikinci avlusuna bakan ve yine ilk şekli fâtih sultan mehmed devrine ait olan önemli bir yapı olup ıv. mehmed zamanında ihya edilmiştir. eser yerden yükseltilmiş bir zemin üzerinde, üstü tek çatı ile örtülü dört oda, iki divanhâne ve bir hamamdan meydana gelmişti. bir kaide üzerinde yer alan bülbül köşkü de iki taraftan çıkılan revaklara sahip ve içeride biri büyük olmak üzere iki odası bulunan bir yapıydı. aynalı köşk de esas itibariyle biri divanhâne olan iki odadan ibarettir.” kaynak

    prof. dr. nurhan atasoy ise saray hakkında şöyle der:

    "...edirne ı. murad tarafından fethedildiğinde önce sur içinde, kavak meydanında bir saray yaptırılmıştı. daha sonra 1450’de tunca nehri kenarında bir yenisinin yapımına başlanmıştır. bu sarayın yapımını, ileride “fatih” ünvanını alacak olan sultan mehmed sürdürmüştür. edirne sarayı, daha sonra da çeşitli sultanlarca yaptırılan ek yapılarla genişletilmiştir.

    fatih’le birlikte önemli bir gelişmeye tanık olunur. bir kanun ile teşrifak kuralları saptanmış olduğundan, sarayın planı da bu kuralların uygulanmasına elverişli bir biçimde düzenlenmiştir. nitekim, bu düzenlemenin bir benzeri daha sonra topkapı sarayı’nda da yinelenir. öyle ki, binalara bile aynı adlar verilmiştir. birbiri ardına sıralanan avlulardan oluşan bu planda, “harem”de duvarlar arasında ayrı bir bölüm halindedir. çoğu osmanlı sultanının gidip kaldığı ve 19. yüzyıla kadar kullanılmış olan edirne sarayı’nda 117 oda, 21 divanhane, 18 hamam, 8 mescit, 17 büyük kapı, 13 koğuş, 4 kiler, 5 mutfak ve 17 kasrın bulunduğu düşünülerse, yapının büyüklüğü hakkında bir fikir edinilebilir. ama bu büyüklük, kompleksin yer aldığı arazi açısından düşünülmelidir. çünkü osmanlı saraylarında yapıların hiçbiri, avrupa saray mimarisinde olduğu gibi, ölçüleri açısından anıtsal değildir. yapılara insani ölçüler egemendir. yalın bir mimari içinde oranlarla oluşturulan güzellik, iç süslemeyi ve eşyaların inceliğini ezmez; tam tersine bu eşyalarla olgun bir uyum içindedir. edirne sarayı’nın yüksek duvarlarla çevrili iç kısmında, selçukluların kılıçarslan köşkü’ndeki gibi türk saraylarına özgü bir “kule-köşk” yer alır. bu, bir adalet kasrı’dır. aynı birim daha sonra topkapı sarayı’nda da karışmıza çıkar..." kaynak

    ***

    yürütülen arkeoloji ve restorasyon çalışmaları hakkında atlas tarih’te yer alan bir röportaj.

    edirne valiliği'nin hazırlamış olduğu tanıtım.

    dr. rıfat osman’ın suluboya tablosu

    hazırlanmış animasyonlar:

    1
    2
    3

    rus fotoğrafçı dmitri ermakov'un 1870'lerde, saray yıkılmadan yalnızca birkaç sene önce çektiği fotoğraflar:

    cihannüma kasrı ve babüssaade kapısı
    kum kasrı

    bazı çizimler:

    bostancıbaşı kasrı
    kum kasrı
    ön cephe

    bazı gravürler:

    eski saray'da edirne antlaşması'nın imzalanması (1829)
    edirne antlaşması'nın imzalanmasının eski saray'da top atışlarıyla kutlanması
    cihannüma kasrı
    adalet ve bostancıbaşı kasırları, fatih köprüsü ve rus mareşal
    adalet kasrı etrafında insanlar

    ***

    http://www.hurriyet.com.tr/…ltina-alinacak-40744823
hesabın var mı? giriş yap