• yazlikdaki bekci kopeginin adi
  • soner yalçın' ın kırmızı kedi yayınevi nden 2012 yılında çıkmış kitabı.
  • dinden köşeyi dönen, başrahipleri hayatını kaybedince miras kavgasında boğazlaşan bir ruhban ailesi.
  • 366 sayfa. kitabın bir analizi için;

    (bkz: http://ultra-turkler.blogspot.com/…8-subatta-1.html)
  • eksik yönleri olmasına rağmen okunması gereken bir kitap.

    mesela refah-yol hükumetinin ekonomik politikalarına yok denecek kadar az değinmiş(sadece zamlar bu da popülist diyerek yaftalanmış), bu durum sadece soner yalçın'a özgür bir durum değil her ulusalcı, marksist veya erbakan muhalifi her kimse bu gerçeği görmezden geliyor çünkü bu erbakan'ı övme durumu, hocaya sövme olgusuyla çelişiyor!

    neyse bu dönemde yapılan müdahalelerle(havuz sistemi) ekonomik denklemler bozulup sermayenin faiz muslukları kesilince ne hikmetse ordu harekete geçiyor ve malum 28 şubat.

    94'de çıkardığı hangi erbakan kitabının yeniden elden geçirilmiş hali olduğunu unutmayalım, buna binaen 94'deki erbakan'ın ulusalcılar üzerinde bıraktığı intibayla 2012'deki intiba çok değişik olduğu kitabın çoğu bölümüne yansımış.
    yazar, hocaya çoğu yerde amerikancı demek isterken gerçekler tersini söylüyor ve pragmatist yaftasıyla bunu da örtmeyi becermiş.

    hülasa bir kemalist bir "dinciyi" ne kadar objektif anlatabilirse o kadar objektif bu kitap ona göre okuyunuz.

    unutmadan akp nefreti ulusalcıları erbakan'a desteğe ittiğini unutmayalım, bunun etkileri de yok değil hani.
  • onu tanıya bilmek için içinizdeki nefreti silip baştan tanımaya çalışılması gerekilen bir lider. anadolunun yetiştirdiği ender siyasetçi.
  • bir erkek ismi.

    (bkz: erbakan malkoç)
  • siyasetçi olup rahmetli olanı var.
  • dün gece rüyamda gördüğüm rahmetli siyasetçidir.

    erbakan bir masada konukları ile oturuyor. onlara bir ayetin yorumunu yapıyor. nefs ile ilgili...yaptığı yoruma yan taraftan kulak misafiri oluyorum. beğeniyorum aslında yaptığı yorumu. ancak işin başka yönü de var elbet...

    gidip erbakan'ın masasına oturuyorum ve "madem nefsten bahsediyorsun. önce şunu söyle: emmare nefs ile diğer nefs mertebeleri arasında ne fark vardır. temel farkı söyle bana" diyorum.

    erbakan cevap olarak bir şeyler geveliyor. adama bak ya hu! "nefs şöyle nefs böyle" diye yüksek perdeden ayet yorumu yapan adamın, emmare nefsin ne olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yok. temelden haberi olmayanın üst katlarla ne işi olur?

    erbakan'a anlatıyorum bir şeyler ama hiç oralı değil. söylediklerimi duymuyor bile. tv'ye bakıyor. dışarı çıkıyorum. köşedeki tezgahtar kadın, " boşuna nefesini tüketme, onlar anlamazlar" diyor.

    not: emmare, şuurun en dip noktasıdır. orada her şey ters dönmüştür. bu mertebede ego tanrılığını ilan etmiştir. bu tanrılık ilanı sözle değil ama hal, hareket ve tavırladır. zikri "benden başka ilah yoktur" kelime-i küfrüdür.

    içte kendi egosunu tanrı edinmişken, dışta da "tanrı veya allah" diye etiketlediği hayalinde oluşturduğu bir ilaha inanır. esasen ego dahili bir tanrı, tanrı harici bir egodur. biz ise sübhanallah deriz (sübhanallah= allah, tüm insan tanımlarının ötesindedir)

    ego imha olmadıkça, dıştaki ilah da sönmedikçe, emmare hüküm sürmeye devam edecektir. emmare mertebesindeki kimsenin imanı da, islamı da şekilden öteye gitmez. zira bir kez bile "lâ ilâhe illallah" demeyi başaramamıştır.

    şunu unutmayalım: bırakın inkarcıları, müslümanların ezici çoğunluğu dahi emmare bilincindedirler. kendilerine ateist, agnostik, nihilist vs. diyenlerin dahi içteki egolarının dışa projeksiyonu halinde bir hayali tanrıları vardır. siz bakmayın onların laflarına. o hayali tanrıları ile sürekli kavga ederler, küserler filan. ancak adamların o tanrıları o kadar ilkel ve komiktir ki inanamazsınız. adamların tanrıları şirin baba ile gargamel arası bir şey işte...

    tv'ye bakmak= ahirettekiler tv izler gibi bizim dünyamızı gözleyebilirler. tv tek taraflıdır. verileri onlara ulaştırır ama onlardan bize bir şey ulaştırmaz.
hesabın var mı? giriş yap