*

  • oncelikle, kelimelerin anlamlarini dogru almak lazim (bkz: dayatma).

    sokak cocuguna yapilan cinsel taciz cirkinliginden, eroin ve fuhus gibi boklardan yola cikarak "toplum e$cinsellik dayatmaktadir" sonucuna nasil varildigi gibi bir soruya, ilerde bu satirlari okuyacak ku$aklar da yanit ariyor olacaklardir muhtemelen. taciz veya tecavuz sonrasi escinsel olmayi, yani "sadece" bu yuzden e$cinsel olmayi aciklayabilecek tek soylem "tadini aldin mi birakamazsin" olabilir ki bu da e$cinselligin reklamina, bir anlamda dayatmanin daniskasina girer..

    toplum bazi $eyleri acik acik, alenen dayatir, dogrudur. ancak en abuk toplumlarda bile, genel olarak yerilen bir $eyin dayatildigi gorulmemi$tir. ataturk donemindeki ve bugunku e$cinselleri tek tek sayma $ansim olmadigi icin ne yazik ki bilemiyorum, ancak arada oldugu sanilan farkin zamanla daha uygar gozukme kasintisindaki insanoglunun bugune kadar gecen sure icerisinde bazi $eyleri daha telaffuz edilebilir kabul etmesi sonuc olarak daha cikarilasidir kanaatimce.
  • 300'den fazla(bilinen diyelim) hayvan türünün(memeli) homoseksüel ve daha bilimum davranış şekillerini gösterdiği bilinmektedir(aklınıza ne gelirse).
  • her şeyi sınıf mücadelesine indirgeme çabasının ürettiği bir hayal. eşcinsellik, cinsellikten zevk aldığının bilincine varan canlılarda cinsel bir eğilim olarak ortaya çıkar. bir insanın eşcinselliğe yönelmesinin pek çok sebebi olabileceği gibi buna kesin bir yanıt bildiğim kadarıyla verilemiyor, veriliyorsa öğrenmek isterim.

    bu işin psikolojik yanı olabilir, söylendiği gibi toplumsal yanı olabilir, tıp açısından değerlendirilebilecek, hormonal/yapısal vs bir durum olabilir, ya da hiçbiri olmaz, eşcinselliğin insan haricindeki hayvanlarda ortaya çıkış sebebinde olduğu gibi, zevk aldığının bilincine varma sonucu olabilir. eşcinsellik, totaliter/ulusalcı sosyalist anlayışın iddia ettiği gibi, cinsel sapkınlık değil, cinsel eğilimdir.

    fatih ürek'le, kankigillerle eşcinselleri anlama çabası, boş bir çabadır, zira bu insanların eşcinsel olup olmadığını bile bilemeyiz. işin bu boyutundan bahsediliyorsa, cinselliğin her hangi bir şekilde şov dünyasına alet edilmesi, insan vücudunun metalaştırılması olarak başlı başına bir çirkinliktir, elbette eşcinsellikte bundan payını alacak.

    aslına bakılırsa mevcut toplumun esas çürümüş yanları, bilgi ve bilgiye ulaşma çabasında yatmaktadır. bir öteki imajı yaratıp ona saldırmak kolaydır, fakat, birebir anlayamasanda, okuyup, dinleyip, konuşup onu anlamaya çalışmak zordur.

    güzel bir söz vardı, "başkasının suratında patlayan tokadı suratında hissettiğin gün, o gündür!", başlangıç kısmı böyleydi, "o gündür"ü de benden olsun, sınıfsal eşitsizlik, işte o gün bitmiş olacak.
  • (bkz: bi siktir git)

    zira

    (bkz: gay olunmaz gay dogulur)*

    eger aksi soz konusu olsaydi hortum suleymanlara, nefret sucularina, escinsel oldugu icin evlatliktan reddilen, dolapta kalarak aci ceken, sevgileri lanetlenen bir cok kisi, sevgi ugruna, kendileri olma ugruna bu kadar acidan seve seve feragat edip dogru yola (!) * yonelirdi.
  • 1936 yılında, yani, erkekler arası ilişkinin yasaklanması ve "gönüllü ilişkiler"de bulunanların 5 yıllık ağır çalışma cezasına çarpıtırılması yasasının bütün sscbde zorunlu hale geldiği tarihten 2 yıl sonra, adalet komiseri nikolai krylenko, 20 yillik sosyalizmin ardindan hiçbir insanin escinsel olmasi için bir sebep kalmadigini ve escinsel olmakta israr edenlerin 'sömüren siniflarin kalintilari' oldugunu ve böylece 5 yillik agir çalisma cezasini hakettiklerini söylüyordu.

    bu noktada, bırakalım diyalektik materyalist anlayışı, neden-sonuç ilişkisi bakımından düşünüldüğünde dahi açıkça ortada duran bir mantık hatası bulunmaktadır.

    neden-sonuç ilişkisi, eğer doğrudan bir şekilde söz konusuysa, sonuç olarak adlandırdığımız şeyin ortadan kalkması için gerekli olan şey, nedenin ortadan kaldırılmasıdır.

    yani siz bir problemin doğrudan nedeni olarak bir şeyi gösteriyorsanız, örneğimizde eşcinselliğin nedeni sınıflı toplum olarak veriliyor, sonuca yasak koymak, geçici ve başarısız olmaya mahkum bir çaredir.

    fakat yukarıdaki örnekte durum, çok daha vahim. "sömüren sınıflara ait bir hastalık" olarak, sınıflı toplumun neden olduğu bir sonuç olarak eşcinsellik ele alındığında, bunun ortadan kalkmasının çaresi sınıflı toplumun ortadan kaldırılmasıdır.

    nikolai krylenko, 1917den itibaren sosyalizme geçildiğini, yani sınıflı toplumun ortadan kalkarak sınıfsız topluma geçilmiş olduğunu iddia ediyor. bu iddianın asılsızlığı ve yüzeyselliği bir yana, burada akla gelmesi gereken şey, "neden" olarak ortaya konan şeyin kalktığı halde "sonuç"un neden sapasağlam ortada durduğu, hatta yeni sistemin sanat anlayışını geliştiren, bu konuda etkin insanların neden aynı durumda olduğu sorusudur.

    adalet komiserimiz bununda cevabını veriyor, bu insanlar "eşcinsel olmakta ısrar" ediyorlar.

    bu bakış açısında daha da sakat olan nokta, bir devlet görevlisinin, kimin hangi eylemde bulunabileceğine resmi ideolojiye dayanarak, onu da bütünüyle tahrif ederek ve yüzeyselleştirerek karar verebilmesi, bu eylemde bulunulması için "herhangi bir sebep" kalmadığı halde bu insanların bu eylemde "ısrar ettiklerini" iddia ederek ceza ve yıldırma yoluyla bu sorunun ortadan kaldırılabileceğini söyleyebilmesi.

    burada bana kalırsa asıl önemli olan, sınıfsal bakışın tahrifatı ya da gerçeğin çarpıtılması değil, rahatlıkla anlaşılabileceği gibi bu yasak, ne sosyalizmle, ne de sınıflı-sınıfsız toplum analizleriyle ilgili bir yasaktır. mevcut düzeni sürdürme ve bir bütün olarak hayatta kalabilme kaygısının yarattığı bir düzen-disiplin toplumu ihtiyacı ve kendini ne olarak adlandırırsa adlandırsın (sosyalist, demokrat vs) genel olarak otoritelerin düşman yaratma ihtiyacıdır.
  • bu metin, cumhuriyet gazetesi'nde 3-4-5-6 subat 1999 tarihlerinde yayinlanan dogu perinçek'in "escinsellik" baslikli yazi dizisine karsilik olarak ankara ve istanbul escinsel topluluklari tarafindan hazirlanmis, cumhuriyet gazetesi'nin 9-10-11 subat 1999 tarihli sayilarinda
    "escinsel sivil toplum örgütlerinden
    dogu perinçek'e yanit"
    basligiyla yayinlanmistir.
    escinselligin, çürüyen kapitalizmle, toplumsal çöküsle iliskilendirilip mutsuzluk kaynagi olarak adlandirildigini görünce, bu topraklarda yasayan kadin ve erkek escinseller olarak öfke duysak da aciyla gülümsemekten kendimizi alamadik. dogu perinçek'in "orijinal" tezlerinin, biz escinseller için ne yazik ki hiç de yeni olmadiklarini belirtmek durumundayiz. modern psikiyatriye ragmen geleneksel ahlâkçi yaklasimlari bilimsellik kilifiyla süsleyen psikologlari ve bilgisi, önyargilarindan ibaret gazetecilerin ve televizyoncularin yaptiklari programlari hatirladik!
    üç büyük din, birbiriyle çatisan ideolojiler, nazizm ile stalinizm, sag ile sol, escinsellik sözkonusu oldugunda hemen kolkola girerler ve heteroseksüel erkek egemen ideolojinin sekillendirdigi ayni heteroseksist yaklasimi dillendirirler. elbette ki bu durum farkli zaman ve toplumlarda degisiklik gösterebilmektedir. sayin dogu perinçek'in yazisindan anlasiliyor ki yadsima yerini yargilama ve saldiriya birakiyor. bize asil kaygi veren sayin perinçek'in "tez"lerinin kisisel görüsleri olarak kalmayip lideri oldugu isçi partisi'nin de escinsellige ve escinsellere yönelik politikasi olacagidir. sayin perinçek, escinsellikle ilgili yazmadan önce, seçim dönemlerinde isçi partisi'nin yayinladigi listelerde adlari yer alan aydin ve bilim adamlarina danisabilirdi. dogu perinçek'in yaklasimi, bizim açimizdan, beyaz antropologlarin, modern toplumlara benzemeyen ve onun disinda kalan toplum ve topluluklara yaklasimlarina benzemektedir. dogu perinçek'in escinsellige yönelik tezlerinin hareket noktasini maalesef görünen bile degil, görmek istedikleri teskil ediyor. anlasilan o ki sayin dogu perinçek'in yanlislarini düzeltmek için escinsel davranis ile escinsel kimligin farkli seyler oldugunu, kendinle barisik olma/olmama durumunu açiklamak; örnegin orhan öztürk, oguz arkonaç, ismail çifter gibi doktorlarin kitaplarini, sahika yüksel'in arastirmalarini hatirlatmak beyhude çaba olacak. psikoloji, psikiyatri ve dünya saglik örgütü'nün escinselligi hastaliklar listesinden çikardigini, af örgütü'nün escinsel tutsaklari politik tutuklu olarak gördügünü hatirlatmak da ayni sekilde.
    dogu perinçek, "escinsellik hâkim siniflar içinde ortaya çikar ve yayginlasir" diyor. siz bunu, 'zenginlerin zevk-ü sefasi, yozlasmis burjuva ahlâki' olarak okuyabilirsiniz! eger eski yunan'in, roma'nin ve osmanli'nin tarihini saraylarin tarihinden ibaret görüyorsaniz, çikardiginiz sonuç elbette ki kimseyi sasirtmaz. yalniz eski yunan'da yasanilan escinselligin oglancilik oldugunu söyleyen bir tez, orijinal olmadigi gibi böyle bir tespit marifet de degildir. eylül 1994'ten bu yana çikan aylik politik gay ve lezbiyen dergisi kaos gl'de onlarca kez yazildi bunlar. ayrica escinsellik kaliforniya ve arizona'da yasayan mojave kizilderililerinde de, orta avustralya'da yasayan arandalar arasinda da, kisacasi insanin oldugu her ortamda su ya da bu sekilde görülmektedir. escinsel yönelim her tür dinsel, etnik, sosyo-kültürel,mesleksel ve politik grupta birbirine yakin oranda görülür. homofobinin ve heteroseksizmin egemen oldugu bir ortamda ortaya çikamamamiz, oralarda olmadigimiz anlamina gelmez. isçi sinifinin "erkekliginden" kadin isçiler yeterince çektiler; biz escinsel ve biseksüel isçilere sira mi gelir? pek çogumuz yoksul halk çocuklari oldugumuz halde insan haklari dernegi'nden bile kovulurken, sendikalarda, partilerde nasil ortaya çikabiliriz? sayin perinçek, almanya'da ötv, ingiltere'de unison sendikalarinda gay ve lezbiyen emekçiler, heteroseksüel isçi kardesleriyle birlikte mücadele ediyorlar. türkiyeli escinsel isçi ve memurlar da ömür boyu sessiz kalmayacaklar elbette.
    sayin dogu perinçek, escinsellikle ilgili kararinizi bastan verdiginiz için, sizden beklenmeyecek yöntem ve mantik hatalari yapiyorsunuz. escinsellik tek basina kimseye 'özgürlük' getirmez. heteroseksüelligin insanlara zorla dayatildigi bir ortamda, cinselligini bile yasayamayan bir escinsel, özgürlükten vazgeçtik, elbette ki bunalimdan kurtulamayacaktir. nasil ki isçi sinifi gün geliyor fasizmin de kitle temeli olabiliyor, gençlik her zaman ilericilik anlamina gelmiyorsa, escinsellik de çok kanalli olabilir. sayin perinçek, biz kadin ve erkek escinseller, escinsel oldugumuz için özgürlük istiyoruz; yoksa escinsellik, heteroseksüellikten daha iyi, daha özgürlükçü oldugu için escinsellige yönelmiyoruz. kadinlarin kölelestirilmeleriyle ortaya çikan ve insanlik tarihinde farkli toplum ve kültürlerde farkli sekillenen toplumsal cinsiyetin (gender) yani toplumsal kadinlik ve toplumsal erkekligin sorgulanmadan birebir uyarlanmasiyla yasanan escinsellik, elbette ki oglanciliktan/sevicilikten öteye gitmeyecektir. feminizm ve escinsel kurtulus hareketi bu sorunlari on yillardir tartisiyor; bizler ortada iflah olmaz bir dogmatizmden baska yeni bir sey göremiyoruz.
    su lanetli 80'li yillar…
    80’li yillarda, türkiye’nin daha önce hiç duymadigi ya da alisik olmadigi sesler, toplumsal mücadele alaninda yükselmeye basladiginda çok farkli kesimlerden benzer tepkiler gelmisti. escinseller, feministler, yesiller... bunlar da nerden çikmislardi? hatirlanacagi gibi 80’li yillar hem türkiye’de hem de dünya’da özgürlükçü hareketlerin yenilgi dönemi olmustu. 68’in dünya’yi kasip kavuran rüzgari kesilmisti. kuzey amerika’da reagan, bati avrupa’da demir leydi ile birlikte yükselen yeni sag, neo-liberalizm bayragi altinda, kurumsallasmis aileyi yeniden kutsayarak kadinlardan escinsellere pek çok toplumsal kesimin kazanilmis haklarinin gaspindan yok saymaya kadar her alanda 60’larin özgürlük çigliklarini tamamen bogmaya kalkistilar. ayni yenilgi dönemi türkiye’de de çok agir yasandi. ama toplumsal yasam her seye ragmen durulmuyor ve bilesik kaplar benzeri bir sekilde, dalgalanmasa bile kipirdamaya çalisiyordu.
    iste böyle bir dönemde ortaya çikan yeni sesler, bir sekilde 60’li yillarin yeni toplumsal hareketlerine benziyordu. 60’li yillar geride kaldigi için ya da türkiye için daha dogrusu bu yeni seslerin dillendirdikleri gerçekliklerle daha önce yüzlesilmedigi için sistem karsiti güçlerin elestirileri bile egemen ideolojiden besleniyordu. escinseller bir yana kendi içlerinden çikan feminist kadinlara bile baslangiçta alisamadilar. kökünün nerede oldugunu arastirdilar. oysa kabul edilmese de ortada bir gerçek var. feministlerin de biz escinsellerin de kökleri yasadigimiz bu topraklardadir. biz escinseller uzaydan gelmedik; henüz avrupa birligi’ne giremedigimize göre bati’dan da gelmedik. hep bu topraklardaydik. 12 eylül’ün zulmüne travestiler, transeksüeller, kadinsi erkek escinseller de ugradilar. görmezden gelindi; her koyun kendi bacagindan asildi. biraz ses çikardigimizda ise sesimiz o bitmez tükenmez hiyerarsiler arasinda boguldu. simdi sirasi degildi; daha acil görevler dururken! toplumsal mücadeleler tarihinin o gerçegi biz escinseller için de geçerli oldugunu bir kez daha gösterdi. sorunlarin gerçek sahipleri kendi sorunlarina kendileri sahip çikmadikça bir sey degismiyor.
    bir toplumsal hareket olarak escinsellik
    escinsellik, erkek veya kadin, bireyin kendi cinsinden insanlara cinsel, erotik ve duygusal yönden yönelimidir. escinselligin yasanilisi ve adlandirilisi, toplumdan topluma, farkli zamanlarda farkli sekiller almistir. tarihsel belgeler, edebi eserler araciligiyla aktarilan bilgiler göstermektedir ki escinsellik olgusu bütün insan topluluklarinda görülmektedir.
    bununla birlikte pek çok toplumda anilmayan ve yok sayilan bu gerçeklik, herseye ragmen varolagelmistir. toplumsal kurumlarin bu gerçekligi ele alma ve denetleme ihtiyaci, din ve hukuk kurumlarinin yanisira, tip ve psikiyatrinin de escinselligi, kendi yaklasimlari çerçevesinde, bir takim siniflandirmalar altinda ele almalarina yolaçmistir. bu kurumlar, kendi alanlarindan hareketle, escinselligi suç ve psikoseksüel bir bozukluk/sapma olarak degerlendirmelerine karsilik, escinsel bireyler, sanayilesme ile ortaya çikan toplumsal degismeler sürecinde, büyük sehirlerde birbirlerini bulmaya baslamislardi. bunun sonucu olarak, escinsel bireylerden toplumsal kusatmaya karsi ilk kitlesel tepki 27 haziran 1969’da geldi. new york eyaletinde stonewall inn adli bara bir polis baskini akabinde, escinsellerin karsi koyarak üç gün süren bir ayaklanma yaratmalari modern escinsel hareketin miladi oldu. bu kivilcimin pesisira gelisen gay ve lezbiyen özgürlük hareketi, daha önce escinselligi bagimsiz bir varolus olarak yadsiyan psikiyatriden hukuka, kurumlarin kusatmasini kirmaya basladi. örnegin gay ve lezbiyen hareketi, 1974’de escinselligin amerikan psikiyatri birligi’nin (apa) akil hastaliklari listesinden silinmesini sagladi. (türkiye'de de psikoloji ve psikiyatri kurumlari dsm olarak bilinen bu listeyi kullanmaktadir. yalniz askeri psikiyatri ordu kurumu içinde, escinselligin psikoseksüel bir bozukluk olarak görüldügü önceki liste olan dsm-ii'yi kullanmaktadir.) açiktir ki bu önemli bir gelismedir. çünkü bu karar, escinselligin, bireysel ve psikiyatrik bir olaydan öte sosyal bir gerçeklik olarak kabulü anlamina gelmektedir.
    escinsel kurtulus hareketinin ortaya çiktigi 60’li yillar ayni zamanda baska yeni toplumsal hareketlerin de ortaya çikip gelistigi dönemdi. bu hareketlerin ortaya çikmasi, artik geride kalmis olsa da, bir "dünya devrimi” olarak yasanan “68” sürecinin ürünü olmustur. bugün, geçtikleri süreç ve mevcut durumlari bir yana, yeni toplumsal hareketler dendiginde, escinsel hareketle birlikte genellikle feminizm, baris hareketi, çevre hareketi, yesil hareket, anti-nükleer hareket, irkçilik karsiti hareket, etnik azinlik hareketi, vb… anilmakta.
    yeni toplumsal hareketler kapsaminda, sözkonusu hareketler anilmakla birlikte, “yeni toplumsal hareketler” kategorik nitelemesi herkes tarafindan kabul görmemekte ve bir terminoloji farki ortaya çikmaktadir. xix. yüzyila dogru ortaya çikan örgütlü ve kalici sosyal hareketlerden sonra xx. yüzyilin ikinci yarisinda ortaya çikan yeni toplumsal hareketleri anlamaya çalisan çesitli yaklasimlar, hareket noktalarinin farkliligi dogrultusunda, degisik sonuçlara variyorlar.
    xix. yüzyilda ortaya çikmis geleneksel hareketlerden yeni toplumsal hareketlere kadar, son iki yüzyilda pek çok “hareket” ortaya çikmistir. geleneksel hareketler (isçi hareketleri, ulusal kurtulus hareketleri gibi…) ve yeni toplumsal hareketler birlikte ele alinarak ve bir bütün olarak, sistem-karsiti hareketler olarak da adlandirilmistir. söz konusu hareketlerin temel istemleri daha demokratik, daha esit bir dünya idealine dönük olmustur. bu özlemleri gerçeklestirmek için farkli araçlarla bilinçli bir mücadele yürütülmüstür. tarihte ve günümüzde pek çok örnek bulunabilecegi gibi, söz konusu istemlere karsit yönde ilerlemis baska hareketler de olabilmektedir.
    yeni toplumsal hareketler, sisteme karsi muhalefet anlaminda, geleneksel sistem-karsiti hareketlerin devami olarak görülebilse de, ortaya çikis ve yaklasim açisindan, geleneksel sistem-karsiti hareketlerden bir kopus hali yaratmislardir. eski sol sistem-karsiti hareketlerin reddedilmesi, bati’da sosyal-demokratlara karsi, dogu’da komünistlere karsi, üçüncü dünya’da ise ulusal kurtulusçulara karsi gelisen mücadelelerle sekillendi. yeni toplumsal hareketlerin reddettikleri eski sol sistem-karsiti hareketler, kendi bölgelerinde, farkli yollarla da olsa iktidara gelmislerdi. fethedilmis iktidar altinda ortaya çikan yeni toplumsal hareketler parti örgütlenmesini ve politik iktidari ele geçirme perspektifini bilinçli olarak reddettiler. yeni toplumsal hareketlerin varligi, fiili olarak, politik politikanin reddi anlamina geliyordu. iktidari bilinçli olarak reddeden bu hareketler, bir “sosyal hareket” olarak ortaya çiktilar. yesil hareket’in, özellikle almanya örneginde oldugu gibi sonra partilesip, seçimle parlamentoya girmesi, bu hareketi yalniz politik olarak degil, ayni zamanda fiili olarak da bir “sosyal hareket” olmaktan uzaklastirdi. xix. yüzyilda ortaya çikmis olan hareketler, devlet iktidarinin fethini, ilk hedef olarak önlerine koyarlarken, yeni toplumsal hareketler, toplumsal iktidari ve özerkligi ilk hedef olarak benimsiyorlar. yeni toplumsal hareketler, isçi hareketlerini ve sosyal-demokrat hareketleri, artik yeterince sistem-karsiti olmamakla suçluyorlardi.
    xix. yüzyilin toplumsal hareketleri, emek-sermaye çeliskisinden hareket ederlerken, yeni toplumsal hareketler, geleneksel toplumsal hareketlerin önemsemedikleri ya da yok saydiklari, dogrudan dogruya emek-sermaye çeliskisinden kaynaklanmayan çeliskilerden hareket ettiler. söz konusu çeliskiler, yeni toplumsal hareketlerin açisindan gerçek çeliskilerdi ve siddeti açisindan emek-sermaye çeliskisinden geri kalmazlardi. bu çeliskiler, toplumsal cinsiyet,kusak, etnik kimlik, irk, cinsellik talepleriyle içeriklendirilmis statü gruplarini dogurdu ve hakim statü gruplarina karsi, sinifsal kimlikleri geri planda birakarak, sözkonusu taleplerin sekillendirdigi özgül kimlikleri öne çikardi. eski toplumsal hareketler, iktidari almis olduklari halde, eski sistemden kopus anlaminda, bu taleplere cevap verememislerdi. 68’li yillarda gençlerin, kadinlarin ve escinsellerin baskaldirisinin, hakim statü gruplarini (erkekler, daha yasli kusaklar, çogunluk…) tam bir yenilgiye ugratamasa da gerilemeye yol açtigi asikardir.
    yeni toplumsal hareketler politika yapma anlaminda da eski toplumsal hareketlerin pratiklerinden farkli kanallar yarattilar. bu, ayni zamanda, parti örgütlenmesine, bürokrasiye ve hiyerarsiye bir baskaldiri olarak gelisti. bu baskaldiri, yalnizca, bilinen dogu ülkelerindeki bürokratik yapiya karsi olmayip ayni zamanda sosyal-demokrat hareketlerin bürokratik ve hiyerarsik örgütlenmelerine de karsiydi. yeni toplumsal hareketler, bu sürede özerk, katilimci ve dogrudan eyleme dayali yapilanmalar olarak kendilerini ortaya koydular.
    60’li yillarda, basta kuzey amerika ve bati avrupa’da ortaya çikan bu, yeni toplumsal hareketler -dogal olarak escinsel kurtulus hareketi de- zamanla diger kita ve ülkelere de yayildilar. 68’in ürünü olarak bilinen ve “yeni” olarak adlandirilan toplumsal hareketler, hiç de yeni sayilmazlar. gerçekte “yeni” olan, sözkonusu toplumsal hareketlerin, 1960’li yillarda bir dalga olarak yeniden yükselmeleridir. 60’li yillara kadar hakim olan geleneksel hareketlerin ilk ortaya çiktiklari dönemde, yeni toplumsal hareketlerden pek çogu mücadele halindeydi. feminist, barisçi toplumsal hareketler gibi… yine ayni dönemde anarsistler, cinsel özgürlük çerçevesinde escinselleri savunmuslardir. geleneksel hareketlerin hegemonyasiyla birlikte, bugün yeni toplumsal hareketler olarak adlandirdigimiz hareketler, ya tamamen küçülmüsler ya da gölgede birakilmislardir. ta ki, 68 kalkismasina kadar…
    68 kalkismasi ve onun ürünü olan yeni toplumsal hareketler, türkiye’de asil yansimasini 80’li yillarda bularak ortaya çikmaya baslamislardir. özellikle feminizm basta olmak üzere yesil hareket ve escinsel hareket, ’80 darbesiyle birlikte bütün toplumsal hareketlerin bastirildigi bir dönemde, hem hayatin içinde hem de akademik ve düsünsel alanda büyük tartismalari beraberinde getirmistir. 12 eylül askeri rejimi, travesti ve transeksüellerle birlikte efemine erkek escinsellere yönelik yogun ve siddetli baskilar uygulamis ve heteroseksüel olmayanlari zorla metropol disina sürmüstür. ayni dönemde geleneksel toplumsal hareketlerin yasadigi yenilgi de daha önceleri bu hareketlerin gölgesinde ya da denetiminde kalmis diger toplumsal hareketlerin paradoksal bir sekilde önünün açilmasini saglamistir. kadinlar, bagimsiz olarak kendilerini ifade etmeye baslamislardir. escinseller, sirf escinsel olduklari için baski ve dislanmaya maruz kaldiklarini görmüslerdir. özellikle ‘80 öncesinden gelen, gençlerin baskaldirisi, bu dönemde yenilmis de olsa, tabi gruplarin baskaldirisinin mümkün oldugunu göstermistir.
    ‘80’li yillar, yalnizca türkiye’de degil, bütün dünyada mevcut dengelerin ve egemen düsüncelerin sarsilmasina yol açmistir. ‘80’li yillar, bati’da yeni toplumsal hareketler açisindan genel olarak bir yenilgi ve “sosyal hareket” olarak bir küçülme görülmüstür. türkiye’de ise ayni dönem geleneksel hareketlerin bastirilmasinin bir sonucu olarak hakim statüleri sarsintiya ugratmis ve tabi statülerin kendilerini bagimsiz olarak ifade etme olanaklari yakalamalarina yol açmistir. fakat 68’le birlikte diger bölgelerde ortaya çikan yeni toplumsal hareketlerin küçülmesi ya da kurumsallasmasinin bir sonucu olarak, türkiye’de ortaya çikan benzeri yeni toplumsal hareketler bir talihsizlik yasamaktalar. bati’da ortaya çikan yeni toplumsal hareketler, özerklige, katilima ve dogrudan eyleme dayali olarak gelismisti. bu hareketlerden bazilarinin-yesil hareket-partilesmesi, bir sosyal hareket olarak sonlari olmusken, türkiye’de bu son, ortaya çikmaya baslayan yeni toplumsal hareketlerin bazilarinin ilk adimi oldu. yesil hareketin olmadigi bir ortamda “yesil parti” kuruldu! buna ragmen, tam da yeni toplumsal hareketin tipik özellikleri olarak, yesil hareketin, “çevre” hareketinden "ekoloji” hareketine kadar tam da sorunu yasayanlar tarafindan, köylerde ve metropollerde ortaya çiktigi görüldü.
    türkiye’de escinsel hareket tartismalari, 80’lerin ikinci yarisinda baslamakla beraber bir hareket olarak, 90’larla ortaya çiktigini söylemek yanlis olmayacaktir. basta istanbul ve ankara metropollerinde escinseller, kendiliginden biraraya gelerek, gruplar olusturmuslardir. bu gruplar, kadin hareketinde de görülmüs oldugu gibi, birincil grup ile bir sosyal hareketin ilk nüveleri olarak ortaya çikmislardir. yeni toplumsal hareketlerin tipik özelligi olan dogrudan katilim ve dogrudan etkinligin bu gruplarin da özellikleri oldugu görülmüstür.
    yeni toplumsal hareketlerin, dünyanin diger bölgelerindeki mevcut durumu her ne olursa olsun, türkiye’ye yansimalari farkli olmaktadir. bu durum escinsel hareketi için de geçerli görülmektedir. içinde yasadigimiz toplumda, barisçi, vicdani reformcu, feminist ve heteroseksüel olmayan yaklasimlar dogrudan ve açikça, iktidarin yumrugunu karsilarinda bulmaktadir. açiktir ki, az gelismis ülkelerde ortaya çikan yeni toplumsal hareketlerin isi hiç de kolay olmamaktadir.
    escinselligin bir burjuva sapkinligi oldugu hipotezi nereden geliyor?
    türkiyeli solcular, kendi aralarinda escinsellerin kendi kimlikleriyle ortaya çikmalarina olanak tanimadiklarindan, escinsellige ve escinsellere hep sorunlu yaklasiyorlar. türkiyeli solcular kendi aralarinda kirk parçaya bölünseler de escinsellik konusunda ayni kaynaktan beslenirler. son yillardaki gelismeleri simdilik paranteze alirsak, daha düne kadar neredeyse hepsi, escinsellerin "sömüren sinifin artiklari" oldugu konusunda hemfikirdiler. bu yaklasim sovyetler birligi'nde ortaya atildi, oradan mao'nun çin'ine geçti. simdi, isçi partisi lideri dogu perinçek'in "orijinal" tezleri olarak karsimiza çikiyor!
    1920'lerdeki sovyet rejimi, 19. yüzyil kanunlarinin tersine, escinselligi tedavi edilecek bir hastalik olarak gördü. sovyet hükümeti, 17 aralik 1933'te ilan edilen ve 7 mart 1934'te bütün sscb'de zorunlu hale getirilen bir kanun (sovyet ceza kanunu'nun yeni yasasi madde 154/a-sonradan 121'e çevrildi) ile erkekler arasindaki cinsel iliskileri yasakladi ve gönül rizasiyla yapilan davranislar için 5 yillik agir çalisma cezasi getirdi. madde 121, escinselligi yalnizca halk ahlâkina karsi bir suç olarak görmekle kalmiyor, escinselligi artik devlete karsi islenen bir suç olarak da görüyordu.
    1930'lardan sonra escinselligin sovyet sistemine karsi olmak anlamina geldigine dair düsünce, sovyet bürokratlarinin zihninde iyice sarsilmaz bir hale geldi. 1936'da adalet komiseri nikolai krylenko, 20 yillik sosyalizmin ardindan hiçbir insanin escinsel olmasi için bir sebep kalmadigini ve escinsel olmakta israr edenlerin 'sömüren siniflarin kalintilari' oldugunu ve böylece 5 yillik agir çalisma cezasini hakettiklerini söylemisti.
    ancak stalinist dönem boyunca escinsel erkeklerin sovyetler tarafindan cezalandirilmasi süreklilik göstermedigi gibi bütünlükçü de degildi. eisenstein, popüler tenor sergei lemeshew, piyanist sviatoslav richter ve birçok erkek balerin gibi ünlü kisiler sözkonusu olunca otoriteler, erkek evli oldukça ve escinselligini halkin gözünden uzak tuttukça baslarini çeviriyordu.
    1993'te, rusya'da 121. maddenin 1. bölümü yürürlülükten kaldirildi. bugün rusya'da cinsel iliski için izin verilen alt sinir yasi escinseller ve heteroseksüeller için 16'da esitlenmis durumda. eski sovyet cumhuriyetlerinden örnegin, beyaz rusya escinselligi yasallastirirken, çeçenistan barisin faturasini escinsellere ödetiyor.
    çin'e gelince… komünistlerin 1949'da iktidara gelmeleriyle escinsellik, bati kaynakli bir bela olarak tanimlandi. 1990'lardan önce hükümet, resmi olarak çin'de escinsel oldugunu kabul etmiyordu. escinselligin yozlasmis ve dejenere bati toplumsal olgularindan biri oldugunu söylüyordu. (murat belge'nin aktardigina göre çinli yetkililer, "devrimden bu yana bizde böyle bir sey kalmadi" diyorlarmis, zamaninda.).
    çin'de escinsel olmak hâlâ beraberinde zorluk ve aci getirse de artik hükümet çin'de escinsellerin varligini kabul ediyor. antik çin'den modern çin'e escinsellige yaklasim gelgitlerle doludur. antik çin'de escinsellik çok yaygindi ve escinsellere baski yapilmiyordu; ancak bati kültürünün 19. yüzyilla birlikte çin toplumuna sizmasiyla, escinsellik modern çin'de hor görülmeye baslandi. ayni çin 1980'lerle birlikte dünyaya açilma siyasetini benimsemesiyle escinsellige yönelik tutumlar da degismeye, daha hosgörülü olmaya basladi. yüksek halk mahkemesi yetiskin erkekler arasindaki eski anal seks yasagini kaldirdigi için çin'de escinsel karsiti yasalar bulunmuyor. kamu güvenligi bakanligi ayni cinsten çiftlerin yasama haklarini kamuoyu önünde tanisa da ailelerden ve polisten gelen baskilar dogal olarak görülebiliyor. bu arada çin toplumsal bilimler akademisinin önde gelen filozoflarindan qiu renzong, tek çocuk siyasetiyle, bir ailenin erkek varislerini temin etmek için olabildigince çok erkek çocuk edinme seklindeki konfüçyus idealinin kaybolmasindan beri seksin üremeye dayandirilmasinin bir anlaminin kalmadigini belirtiyor.
    escinsel kadin ve erkeklerin, toplam nüfusun yüzde 1 ile 5 arasinda bir bölümünü olusturdugu hesabindan hareketle, çin'de, türkiye nüfusu kadar escinselin oldugunu rahatlikla söyleyebiliriz.
    121. maddenin kabulünün tarihçesi
    1993’de, baskan yeltsin’in 121. maddenin 1. bölümünün (yetiskin iki erkek arasindaki cinsel birlikteligin illegal oldugunu söyleyen yasa) yürürlülükten kaldirilmasi hakkindaki kararnameyi imzalamasindan hemen sonra, baskanlik arsiv bülteni istochnik, escinsellik karsiti kanun maddesinin rus ceza yasasina nasil ve neden girdigine dair dökümanlar yayinlandi.
    stalin’e yazilmis bir mektup hariç, istochnik’deki bütün dökümanlari rus escinsel kardeslerimiz yeniden yayinladi. lidere, sovyetler birligi’nde escinselligin yasak olmasinin nedenlerini soran bu mektup 27 yasinda, garry white adinda komünist bir ingiliz tarafindan yazilmis. genç gazeteci, escinseller ve baski altindaki diger azinliklarin sosyal durumlari arasindaki benzerliklere deginmis; bilimin escinselligin varligini ispatladigini, ama bilimadamlarinin onlarin cinsel dogalarini nasil degistireceklerini bilmediklerini eklemis. yoldas stalin, bu mektubu yanitlamamis ama “bir budala ve dejenere” diye not düsüp arsive yollamis.
    15 eylül 1933’de, ogpu’nun (birlesmis politik kurul) kurul baskani g. yagoda (kgb’nin önde gelen isimlerinden biri), stalin’e ogpu’nun moskova ve leningrad’da “sodomite” bir olusumu ortaya çikardigini ve bu olusumun 130 katilimcisinin tutuklandigini söyledi. bu tutuklular, “sonrasinda casusluk hücrelerine dönüstürmek üzere, sodomy’ler için salon, batakhane, merkez ve benzeri organizasyonlar açmakla” suçlandilar. yagoda, “bu sodomite eylemciler, dogrudan karsi devrimci amaçlar için, toplumdan kopuk, münzevi hayati süren sodomite kastini, politik olarak çökmüs çesitli sosyal siniflardan gençleri, özellikle genç isçileri kullandilar, ordu ve donanmaya girmeye çalistilar.” diye yazdi.
    stalin’in çözüm önerisi ise söyleydi: “yoldas kaganovich’e. bu alçaklari, ibret olsun diye cezalandirmali ve konuya iliskin yönergeleri yasamaya eklemeliyiz. j. st.”
    ardindan, digerlerinin onayi geldi: “elbette, kesinlikle gerekli. molotov” ve “çok dogru! l. kaganovich”.
    liderlerin emirlerini alan ogpu, sosyalist anavatani korumak için gerekli çalismalari yapmaya basladi. 7 mart 1934’de yasanin kabulüyle sonuçlanan dökümanlar söyle:
    g. yagoda’dan j.stalin’e memorandum
    no. 50911
    3 aralik 1933
    vkp(b)’nin merkez komite sekreteri j. stalin’e
    moskova ve leningrad’daki bir sodomy birliginin geçenlerdeki tasfiyesine dair ogpu’nun bulgulari:
    1. orgie’lerin gerçeklestirildigi salonlar ve batakhaneler.
    2. sodomy’ler, saglikli bir gençligin, kizil ordu ve donanma erlerinin ve bazi ögrencilerin ahlâklarini bozmuslardir. bu insanlara ceza verebilecegimiz herhangi bir yasa yok. sodomy’nin cezalandirilmasina iliskin bir yasanin kabulünü gerekli görmekteyim.
    yasa tasarisi ilisiktedir.
    ogpu kurul baskani g. yagoda
    yasa tasarisi
    1.sodomy’nin, yâni iki erkek arasindaki cinsel birlesmenin karsilikli riza ile oldugu durumlarda ceza uygulamak.
    2.sodomy, 5 yila varan hapis cezasi gerektirmektedir. ayni fiil, karsilikli riza olmadan, kurbanin yardima muhtaç konumunun kullanimiyla gerçeklesmisse, hapis cezasi 8 yila kadar çikarilir.
    3. bu kararname, sovyetler birligi’nin ceza yasasina eklenmesi için sunulmustur.
    vkp(b) merkez komitesi politik bürosu’nun kararnamesi
    sodomy’nin cezalandirilmasina iliskin
    p 15/55
    16 aralik 1933
    çok gizli
    sodomy’nin cezasina iliskin yasanin kabulü
    vkp(b) merkez komitesi sekreteri
    su nazik konu:
    çocuk meselesi…
    escinsellik sözkonusu olur da çocuklara dikkat çekilmeden konu kapanir mi hiç! dogu perinçek de aynini yapiyor. sokak çocuklarinin yasadigi tecavüz ve cinsel istismari "cinsel tercih özgürlügü" olarak gören alçaklarin oldugunu bilmiyorduk. sayin perinçek sayesinde ögrenmis olduk.
    heteroseksüel toplumun popüler önyargilarindan biridir: özellikle erkek escinseller, çocuklari ayartirlar ve cinsel istismarda bulunurlar!!!
    basta aile, okul ve medya olmak üzere bir bütün olarak heteroseksüel toplumun kurumlarinca kusatma altinda tutulan çocuk, gerçekten de cinsel istismara ve sömürüye maruz kalmaktadir. ama ister kabul edilsin, ister edilmesin bu istismar ve sömürü escinsellerin isi degildir. önyargilardan ve ideolojik gölgelemelerden kendimizi kurtarabilirsek sayet gerçeklere gözümüzü açtigimizda tam tersini görecegiz.
    “önce çocuklar ve kadinlar” kapitalizmin en büyük yalani olarak günümüze kadar gelmistir. insanin hayatini bölen, parçalayan kapitalist toplum (modern toplum), “bütün çocuklar” genel yalaniyla, çocuklarin parçalanmisligini da gölgeler. toplumdan yalitilmis burjuva çocuklarinin disinda kalan çogunlugun üzerine, “önce çocuklar” yalan perdesinin gölgesi bile vurmaz. en geri kalmisindan en gelismisine kadar kapitalist toplumlarda çocuklar alinir satilirlar, hastalikta ve savasta önce onlar ölür, çalismak ve fuhus yapmak zorunda birakilirlar. çocuklara karsi fiili bir savas oldugunu söylemek aslinda hiç de abarti sayilmaz. heteroseksüel ve otoriter kurumsallasma, çocuga, bedensel ve ruhsal yöneliminde asla seçim hakki tanimadigi gibi bütün bunlardan vazgeçtik kapitalist toplumda çocuk, bir canli olarak ölüm kalim sorunuyla karsi karsiyadir. böyle bir cehennemde siranin escinsellere gelebilmesi için ya katiksiz bir escinsel düsmani olmak lazim ya da escinseller hakkinda hiçbir sey bilmeyen kör bir cahil olmak lazim. (bu arada kültürel ikiyüzlülüklere girmeyelim. 12-14 yaslarindaki çocuklari evlendirebilen bir kültür ayni yastaki bir çocugun kendi cinsinden biriyle bir iliski gelistirmesini ise sapiklik olarak görebiliyor. ya da ingiltere’deki yas mücadelesini hatirlayin. heteroseksüeller için 16 yas cinsel paylasim için yasalken, heteroseksist egemenler, escinseller için ancak 18’e kadar izin veriyor. biz bu ikiyüzlülügü ve çifte standarti lanetliyoruz ve yasinin ne olduguna bakilmaksizin, kendi cinselligini arastirmak ve gelistirmek her bireyin hakkidir diye düsünüyoruz.)
    bütün dünyaya egemen olan kapitalizm ve yükselen yeni liberal dalga, büyüklerin bile haklarini elinden alirken, çocuklari kim düsünür? çocuklar için dökülen timsah gözyaslari ve koparilan sasaali gürültünün gerisinde yatan tam bir ikiyüzlülük ve alçakliktir.
    dünyanin bütün escinselleri bir araya gelseler bile, kapitalizm kadar ve devletler kadar “sapik” olamazlar. çocuklari istismar eden ve onlarin gelismesini engelleyerek kötü örnek olan kapitalist dünya düzenidir. çocuklari istismar eden ve onlarin biyolojik cinsiyetlerinin üstüne, toplumsal cinsiyet denilen laneti yükleyen ve kusatan toplumdur.
    kaos escinsel grubu
    lambda istanbul
    sappho'nun kizlari
    kaynakça:
    ademin cinselliginde mahrem alan, kaos gl, ekim 1994, sayi:2
    escinselligin tarihine özgürlükçü yaklasim, kaos gl, ekim 1994, sayi:2
    escinsellik mi? erkeksi/kadinsi protesto mu?, kaos gl, aralik 1994, sayi:4
    haz, yaraticilik ve politika, kaos gl, ocak 1995, sayi:5
    lezbiyen varolusun baskaldirisi, kaos gl, subat 1995, sayi:6
    psikoloji mi, biyoloji mi… birinden birini seçmek zorunda miyiz?, kaos gl, subat 1995, sayi:6
    escinsel ve isçi olmak…, kaos gl, mayis 1995, sayi:9
    türkiye'de escinsellige psikiyatristlerin bakisi nasil?… kaos gl, haziran 1995, sayi:10
    avustralya, kaos gl, temmuz 1995, sayi:11
    homofobik önyargi, escinsel bireyler ve terapistleri, kaos gl, ekim 1995, sayi:14
    kapitalizm ve gay kimligi, kaos gl, kasim 1995, sayi:15
    kapitalizmin çarki dönüyor, kaos gl, aralik 1995, sayi:16
    rusya'da gay kültürü ve edebiyati, kaos gl, aralik 1995, sayi:16
    bilim masum degildir, kaos gl, ocak 1996, sayi:17
    bir baski araci olan psikiyatri, kaos gl, ocak 1996, sayi:17
    erkekler ve estetik, kaos gl, subat 1996, sayi:18
    cinsel kimlik üzerine birkaç düsünce, kaos gl, nisan 1996, sayi:20
    homofobi, kaos gl, mayis 1996, sayi:21
    gay ve lezbiyen özgürlük hareketi, kaos gl, temmuz 1996, sayi:23
    erkeklik ve escinsellik, kaos gl, ekim 1996, sayi:26
    küba-homoseksüellik, homofobi ve devrim, kaos gl, aralik 1996, sayi:28
    nazizm ve escinsellik, kaos gl, aralik 1996, sayi:28
    çin deyince, kaos gl, ocak 1997, sayi:29
    gay seks, kaos gl, nisan 1997, sayi:32
    sosyalizm, stereotip ve escinsellik, kaos gl, mayis 1997, sayi:33
    gay ve lezbiyen özgürlük hareketinin tarihi, kaos gl, temmuz 1997, sayi:35
    eski yunan'da törensel escinsellik, kaos gl, agustos 1997, sayi:36
    politik olarak gay ve lezbiyen kimligi, kaos gl, ekim 1997, sayi:38
    eski arap toplumunda escinsellik ve islam, kaos gl, temmuz-agustos 1998, sayi:47-48
    reform, özgürlük ve esitsizlik, kaos gl, eylül 1998, sayi:49
    sark-islam klasiklerinde escinsel öyküler ve escinsel kültür, kaos gl, aralik 1998, sayi:52
    isçi partisi lideri dogu perinçek'in uzmanlik alanlari arasinda escinselligin de oldugunu ögrendik! dogu perinçek'in bu heteroseksist saldirisina kaos escinsel grubu, lambda istanbul ve sappho'nun kizlari ortak bir metinle karsilik verdiler. türkiyeli escinsellerin bu birlik ve dayanismasinin ileride bir federasyona evrilmesini umuyoruz. escinsel hareketin önünü türkiyeli escinsellerin birlikte mücadelesi açacaktir.
hesabın var mı? giriş yap