• nasıl da üzmüştü bu film bizi; nasıl da ağlamıştım. fatma girik’in bilincini yitirmeden önceki yıllarında, taa ki 60-70 arasında oynadığı bir acıklı, siyah-beyaz filmdi. vahşi ve hunhar abimiz bilal inci ile atif kaptan isimli nadide amcamızın [ki ender rastlanacak şekilde, bu filmde iyi adamdır] da rol aldığı bu film, orhan elmas tarafından yönetilmiş ve turk sinemasi klasikleri arasına yerleşmiştir.

    ezo ile ali birbirlerini deliler gibi seven [birbirlerine sümük atarak, köte parmak oynayarak, hamamda karılar gibi bayılarak] iki gençtir. gün olur bunnar ewlenirler. öyle de mutludurlardır ki, içimiz gider. üstelik “kayınbaba” da gelinini çok sevmektedir. fakat aniden askere giden ali, hazır askere gitmişken kore sawaşına katılmakta da bi mahzur görmez. heybetli ama sevecen kocasının hasretiyle yanıp tutuşan ezo, kocasından haber alamamaktadır ve yine bi başka gün “acı haber”i öğrenir; evet şehit olmuştur ali...

    ezo gelin, günlerce yas tutar, bi masturbasyonuna bile şahit olamayız. gelin kız eriyip gidecektir, gelinini çok seven kayınbaba, onu elden kaçırmamak için küçük oğluyla ewlendirmek ister; “töredir” der “töre töre töre”... ezo, mecbur kabul eder. lakin küçük oğlan da ibne değildir, o da başka birini seviyordur abi... eski yengesi, şimdiki karısına anlatır durumu; mevzuat gereği ewliymiş gibi dawranırlar, ööle geçip gider günler. tam bu sırada ali çıkagelir, ölmemiştir evet; yaralanmış ama ölmemiştir, yanlışlıkla “ölenler listesi”ne yazmışlardır onu... neşe içinde, hatta uçarcasına gelen ali, hadiseyi öğrendikten sonra kahrolmakta gecikmez. töreye “nalet” eder, ve terk edip çok uzaklara gitmek ister üstelik gider de... ezo buna dayanamaz ve kendini darağacında sallandırır ve olaylar gelişmeye başlar [fake]... bize düşen ağlamak, ağlamak ve baktık olmuyo yine ağlamaktır...
  • ayrıca bilmemiz gereken bir de ezo gelin corbasi wardır ki, ne de güzel gider somun ile, pide ile.
  • asıl adı "zöhre" olan ezo gelin, 1909'da gaziantep'in oğuzeli ilçesinin uruş köyünde doğmuş. nüfus kaydında halen bekar görünen ezo'nun üçü erkek üçü kız, altı kardeşi vardır.
    ez, erken gençliğinden itibaren, güzelliiğiyle dikkatleri üzerine toplarmış, hatta düğünlerde çevre gençleri gelini unutup ezo'yu seyrederlermiş.
    ezo'yu isteyenler arasında civar zenginlerinin yanı sıra ensest takılan teyzesinin oğlu bile varmış.
    ezo'nun güzelliği kulaktan kulağa yayılarak efasane olurken, diğer yandan, civar köylerde bir adamın adı dillerde dolaşmaya başlamış. komşu köyden "şitto" lakaplı hanefi açıkgöz isimli bir adammış. şitto şahane bağlama çalmasının yanında, süper de şarkı söylermiş.
    hatta o dönemler "kambersiz düğün olur, şitto'suz düğün olmaz" gibisinden akıllara zarar bir deyim de türemiş.
    ezo'ların köyünde bir düğüne ezo'da şitto'da davetli imiş. hal böyle iken, ne damat ne gelin gerekli ilgiyi görmemişler zira şitto ile ezo'ya bakmış herkes.
    e tabi şitto'da ezo'nun ağzının içine düşmüş neredeyse, bu yüzden ezo'ya görücü yollamış amma ve lakin görücü ala ala "düşünelim" cevabı almış.
    araya zaman girince şitto kendi köyünden biriyle değişik töresini uygulamaya karar vermiş, ama araya girenler olmuş, değişik gerçekleştirilememiş ve bu yüzden de eş-dost'un yüzüne bakamaz olmuş.
    bir süre sonra yine eş-dost sayesinde şitto ile ezo'nun arası yapılmış ve evlenmelerine karar verilmiş fakat başlık parası ya da türevleri kullanılmamış zira şitto'nun ezo ile evlenmesine karşılık, ezo'nun ağabeyi zeynel'e, şitto'nun halası verilecekti.
    kış ortasında doğru, iki düğün birden kurulmuş, şitto ile ezo'nun düğünü şitto'nun köyü olan beledin köyünde, zeynel ile hazik'in düğünü ezo'nun köyü uruş'ta kurulmuş.
    daha sonra şitto ile ezo mutlu bir yaşam sürerlerken, aralarına arabozucular girmiş. yemeyip içmeyip dedikodu yapmışlar, olan olmayan bir çok laf taşımışlar.
    şitto ile ezo daha ilk yıllarını tamamlayamaan ayrılmışlar ve şitto öykülerini bir cümlede özetlemiş. "kötü talih geç buldum, tez yitirdim"
    şitto ile ezo boşanınca değişik töresine göre halası da geri dönmüş.
    efsane güzeli ezo, şitto'dan ayrıldıktan sonra altı yıl dıl kalmış. yöre halkının anlattıklarına göre ezo bu süre içinde daha da güzelleşmiş.
    genç yaşlı, zengin fakir bir çok talibi çıkmış ezonun. her talibi neyi var neyi yoksa ezo'nun önüne seriyormuş. ezo tam altı yıl evlenme önerilerini geri çevirmiş.
    sonunda ailesinin de ısrarları üzerine kendisine genç kızlığından beri talip olan teyze oğlu memet ile evlenmeye yanaşmış. türkmnen oymağından olan memet suriye'nin carablus ilçesinin türkiye sınırına yakın kozbaş köyünde oturuyormuş.
    ezo 1936 yılının güzünde uruş'tan kozbaş'a gelin gitmiş. bu evliliği de değişik töresine göre olmuş onu alan memet, kardeşi selvi'yi ezo'nun ağabeyi zeynel bozgedik'e vermiş.
    ezo ile memet'in iki kızları olmuş. ilki fazla yaşamadan ölmüş, celile adlı ikinci kızları ise halen sağ olup suriye'de yaşamaktaymış.
    ezo'nun ikinci kocasıyla geçimleri yerindeymiş fakat ezo köyünü özlüyormuş hatta ölümünde uruş köyünü gören bir yere gömülmek istiyormuş. öyle de olmuş.
    suriye'ye gidişinin yirminci yılında 1956 güzünde ezo yatağa düşmüş, verem olmuş.
    öleceğini anlamış ama tek avuntusu olan kızı celile'yi yatağının başından ayırmamış.
    ezo gelin, bir cuma akşamı son nefesini vermiş. eşi ve yakınları vasiyetini dikkate alarak onu arasıra tepesine çıkıp yaşlı gözlerle köyünü seyrettiği bozhöyük'ün en yüksek noktasına gömmüşler.
    işte adına türküler yakılan, ezo gelin budur.
  • adına yakılan türkülerden de bir kaç örnek vereyim ki tam olsun:

    ezo gelin türküsü:

    ezo gelin benim olsan seni vermem feleğe,
    güzel yosmam başın için salma beni dileğe,
    anası huridir de kendi benzer de meleğe
    nenneyle de ah bahtı karam nenneyle, nenneyle.

    çık suriye dağlarına bizim ele el eyle,
    gel bahtı karam gel, sıladan ayrı yazılım gel...

    ezo gelin çık suriye dağlarının başına
    güneş vursun kemerinin kaşına kaşına
    bizi kınayanın bu ayrılık gelsin başına başına
    nenneyle de ah bahtı karam nenneyle, nenneyle

    çık suriye dağlarına bizim ele el eyle
    gel bahtı karam gel, sıladan ayrı yazılım gel...
  • şitto'nun yaktığı türkü:

    üstünden al giymiş altından mabi
    yarim kanatlanmış uçmanın çağı
    anca şahin alır böyle bir avı
    gene dertli dertli gider bu gelin.

    giymişsin karayı olmuşsun tatar
    derdimi derdine etmişsin katar
    söyler de dostlar ben inanmazdım
    elin dediğinden olmuşsun beter.

    yüce dağ başında bölük bölük kar
    ayrıldık elinden ciğerim delik
    bu ayrılık bize mevladan geldi
    gene dertli dertli gider bu gelin.

    fırat kenarına yağmaz mı dolu
    eşinden ayrılan olmaz mı deli
    günde üç beş defa gördüğüm yari
    şimdi yıldan yıla sabır eder gönül.

    salınmaz ateşi saldın özüme
    geceleri uyku girmez gözüme
    son zamanda sen gelirsin sözüme
    gene dersin ben ettiğimi bilmedim.

    annesi huri de benzer meleğe
    başın için salma beni dileğe
    gücüm yetmez şu imansız feleğe
    gene dertli dertli gider bu gelin.
  • izan'lı bekir karaduman'ın yaktığı çıkış türküsü:

    turnayı uçurdum uruş köyünden
    tilsevet gölüne battı mı dersin?
    bir haber alamadım zambır köyünden
    şibib'e telinden attı mı dersin?

    hele devehöyük geçit yeridir
    bozhöyük'te gümanımın biridir
    alıp giden türkmenlerin elidir
    bir gece kozbaş'ta yattı mı dersin?

    önünde sacır var geçmez orayı,
    hep avcılar arar bahtı karayı,
    şaine küllü'yü hem zügara'yı
    bu üç köyü şavkı tuttu mu dersin?

    mallarım kaçaktır varma gümrüğe
    geç karakuyudan otur düğnü'ye
    dön ha ezo dön ha eski yurduna
    sahiplerin seni sattı mı dersin?
  • uşak'ta bir lokanta. (iyi bir lokanta.)
  • show tv'de fragmanini gordugumuz yeni dizi. nurgül yesilcay ve daha önce hırsız polis dizisinde mavi'ye talip olan yakışıklı doktor abiyi canlandıran oyuncu oynuyorlar.
  • nurgül yeşilçay' ın son derece yapmacık bi köylü aksanıyla oynadığı yeni dizisi. şimdilik pek sardı denilemez ama ilerde ne olur ne biter o da bilinemez.
  • (bkz: onur ünsal)
hesabın var mı? giriş yap