• vakti zamanında; "bu ülkede fakirlik varsa, elbet onun edebiyatı da yapılacaktır" diyen birisi olmuştu.
    utanarak eklemek istediğim şey ise bunu söyleyen kişinin mehmet barlas olması tabii...
  • aslında birçoğumuzun ailesinin yaptığı şey.

    1990-2000 arası dönemde lise okuyanlar bana hak verecektir; dershaneler vardı, dergiler kitaplar vardı üniversiteye hazırlık için. ki hala var bunlar ama o dönem resmen memleketin gündemi gibiydi.

    geçen bir arkadaşla konuşuyorum. ailesi “fakirlikten” dolayı dershaneye gönderememiş. kendisi de bu “gerçeğe” inanmış durumda.

    kendisine iki basit soru sordum:

    - annenin kolunda bilezikleri var mıydı?

    cevap evet.

    - ailenin sahip olduğu evler ne zaman satın alındı?

    cevap o yıllarda.

    bir aile düşünün ki çoğumuzun ailesi o dönem bu moddaydı bence; kolunda bilezikler dizili bir anne, kiraya vermek için ev satın alan bir baba ve “fakirlikten” dershaneye gönderilmeyen evin çocuğu.

    ben bu coğrafyada, bu kültürde şunu gördüm; fakirlik bir gerçek ama bazı kişiler için bu bir kültür. fakir olduklarına inanmışlar ve bu inanışla yaşıyorlar.
  • çiğ bir edebiyat. fakirlik güzel ve iyi bir şey değil. üret, kazan hem kendine hem topluma faydan olsun. ayrıca maddi olanaklar, birçok yeni ilgi alanı getireceğinden, kişisel donanımın da artar. burda anahtar kelime, sana ait olanların, senin kişiliğini ele geçirmemesi, toksik birine dönüşmemen gerek. bunun da tek çaresi, varlık sahibi oldukça dağıtmayı da bilme erdemi.
  • yeşilçam kültürü ve arabeks oluşumu fakirlik edebiyatının mimarıdır.

    fakirlik edebiyatını sevmiyorum. allah beyin vermiş. el, kol, ayak vermiş. çalış kardeşim. bu gün bakıyorum evlenecek gençler bile çalışan bir eş istiyor. sen çalış kardeşim. sen zorla. pazar günü bile çalışıyorum saat sabahın 7'si. çalışmak zorundayız. üretmek zorundayız. bu edebiyatlar karın doyurmaz. yarın bir gün bir şekilde çalışan bir eşiniz olur. sofranın başında ters bir kelime eder, lokma boğazınızda kalır. eşin bile olsa kimseye muhtaç olmayacaksın. kimsenin ağzına bakmayacaksın. çalışırsan kazanırsan harcaması da güzel oluyor. ben köpek gibi çalışıyorum ama kral gibi de yaşıyorum. markette hiçbir şeyin fiyatına bakmam. alır geçerim. yeter ki canım istesin. şehirlerarası yola çıktığım zaman en lüks otellerde kalırım. yakıt alırken de akıllı anahtarlığı veririm sadece fulle derim. bu rahatlığın bedelini ise çalışarak ödüyorum. çalışmayı da seviyorum. çalışmak en güzel tedavidir. çayımı demliyorum. zeki müren açıyorum. mis gibi oluyor.

    yarın bir gün evlendiğiniz zaman elin oğlu tak elinize baktığınızı ima eder, içiniz erir. bir şey de diyemezsiniz. yada elin kızı yapar bunu. bu hayatta annenin, babanın bile eline bakmayacaksın.
  • flann o'brien'ın aynı isimli romanıdır.
    irlanda yaşam tarzına bol hicivli gondermelerle doludur. everestten çıkma 100 sahifelik bir kitaptır.
  • bunu yapmanın kimseye bir faydası yoktur. onun yerine ilk önce bütçenizi kontrol etmenizi(mesela kıçınızda don yokken iphone almamanızı...) ve zihninizdeki çıpalardan/idefixlerden kurtulmayı denemenizi öneririm.

    bunlar sizi belki hemen zengin birine dönüştürmez ama "balık tutmayı" öğrenmiş biri olarak artık hem daha güçlüsünüzdür hem de geriye kalan tek şey doğru şekilde "çalışmaktır".
  • bugün türkiye'de başarılı girişimcilik öykülerinin bir çoğunun genel teması
hesabın var mı? giriş yap