• hayek, ozellikle "the road to serfdom" ile taninmistir. ekonomilerine mudahale eden devletlere hurriyet askina demedigini birakmazken, insanlarina mudahale eden devletlere super moral destek vermistir ki chicago okulunun vardir boyle eglence anlayisi.
    bunu bir kenara birakirsak, kolektivist yonetimi, devletin ekonomiye mudahalesini ve planlamayi elestirirken kullandigi bazi argumanlar gercekten saglamdir. kim demis diye bakmadan, soylenen seyler uzerine kafa yormak da akilli adam isidir. hayek'in ekonomi-yonetim iliskisi konusundaki dusuncelerine katilmiyor olsaniz bile, kolelik yolu'nu ozellikle ekonomi-politik okuyanlarin okumamasi buyuk eksiklik olur.
  • 1899 - 1992 yılları arasında yaşamış olan avusturyalı ekonomist ve politik filozof. 1974 yılında nobel ekonomi ödülünü almıştır. en önemli eserleri: "the road to serfdom"(1948) , "the constitution of liberty"(1960) , "law, legislation and liberty"(1979)
  • nobel odulunu cok gec almis olan bir insan. ozellikle road to serfdom eseri, vaktinde cok fazla gozardi edilmis ve bir turlu de basimi yapilamamistir. hayek, her ne kadar klasik bir liberalist olsa bile, modern liberalizmi de olesiye elestirse, keynes gibi kimselerlen buyuk olcude ters dusse bile, dogal olarak 18. yuzyil'da baslamis olan ve 19. yuzyil'da buyuk olcude kaldirilmis olan planli ekonominin, 20. yuzyil'da tekrardan ortaya cikmasini elestirmesini hakli bulmaktayim.
  • friedrich august von hayek (1899-1992). avusturyali liberal iktisat teorisyeni. serbest piyasa düzeninin felsefi savunucularindandir. avusturya okulu'nun 20. yuzyildaki en önemli temsilcilerinden biridir. 1974'de nobel ekonomi ödülünü almistir. merkezi ekonomik planlamanin insanlarin özgürlüklerini ve ihtiyaclarini kisitlayacagi tezini vurgulamis, cogulculugu ve ekonomik sübjektivizmi savunmustur.

    rekabetci piyasa fiyatlarinin toplumdaki bireyler arasinda dagilmis "yerel" ve "kisisel" bilgi (enformasyon) parcalarini nasil organize ve koordine ettigini; bilgi aktarimi ve paylasimindaki bu evrim sürecinin, farkli bireylerin birbirlerinden farkli amaclarina en etkin sekilde nasil ulasmalarini sagladigini aciklamaya calismis.

    hayek, toplum bireyleri arasinda dagilmis "yerel" ve "gecici" bilgilerin organizasyonunu en temel ekonomik ve sosyal sorun olarak görmüs; serbest piyasanin fiyat mekanizmalarinin, insanlik tarihi boyunca bu bilgi organizasyonunun evrimi sonucunda olustugunu iddia etmis (dogal secilim sonucunda olusmus toplumsal bir evrim?). toplumu olusturan bireylerin bu sekilde kendi kendilerine örgütlenmelerine de "catallaxy" adini vermis: "kendiliginden organize olan gönüllü isbirligi".

    hayek'e göre iktisadi kararlar verme hakki, bireylerden, onlarin degerlerinden ve amaclarindan bagimsiz degil (ekonomik öznellik, avusturya ekolü), karar verme haklari enformasyona sahip olan bireylerde olmali. rekabetci bir piyasada fiyatlar, insanlarin farkli mal ve servislere bictikleri görece degerleri belirliyorlar, bireyler de bunlara bakip istek ve ihtiyaclarini en iyi sekilde nasil karsilayacaklarina ve hatta o istek ve ihtiyaclarin neler olduklarina karar veriyorlar.

    hayek 1945'de yazdigi bir makalede (the use of knowledge in society, aer) sunlari yazmis: "the economic problem of society is thus not merely a problem of how to allocate 'given' resources -- if 'given' is taken to mean given to a single mind which deliberately solves the problem set by these 'data' . it is rather a problem of how to secure the best use of resources known to any of the members of society, for ends whose relative importance only these individuals know. or, to put it briefly, it is a problem of the utilization of knowledge which is not given to anyone in totality."

    (toplumun tek ekonomik sorunu, eldeki kaynaklarin dagitimi degildir -- eldeki kaynaklarin dagitimindan anladigimiz tek bir aklin (merkezi planlama) verilerden yola cikarak dagitim sorununu cozdugu ise. daha onemli olan sorun, toplumu olusturan bireylere malolmus bilgilerin, bu bireylerin kendilerince en onemli bulduklari amaclar ugrunda nasil en iyi sekilde degerlendirilecegidir. veya daha oz bir sekilde ifade etmek gerekirse, tek bir kisiye topyekun malolamayacak bilgilerin nasil en iyi sekilde kullanilacagi sorunudur.)

    iktisat disinda bilisim (enformasyon) teorisi, hukuk, politika teorisi, bilim felsefesi ve bilissel psikoloji (cognitive psychology) gibi alanlarda da yeni fikirler üretmis hayek'in diger bazi yapitlari:

    the road to serfdom (1944)
    the use of knowledge in society (1945)
    the sensory order (1952)
    the constitution of liberty (1960)
    law, legislation and liberty (1979)

    kaynaklar:
    http://www.boston.com/…4/01/11/friedrich_the_great/
    http://en.wikipedia.org/wiki/friedrich_hayek
    http://www.econlib.org/library/essays/hykknw1.html (toplumda bilginin kullanimi, 1945, american economic review)
  • neo-liberal düzenin baş tacı ettiği "ekonomist".
    frederick a. hayek, 70'lerin sonu ve 80'lerin başında keynesci sosyal devlet anlayışını yerle bir eden politikaların meşruiyet zeminin oluşturulmasında, baş rollerden birini oynamıştır. tüm fikirlerinin temelinde, sosyalizmin ilkel ve kötü bir rejim olduğu ön yargısını barındıran hayek, bu tutumuyla 'hakikat'in ne olduğunu soruşturan bir düşünürden çok, muktedirlerin çıkarlarını savunan bir avukatı andırmaktadır. zaten yaşamı boyunca da yeni sağ oluşumlarla ve onların liderleriyle (reagen, thatcher) son derece samimi bir ilişki içinde bulunmuştur!
    ne yazık ki, hayek gibi liberal ekonomistler, adam smith öncesi tarihi bir türlü göremezler. 18.yy öncesi onlar için adeta görünmezdir. böylece bugün içinde yaşadığımız düzenin altyapısını oluşturan, sanki özel mülkiyet ezelden beri varmış, çıkarını gözeten insanlar on binlerce yıldır faydalarını maksimize etmeye çalışıyormuş ve babilli ve hititli iktisatçılar arz-talep eğrileri çizerek fiyatları öngörüyormuş hissini uyandıran simülasyonu üretmekte sıkıntı çekmezler. aslında bu durum tarihin kendisinin de bir söylem olduğunu göstermektedir. bizim bugün hayek'i veya firiedman'ı önemli şahsiyetler olarak okumamız da liberal söylemin halihazırdaki baskınlığından kaynaklanmaktadır. bu noktada, "yüksek şatodaki adam" romanında ikinci dünya savaşı'nı abd ve soyvetler'in değil almanya ve japonya'nın kazandığı bir dünyayı tasavvur eden ünlü bilimkurgu yazarı philip k. dick'ten esinlenerek soğuk savaş'ın sonunu tersine çevirmek şaşırtıcı sonuçlar doğurabilir. 1989'da sovyet tanklarının batı berlin'e geçtiği bir dünyada belki de hayek veya friedman diye birilerinin varlığı hiç bilinmeyecek, özel mülkiyet ezelden beri yok farz edilecek ve tıpkı şimdi dünyanın yarısının daha 15 yıl önce komünist olduğunun hafızalardan uçup gitmesi gibi, dünyanın büyük bölümünün bir zamanlar kapitalist olduğu gerçeği unutulacaktı. söylem düzeninin bu tüyler ürpertici belirleyiciliği özgür, bağımsız ve kendi çıkarını gözeten bir bireyin var olduğuna dair varsayımı yerle bir etmek için yeterili olsa gerektir.
  • yeni dünya düzeninin /küreselleşmenin fikir babası .1974 japonya kararlarından sonra kendisine nobel ödülü verilmesi manidardır.
  • amartya sen'in 21 eylul 2004 tarihli financial times yazisi:

    an enduring insight into the purpose of prosperity
    by amartya sen

    friedrich hayek's combative monograph the road to serfdom had a profound impact on political, economic and social thinking in the decades that followed its publication 60 years ago, serving as an intellectual manifesto against socialist planning and state intervention. but are hayek's ideas and arguments of any interest today, after the downfall of communism and the emergence of neo-liberalism as the dominant ideology of contemporary capitalism? i would argue that they remain extremely important.

    consider hayek's insistence that any institution, including the market, be judged by the extent to which it promotes human liberty and freedom. this is different from the more common praise of the market as a promoter of economic prosperity. a huge part of economic theory is concerned with the prosperity argument, going back to adam smith and david ricardo. that connection is indeed important, and it is not surprising that so much attention has been devoted to seeing the market mechanism from this perspective - defending its achievements as well as disputing particular claims and proposing qualified endorsements. yet hayek was surely right to insist on clarity regarding the purpose of seeking prosperity. markets have to be judged, he argued, by their role in advancing freedoms, not just in generating more income (as hayek once said: making money can be of interest only to the miser). this integrative perspective demands that we be concerned both with the outcome of market processes (including the economic prosperity it may generate and the extent to which that would advance human freedom) and with the processes through which these results are brought about (including the liberty of action that people have in an institutional system).

    it is the perspective of seeing markets and other institutions in terms of their role in advancing freedoms and liberties of individuals that hayek brought into singular prominence. it may be pointed out, in contrast, that despite the title of milton friedman's famous book (with rose friedman), free to choose, the criteria by which friedman tends to defend the market mechanism are not liberty and freedom, but prosperity and utility ("being free to choose" is seen as a good means - a fine instrument - rather than being valuable in itself). even though a few other economists, james buchanan in particular (and, to some extent, john hicks), have presented insightful ideas on a freedom-centred line of reasoning, it is to hayek we have to turn for the classic articulation of this way of seeing the merits of the market mechanism and what it gives to society.

    i am not persuaded that hayek got the substantive connections entirely right. he was too captivated by the enabling effects of the market system on human freedoms and tended to downplay - though he never fully ignored - the lack of freedom for some that may result from a complete reliance on the market system, with its exclusions and imperfections, and the social effects of big disparities in the ownership of assets. but it would be hard to deny hayek's immense contribution to our understanding of the importance of judging institutions by the criterion of freedom.

    a second contribution of hayek is of particular relevance to thinkers on the right of the political spectrum. in the road to serfdom, he gave powerful reason to indicate why explicit provision has to be made by the state and the society for the deprived and the dispossessed. while hayek is often taken to be uncompromisingly hostile to any economic role of the state (other than what is needed to support the market mechanism), and certainly late in his life he gave grounds for thinking that this could indeed be his view, nevertheless in the road to serfdom hayek's position is much broader and inclusive than that. now that the welfare state is often under such attack, it is worth recollecting that the pioneering manifesto that championed the market mechanism on grounds of freedom did not reject the need for a welfare state and provided a reasoned defence of it as an institutional necessity.

    a third contribution of hayek is of particular interest to those on the left of the political spectrum. hayek's critique of state planning is mainly based on a subtle psychological argument. he was particularly concerned with the way centralised state planning and the huge asymmetry of power that tends to accompany it may generate a psycho logy of indifference to individual liberty. as hayek put it: "i have never accused the socialist parties of deliberately aiming at a totalitarian regime or even suspected that the leaders of the old socialist movements might ever show such inclination." one of hayek's central points was that "socialism can be put into practice only by methods of which most socialists disapprove".

    we can hardly ignore the massive accumulation of evidence - before and after publication of the road to serfdom - of tyrannical use of bureaucratic power and privilege, and the political and economic corruption that tends to go with it. hayek's central point here was to note that even though socialism has a strongly ethical quality, that is not in itself adequate to guarantee that the results of trying to implement it will be in line with its ethics, rather than being deflected and debased by the psychology of power and the influence of administrative arbitrariness.

    hayek was insightful in drawing attention to a basic vulnerability that goes with unrestrained administrative authority, and in explaining why social psychology and institutional incentives are extraordinarily important. to take the massive evidence in socialist practice of departures from expected behaviour to be no more than easily avoided individual aberrations would be comparable to blaming the "few bad apples" to whom the leaders of the coalition forces point in iraq when they refuse to consider the systematic corruptibility underlying the torture and brutality of an unrestrained system of imprisonment. incidentally, hayek's psychological insights into administration also tell us something about the genesis of those terrible contemporary events.

    our debt to hayek is very substantial. he helped to establish a freedom- based approach of evaluation through which economic systems can be judged (no matter what substantive judgments we arrive at). he pointed to the importance of identifying those services that the state can perform well and has a social duty to undertake. finally, he showed why administrative psychology and propensities to corruptibility have to be considered in determining how states can, or cannot, work and how the world can, or cannot, be run.

    as someone whose economics (as well as politics) is very different from hayek's, i would like to use the 60th anniversary of the road to serfdom to say how greatly indebted we are to his writings in general and to this book in particular. dialectics is critically important for the pursuit of understanding, and hayek made outstanding contributions to the dialectics of contemporary economics.

    the writer, lamont university professor at harvard university, was awarded the nobel prize for economics in 1998
  • liberal ekonomistler tarih boyunca insanlar ve toplumlar arasindaki ekonomik iliskilerin evrim gecirmedigini iddia etmezler kanimca. hayatlari boyunca ister istemez olum kalim (gecim) savasi veren her canli kendi cikarini gozetmez de ne yapar? iktisadi kaynaklarin dagiliminin organizasyonu, tarih boyunca dogal secilim araciligiyla evrim gecirip belli bir gecici (veya kalici) dengeye oturamaz mi? adam smith, hayek ve hatta marx gibileri de bu gecici (veya kalici) ekonomik dengelerin nasil olustuklari veya isledikleri hakkinda fikir uretmemisler miydi? ekonomistlerin veya diger sosyal bilimcilerin ortaya attiklari teorik modeller gercek dunyada yasanan iktisadi iliskileri en ince ayrintisina kadar kapsayip irdeleyebilirler mi? kimi ayrintilari gozden kacirsalar veya onsezilere aykiri gelen varsayimlarda bulunsalar da, bu modellerin analizlerinden ve cikarimlarindan ogrenebilecegimiz hicbir sey yok mudur (modelleri kuranlar ister liberal, ister marksist olsunlar)? arz-talep, para, ticaret (gonullu degis tokus), uretim, tuketim, mulkiyet gibi olgular, hititler ve babilliler zamaninda eksik miydi? ekonomik kaynaklar her zaman kit degil miydi? tarih boyunca teknolojik bulus ve yenilikler, mal/servis uretimi ve dagitiminda verimliligi ve dolasiyla ekonomik buyumeyi artirmadi mi? keza finans ve sermaye piyasalarinin hizli gelisiminin ardinda yatan nedenlerden biri de iktisadi risklerin toplumca daha iyi paylasilmasi ve yonetilmesi degil midir? adam smith, kaynaklarin ve zamanin kisitliligi ile insanlarin ihtiyaclari ve ozgurlukleri arasinda suregelen catismalarin on sekizinci yuzyildan once varolmadigini mi iddia ediyordu? insanlar 18.yy'dan once tarihin herhangi bir doneminde, gecim derdinden uzak, bolluk ve baris icinde mutlu bir cennette yasamislar miydi? soguk savasin sonunu hazirlayan faktorler butunu icinde, sscb'nin kollektivist ekonomik sisteminin gorece basarisizliginin ve bu sistem bunyesinde yasayan insanlarin politik ve ekonomik ozgurluklerinin kisitlanmis olmasinin hic payi yok muydu?
  • hayek denilen neoliberal politikanın yılmaz savunucusu amcamız sosyalizmi entellektüel bir hata diye tabir eder ve sosyalizmin bizi ilkel bir etik anlayışına sevk edeceğinden söz eder. tabiiki sosyalizmin yerine konulması gereken model de ‘her insanın kendisini adapte etmek zorunda olduğu piyasadaki ‘görünmez el’ vasıtasıyla sağlanan arz, talep ve fiyat ilişkileriyle temellendirilmelidir.’

    ayrıca hayek piyasayı var olan kaynakların adil dağıtımını sağlama aracı olarak görür. tabiiki günümüz dünyasına baktığımızda cinsiyet, ırk ve din yüzünden hakkettikleri ücretleri alamayan hatta iş imkanlarınından yararlanamayanları gördüğümüzde hayek’e hak vermemek(!) mümkün değildir. aynı zamanda da alibeyköy’deki bir gecekonduda doğan bir çocuğun ‘american hospital’da doğan bir veletle eşit şartlarda piyasaya katılabileceğini düşünmeyi bir entellektüel hatadan ibaret saymak ise kanımca sığ kalmaktadır.

    bunlara ek olarak, hayek’e göre devlet varolan tüm bilgilere sahip olamadığı için piyasaya müdahale etmemelidir. ona göre olabilecek en iyi ekonomik düzen bireyselcilik üzerine kurulmalıdır bu yüzden de (bkz: laissez faire) politikaları bir araç değil ulaşılacak son amaç olmalıdırlar. yani, yapılanlar hırsızlık, sömürgecilik, tekelleşme de olsa bunlar ‘doğal’ piyasa dinamikleri oldukları için karışılmamalıdır.

    son olarak da margerat thatcher’ın muhafazarlar parti’nin kongresinde ‘bizim inancımız budur’ diyerek onun the constitution of liberty kitabını yukarı kaldırması hayek’in iktidarla olan ilişkilerinin yoğunluğunu anlamak için iyi bir göstergedir denilebilir.
  • hayek, 1930lardaki sosyalistlerin "abi biz uc bes denklem ve degiskenle metalarin pazar fiyatini bu metalari pazara koymadan bulabiliriz... bir iki denklem daha koyariz ortaya, sonra mukemmel bolusum saglariz; yani hem serbest piyasayi ortadan kaldirarak hem de hukemmel bir gelir dagilimi saglayarak bir tasla iki kus vururuz" fikrine karsi cikar... ortaya attigi rastgele duzen (spontenaous order) kurami, sanildiginin aksine insanlarin bencil ve rekabet icindeki yaratiklar oldugu onermesinden yola cikmaz… sadece ekonomik sistemin cok karmasik oldugu ve bizim bu sistemin isleyisi ile ilgili hicbirey bilmedigimiz fikrinden yola cikar…

    bu onerme ile yola cikinca hayek’in yaptigi ilk saptama pazar sisteminin, bilgi olmadan iletisim saglamasidir… yani mali satan kisi, mali alan kisinin neye ihtiyaci oldugunu bilmemekte, o mal ile ne yapacagini bilmemekte, mali alan kisi de o malin nasil yapildigini, ne kadar emek kullanildigini vs. bilmemektedir… cehalet icerisinde ancak fiyat sistemi yardimiyla iletisim kurarlar ve denge saglanir… arz ve talep buna gore gelisir… sistem bu sekilde evrilir…

    bunu kabul edince hayek, planli ekonomilere kin beslemeye baslar… planlamanin sorunlari cozemeyecegi icin daha cok planlamaya neden olacagini soyler… o yuzden her turlu planlamanin bir sekilde fasizme ya da komunizme yol acacagini iddia eder…

    hayek’e gore, mulkiyetin korunmasi, insane ozgurlugunun ve hukukun (mulkiyeti koruyan minimal hukukun) korunmasi esastir… demokrasi bu sartlari yerine getirdigi surece yararlidir, aksi taktirde demokrasi amac degildir… bu onermeleri ile 18. yuzyildan baslayan liberal gelenegin cizgisini yineler hayek ama 1940larda “road to serfdomi yazarken cok da ciddi bir hata yapar…

    9. bolumde, guvenlik esasini tartisirken bir anda hayek kilik degistirir… evet sosyal guvenlik o kadar da kotu birsey degildir, millet acsa, yemek ya da evi yoksa yemek ve ev verilmelidir, dogal afetlere karsi devlet mudahale etmeli ve bir sekilde bu insanlarin zararlarini karsilamalidir gibi, keynesci ekonomistlerin dahi veremedigi tavizler vermeye baslar sisteminden…

    bir cok liberal dusunur, hayek’in road to serfdominin 9. bolumunu cok ciddiye almadan yazdigini soylerler… cunku insan sorar bir kendine, ulan senin o minimal devletinin bunlari yapabilmesi icin de minimal bir planlama gerekmez mi? bu planlamayi hangi bilgi esliginde yapacagiz, bu planlama bizi fasizme neden goturmuyor? cunku kesynesci ekonomistlerin verdigi tavizler de bundan daha fazla degildir…

    ama hayek bununla ilgilenmez ona gore devletin neyi nasil yapacagi hayek’in dehasinin ilgilenmedigi bir noktadir… o piyasayi dusunur… siz bu sorulari sorunca, oturup diyecektir ki, devlet bunlari bir sekilde yapsin, bunlar serbest piyasanin isleyisine dokunmaz, diycektir… biz de merak edip soracagiz tabi peki o zaman kamu planlama sistemine neden hep karsi ciktin diye?
hesabın var mı? giriş yap