• yeni kitabı "günahın üç rengi". bir psikiyatrist olarak yine gerçek yaşamöykülerini okuyucularına aktarıyor. üç renkten kastettiğini ise şöyle özetliyor: * genç ve yakışıklı bir gencin mazoşizmin acısıyla renklenmiş dünyası... bu acıdan alınan haz, ölüme yaklaştıkça hissedilen doyum! * yaşlı, göbekli bir holding patronunun cinsel tercihi nedeniyle varoşların kasketli orta yaşlı erkeklerinde aradığı yakınlık! * üç kuşak boyunca sürüp gelen fahişeliğin kadının ruhunu paramparça edişi!.
  • 2008 yılı baskısıyla 268 sayfalık günahın üç rengi kitabını yayınlamış,
    psikiyatrist, yazar.
  • yeni kitabı "hayata dön"ü yayınlamış olan başarılı psikiyatrist. kendisi aynı zamanda ankara'nın ilk ve en popüler psikiyatri kliniğinin de kurucusudur.

    (bkz: madalyon)
  • yeni kitabı "kral kaybederse". o kadar sürükleyici ki 2 gündür elimden bırakamadım. hatta bugün işe geç gitmeme vesile olmuştur.
  • kral kaybederse isimli kitabında kendini çekici bir kadın, kocasını da erkek güzeli olarak tariflemesi beni google görsellere itti.
    sonuç: chp izmir kadın kolları başkanı gibi doktor maşallah.
  • ankara merkezli, istanbul'da da şubesi bulunan madalyon psikiyatri merkezi'nin kurucusu psikiyatr doktor.

    ayrıca psikoterapi tecrübelerini paylaştığı roman tadında
    "kral kaybederse"
    "madalyonun içi"
    "günahın üç rengi"
    "hayata dön" adlı 4 adet kitap yayınlamıştır.

    psikoterapi ve psikolojik danışmanlık mesleği ile ilgilenenler için farklı bakış açıları kazandırmaya yönelik akıcı ve faydalı kitaplardır.
  • (bkz: hayata dön)
  • kitapları gerçek hayat hikayelerinden alınmış olmalarından mütevellit oldukça sürükleyicidir, akıcı bir dille yazılmış ve zevkle okunmaktadır... ancak aralarda kendini övmesi; ne kadar bakımlı ve titiz olduğuna vurgular yapması, sekreterinden 'tombalak tuna' diye bahsederek küçümsemesi ve 'kimsenin baş edemediği hastayı ben iyileştirdim' mesajı vererek kendi reklamını yapması hoş kaçmıyor...
  • irvin d. yalom'un tüm kitaplarının deliler gibi satmasının ardından türkiye'deki psikiyatrlarda da kitap yazma eğiliminin arttığı görüldü. şizofrengi gibi enfes yayınları bir yana koyarsak özellikle psikoterapi hikayeleri akımının türkiye'deki karşılıklarının bende uyandırdığı ilk duygu yüzeysellik oldu. derin olma çabası içine girmiş, orayı zorlamış, ama yazdığının hakkını vermekten çok uzak yazılar.
    belki önyargılıyımdır, bilmiyorum ama gülseren budayıcıoğlu gibi yazarların derin bir felsefi altyapıya sahip oldukları izlenimi edinemiyorum. rollo may gibi varoluşçu felsefenin avrupa akımının eserlerini amerika'da tanıtmak için editörlük yapmış analistleri okuduktan sonra insanın beklenti düzeyi artıyor olabilir.

    bu konu ile ilgilenler ayrıca (bkz: cengiz güleç).
hesabın var mı? giriş yap