• topluluk önünde* konusmaktan korkma**.
  • paniğe, nefes darlığına dönüşebilen, topluluk önünde konuşma korkusunun, tıp dilindeki adı.
  • bir toplantıda kafanıza ayakkabı yemekten son anda kurtulmuşsanız, muhtemelen glossofobik olacaksınızdır.
  • ben de olmadığına inandığım ancak orta okul ikinci sınıfta (bizim zamanımızda orta okul 2 diye bişi vardı) başıma gelen şey. allahtan bi daha yaşamadığım başkalrının yaşamasını önlediğim şey :)))
  • sık sık sosyalfobiyle karıştırılmaktadır. sosyalfobide pazarlık yapamaz, aldığınız ürünü iade etmeye bile çekinirsiniz. ancak glossofobi daha çok toplum önünde yemek yiyememe, toplum içinde top oynayamama, derste parmak kaldıramama gibi belirtiler taşır.
  • 'halka açık' konuşma ya da genel olarak konuşma korkusu.

    seinfeld dizisinde bu fobiden esprili bir dille şöyle bahsedilir:

    --- spoiler ---

    “yapılan araştırmalara göre insanların en çok korktuğu şey %70 ile topluluk önünde konuşmakmış. bunu %20 ile ölüm izliyormuş. yani bir cenaze törenine katılanların yüzde 70'i, tabutun önünde konuşma yapmaktansa tabutun içinde olmayı tercih ediyor”

    --- spoiler ---
  • diğer adıyla topluluk önünde konuşma ya da sahne korkusu diye adlandırılabilir.

    son zamanlarda bu konudan muzdarip birkaç insan ile hasbihal şansım oldu. hele bir tanesi vardı ki öğretmenlik mesleğine tutkulu bir aday. lakin ders anlatırken şekli şemali değişiyor, sesi titriyor ve yüzü kızarıyor. iletişim ile ilgili kurslara hatta terapiste bile gitmiş lakin sorun çözülememiş. kendi tecrübemi anlatarak bir nebze yardımcı olmaya çalıştım ve ilerleme kaydettiğine şahit olduk. şimdi burada da kaleme almaya çalışacağım.belki aynı konudan sıkıntı çeken birisine yardımım dokunur.

    sene tam olarak kaçtı bilmiyorum lakin orta birinci sınıftaydım. bir kompozisyon ödevi verdiler. bilirsiniz, klişe ve klasiktir. çevre kirliliği ile ilgiliydi eğer dimağım beni yanıltmıyorsa.
    neyse azizim yazdık verdik herkes gibi.
    bütün ortaokul kademeleri arasından ilk üç taneyi seçip okutacaklarmış. 1 hafta sonra kulakları çınlasın sevgili alper hoca derste benim kompozisyonumun birinci geldiğini ertesi gün bilim şenliğine müteakip bunu okulun önünde okuyacağımı söyledi. başlarda pek sallamadım açıkçası. ne olacak okur geçerim diye düşündüm. ama hayat her zaman hayalleriniz gibi olmuyor tabi. ertesi gün bir gittim ki okula, vay anam vay. ana baba günü. sanki thor çekicini bizim okulun bahçeye atmış ve insanlar onu incelemeye üşüşmüş. öyle tuhaf öyle mahşeri bir kalabalık. tabi kalabalığı görünce benim frekanslar biraz değişti. çekinmeye ve bu iş nasıl olacak diye düşünmeye başladım. baktım olacak gibi değil kaçmaya karar verdim. okul zaten şehrin merkezi, kompozisyon okumaya gelince sıra ı kalabalıktan sıyrılır çarşıya doğru uzarım diye plan kurdum. tam planımı uygulamaya koyacak iken alper hocaya yakalandık. git yanına su al boğazın kurumasın bak herkes izleyecek dedi. artık kaygı ve telaş iyice benliğimi ele geçirmişti. çaresizce adım anons edildiğinde sahneye çıktım. o sıra şansımdan ötürü sanırım mikrofonda bir arıza oldu. öğretmenler o arızayla uğraşırken karşımdaki kalabalığa bir göz attım ve sanırım o anın hayatımın geri kalanını bu kadar etkileyeceğini tahmin edemezdim.
    hemen o anı anlatayım;
    evet, karşımda bulunan kalabalığa baktım ve şunları gözlemledim; kalabalığın içinde 9-10 kişilik bir kız grubu o dönem petek dinçöz adı verilen humanoid (bkz: humanoid) çıkardığı saçma bir ingilizce şarkıyı birbirlerine söylemeye çalışıyorlardı. hemen biraz gerisinde erkek grubundan 2-3 tane dangalak demir voleybol kalesinin üst direğinden sallanmış yerdekilere tekme atmaya çalışıyordu. diğer tarafta da bir tanesi hizmetlimiz şerif amcanın sapı meşeden yapılma süpürgesini almış arkadaşlarına savurmak suretiyle onları korkutmaya çalışıyor.

    işte böyle abuk sabuk bir ortam.

    bu manzarayı görünce bende birden ışıklar parladı. dedim kendi kendime; bu primatlara hayata dair bir şeyler anlatmak, salt dünyaya mukabil donelerden bahsetmek bunlar için bir lütuf. ne çekinmesi ne kaygısı. üzerimde bulunan telaş ve kaygı bu 25-30 saniyelik manzara gözlemi sonucu sıfıra indi. gayet sakin ve rahat şekilde kompozisyonu okuyup saçma nazar boncuklu ödülümü alıp olayı bitirdim. bunlara müteakip yıllarda kendisini dünyanın en iyi lisesi olarak gören hatta kendine ait bestelenmiş marşı dahi bulunan garip bir okulda lise öğrenimimi aldım. ayda 2-3 kere münazara düzenlenirdi. tarih hocamız sağ olsun bunların hepsini bana sundurdu. programlar, anma törenleri vb. aklınıza gelebilecek her şeyi lise birinci sınıftan itibaren bana sundurdular. keza üniversitede aynı şekilde birçok sunum vs. etkinliklerde ister istemez bulundum ve en ufak sorun yaşamadım. eğer ben o gün o okul bahçesinden kaçmayı başarmış olsaydım sanırım ömür boyu bu korkuyu yenemeyecek ve ondan hep saklanacaktım. hatta belki şu an seçtiğim mesleği dahi seçemeyecektim.

    ne diyorduk;
    evet şerif amca diyorduk, onun meşe yapımı süpürgesi diyorduk, thor'un çekici diyorduk.

    sözün özü arkadaşlar;
    topluluk önünde konuşma korkusu bir yanılsamadır. özünde değersizlik hissi ve özdeğer telaşı yatar. size bakan yüzlerce kişinin harcadığı kümülatif zamana değip değmeyeceğinizin bilinçaltı muhasebesidir.
    kimsenin zamanı sizinkinden daha kıymetli değil.
    umarım topluluk önünde konuşmadan önce bu başlıkta gezinip çözüm arayanlara bir fikir verebilmiştir bu yazı.

    aram olun.
    seviyorum hepinizi.
  • bu fobiyi üniversite bitirme tezinin sunum aşamasında yakından görme fırsatım oldu.
    üç arkadas aylarca çalıştığımız sunumu hocaların ve bölüm ogrencilerinin önünde sunmaya başladık. ilk konuşan kendi bolumunu bitirdi sıra ikinci arkadaşa geldi.

    kız çıktı, tek kelime etmiyor. kıpkırmızı oldu, hocalar konuş diyor. kız agzini acamiyor. 10 dakika bekledik ama nafile. sonra vazgeçti herkes, onu pas geçtik sıra bana geldi. onun bölümünü de ben sundum ama ne sundum ben de hatırlamıyorum.

    işin garibi bunu hiç kestirememis olmak. ne o arkadaş ne biz böyle bir şey olacağını düşündük. belki korkusu vardı, bize yansıtmadi. şimdi o tutukluğu yok, özel bir çaba harcamadi ama daha çok sosyallesti belki onun etkisi vardır.
  • turklerde common arkadaslar, bosuna bir arkadasim akimiyla birbirimizi kandirmayalim.
    ozellikle covid sonrasi bir alt varyanti zoom anxiety oldukca yaygin - size kimin baktigini kestiremeden konusmak cok stresli. yenmek icin kullandigim gecici modeli buraya yazmayacagim ama bizim bunu kalici olarak cozmemizin bir yolu yolu yok..
    mesela herbokolog steve konusmaya baslayinca bunu daha iyi anliyorsunuz; bos konusuyor ama rahat - adam her konustugunda companynin tum sorunlarina cozum uretiyor, (arti) cevresel sorunlara deginip carbon salinimini azaltma hedefini haftasonu cikacagi doga gezisine baglayip, araya da huzunlu bir family problem ekleyip empati kazanmayi da ihmal etmiyor. cografya kaderdir deyip noktaliyorum, kekoyum cunku.
  • bence bir şeylerden emin olamamakla ilgilidir bu durum veya sorunlardan dolayıdır, kendine güveni yoktur ancak bu hastalığı yenebilmek ve üstesinden gelmek gerekir.
hesabın var mı? giriş yap