*

  • bir mehmet baydur oyunu.
  • istanbul devlet tiyatrosunda yılmaz onay tarafından sahneye konulmuş memet baydur oyunu..
    "gerçeğin ne kadarına katlanabiliyoruz..çoğu zaman biliriz neler olup bittiğini bilmesine ama bilmek bir sorumluluğu da beraberinde getirir. yapılması gerekenler bir bedel gerektirir. bunu göze almayız çoğunlukla ve kendimizi sanki olup bitenler yokmuş gibi tatlı yalanlarla kandırırken kafamızı kuma gömeriz. hem kolaydır böylesi, hem de rahat. bazen aşktan korkup kaçmak gibi..." *
  • aşağıdaki tanıtım tümcesi ile nitelendirilen, yılmaz onay'ın rejiliğini yaptığı, 2001-2002 sezonunda istanbuk devlet tiyatroları aziz nesin sahnesinde adnan biricik ve funda eskioğlu'nun oynadığı oyun:

    "dul bir kadın, üstelik iyi, ayakları yere basan duyarlı bir kadın. karşısında duran adam kimdir ? oğlunun ölümüne tanık olmuş bir polis mi ? bir gemici mi ? bir uzun yol şoförü mü ? anlattıklarının ne kadarı doğru, ne kadarı palavradır ? güne bakan cam kırıkları garip bir aşk hikayesinin oyunudur. (oyun ara dahil bir saat otuz dakikadır)"
  • oyuna ilk gittigimde, funda eskioglu'nun performansini hic begenmeyip, adnan biricik'i ise asmis buldugum oyun.
    ikinci gidisimde ise funda eskioglu'nun performansinin oldukca arttigini gordum. dipnot olarak; adnan biricik'in konservatuarda funda eskioglu'nu calistiran kisi oldugunu belirtmek gerekir.
  • memet baydur'un 1966'da yazdigi ve mitos-boyut yayinevi'nce 1997'de yayinlanan "yalancinin resmi" oyununun "ikinci yazimidir". (evet oyunun brosurunden caldim bu cumleyi tabii ki) (bkz: mitos boyut yayinlari)
  • adnan biricigin gorulmeye deger bir performans sergiledigi, iki sene once tum sezon boyunce d.t.'nin elinden cikmis eli yuzu duzgun sayili oyunlardan birisi. funda eskioglu'nun da ses tonu disinda gayet basarili oldugunu dusunuyorum. yanlis hatirlamiyorsam orta yasi geckince bir kadini oynamasina ragmen sekerli cocuksu bir sesi vardi.
  • bir parkta başlayan ve insanı uzun uzun düşünmeye iten tiyatro oyunu..
  • ismi kadar güzel olamamış bir oyun. isminden dolayı daha fazlasını beklemiştim ben. sanki kırılmayı -gerçek kırılmayı- ve cam kırıklarının güneşteki parlamasını konuyla ya da oyuncularıyla verebilecekmiş gibi.. şahsi fikrim: verememişti.
    ayrıca (bkz: günebakan)(bkz: cam kırıkları)
  • almıla uluer ve kerem atabeyoğlu tarafından tekrar sahneye koyulan oyun.

    minoa'da (evet, akaretler'deki kafe olan minoa) oynadıkları oyun beni oldukça etkiledi.

    yalan ve gerçeğin ne olduğunu, insanları sadece varlığımızla değil yokluğumuzla da etkileyebileceğimizi, geçmişe takılıp kalmanın geleceğimizi olumsuz etkilediğini ve daha nice şey.

    insanı insan yapan hatıralarıdır ama hatıralar bizlere engel olmak yerine önümüzü aydınlatmalıdır.

    bir de görünüşün değil de aslında içindekilerin önemli olduğunu bir kez daha gördüm.
  • "bir fotoğraf karesi gibi" başlayan ve oyun boyu aynı sahne dekoru ile devam eden, güzel tiratlar içeren ve yalanın geçerliliğini düşündüren tiyatro oyunudur.

    aynı zamanda tatbikat sahnesi rejisinin oyun boyunca fısır fısır konuşarak arka sıradaki izleyicilerin dikkatini çokça dağıttığı oyundur.
hesabın var mı? giriş yap