herakleitos
-
52. ve 53. fragmentlerinin altın değerinde olduğunu kavrayabildiğimiz pek zeki adam. ve tabi ki;
._ _.
|_|_|
|_|_|
bir çocuğun üç taş oynadığını düşünün; taşları kafasına göre yerleştirir, çünkü bilinç ve suçtan muaftır kendisi. hayat da, o çocuğun taşlarla oynamasıdır. işte tanrı baba da, zıtlıklar üzerine mevzuyu şu dalda birleştirmiş -en azından yaygın olan kanaat hesabı-;
1
herakleitos denilen beyefendinin; evrenin özü diye sunduğu ateş, 2 şeyi kafamıza kazır;
a)maddeyi yutması b) maddeyi yaratması, peki bu ikisi hangi dalda birleşir?
1
ayrıca, sadece uyanıkken yaptığımız gözlemle mutlak bilgiye ulaşamayız. şu armoni gerekli bir kere:
1
(şimdi terbiyesizlik yapmayalım; bu örnekler hocamıza * aittir.)
hesiodos 'a geçirirken;
"..çoğunun öğretmeni hesiodos
her şeyi bildiğini sanır herkes
günü geceyi bilmeyen biri
oysa birdir ikisi."
homeros 'a geçirirken;
"..yanılıyordu homeros derken;
şu çekişme ortadan kalksa
tanrılar, insanlar arasında
uyum olmazdı müzikte
yüksek ile alçak olmasa
canlılar olmazdı
dişiyle erkek olmasa"
tüm fragmentleri:
1her zaman var olsa da logos
insanlar kavrayamıyorlar onu
duymadan önce de
bir kez duyduktan sonra da
her şey bu logos'a göre
olup bitse de
insanlar
hiçbir şey yaşamamış gibiler
benim
her şeyi
doğasına göre ayırarak
ve nasıl olduğunu göstererek
açıkladığım
sözler
işlerde bile
ötekilerse
bilmiyorlar yaptıklarını uyanıkken
uykudayken yaptıklarını
unuttukları gibi
2demek
izlemeli
ortak olanı
ortak olsa da logos
çoğunluk yaşar
kendine özgü
düşüncesi varmış gibi
3beni değil
logos'u dinlemek bilgelik
uyuşmak
her şeyin
bir olduğunda
4bu dünya düzeni ki
rastgele süprüntülerden bir yığın
5belirli bir düzen
belli bir zaman var
değişmesi için dünya düzeninin
uyarak
yazgılı-zorun'a.
6dama oynayan
bir çocuktur zaman
krallık çocukta!
7karşıtımız iyi bize
8bilmezler ki
nasıl uyuşur karşıtlar
uyumu
karşıt
gerilimlerin
yay ile lir gibi
9bütündür karşıtlar
bütün değil
birbirlerini
çekip
iterek
uyumludur
uyumsuz
bir her şeyden
doğar
her şeyi
bir'den
10çırpıcı tarağında
düz yol
kırık yol
bir
aynı
11yukarı
aşağı
yol
bir
aynı
12çemberde
baş
son
bir
13deniz
en arı
en katışık su
balıklar içebilir
iyi onlara
insanlar içemez ölümcül
14aynı şey içimizde
diriyle ölü
uyanıkla uyur
gençle yaşlı
biri olur öbürü
öbürü biri
15ölümlüler ölümsüz
ölümsüzler ölümlü
biri öbürünün
ölümünü yaşar
yaşamını ölür
16soğuk ısınır
sıcak soğur
ıslak kurur
kuru ıslanır
17iyi
kötü
bir
aynı
kesip
biçen
dağlayan
acı veren
hekimler
bir de ücret isterler
bunun için
18iyi değil
insanın
her istediğini
elde etmesi
sayrılık sağlığı hoş kılan
iyiliği
kötülük
bolluğu
açlık
dinlenmeyi
yorgunluk
19yay'ın ismi: yaşam
işi: ölüm
not:
(ßios) : yay
(ßios) : yaşam
20savaştır
her şeyin babası
kralı
kimini tanrı kıldı
kimini insan
kimini köle
kimini özgür
21bilin ki
her şeyde ortak
savaş
çekişmedir adalet
çekişerek
var olup
yok olur
her şey
22bütün bunlar olmasaydı
kimse bilmeyecekti
adalet sözünü
23yasa:
boyun eğmek
bir'in
sözüne
24gizli uyum
güçlü
açıktan
25doğa gizlenmeyi sever
26beklenmeyi
beklemezsen
bulamazsın
öylesine bulunmaz
27yeni
yepyeni
sular akar
aynı ırmağa
girenlerin üstünden
(o ırmak ki)
dağıtır
toplar
birikir
akar
yaklaşır
uzaklaşır
28aynı ırmağa
girdiğimizde
girmeyiz.
biziz
değiliz.
29iki kez
giremezsin
aynı ırmağa
30her şey
ateşle değişilir
ateş her şeyle
altın malla
mal altınla
nasıl değişilirse
31ateş:
gereksinim:
doyum
32ateş havanın
ölümünü yaşar
hava ateşin
su toprağın
toprak suyun
33ateş gelecek
her şeyi yargılayıp
ele geçirecek
34yıldırımdır
her şeyi
yöneten
35bu dünya ki
her şey için aynı
ne tanrı yapısı
ne kul
hep var idi
var
var olacak:
bir ölümsüz ateş ki
ölçüyle alevlenip
ölçüyle sönen
36söndürmeli ölçüsüzlüğü
büyük yangınlardan çok
37ateş dönüşümleri:
ilkin deniz
deniz ki
yarısı toprak
yarısı "yakıcı"
toprak ki
dağılır
deniz olur
ölçülür
toprak olmadan
önceki oranla
38büyük yıl:
kışı dev tufan
yazı dünya yangını
bir, alevler kaplar dünyayı
bir, sular basar
10.800 yıldır bu süre
39nasıl saklansın insan
hiç batmayandan?
40güneş söner yaşlanınca
ama yeniden tutuşur
41güneş
insan ayağı
kadar
42her şeyi doğuran mevsimleri
değişimleri belirleyen güneş:
dentçisi
bekçisi
dönemlerin
43ölçülerini aşamaz güneş
yoksa erinyler
dike'nin yardımcıları
bulup çıkarırlar onu
44ayı:
doğu'yla batı'nın sınırı
karşısında ayı'nın
parlak zeus'un sınırı
45güneş olmasaydı
bir yıldız gecesi olurdu
46güneş her gün yeni
47öteki günler gibidir
bir gün
48bütün insanlara özgüdür
kendini bilmek
doğru düşünmek
49en büyük üstünlük
bilgeliktir
doğru düşünmek
doğru eyleyip
doğru söylemek
doğasına göre kavrayıp her şeyi
50dinlediklerimden
biri yok ki
anlamış olsun:
bilgelik
ayrı düşmektir
her şeyden
51bilgelik bir
bilmek
her şeyin
her şeyle
yönetildiği
düşünceyi
52.. (bilgi kişi) tanınmaz
inanca açlığından insanların
53aptal her sözde telaşlanır
54bilgeliği seven
çok şey bilmeli gerçekte
55bir'dir bilge
istemez
zeus denmesini kendine
ister
56bilgelik
insana değil
tanrı'ya özgü
57düşünce herkeste ortak
58ruhlar koklar hades'te
59bir logos var ruhta
kendini çoğaltan
60ruh ki
bir soluk veriştir
kavrayan
gövdeden ayrı
sürekli akan
61su olmak
ruha ölüm
suya toprak
oysa
topraktan
gelir su
ruh sudan
62orada
burada
yortarak
bulamazsın
ruhun sınırlarını
öylesine derinde
63zevk verir
ruhlara nemlenmek
64gösterir yolu
tüyü bitmemiş çocuk
sürçek sarhoşa
bastığı yeri bilmeyen
nemli ruhuyla
65kuru ruh
en bilge
en iyi
66savaşta ölen ruhlar
çok daha temizdir
salgında ölenlerden
67ağının ortasında oturan örümcek
sineğin takıldığını görür görmez
nasıl ona doğru koşarsa
ipliğin kopmasından acı duyarcasına
insan ruhu da
gövdesinin bir yanı yaralanınca
hızla gider oraya
sımsıkı
ölçüyle
bağlandığı
gövdenin
yaralanmasına dayanamazcasına
68çetindir
yüreğin arzusuyla
savaşmak
istediğini
ruhun pahasına
satın alır
69uyanıkken gördüğümüz her şey: ölüm
uyurken gördüğümüz: uyku
70uyuyanlar da çalışır
dünya işinde
71insan
bir ışık
yakar kendine
geceleyin
gözünün feri gidince
yaşarken
ölüye dokunur uykuda
uyanıkken uyuyana
72uyanıkların
bir tek
ortak dünyası var
uyuduğunda
herkes
kendi dünyasına döner
73... uyanırlar
ve uyanık bekçileri olurlar
dirilerle ölülerin
74boşuna arıtıyorlar üstlerindeki kanı
yıkanarak kanda
çamura batmışın
yıkanması gibi çamurda
gören
deli der böylesine
bir de
yakarıyorlar şu yontulara
konuşuyormuş gibi evlerle
bilmeden tanrı nedir
kahraman nedir
75dionisos için
geçmeseydi bu alay
söylenmeseydi
ut yerleri için
bu ilahiler
yaptıkları
utanç verici olurdu
uğruna çılgına döndükleri
bağbozumu şenliklerinde
dionisos'la birdir oysa hades
76gece gezginleri
büyücüler
bakkhos rahipleri
şarap-fıçısı rahibeleri
gizli ayin tacirleri
77sevinçsiz, süssüz, kokusuz
şeyler söylüyor
kudurmuş ağzıyla sibylla
bin yıl öteden geliyor
tanrı'nın konuştuğu sesi
78kutsal değil
insanlar arasında yapılan
gizem törenleri
79bilicisi delphoi'deki tanrı
ne söyler
ne gizler meramını
gösterir
80adam
çocuktur
tanrı'nın gözüne
çocuk nasılsa
adamın
81tanrılar
insanlar
baş üstünde tutarlar
kılıçtan geçenleri
82tanrı:
gün gece
savaş barış
tokluk açlık
girer türlü biçime
nasıl anılırsa ateş
tütsülük baharların korkusuyla
83tanrıya
her şey
güzel
iyi
haklı
insana
kimi haklı
kimi haksız
84bilgelerin bilgesi
maymundur
tanrı'nın yanında
en güzel maymun
nasıl çirkinse
insanın
85bundan böyle uymaz
şairlerle öykücüleri
meçhul konularda
tanıklığa çağırmak
çoğu kez
yaptığı gibi atalarımızın
güvenilmez yetkilileri
mahkemeye getirmek
86insanlar unutuyorlar
yolun götürdüğü yeri
ve yabancılar
en sürekli ilişkilerine
ve garip geliyor onlara
her gün karşılaştıkları şeyler
eyleyip söylememeli
uyuyanlar gibi
87çocuk oyunudur insanların görüşleri
88yakasına yapışacak adalet
yalan düzenlerin
yalancı tanıkların
89dinlememeli
çocukların
ana babayı
dinlediği gibi
90hangi düşünceleri
hangi bilgelikleri?
peşine düşüp şairlerin
çoğunluğu öğretmen belliyorlar
bilmeden
kötünün çok
iyinin az olduğunu
en iyisi her şeye yeğ tutuyor
bir şeyi:
ölümsüz ün
ölümlüler arasında
çoğunluksa
sürü gibi besleniyor
tıka basa
91çoğunluk
kavramaz
karşılaştığı şeyleri
ne de anlar
öğretildiği zaman
ama öyle görünür
92ne dinlemeyi
bilirler
ne konuşmayı
93aptallar
sağır gibidir
dinlerken
varlığıyla
yokluğu bir
dedikleri
94yaşamak isterler doğduklarında
yazgılarıyla karşılaşmak
(ya da. daha çok, huzura kavuşmak ölümde)
ve çocuklar bırakırlar arkalarında
yazgılarıyla karşılaşacak
95en saygınlarının
bilip
savunduğu
hayaller yalnızca
96hep zengin kalasınız
en ephesoslular
belli olsun diye kötülüğünüz
97ephesoslular
iyi ederler
kendilerini assalar
bırakıp kenti yeniyetmelere
o koskoca adamlar
attılar çünkü hermodoros'u
en iyi insanı aralarından
dediler:
en iyiyi istemiyoruz aramızda
varsa böyle biri
gitsin başka yere
başkalarının yanına
98akılla konuşanlar
güvenmeli
her şeyde ortak olana
bir kent
nasıl güvenirse
yasalarına
daha da büyük
bir güvençle
tüm yasaları
çünkü insanoğlunun
beslenir
bir tek
tanrısal yasayla
istediğince güçlüdür çünkü o
her şeye yetip artar
99gökbilimle uğraştı thales
100kimi günleri iyi
kimi günleri kötü
sayıyordu
hesiodos
bilmiyordu çünkü
her gün
bir
aynı
101mnesarkhos oğlu pythagoras
herkesten çok sorgulayıp durdu
ve bu yazıları seçip ayırdı
ona göre
kendi bilgeliği
çok şey bilen
bir muzırın sanatıydı
102düzenbazların şahıydı pythagoras
103çok bilmek
öğretmez akıllı olmayı
öğretse
hesiodos'la pythagoras'a öğretirdi
bir de ksenophanes'le hekaitos'a
104çoğunun öğretmeni hesiodos
herşeyi bildiğini sanır herkes
günü geceyi bilmeyen biri
oysa birdir ikisi
105priene'de yaşadı
teutamas oğlu bias
o ki herkesten akıllıydı
106bilgeler bilgesi homeros gibi
yunanlılar arasında
yanıldı insanlar
görünür nesneleri tanıamda
yanıltmıştı çünkü onu
bitlerini kıran çocuklar:
görüp tuttuğumuzu bırakırız
göremeyip tutamadığımızı götürürüz derken
107yanılıyordu homeros derken:
şu çekişme ortadan kalksa
tanrılar, insanlar arasında
uyum olmazdı müzikte
yüksek ile alçak olmasa
canlılar olmazdı
dişiyle erkek olmasa
108yarışmalardan çıkarıp
kırbaçlamalı homeros'u
arkhilokhos'u da öyle
109gökbilimciydi homeros
110yeğdir bana görülen
işitilen
algılanan
111gözler
kulaklar
kötü tanıktır insanlara
ruhları anlamasa dillerinden
112gözler daha şaşmaz tanıklardır
kulaklardan
113her şey dumana dönüşseydi
burun delikleri
ayırırdı onları
114ışık gibi
yanıp söner
insan geceleyin
115bezginlik verir
aynı efendilere çalışmak
onlarca yönetilmek
116değişerek dinlenir
117altın arayanlar çok kazıp
az bulurlar
118eşek samanı altına yeğler
119mutlu olur
yemek için
acı burçak
bulan öküzler
120domuz çamurla yıkanır
kümes hayvanı toz toprakla
121... haz duymak batakta
122her hayvan
sopayla sürülür
otlağa
123köpekler tanımadıklarına havlarlar
124tezekten çok
cesetlere yaraşır
defedilmek
125
bir erkek
otuzunda
büyükbaba olabilir
126
en iyi bir on bin bana
127
kykeon bile ayrışır
karıştırılmazsa
128
en iyisi gizlemek deliliği
zordur ama gevşeyince
kadehlerden sonra
129
güvenilmezlik kaçar gözden
130
rastgele varsayma
büyük şeyler üstüne
131
karakter insanın kaderidir
132
kendimi aradım
133
öldüklerinde
ne bekledikleri
ne düşledikleri
şeyler bekler insanları
kaynak: http://www.latince.net/ -
tüm fragmentlerinin türkçelerine, hazirlamiş olduğum http://www.latince.net/herakleitos_fragmenta.html adresinden ulaşılabilen filozof. (sahtekar seni)
türkçeye tek çevirisi alova ya aittir. sevgi saygı kendisine..
corrigendum: cengiz çakmak hocam'ın çılgın atan çevirisi için:
http://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=129275
http://www.kabalciyayinevi.com/…tap.asp?kitapid=227 -
mezaryazıtı da yazmış kişi.
vii 465.
toprak yeni kazıldı ve gömüt taşının başında
yarı solmuş, yapraklardan çelenkler dalgalanıyor;
harfleri çözelim yolcu, görelim kimin tuzla buz olmuş
kemiklerini örtüyor bu gömüt.
"yabancı, ben artemiada. ülkem knidos.
ben euphronas'ın karısıydım;
ikizler getirdim dünyaya,
birini yaşlılığında kocam yürürken
ona kılavuzluk etsin diye bıraktım;
diğerini de bana onu anımsatsın diye yanımda götürdüm."
kaynak: http://www.gezzo.net/ -
nietzsche 'nin, ecce homo 'da şu şekilde bahsettiği adamdır:
"kendimi ilk tragik feylosof, yani kötümser feylosofun taban tabana karşıtı saymaya hakkım var.
dionysos olgusunun benden önce böyle feylosofca bir tutkuyla
duyulması görülmemiştir: tragik bilgelik eksiktir; bunun izlerini,
hem de sokrates'ten iki yüzyıl önceki o büyük yunan felsefesinden
bile boşuna aradım. bir tek herakleitos üzerinde kuşkum var; zaten
onun yakınında kendimi her yerden daha sıcak, daha rahat duymuşumdur
hep." -
varlığın ateşe tekrar döndüğünü söyleyen ilk ve tek filozof. [ateşten meydana geldiği ayrı..]
atlas dergisinden [ ekim 2003 (sayı:127)]
herakleitos / ephesos'un ateşi
nietzsche, "dünya her zaman hakikate mecbur olduğundan herakleitos'a
da mecburdur." diyordu. ephesos'lu filozofa göre her şey zıttıyla
birlikte vardı ve her şey değişiyordu, ayne nehre iki defa girmek
mümkün değildi. görünmeyeni gören, sorulmayanı soran biri olarak
aristoteles kadar goethe, hölderlin, schopenhauer ve hegel'i derinden
etkiledi. ephesos'un kırları hala onun şu sözünü fısıldar:
"bilgelik, doğaya uygun davranmaktır."
..
tüm ephesos'lular gibi herakleitos da artemis'e baktığında onun
zatında hem tanrı'yı hem de doğayı görüyordu. ama herakleitos'un
gözleri diğerlerinden daha keskin olduğu için onun sözleri de tüm
ötekilere göre daha derin ve engin idi. bir gün ona sordular; "doğada
hem birlik olduğunu söylüyorsun hem hareket. oysa bunlar birbirlerini
dışlarlar; birliğin olduğu yerde hareket olmaz, hareketin olduğu
yerde de birlik. yani bir olan harekete geçince birliğini yitirir;
hareket halinde olan ise ne orada, ne burada, ne şu, ne bu olduğundan
ona var denemez." sonrasında, herakleitos, bu soruna hiç kimsenin
beklemediği bir yanıt verir: "doğa kendini gizlemeyi sever. gizli
olanı kavramak içinse gözler ve kulaklar yetmez. bakın artemis'e,
hayatın ve ölümün tanrıçasına; bakın lir ve yay tanrısı apollon'a,
gerilimden meydana gelen ahenk tanrısına.. o hayatın diyalektiğidir;
o zıtların birliğidir ve o dünyanın gizidir. bunu kavramak için
insanın ruhunu eğitmesi koşuldur. ve eğer insan ruhunu eğitmemişse
gözler ve kulaklar o insan için kötü tanıklardır. hakikat düz bir
görme ve duymaya kendini açık etmez. bir kez görüp de o görülen şeyin
üzerine eğilip düşünülmedikçe, görünüşlerden hareketle gerçeğe doğru
yönelmek mümkün olmaz."
bu sözler karşısında onun ne demek istediğini anlamayanlar öylece
kalakalırlar; fakat anlamasalar da bu sözlerde büyülü bir şeyler
olduğunu sezerler. sözün; "logos" un ruhu tüm ephesos'u sarıp
sarmalar. herakleitos, yüzünü artemis tapınağı'na dönerek konuşmasını
sürdürür: "beklenilmeyeni beklemezsiniz onu bulamazsınız,
şaşırtıcıdır o ve onu bulması zordur." ephesoslular bu son ifade
karşısında bir kez daha donup kalırlar. "beklenilmeyeni beklemek ne
demek?" diye bakışırlar. "beklenilmeyen eğer beklenilseydi zaten ona -
beklenilmeyen- denmezdi." diyen gözlerle birbirlerine bakarlar.
arkasını döner ve bu boş gözlere herakleitos ve evine gidip
odasındaki mangalın başına geçer. bir yandan ateşi deşeler ve diğer
yandan sözcükler dökülür dudaklarından: "beklenilmeyen, hayatın ta
kendisidir. bu dünya, hiç kimsenin beklemediği bir şeydir.
beklenilmeyen şey mucizedir. ah evet, içerisinde bulunduğumuz bu
dünya ve bu hayat biz mucizedir. dünya bir mucizedir. ve insanın
trajedisi de budur; bu dünyayı anlamaya yazgılı olmak. bu dünyayı
anlamaya gayret etmek insanın kaderidir. gökkubeyi omuzlarında
taşımaya mahkum olan atlas gibi, insan da bu hayatı anlamaya
koyulmuştur. ama insanı yücelten de bu değil midir: sınırlı doğasını
aşmaya yönelmek. belki de sonunun hüsran olacağını önceden bile bile
bu yola düşmek."
thales "su" der bu yola düşer, anaksimenes "hava" der yola devam
eder. "bana gelince" der herakleitos, "evrenin kökeni, kaynağı için
ateş diyorum" sürdürür konuşmayı "karanlık" adam: "evrende değişim
içerisindeki farklı farklı şeylerin altında ateş vardır. artemis'in
tutuşturduğu ateş. evrendeki herşey ateşten gelir ve ateşe doğru
gider. dünyayı ne tanrılar ne de insanlar yapmıştır. dünya her zaman
için ateştir ve ateş olarak kalacaktır. ölçü ile yanan ve ölçü ile
sönen canlı bir ateş." bu sözler üzerine sorarlar ona: "evrenin ana
maddesi, tözü olmak bakımından ateşin sudan ve havadan ne farkı
vardır?" miletoslu ustalarından -thales, anaksimandros,
anaksimenes'ten ve su, belirsizlik, hava'dan- öğrendiklerine yeni bir
açılım katarak sürdürür bilgece konuşmasını herakleitos: "ateşte oluş
vardır; ateş bir harekettir; ateş her şeyin varlıktan yokluğa,
yokluktan varlığa geldiği bir süreçtir."
herakleitos, nietzsche'nin tabiriyle söylersek, içeriye alev saçan ve
dışarıya buz gibi olan bakışlarını taşıyan başını gururla kalabalığın
üstüne çevirir ve bir zaman sonra ephesosluların sürgüne yollayacağı
dostu hermodoros'u yanına çağırarak şöyle sürdürür
konuşmasını: "ephesoslular, aldanmayınız! beni değil, sözlerimi
dinleyiniz. homeros'un söylediklerine kanıp hayatın içerisindeki
gerilimi gidermeye çalışmayınız. çünkü iyi ile kötü arasındaki
çayışma hayatın kaynağıdır. işte doğru budur ve dolayısıyla doğa
budur. bilgelik ise bu doğayı teorik olarak kavramak değil, bu doğaya
uygun davranmaktır. çok şey bilmek aklı eğitmez, çok şey bildiğini
sandıklarınız, daha gece ile gündüzün bir olduğunu bile
anlayamamışlardır." ve sonra bir el işaretiyle bütün ephesosluları
peşine takıp kaystros nehri'nin kıyısına götürür. taşkın bir şekilde
akan nehri göstererek devam eder söz söylemeye: "panta rei, herşey
akıyor. aynı nehre iki defa inemezsiniz; çünkü nehre inenlerin
üzerine her zaman yeni sular gelir. dolayısıyla her şey her an
değişmektedir. biz, bir önceki biz değiliz."
ephesos'u sarsan bu sözlerin etkisi sınırlı kalmaz ve giderek
yayılır. i.ö. 500'ün ikinci yarısında persler, lydia'yı ve onun
başkenti sardes'i ele geçirip hazinesiyle ünlü lydia hükümdarı
kroisos'u yerinden ettikten sonra, yönlerini on iki irili ufaklı
ionia kentine çevirirler. pers hükümdarı kayros ölür, yerine meşhur
darius geçer. rivayete göre, darius bilgili ve bilimlerle ilgili
birisidir.çok geçmeden de ephesos'lu herakleitos'un sözlerinden
haberdar olur.
o sıralar ephesos'un kral/rahibi ölür ve yerine iki oğlundan
büyüğünün geçmesi beklenir. fakat beklenenin tersine büyük oğul
görevi kabul etmez. gerçi ephesoslular bu adamda öteden beri bir
gariplik ve olağanüstülük sezmiyor değildir. bütün zamanını dağlarda,
tepelerde gezinerek geçiren, uzun uzun seyirlere dalarak doğanın
gizlerini keşfetmeye yönelen bu adam herakleitos'tan başkası
değildir. bu olay ile birlikte darius'un herakleitos'a karşı duyduğu
merak ve ilgi daha da artar. bu durum darius'u, herakleitos'a bir
mektup yazmaya dek götürür.
darius, herakleitos'a gönderdiği mektupta, kendisinin doğa üzerine
yazdığı kitaptan haberdar olduğunu, hem söz konusu kitaptaki
düşünceleri açıklamalarıyla birlikte öğrenmek, hem de kendisinden
yunanca öğrenmek istediğini bildirir. darius, bunlara ek olarak, pers
yurdunda felsefeye çok önem verildiğini ve bu yüzden de filozofların
en itibarlı insanlardan olduklarını, kendisini sarayında ağırlamak
istediğini iletir: "siz benim yanımda ilk safta olacaksınız ve her
gün dakik bir dikkat, hassas bir sohbet ve özlü sözlerinize layık bir
yaşam bulacaksınız."
herakleitos, bu cazip çağrıyı geri çevirir. nietzsche'nin de dediği
gibi, "durmadan akıp giden ölümlünün şan ve şerefi onun nesine?"
darius'a, içerisinde yetiştiği ve kendisini biçimlendiren kültürüne
çok şey borçlu olduğu ephesos'u terk etmeyeceğini bildirir. o
ephesos'lu herakleitos'tur. ve filozof da olsa bir insanın kendi
topluluğundan uzak kalmasının varlığına karşı hayati bir tehdit
olduğunun farkındadır.
rivayet odur ki; darius, herakleitos'un bu yanıtını anlayışla kabule
der ve ona olan saygısını korur. bu yüzden "persler tüm batı
anadolu'yu yıkıp geçerlerken ephesos'a dokunmamışlardır." derler.
..
herakleitos, sadece kendi devrinde ve o devre yakın zamanlarda
yaşamış olanları, örneğin aristoteles'i etkilemekle kalmamış,
kendisinden yüzlerce yıl sonra gelenlere de rehberlik etmiş bir
filozoftur. goethe, hölderlin, schopenhauer, nietzsche ve hegel,
herakleitos'un felsefi hikayesinden çok şey öğrenip kendi eserlerini
kaleme almışlardır. örneğin hölderlin, hyperion'unda ondan
etkilenmiştir. nietzsche, "böyle dedi zerdüşt" ünü herakleitos'un
ağzından çıkan özlü sözlere göre biçimlendirmiş ve şöyle
demiş: "dünya her zaman hakikate mecbur olduğundan herakleitos'a da
mecburdur."
..
bir gün euripides, herakleitos'un bir yazısına bakması için
sokrates'e vermiş ve sonra "ne diyorsun?" diye sormuş. şöyle
yanıtlamış o da: "anladıklarım mükemmel şeyler; öyle sanıyorum ki
anlamadıklarım da mükemmeldir."
herakleitos, bugün biz modern insanlar için de büyük bir öğretmendir.
onun yaşamını bir çırpıda özetlediği "kendimi araştırdım." deyişi
bizim bugün yokluğuyla sarılıp kuşatıldığımız bir zaafımıza işaret
eder. modern insan hemen her şeyi araştırır da kendinin bilgisine
doğru bir adım atmaz. dolayısıyla her şeyleri bilen modern çağın
insanı kendinin bilgisinden yoksundur. uzayın ulaşılmaz
derinliklerine bakan insan dönüp kendisine bakmaz, bakamaz. bu da
ortaya şöyle bir sonuç çıkarır. leo strauss'un ifadesiyle: "modern
insan, önceki insandan daha iyi mi kötü mü olduğunu bilmediğimiz bir
devdir. modern insan kör bir devdir."
eğer herakleitos, bir yerlerden bize ve çağımıza bakabilseydi
olasılıkla içerisinde yaşadığımız çağ ve bizler için "mutsuz ve
çılgın" derdi. belki bugün her zaman olduğundan daha fazla mecburuz
kadim bilgilere. ve bu yazı biraz da bu durumun yönlendirmesiyle
yazılmıştır. böylece hafızamızın bahçesinde nicedir unuttuğumuz bir
biçimde dolaşılmıştır..
yazı: hasan demirbüker -
"bu kadar acele etme sakın,
ephesoslu herakleitos'un kitabını bitireceğim diye,
çıkacağın yol öyle dik ki,
kasvetli, zerre ışık yok!
ama bir eren kılavuz oldu mu sana,
aydınlanır bir anda,
güneş ışığı bile hiç kalır yanında!"
şiiriyle bezeli adam.
skythinos, (diogenes laertius, 9.16; anthologia palatina, 9. 540)
(bkz: fragmanlar/@jimi the kewl) -
-
nietzsche'nin, yanında daha rahat durduğu adam.
"bir tek herakleitos üzerinde kuşkum var; zaten onun yakınında kendimi her yerden daha sıcak, daha rahat duymuşumdur hep." (ecce homo) -
"herakleitos birisine aptal diyorsa, bu iyi birşeydir."
faruk akyol , kasım 2006 -
"herakleitos'un hayalgücü, sürekli hareket halindeki evreni, 'gerçekliği' mutlu bir gözlemcinin gözüyle ölçer. sert bir hakemin denetiminde neşeli yarış oyunlarında sayısız çiftlerin güreştiğini görürken içini daha yüce bir sezgi kaplar; güreşen çiftlerle hakemi artık birbirinden ayrı göremez, sanki hakemler de yarışıyor, yarışanlar hakemlik yapıyor gibidir- hatta, aslında yalnızca ebediyen egemen olan bir tek doğruluk algıladığından şöyle haykırma cesaretini bulur: çoğunun kavgası bizzat bir tek doğruluktur! ve zaten: bir, çok demektir. çünkü bütün o özellikler, nitelik bakımından nedir? onlar ölümsüz tanrılar mı? onlar, birbirinden ayrı, başından beri ve sonsuz kendileri için çalışan varlıklar mı?"
nietzsche, philosophie im tragischen zeitalter der griechen
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap