35 entry daha
  • 52. ve 53. fragmentlerinin altın değerinde olduğunu kavrayabildiğimiz pek zeki adam. ve tabi ki;
    ._ _.
    |_|_|
    |_|_|

    bir çocuğun üç taş oynadığını düşünün; taşları kafasına göre yerleştirir, çünkü bilinç ve suçtan muaftır kendisi. hayat da, o çocuğun taşlarla oynamasıdır. işte tanrı baba da, zıtlıklar üzerine mevzuyu şu dalda birleştirmiş -en azından yaygın olan kanaat hesabı-;

    1

    herakleitos denilen beyefendinin; evrenin özü diye sunduğu ateş, 2 şeyi kafamıza kazır;
    a)maddeyi yutması b) maddeyi yaratması, peki bu ikisi hangi dalda birleşir?

    1

    ayrıca, sadece uyanıkken yaptığımız gözlemle mutlak bilgiye ulaşamayız. şu armoni gerekli bir kere:

    1

    (şimdi terbiyesizlik yapmayalım; bu örnekler hocamıza * aittir.)

    hesiodos 'a geçirirken;

    "..çoğunun öğretmeni hesiodos
    her şeyi bildiğini sanır herkes
    günü geceyi bilmeyen biri
    oysa birdir ikisi."

    homeros 'a geçirirken;

    "..yanılıyordu homeros derken;
    şu çekişme ortadan kalksa
    tanrılar, insanlar arasında
    uyum olmazdı müzikte
    yüksek ile alçak olmasa
    canlılar olmazdı
    dişiyle erkek olmasa"

    tüm fragmentleri:

    1her zaman var olsa da logos
    insanlar kavrayamıyorlar onu
    duymadan önce de
    bir kez duyduktan sonra da

    her şey bu logos'a göre
    olup bitse de
    insanlar
    hiçbir şey yaşamamış gibiler

    benim
    her şeyi
    doğasına göre ayırarak
    ve nasıl olduğunu göstererek
    açıkladığım
    sözler
    işlerde bile

    ötekilerse
    bilmiyorlar yaptıklarını uyanıkken
    uykudayken yaptıklarını
    unuttukları gibi

    2demek
    izlemeli
    ortak olanı

    ortak olsa da logos
    çoğunluk yaşar
    kendine özgü
    düşüncesi varmış gibi

    3beni değil
    logos'u dinlemek bilgelik

    uyuşmak
    her şeyin
    bir olduğunda

    4bu dünya düzeni ki
    rastgele süprüntülerden bir yığın

    5belirli bir düzen
    belli bir zaman var
    değişmesi için dünya düzeninin
    uyarak
    yazgılı-zorun'a.

    6dama oynayan
    bir çocuktur zaman

    krallık çocukta!

    7karşıtımız iyi bize

    8bilmezler ki
    nasıl uyuşur karşıtlar

    uyumu
    karşıt
    gerilimlerin

    yay ile lir gibi

    9bütündür karşıtlar
    bütün değil

    birbirlerini
    çekip
    iterek

    uyumludur
    uyumsuz

    bir her şeyden
    doğar

    her şeyi
    bir'den

    10çırpıcı tarağında
    düz yol
    kırık yol
    bir
    aynı

    11yukarı
    aşağı
    yol
    bir
    aynı

    12çemberde
    baş
    son
    bir

    13deniz
    en arı
    en katışık su

    balıklar içebilir
    iyi onlara

    insanlar içemez ölümcül

    14aynı şey içimizde
    diriyle ölü
    uyanıkla uyur
    gençle yaşlı

    biri olur öbürü
    öbürü biri

    15ölümlüler ölümsüz
    ölümsüzler ölümlü

    biri öbürünün
    ölümünü yaşar
    yaşamını ölür

    16soğuk ısınır
    sıcak soğur

    ıslak kurur
    kuru ıslanır

    17iyi
    kötü
    bir
    aynı

    kesip
    biçen
    dağlayan
    acı veren
    hekimler

    bir de ücret isterler
    bunun için

    18iyi değil
    insanın
    her istediğini
    elde etmesi

    sayrılık sağlığı hoş kılan

    iyiliği
    kötülük

    bolluğu
    açlık

    dinlenmeyi
    yorgunluk

    19yay'ın ismi: yaşam
    işi: ölüm

    not:
    (ßios) : yay
    (ßios) : yaşam

    20savaştır
    her şeyin babası
    kralı

    kimini tanrı kıldı
    kimini insan

    kimini köle
    kimini özgür

    21bilin ki
    her şeyde ortak
    savaş

    çekişmedir adalet

    çekişerek
    var olup
    yok olur
    her şey

    22bütün bunlar olmasaydı
    kimse bilmeyecekti
    adalet sözünü

    23yasa:
    boyun eğmek
    bir'in
    sözüne

    24gizli uyum
    güçlü
    açıktan

    25doğa gizlenmeyi sever

    26beklenmeyi
    beklemezsen
    bulamazsın

    öylesine bulunmaz

    27yeni
    yepyeni
    sular akar

    aynı ırmağa
    girenlerin üstünden

    (o ırmak ki)
    dağıtır
    toplar
    birikir
    akar
    yaklaşır
    uzaklaşır

    28aynı ırmağa
    girdiğimizde
    girmeyiz.

    biziz
    değiliz.

    29iki kez
    giremezsin
    aynı ırmağa

    30her şey
    ateşle değişilir

    ateş her şeyle

    altın malla
    mal altınla
    nasıl değişilirse

    31ateş:
    gereksinim:
    doyum

    32ateş havanın
    ölümünü yaşar
    hava ateşin
    su toprağın
    toprak suyun

    33ateş gelecek
    her şeyi yargılayıp
    ele geçirecek

    34yıldırımdır
    her şeyi
    yöneten

    35bu dünya ki
    her şey için aynı

    ne tanrı yapısı
    ne kul

    hep var idi
    var
    var olacak:

    bir ölümsüz ateş ki
    ölçüyle alevlenip
    ölçüyle sönen

    36söndürmeli ölçüsüzlüğü
    büyük yangınlardan çok

    37ateş dönüşümleri:

    ilkin deniz

    deniz ki
    yarısı toprak
    yarısı "yakıcı"

    toprak ki
    dağılır
    deniz olur

    ölçülür
    toprak olmadan
    önceki oranla

    38büyük yıl:

    kışı dev tufan
    yazı dünya yangını

    bir, alevler kaplar dünyayı
    bir, sular basar

    10.800 yıldır bu süre

    39nasıl saklansın insan
    hiç batmayandan?

    40güneş söner yaşlanınca
    ama yeniden tutuşur

    41güneş
    insan ayağı
    kadar

    42her şeyi doğuran mevsimleri
    değişimleri belirleyen güneş:

    dentçisi
    bekçisi
    dönemlerin

    43ölçülerini aşamaz güneş

    yoksa erinyler
    dike'nin yardımcıları
    bulup çıkarırlar onu

    44ayı:
    doğu'yla batı'nın sınırı

    karşısında ayı'nın
    parlak zeus'un sınırı

    45güneş olmasaydı
    bir yıldız gecesi olurdu

    46güneş her gün yeni

    47öteki günler gibidir
    bir gün

    48bütün insanlara özgüdür
    kendini bilmek
    doğru düşünmek

    49en büyük üstünlük
    bilgeliktir
    doğru düşünmek

    doğru eyleyip
    doğru söylemek
    doğasına göre kavrayıp her şeyi

    50dinlediklerimden
    biri yok ki
    anlamış olsun:

    bilgelik
    ayrı düşmektir
    her şeyden

    51bilgelik bir

    bilmek
    her şeyin
    her şeyle
    yönetildiği
    düşünceyi

    52.. (bilgi kişi) tanınmaz
    inanca açlığından insanların

    53aptal her sözde telaşlanır

    54bilgeliği seven
    çok şey bilmeli gerçekte

    55bir'dir bilge

    istemez
    zeus denmesini kendine

    ister

    56bilgelik
    insana değil
    tanrı'ya özgü

    57düşünce herkeste ortak

    58ruhlar koklar hades'te

    59bir logos var ruhta
    kendini çoğaltan

    60ruh ki
    bir soluk veriştir
    kavrayan

    gövdeden ayrı
    sürekli akan

    61su olmak
    ruha ölüm

    suya toprak

    oysa
    topraktan
    gelir su

    ruh sudan

    62orada
    burada
    yortarak
    bulamazsın
    ruhun sınırlarını
    öylesine derinde

    63zevk verir
    ruhlara nemlenmek

    64gösterir yolu
    tüyü bitmemiş çocuk
    sürçek sarhoşa
    bastığı yeri bilmeyen
    nemli ruhuyla

    65kuru ruh
    en bilge
    en iyi

    66savaşta ölen ruhlar
    çok daha temizdir
    salgında ölenlerden

    67ağının ortasında oturan örümcek
    sineğin takıldığını görür görmez
    nasıl ona doğru koşarsa
    ipliğin kopmasından acı duyarcasına

    insan ruhu da
    gövdesinin bir yanı yaralanınca
    hızla gider oraya
    sımsıkı
    ölçüyle
    bağlandığı
    gövdenin
    yaralanmasına dayanamazcasına

    68çetindir
    yüreğin arzusuyla
    savaşmak

    istediğini
    ruhun pahasına
    satın alır

    69uyanıkken gördüğümüz her şey: ölüm
    uyurken gördüğümüz: uyku

    70uyuyanlar da çalışır
    dünya işinde

    71insan
    bir ışık
    yakar kendine
    geceleyin

    gözünün feri gidince

    yaşarken
    ölüye dokunur uykuda

    uyanıkken uyuyana

    72uyanıkların
    bir tek
    ortak dünyası var

    uyuduğunda
    herkes
    kendi dünyasına döner

    73... uyanırlar
    ve uyanık bekçileri olurlar
    dirilerle ölülerin

    74boşuna arıtıyorlar üstlerindeki kanı
    yıkanarak kanda

    çamura batmışın
    yıkanması gibi çamurda

    gören
    deli der böylesine

    bir de
    yakarıyorlar şu yontulara
    konuşuyormuş gibi evlerle

    bilmeden tanrı nedir
    kahraman nedir

    75dionisos için
    geçmeseydi bu alay
    söylenmeseydi
    ut yerleri için
    bu ilahiler
    yaptıkları
    utanç verici olurdu

    uğruna çılgına döndükleri
    bağbozumu şenliklerinde
    dionisos'la birdir oysa hades

    76gece gezginleri
    büyücüler
    bakkhos rahipleri

    şarap-fıçısı rahibeleri
    gizli ayin tacirleri

    77sevinçsiz, süssüz, kokusuz
    şeyler söylüyor
    kudurmuş ağzıyla sibylla

    bin yıl öteden geliyor
    tanrı'nın konuştuğu sesi

    78kutsal değil
    insanlar arasında yapılan
    gizem törenleri

    79bilicisi delphoi'deki tanrı
    ne söyler
    ne gizler meramını

    gösterir

    80adam
    çocuktur
    tanrı'nın gözüne

    çocuk nasılsa
    adamın

    81tanrılar
    insanlar
    baş üstünde tutarlar
    kılıçtan geçenleri

    82tanrı:
    gün gece
    savaş barış
    tokluk açlık

    girer türlü biçime

    nasıl anılırsa ateş
    tütsülük baharların korkusuyla

    83tanrıya
    her şey
    güzel
    iyi
    haklı

    insana
    kimi haklı
    kimi haksız

    84bilgelerin bilgesi
    maymundur
    tanrı'nın yanında

    en güzel maymun
    nasıl çirkinse
    insanın

    85bundan böyle uymaz
    şairlerle öykücüleri
    meçhul konularda
    tanıklığa çağırmak

    çoğu kez
    yaptığı gibi atalarımızın
    güvenilmez yetkilileri
    mahkemeye getirmek

    86insanlar unutuyorlar
    yolun götürdüğü yeri

    ve yabancılar
    en sürekli ilişkilerine

    ve garip geliyor onlara
    her gün karşılaştıkları şeyler

    eyleyip söylememeli
    uyuyanlar gibi

    87çocuk oyunudur insanların görüşleri

    88yakasına yapışacak adalet
    yalan düzenlerin
    yalancı tanıkların

    89dinlememeli

    çocukların
    ana babayı
    dinlediği gibi

    90hangi düşünceleri
    hangi bilgelikleri?
    peşine düşüp şairlerin
    çoğunluğu öğretmen belliyorlar
    bilmeden
    kötünün çok
    iyinin az olduğunu

    en iyisi her şeye yeğ tutuyor
    bir şeyi:

    ölümsüz ün
    ölümlüler arasında

    çoğunluksa
    sürü gibi besleniyor
    tıka basa

    91çoğunluk
    kavramaz
    karşılaştığı şeyleri

    ne de anlar
    öğretildiği zaman

    ama öyle görünür

    92ne dinlemeyi
    bilirler
    ne konuşmayı

    93aptallar
    sağır gibidir
    dinlerken

    varlığıyla
    yokluğu bir
    dedikleri

    94yaşamak isterler doğduklarında
    yazgılarıyla karşılaşmak
    (ya da. daha çok, huzura kavuşmak ölümde)
    ve çocuklar bırakırlar arkalarında
    yazgılarıyla karşılaşacak

    95en saygınlarının
    bilip
    savunduğu
    hayaller yalnızca

    96hep zengin kalasınız
    en ephesoslular
    belli olsun diye kötülüğünüz

    97ephesoslular
    iyi ederler
    kendilerini assalar
    bırakıp kenti yeniyetmelere
    o koskoca adamlar

    attılar çünkü hermodoros'u
    en iyi insanı aralarından
    dediler:
    en iyiyi istemiyoruz aramızda
    varsa böyle biri
    gitsin başka yere
    başkalarının yanına

    98akılla konuşanlar
    güvenmeli
    her şeyde ortak olana
    bir kent
    nasıl güvenirse
    yasalarına
    daha da büyük
    bir güvençle
    tüm yasaları
    çünkü insanoğlunun
    beslenir
    bir tek
    tanrısal yasayla
    istediğince güçlüdür çünkü o
    her şeye yetip artar

    99gökbilimle uğraştı thales

    100kimi günleri iyi
    kimi günleri kötü
    sayıyordu
    hesiodos

    bilmiyordu çünkü
    her gün
    bir
    aynı

    101mnesarkhos oğlu pythagoras
    herkesten çok sorgulayıp durdu
    ve bu yazıları seçip ayırdı

    ona göre
    kendi bilgeliği
    çok şey bilen
    bir muzırın sanatıydı

    102düzenbazların şahıydı pythagoras

    103çok bilmek
    öğretmez akıllı olmayı

    öğretse
    hesiodos'la pythagoras'a öğretirdi
    bir de ksenophanes'le hekaitos'a

    104çoğunun öğretmeni hesiodos
    herşeyi bildiğini sanır herkes
    günü geceyi bilmeyen biri
    oysa birdir ikisi

    105priene'de yaşadı
    teutamas oğlu bias
    o ki herkesten akıllıydı

    106bilgeler bilgesi homeros gibi
    yunanlılar arasında

    yanıldı insanlar
    görünür nesneleri tanıamda

    yanıltmıştı çünkü onu
    bitlerini kıran çocuklar:

    görüp tuttuğumuzu bırakırız
    göremeyip tutamadığımızı götürürüz derken

    107yanılıyordu homeros derken:

    şu çekişme ortadan kalksa
    tanrılar, insanlar arasında

    uyum olmazdı müzikte
    yüksek ile alçak olmasa

    canlılar olmazdı
    dişiyle erkek olmasa

    108yarışmalardan çıkarıp
    kırbaçlamalı homeros'u
    arkhilokhos'u da öyle

    109gökbilimciydi homeros

    110yeğdir bana görülen
    işitilen
    algılanan

    111gözler
    kulaklar
    kötü tanıktır insanlara

    ruhları anlamasa dillerinden

    112gözler daha şaşmaz tanıklardır
    kulaklardan

    113her şey dumana dönüşseydi

    burun delikleri
    ayırırdı onları

    114ışık gibi
    yanıp söner
    insan geceleyin

    115bezginlik verir
    aynı efendilere çalışmak
    onlarca yönetilmek

    116değişerek dinlenir

    117altın arayanlar çok kazıp
    az bulurlar

    118eşek samanı altına yeğler

    119mutlu olur
    yemek için
    acı burçak
    bulan öküzler

    120domuz çamurla yıkanır
    kümes hayvanı toz toprakla

    121... haz duymak batakta

    122her hayvan
    sopayla sürülür
    otlağa

    123köpekler tanımadıklarına havlarlar

    124tezekten çok
    cesetlere yaraşır
    defedilmek

    125
    bir erkek
    otuzunda
    büyükbaba olabilir

    126
    en iyi bir on bin bana

    127
    kykeon bile ayrışır
    karıştırılmazsa

    128
    en iyisi gizlemek deliliği

    zordur ama gevşeyince
    kadehlerden sonra

    129
    güvenilmezlik kaçar gözden

    130
    rastgele varsayma
    büyük şeyler üstüne

    131
    karakter insanın kaderidir

    132
    kendimi aradım

    133
    öldüklerinde
    ne bekledikleri
    ne düşledikleri
    şeyler bekler insanları

    kaynak: http://www.latince.net/
  • tüm fragmentlerinin türkçelerine, hazirlamiş olduğum http://www.latince.net/herakleitos_fragmenta.html adresinden ulaşılabilen filozof. (sahtekar seni)

    türkçeye tek çevirisi alova ya aittir. sevgi saygı kendisine..

    corrigendum: cengiz çakmak hocam'ın çılgın atan çevirisi için:
    http://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=129275
    http://www.kabalciyayinevi.com/…tap.asp?kitapid=227
  • mezaryazıtı da yazmış kişi.

    vii 465.
    toprak yeni kazıldı ve gömüt taşının başında
    yarı solmuş, yapraklardan çelenkler dalgalanıyor;
    harfleri çözelim yolcu, görelim kimin tuzla buz olmuş
    kemiklerini örtüyor bu gömüt.
    "yabancı, ben artemiada. ülkem knidos.
    ben euphronas'ın karısıydım;
    ikizler getirdim dünyaya,
    birini yaşlılığında kocam yürürken
    ona kılavuzluk etsin diye bıraktım;
    diğerini de bana onu anımsatsın diye yanımda götürdüm."

    kaynak: http://www.gezzo.net/
  • nietzsche 'nin, ecce homo 'da şu şekilde bahsettiği adamdır:

    "kendimi ilk tragik feylosof, yani kötümser feylosofun taban tabana karşıtı saymaya hakkım var.
    dionysos olgusunun benden önce böyle feylosofca bir tutkuyla
    duyulması görülmemiştir: tragik bilgelik eksiktir; bunun izlerini,
    hem de sokrates'ten iki yüzyıl önceki o büyük yunan felsefesinden
    bile boşuna aradım. bir tek herakleitos üzerinde kuşkum var; zaten
    onun yakınında kendimi her yerden daha sıcak, daha rahat duymuşumdur
    hep."
  • varlığın ateşe tekrar döndüğünü söyleyen ilk ve tek filozof. [ateşten meydana geldiği ayrı..]

    atlas dergisinden [ ekim 2003 (sayı:127)]

    herakleitos / ephesos'un ateşi

    nietzsche, "dünya her zaman hakikate mecbur olduğundan herakleitos'a
    da mecburdur." diyordu. ephesos'lu filozofa göre her şey zıttıyla
    birlikte vardı ve her şey değişiyordu, ayne nehre iki defa girmek
    mümkün değildi. görünmeyeni gören, sorulmayanı soran biri olarak
    aristoteles kadar goethe, hölderlin, schopenhauer ve hegel'i derinden
    etkiledi. ephesos'un kırları hala onun şu sözünü fısıldar:
    "bilgelik, doğaya uygun davranmaktır."

    ..

    tüm ephesos'lular gibi herakleitos da artemis'e baktığında onun
    zatında hem tanrı'yı hem de doğayı görüyordu. ama herakleitos'un
    gözleri diğerlerinden daha keskin olduğu için onun sözleri de tüm
    ötekilere göre daha derin ve engin idi. bir gün ona sordular; "doğada
    hem birlik olduğunu söylüyorsun hem hareket. oysa bunlar birbirlerini
    dışlarlar; birliğin olduğu yerde hareket olmaz, hareketin olduğu
    yerde de birlik. yani bir olan harekete geçince birliğini yitirir;
    hareket halinde olan ise ne orada, ne burada, ne şu, ne bu olduğundan
    ona var denemez." sonrasında, herakleitos, bu soruna hiç kimsenin
    beklemediği bir yanıt verir: "doğa kendini gizlemeyi sever. gizli
    olanı kavramak içinse gözler ve kulaklar yetmez. bakın artemis'e,
    hayatın ve ölümün tanrıçasına; bakın lir ve yay tanrısı apollon'a,
    gerilimden meydana gelen ahenk tanrısına.. o hayatın diyalektiğidir;
    o zıtların birliğidir ve o dünyanın gizidir. bunu kavramak için
    insanın ruhunu eğitmesi koşuldur. ve eğer insan ruhunu eğitmemişse
    gözler ve kulaklar o insan için kötü tanıklardır. hakikat düz bir
    görme ve duymaya kendini açık etmez. bir kez görüp de o görülen şeyin
    üzerine eğilip düşünülmedikçe, görünüşlerden hareketle gerçeğe doğru
    yönelmek mümkün olmaz."

    bu sözler karşısında onun ne demek istediğini anlamayanlar öylece
    kalakalırlar; fakat anlamasalar da bu sözlerde büyülü bir şeyler
    olduğunu sezerler. sözün; "logos" un ruhu tüm ephesos'u sarıp
    sarmalar. herakleitos, yüzünü artemis tapınağı'na dönerek konuşmasını
    sürdürür: "beklenilmeyeni beklemezsiniz onu bulamazsınız,
    şaşırtıcıdır o ve onu bulması zordur." ephesoslular bu son ifade
    karşısında bir kez daha donup kalırlar. "beklenilmeyeni beklemek ne
    demek?" diye bakışırlar. "beklenilmeyen eğer beklenilseydi zaten ona -
    beklenilmeyen- denmezdi." diyen gözlerle birbirlerine bakarlar.
    arkasını döner ve bu boş gözlere herakleitos ve evine gidip
    odasındaki mangalın başına geçer. bir yandan ateşi deşeler ve diğer
    yandan sözcükler dökülür dudaklarından: "beklenilmeyen, hayatın ta
    kendisidir. bu dünya, hiç kimsenin beklemediği bir şeydir.
    beklenilmeyen şey mucizedir. ah evet, içerisinde bulunduğumuz bu
    dünya ve bu hayat biz mucizedir. dünya bir mucizedir. ve insanın
    trajedisi de budur; bu dünyayı anlamaya yazgılı olmak. bu dünyayı
    anlamaya gayret etmek insanın kaderidir. gökkubeyi omuzlarında
    taşımaya mahkum olan atlas gibi, insan da bu hayatı anlamaya
    koyulmuştur. ama insanı yücelten de bu değil midir: sınırlı doğasını
    aşmaya yönelmek. belki de sonunun hüsran olacağını önceden bile bile
    bu yola düşmek."

    thales "su" der bu yola düşer, anaksimenes "hava" der yola devam
    eder. "bana gelince" der herakleitos, "evrenin kökeni, kaynağı için
    ateş diyorum" sürdürür konuşmayı "karanlık" adam: "evrende değişim
    içerisindeki farklı farklı şeylerin altında ateş vardır. artemis'in
    tutuşturduğu ateş. evrendeki herşey ateşten gelir ve ateşe doğru
    gider. dünyayı ne tanrılar ne de insanlar yapmıştır. dünya her zaman
    için ateştir ve ateş olarak kalacaktır. ölçü ile yanan ve ölçü ile
    sönen canlı bir ateş." bu sözler üzerine sorarlar ona: "evrenin ana
    maddesi, tözü olmak bakımından ateşin sudan ve havadan ne farkı
    vardır?" miletoslu ustalarından -thales, anaksimandros,
    anaksimenes'ten ve su, belirsizlik, hava'dan- öğrendiklerine yeni bir
    açılım katarak sürdürür bilgece konuşmasını herakleitos: "ateşte oluş
    vardır; ateş bir harekettir; ateş her şeyin varlıktan yokluğa,
    yokluktan varlığa geldiği bir süreçtir."

    herakleitos, nietzsche'nin tabiriyle söylersek, içeriye alev saçan ve
    dışarıya buz gibi olan bakışlarını taşıyan başını gururla kalabalığın
    üstüne çevirir ve bir zaman sonra ephesosluların sürgüne yollayacağı
    dostu hermodoros'u yanına çağırarak şöyle sürdürür
    konuşmasını: "ephesoslular, aldanmayınız! beni değil, sözlerimi
    dinleyiniz. homeros'un söylediklerine kanıp hayatın içerisindeki
    gerilimi gidermeye çalışmayınız. çünkü iyi ile kötü arasındaki
    çayışma hayatın kaynağıdır. işte doğru budur ve dolayısıyla doğa
    budur. bilgelik ise bu doğayı teorik olarak kavramak değil, bu doğaya
    uygun davranmaktır. çok şey bilmek aklı eğitmez, çok şey bildiğini
    sandıklarınız, daha gece ile gündüzün bir olduğunu bile
    anlayamamışlardır." ve sonra bir el işaretiyle bütün ephesosluları
    peşine takıp kaystros nehri'nin kıyısına götürür. taşkın bir şekilde
    akan nehri göstererek devam eder söz söylemeye: "panta rei, herşey
    akıyor. aynı nehre iki defa inemezsiniz; çünkü nehre inenlerin
    üzerine her zaman yeni sular gelir. dolayısıyla her şey her an
    değişmektedir. biz, bir önceki biz değiliz."

    ephesos'u sarsan bu sözlerin etkisi sınırlı kalmaz ve giderek
    yayılır. i.ö. 500'ün ikinci yarısında persler, lydia'yı ve onun
    başkenti sardes'i ele geçirip hazinesiyle ünlü lydia hükümdarı
    kroisos'u yerinden ettikten sonra, yönlerini on iki irili ufaklı
    ionia kentine çevirirler. pers hükümdarı kayros ölür, yerine meşhur
    darius geçer. rivayete göre, darius bilgili ve bilimlerle ilgili
    birisidir.çok geçmeden de ephesos'lu herakleitos'un sözlerinden
    haberdar olur.

    o sıralar ephesos'un kral/rahibi ölür ve yerine iki oğlundan
    büyüğünün geçmesi beklenir. fakat beklenenin tersine büyük oğul
    görevi kabul etmez. gerçi ephesoslular bu adamda öteden beri bir
    gariplik ve olağanüstülük sezmiyor değildir. bütün zamanını dağlarda,
    tepelerde gezinerek geçiren, uzun uzun seyirlere dalarak doğanın
    gizlerini keşfetmeye yönelen bu adam herakleitos'tan başkası
    değildir. bu olay ile birlikte darius'un herakleitos'a karşı duyduğu
    merak ve ilgi daha da artar. bu durum darius'u, herakleitos'a bir
    mektup yazmaya dek götürür.

    darius, herakleitos'a gönderdiği mektupta, kendisinin doğa üzerine
    yazdığı kitaptan haberdar olduğunu, hem söz konusu kitaptaki
    düşünceleri açıklamalarıyla birlikte öğrenmek, hem de kendisinden
    yunanca öğrenmek istediğini bildirir. darius, bunlara ek olarak, pers
    yurdunda felsefeye çok önem verildiğini ve bu yüzden de filozofların
    en itibarlı insanlardan olduklarını, kendisini sarayında ağırlamak
    istediğini iletir: "siz benim yanımda ilk safta olacaksınız ve her
    gün dakik bir dikkat, hassas bir sohbet ve özlü sözlerinize layık bir
    yaşam bulacaksınız."

    herakleitos, bu cazip çağrıyı geri çevirir. nietzsche'nin de dediği
    gibi, "durmadan akıp giden ölümlünün şan ve şerefi onun nesine?"
    darius'a, içerisinde yetiştiği ve kendisini biçimlendiren kültürüne
    çok şey borçlu olduğu ephesos'u terk etmeyeceğini bildirir. o
    ephesos'lu herakleitos'tur. ve filozof da olsa bir insanın kendi
    topluluğundan uzak kalmasının varlığına karşı hayati bir tehdit
    olduğunun farkındadır.

    rivayet odur ki; darius, herakleitos'un bu yanıtını anlayışla kabule
    der ve ona olan saygısını korur. bu yüzden "persler tüm batı
    anadolu'yu yıkıp geçerlerken ephesos'a dokunmamışlardır." derler.

    ..

    herakleitos, sadece kendi devrinde ve o devre yakın zamanlarda
    yaşamış olanları, örneğin aristoteles'i etkilemekle kalmamış,
    kendisinden yüzlerce yıl sonra gelenlere de rehberlik etmiş bir
    filozoftur. goethe, hölderlin, schopenhauer, nietzsche ve hegel,
    herakleitos'un felsefi hikayesinden çok şey öğrenip kendi eserlerini
    kaleme almışlardır. örneğin hölderlin, hyperion'unda ondan
    etkilenmiştir. nietzsche, "böyle dedi zerdüşt" ünü herakleitos'un
    ağzından çıkan özlü sözlere göre biçimlendirmiş ve şöyle
    demiş: "dünya her zaman hakikate mecbur olduğundan herakleitos'a da
    mecburdur."

    ..

    bir gün euripides, herakleitos'un bir yazısına bakması için
    sokrates'e vermiş ve sonra "ne diyorsun?" diye sormuş. şöyle
    yanıtlamış o da: "anladıklarım mükemmel şeyler; öyle sanıyorum ki
    anlamadıklarım da mükemmeldir."

    herakleitos, bugün biz modern insanlar için de büyük bir öğretmendir.
    onun yaşamını bir çırpıda özetlediği "kendimi araştırdım." deyişi
    bizim bugün yokluğuyla sarılıp kuşatıldığımız bir zaafımıza işaret
    eder. modern insan hemen her şeyi araştırır da kendinin bilgisine
    doğru bir adım atmaz. dolayısıyla her şeyleri bilen modern çağın
    insanı kendinin bilgisinden yoksundur. uzayın ulaşılmaz
    derinliklerine bakan insan dönüp kendisine bakmaz, bakamaz. bu da
    ortaya şöyle bir sonuç çıkarır. leo strauss'un ifadesiyle: "modern
    insan, önceki insandan daha iyi mi kötü mü olduğunu bilmediğimiz bir
    devdir. modern insan kör bir devdir."

    eğer herakleitos, bir yerlerden bize ve çağımıza bakabilseydi
    olasılıkla içerisinde yaşadığımız çağ ve bizler için "mutsuz ve
    çılgın" derdi. belki bugün her zaman olduğundan daha fazla mecburuz
    kadim bilgilere. ve bu yazı biraz da bu durumun yönlendirmesiyle
    yazılmıştır. böylece hafızamızın bahçesinde nicedir unuttuğumuz bir
    biçimde dolaşılmıştır..

    yazı: hasan demirbüker
  • "bu kadar acele etme sakın,
    ephesoslu herakleitos'un kitabını bitireceğim diye,
    çıkacağın yol öyle dik ki,
    kasvetli, zerre ışık yok!
    ama bir eren kılavuz oldu mu sana,
    aydınlanır bir anda,
    güneş ışığı bile hiç kalır yanında!"

    şiiriyle bezeli adam.

    skythinos, (diogenes laertius, 9.16; anthologia palatina, 9. 540)

    (bkz: fragmanlar/@jimi the kewl)
  • nietzsche'nin, yanında daha rahat durduğu adam.
    "bir tek herakleitos üzerinde kuşkum var; zaten onun yakınında kendimi her yerden daha sıcak, daha rahat duymuşumdur hep." (ecce homo)
  • "herakleitos birisine aptal diyorsa, bu iyi birşeydir."
    faruk akyol , kasım 2006
  • "herakleitos'un hayalgücü, sürekli hareket halindeki evreni, 'gerçekliği' mutlu bir gözlemcinin gözüyle ölçer. sert bir hakemin denetiminde neşeli yarış oyunlarında sayısız çiftlerin güreştiğini görürken içini daha yüce bir sezgi kaplar; güreşen çiftlerle hakemi artık birbirinden ayrı göremez, sanki hakemler de yarışıyor, yarışanlar hakemlik yapıyor gibidir- hatta, aslında yalnızca ebediyen egemen olan bir tek doğruluk algıladığından şöyle haykırma cesaretini bulur: çoğunun kavgası bizzat bir tek doğruluktur! ve zaten: bir, çok demektir. çünkü bütün o özellikler, nitelik bakımından nedir? onlar ölümsüz tanrılar mı? onlar, birbirinden ayrı, başından beri ve sonsuz kendileri için çalışan varlıklar mı?"
    nietzsche, philosophie im tragischen zeitalter der griechen
202 entry daha
hesabın var mı? giriş yap