*

  • saplama tekniklerinin bir vaz geçilmezi;
    ipek mendil ile baldır kaşırken çıkan ses;
    bir gaste okuma efekti;
    bir ses, bir nefes.
  • patlamis misirlarin karton kutu degil de naylon poset icinde satildigi zamanlarda sinemaya gitmeyi kabus haline getiren ses. bir salon dolusu insan, ellerini torbalara attiginda selale sesine benzeyen feci bir gurultu cikardi. daha beter bir sinema tecrubesi icin (bkz: the abyss/26)
  • gazete veya kitap okurken sayfaları hışırdar. sürtünmeyle karışık bir hışırtıdır.
    sakallı biri yüzünü kaşıdığında hırt hırt eder. o da bir çeşit hışırtıdır.
    yeni kot pantalon giydiğinizde, evde yürürken çıkardığı hışırtı sinir bozucudur. dışarı çıktığınızda, sokağın sesi onu bastırır.
    naylon torbaların hışırtısı kaba sabadır. kuru gürültü yaratır. eskiden kullanılan kesekağıdının hışırdaması daha kalın bir sestir ama rahatsız etmez.
    kolunuzu falan kaşıdığınızda, derinin kuru olup olmamasına bağlı olarak, farklı hışırtılar çıkar. genelde fısıltı gibi bir sestir.
    bir de gocuk hışırdaması vardır. astronot gibi karlı sokaklarda gezerken, kollar sürtündükçe hışırdar da hışırdar. işte onu sokağın sesi bile bastıramaz.
    açık pencerenin tülünün havalanıp inerken çıkardığı hışırtı usul usuldur. huzur verir.
    ya da, gece el ayak çekildiğinde her yer sessizken, sigaranızdan her nefes çekişinizde çıkan hışırtı derin bir sestir. durup dururken gizem adamı havasına bürünürsünüz.
    telefonda konuşurken duyduğunuz hışırtı ise, telefon kablolarından birinin ezilmiş olmasından kaynaklanıyor olabilir.
  • (bkz: hişt hişt)
  • "her gölge gölgeden öte bir şey, bir pusu olup çıkıyor, her hışırtıdan işkilleniyordum. sanki bir takım görünmez şeyler beni seyrediyordu." h. g. wells - the island of dr. moreau

    "ayna'nın* bazı sahnelerinde besteci artemyev'le* birlikte elektronik müzik kullandık. (bence elektronik müziğin sinemada çok geniş bir uygulama alanı vardır.) elektronik müziğin bu filmde uzak bir yankı, dünyevi olmayan bir hışırtı ve bir inleme etkisi yaratmasını istemiştik. bununla hem yedek bir gerçeklik dile getirilmiş hem de somut ruh halinin, iç dünyanın sesleri yeniden üretilmiş olacaktı. artemyev'in tınılarını çok karmaşık yoldan ettiği elektronik müziği o kadar dikkatli kullanmıştık ki, tam müzik duyulduğu, nasıl yapıldığının kavrandığı an, sesler aniden kesiliyordu." andrey tarkovski - die versiegelte zeit

    (bkz: dışıltı)
    (bkz: feşafeş)
  • en çok da buğday başaklarına yakışan.

    "merhaba dahi demiyor artık. oysa türkü söylerdi önceleri buğday başaklarıyla, dinletirdi, dinlerdi de kendini.
    bir akşam kuşağı filmi gibiydi bende, hiç bitmeyecek diye düşünürken, elektrik kesintisi etkisinde, gitti."
hesabın var mı? giriş yap