• uçağı kaçırmak. bir sonraki uçağa yetiştikten sonra, kaçırılan uçağın gerçekten haydutlar tarafından kaçırıldığını duymak..
    bir barda sırt çantasını unutup, o bara geri dönmek. akabinde yıllardır görmediğin arkadaşını görebilmek.
    sabah evden çıkarken anahtarını unutmak, eve dönüşte kapıyı çalıp, kimsenin açmadığını görmek. eşinizin içerde sizi aldattığını bilemezsiniz tabi.. hava almak için dışarı çıktığınızda, sizi aldatan eşiniz sevgilisini evden salıyor olacaktır. eve boynuzlu bir şekilde geri dönmek, ama boynuzların muvafakkatnamesini bilememek..

    işte işaretler..
  • entry kahramanımızın yalnız kalmaya, düşünmeye ihtiyacı vardı. ani bir kararla pılısını pırtısını toplayıp işe haber saldı “ben izne çıksam” diye. “olmaz molmaz senin yapman gerekenler??” dediler, “kurumlar kişiye muhtaç değildir elbet biri bulunur yokluğumda yokluğumu dolduracak” dedi. umrunda değildi yapılacak işler, yerine kimin bakacağı. telesekretere tatile gittim diye bir mesaj bıraktı merak edebilecekler adına ve gitti. cep telefonunu da kapadı. maillerine, mesajlarına, diğer zaman geçirtgeçlere* uzak kaldı. beyni doluydu. kendini bir mağara girişinde gibi hissediyordu, iki yol uzanıyordu önünde ve o hangi yolu seçeceğine karar veremiyordu. reenkarnasyon gibi süreçler olmadığı sürece seçiminden pişman olma lüksü yoktu ya da ben bu yoldan sıkıldım diğer yolu denemek istiyorum, yaşamımı başa sarın deme lüksü. ve düşünüp doğru kararı vermeliydi.

    tatil; uzaklaşmak, düşünmemek, tatil tercihinize göre denizde vakit geçirmek, dağda yürüyüş yapmak gibi çeşitlense de o deniz kenarındaydı. tatile ağustos’ta çıkmayalı yıllar olmuştu, hep çocuk gürültüsü olur da canım sıkılır diye ağustosu seçmiyordu. ama şansı vardı, kaldığı minik yerde çocuğu bırak, insan da yoktu. çevresiyle mecbur kalmadıkça iletişime girmiyor, kitabını okuyor, bu can sıkıcı seçimlerden hangi seçimi beğeneceğini düşünüyordu.

    sabah 10. kumsalda 3 kişiydiler. midilli’ye bakıp düşünüyordu, hangi seçenek diye. deniz çağırdı sonra. geçen sene yüzmediği kadar yüzmüş, girmediği kadar denize girmişti. acaba geçen sene kudurmuş muydum diye düşünüyordu. birden bir karartı oldu, göğe baktığında bir kara bulut gördü. tepesinde, bulut büyüdükçe büyüyordu ve birden yağmur başladı. koca taneli bir yağmur. sahildeki iki kişi kaçıştı. kahramanımız, manzara, yağmur ve deniz kalmıştı. birden saf suyla yıkandığını, dimağnın açıldığını, daha iyi düşüneceğini, seçeceği yolun doğru yol olduğunu ve pişmanlık duymayacağını hissetti. bir işaret arıyordu ve o işaret ona gelmişti.

    hamdi baba’da gözleme yedi, assos kahvede elma çayı içti. her iki yerde de yağmur yağdı mı burada diye sordu. hayır dediler. hayır hayır... yağmamıştı. yağmur ona yağmıştı, düşüncesini açmıştı. mağara girişinde yağmurun etkisiyle alelacele bir yola girmişti sanki. ama o yol doğru yoldu. acaba hayal miydi gördüklerim diye dönüşte oteldekilere sordu “gene yağmur yağdı mı?” diye. cevap verdiler, hayır hayal değildi yağmıştı yağmur, ona beklediği, umut ettiği ilahi* işaretti sanki.

    şimdi?? yağmurla girdiği yoldan ilerliyor. o yoldan dönmeyi istemedi henüz. ama zaman ne gösterir bilinmez....
  • ismet özel'in 40 hadis kitabında dediği gibi, işaretler sadece o işaretleri verenlerin değil aynı zamanda o işaretleri kabul edenlerin ortaya çıkardıkları ya da verimli hale getirdikleri şeylerdir.
  • hayatima yon veriyorlar bunlar adeta. bunlar yuzunden sacmasapan bir insan oldum ciktim.

    bu isaretler kafamda, bana yakin gelecegi gosteren, ya da gosterdigine inanmak istedigim salak seyler. cok istedigim bir sey var ve onun gerceklesip gerceklesmeyecegini kestirebilmek icin isaretler yaratiyorum kendime. mesela; mp3 playerimi shuffle'da dinlerken siradaki 3 sarkidan biri sertab erener cikarsa, o istedigim sey olacak diyorum; cikmazsa olmayacak. ya da mesela, yine muzik dinliyorum. isiklara varana kadar dinledigim sarki biterse, o sey olacak diyorum; ama kendime de bir kural koyuyorum aklim sira: kosmak yok! eger kosarsam ve sarki bitmeden yetisirsem de, ''demek ki o istedigim seyin olmasi icin benim cabalamam gerek.'' diyorum. bunun gibi bir suru sey daha uydurulabilir. ya da mesela, o istedigim sey olursa diyorum elektrikler kesilsin birkac saniyeligine. bu birazcik ekstrem bir durum oluyor tabii; ama you know what? bir kez oldu. icimden bir dilek diledim ve birkac saniye sonra elektrikler kesildi. bekledim ve sonra geri geldi. sanki bana olacak diyordu.. iste bunun gibi seyler.

    aslinda guzel bir yontem; ama giderek manyak bir hal alinabiliyor. soyle mesela: yururken yolda, ilerdeki bir cizgiyi gozume kestiriyorum. oraya varana kadar arkamdaki otobus bana yetisirse olmayacak diyorum o sey.
    bu cok sacmaymis ama ya.. yazarken hissettim adeta..
  • geleceği kestirebilme yeteneği kazandırdılar bana. ne zaman çuvallayacağımı, ne zaman sevineceğimi biliyorum artık. hal böyle olunca, şaşırmayı unutun.

    işaretler bir çeşit kehanet ya da mistik olaylar bütününden ileri gelmiyor aslında bilinenin aksine. dibine kadar gerçekçi olup neden-sonuç ilişkisini iyi kurduğun zaman hepi topu yaşadığın ortalama 60 yılın rahat 40 yılı hiçbir şeye şaşırmadan, doyasıya tepki veremeden geçip gitme tehlikesiyle karşı karşıya kalırsın. buna rağmen ısrarla işaretlerle olayları, yerleri ilişkilendirmeye devam ediyorsan, ediyorsam kontrolün elimde olduğunu düşündüğümdendir.

    murphy ile yollarımızı böyle ayırdık işte. esaslı bir olay bekliyorum artık kendisinden. gerçi bunu da öngördüğümden esası pek bir şeye yaramayacak yine. peh.

    tatsız şey.
  • yerel bilgelikler, işaretler:

    rumi 15 ağustos yani miladi 28 ağustosta yerden, bir yüzü toprağa değen bir taş kaldırıldığında, taşın altı ıslaksa o izleyen kış yağdarlı ve ağır olacağına işaretmiş. pıynar pırnallarda pelit çok olursa, ayva çok olursa, bir de selvi/kavaklar alttan değil üstten, tepeden yaprak dökerlerse kış yoğun geçecek demektir. ağaçlar tepeden sararırsa kış çok olur. yapraklar ortadan sararırsa orta halli geçer. aşağıdan sararırsa kış ılıman olacaktır. selvi, ceviz, elmalar ama en iyi selvi* ve ceviz gösterir. 2017 güzünde çukur çeylen'de ortadan sararmışlar... anlamlıdır. rumi ağustos on beşinde yerden bir taş kaldır, altına bak, ıslaksa kış ağır yani sert geçer. köpekler zemheride gölgeye yatarlarsa izleyen yılın yaz mevsimi sıcak ve kurak geçecek demektir.

    köstebekler kör ama bize mevsimin gelecek özelliklerini göstermede işaretçi/haberci oluyorlar. köstebeklerin yeraltından kazıp toprak üstüne yığdıkları kumullar yani gümüllerin bir ip gibi doğrultu üzerinde olması halinde kış ılıman ve yumuşak geçecek demekmiş. 2017 güzünde anam öyle gözlemlemiş. çok iyi kemirgen çenesine sahip olduğundan aslında köstebeğe sert toprak, yumuşak toprak fark etmiyor. tüneller açıyorlar. (bkz: kös köpeği)

    balkabağı uğursuzdur veya habercidir. aşırı verim verirse o evden ölü çıkar. babam öleceğinde anamın bal kabağı 16 tane koca kabak dökmüş*. eminece, kız kardeşimin kaynanası öleceğinde 2 kabak kökünden bir sürü kabak çıkmış. "senin bir başını yiyeceğin var," demiş kadın. güzüne ölmüş. öteki kabaklar değil bal kabağı. aynı yönde deneyimler ve değerlendirme giresun bulancaklılardan ve arnavutlardan da duydum. kayananamın babası öleceğinde -ki arnavut kökenliler, onlarda balkabağı çok bol vermiş. "baş yer," derlermiş. dedesi ise tanesi 20 kg gelen balkabaklarından bol bol yetiştirdiği yıl büyük belalara girmiş, nefsi müdafaada 5 kişiyi mi ne öldürmek zorunda kalmış.

    karga ile kuzgun veya iki karga bir evin yakınında fena kapışır dövüşürse o evden ölü çıkarmış, fark edenler beklemeye başlarmış. dedem öleceğinde düveletli kuşu evimizde ötmüş. doğuya bakan penceremizde ötmüş.

    gerçek hayat rastlantısı olarak, bir çocuk kendi bacaklarının arasından (geriye doğru ve ters) bakarsa oralarda bir ölüm, can kaybı olacağına belirti sayılır. bunu balkabağının bol dökmesi gibi ciddiye alıyorlar.

    hamaz yani hortum kıvrıla kıvrıla eve veya çadıra giderse o evden ölü çıkabilir. iyi gelmez. anam çadır kenarı hamaz gördükten sonra 15 gün içinde hosatlı'nın mehmet motor kazasından ölmüş. bundan başka, babam öleceğinde bizim evin üstüne doğru çok hamaz geldiğini komşu görmüş. sinaplıdır diye açıklıyorlar. o hamaz gören çadırın çocukları yurtta kalmışlar, öksüz - yetim gibi.

    evin çatısının ana direğinin çatlaması da böyle belirtilerden. bizim evin çatısından çivi çakılması gibi sesler duymuştuk. yalnız o dedem öldükten sonraydı galiba. evin kenarı göçerse öyle. binanın bir bölümü yani. babamın ölüm yılında bizim evin kuzeydoğu köşesi göçmüştü. "olee, sen mi geldin hoş geldin." demiş birinde babam kendi kendine. komşu kadın melahat duymuş. uyuyormuş oysa. melahat kaygılanır diye anama söylememiş, ölümünden sonra anlatmış.

    sabah düşünde (uyanırken direk anımsamak üzere) karı mahrem yerlerini görürsen erkek ölümüne, erkek mahrem yerlerini görürsen karı ölümüne işarettir diyor annem.

    halkımız rüyada diş dökülmesi hakkında ısrarlı. rüyada özellikle ön diş düşüyorsa bu yakın bir akraba öleceği kehaneti sayılıyor.

    bireysel olarak rahatsız etmeyi sevmem, ama önceden haber vermeyi, izin almayı, söz vermeyi de sevmem. bir gece veya bir gün, bir an ansızın varmayı severim. kapıda birden bir ikirciğe düşersem orada tek ayak üstünde ve kararsız saatler geçirmeyi göze alabilirim. sembol ve belirsizlik okumayı geliştirmek için böyle alıştırmalar birebirdir.

    bir çocuğun başında tepe tarafında, dik yükselen bir saç tutamı varsa, ona "inat tüyü" derler. buna sahip çocukların aksi, inatçı olacağını öngörürler. alında spiral biçimli bir saç bölgesi varsa ona da "inat gülü" derler. aynı yoruma ve sonuçlara gebedir. kafanın tepe tarafında bu spiral yuvarlanmış saçlardan iki tane varsa o kişinin iki (kez) evleneceği öngörülür.

    saç telleri, arası dümdüz çizgi oluşturacak şekilde sağa ve sola ayrılabiliyorsa kız çocuğu ileride uzaktan, kanı karışmadık yerden evlenecek demektir.

    fırtına takvimi ve rumi ayları temel alan halk takvimi bütünüyle süzme işaret yönergesi sayılabilir. bunlardan bir tanesi için bkz. anadolu halk takvimi

    "annemin bir inancını hatırladım. "ağır olan" evlilik mumları felakete işarettir. merasim sırasında eşlerden hangisinin mumu daha çabuk tükenirse, o önce ölecek demektir." panait istrati- hayduklar

    ["(dün gece bir rüya: saatim patlıyor, sonsuz küçük çarklar, dişliler ortalığa yayılıyor, toplayamıyorum, saat camı bir iç basınçla şişiyor, dağılıyor.)" (g.264) halk arasında yaygın olan rüya yorumlarından derlenmiş piyasadaki kitaplardan birini açıp, bu rüya ile ilgili açıklamayı okuduğumuzda ise şaşkınlığa düşmemek elde değildir: "saatinin dağıldığını görmek: ölmeye işaret olarak yorumlanır."] yıldız ecevit - ben buradayım

    (bkz: işaret/@ibisile)
    (bkz: yora)
    (bkz: sayacak)
    (bkz: dipsiz/@ibisile)
    (bkz: ölü yıkama/@ibisile)
    (bkz: patates/@ibisile)
    (bkz: un ağzı açma)
  • gibson'larin mel'in filmi olani icin (bkz: signs)
  • ellerim dokunuyor yavaşça
    örtüyor sessizliğini
    gizliyor tüm sesleri
    senden ve benden başka

    aklım bir oyunun içinde
    bağlı ve kaçkın bir biçimde
    yansıyan tüm bu işaretler
    bildiğin herşeyden çok uzakta

    sözler gitmeye razı
    olacaklar tamamen bir yazgı
    ay tepemde ışıldarken
    ismin karanlığa çeker dünyayı

    tenimi saran korkunun aslı
    senden ve benden taraflı
    tutuşmuş gökyüzünün ardı
    ölüm suskun bu aşkta.

    -melody-
  • bazen silkelenip kalkmak için, harekete geçmek için bir tek bir işaret yeterlidir ya da gereklidir.
  • suryapıdan çıktım, eve gitmek için carrefour'un önünde otobüs bekliyordum az evvel. aklımdan da sinsi sinsi "şimdi bu kadar yürüdüm, kalori yaktım, eve gidip verdiğim kiloları geri almam lazım" diye düşünüyordum. sonra düşüncelerim kendimle ilgili bir şey yapmaya kadar geldi. o arayı anlatmayayım, çünkü otobüs epey geç kaldı, başınızı şişiririm. o kadar bekledim yani. neyse, dedim ki kendime "kendimle ilgili ne yapmam gerekiyorsa bana bir işaret gelsin" hiçbir fikrim yok yani, öyle bir kaybetmişlik. tam o sırada yanımdan bir çift geçti, kadın erkeğe "kilo vermen lazım" diyordu. bir süre sonra iki genç kadın geçti, onlar da kendi aralarında kilo milo bir şeyler konuşuyorlardı. bir başka süre sonra ise bambaşka bir çift geçti. kadın olan erkeğe "azıcık kilo verse ben ona bilmem kimi ayarlayacağım" dedi. 5 dakika içinde oldu bunlar. peki ben ne düşündüm? tabii ki evrenin ne kadar densiz olduğunu!

    kimileri işaret der, kimileri algıda seçicilik. ben densizlik diyorum. hatta hadsizlik. olmadı şerefsizlik. gider bu.
hesabın var mı? giriş yap