• ks. independent.
    genelde muzik turunu belirmek amaciyla ve yine genelde ingilizler tarafindan kullanilan bir kelime.
  • indiyanacons a kisaca seslenis sekli.
  • 90'ların başlarında zevk,bilgi,kültür,etc...fakiri sınıf arkadaşlarımın"ne tür müzik seversin?"sorusuna cevap olarak verdiimde tekrar tekrar "ne hindi mi,ha ha" türü cevaplar almamama ve takip eden yıllarda bu soruya cevap vermemeyi tercih etmeme yol açan,aslında punk'ın d.i.y. etiğinin büyük ve ticari bazlı plak şirketlerini tü kaka görüp,kendine alternatif bi üretim ve dağıtım yolu olarak independent plak şirketlerini seçmesiyle başlayıp sonradan bi müzik türünü(bence daha çok tavrını)tanımlar hale gelen kısaltma
  • ana görüşten etkilenmeden yapılan işlere verilen addır. müzikte bu akımın en iyi örnekleri the cure, sonic youth, fugazi ve black flag gibi gruplar olmuşlardır. bağımsız müzik anlayışının en yaygın alt dalları ise indie rock ve indie pop'tur. bunların yanı sıra indie dance gibi bir çok alt dalı daha bulunmaktadır.
  • indie veya independent muzik veya sirketlerin basindaki indie onlarin oyle yaratici, oyle enteresan vs olduklarini simgelemez, sadece bu muziklerin veya plak sirketlerinin cok sirketli gruplara ait (dependent) olmadiklarini gosterir (ornek universal, bmg, warner, sony, emi). bir cok independent grup vardir ki hic orjinal olmayan gayet siradan pop sarkilari yapmaktadirlar ama buyuk sirketler bunlarin albumunu cikarmadigi icin veya kendileri buyuk sirketleri tercih etmedikleri icin independent plak sirketlerini tercih etmektedirler. enteresan, degisik muzikler buyuk plak sirketleri icin riskli oldugundan, bu sirketler bu tarz gruplara ilgi gostermezler, bu gruplar da cogu zaman mecburen, kimi zaman da ideolojik sebeplerle, albumlerini independent plak sirketlerinden cikarirlar. sirf bu tarz sanatci/ muzisyen/ yapimcilara yonelmis plak sirketleri de vardir, bunlar "indie" kelimesinin bir muzik turu seklinde algilanmasina neden olan sirketlerdir...
  • (bkz: indie party)
  • (bkz: inner) - myphilosophy
  • eski ismi indie go olan, artik adini indie'ye degistiren avusturyali bir lifestyle dergisinin ismi.

    ismi zaten icerigini gayet güzel özetliyor: indie müzik, bagimsiz moda ve avantgarde akimlar hakkinda yazilar ve güzel resimler / fotograflar bulunan bir dergidir kendisi.
    zamaninda indie go daha cok fanzine olarak baslatilmis, bir kac arkadasin öylesine eglence olsun diye giristikleri bir projeymis; ama kisa sürede fazlasiyla basarili oldugu icin ve satislar cok iyi gittigi icin, dergiyi büyütmeye ve "ciddilestirmeye" karar verilmis. indie go sadece almanca yayinlanirken, indie'nin hem almanca, hem de ingilizce sayilari cikacakmis. icerik olarak hic bir fark barindirmayacaklarmis, ama böylelikle yurt disindaki kitlelere de ulasabilmeyi hedefliyorlarmis. new york, tokio ve paris gibi moda sehirlerinde satilacakmis bundan sonra, cok güzel, pek güzel.

    avusturya dergisi oldugunu vurgulamak ve de rekabet icinde bulunan yüzlerce, binlerce lifestyle dergisi arasinda bir farklilik yaratmak icin her sayisinda avusturya'yla ilgili konulara, modacilara, müzik gruplarina vs. yer verilecekmis. aferin diyor, sevdigim bir derginin böyle büyümesine sevindigimi belirterek sizi the killers'in indie rock and roll sarkisi ile basbasa birakiyorum, zira en cok sevdigim müzik, indie rock n roll'dur; esenle kalin:

    "it's indie rock'n'roll for me
    it's indie rock'n'roll for me
    it's all i need
    it's indie rock'n'roll for me"

    http://www.indie-mag.com/
  • mp3 macellan' ı* olmak istiyorsanız gayet faideli bir site olarak;

    (bkz: http://www.indie-mp3.co.uk/)
  • sinemasından müziğine pazarlama ve akıllı pazarlık meselesidir. sinema ayağını şöyle anlatayım:

    holivud'un her zaman 'tutacak' hadiseyi keşfetme, bulma ve ona yatırım yapma mecburiyeti vardır. niye var? çünkü endüstri abicim bu. para kazanmak için oradalar, işleri o, dertleri o. tutacak ki satacak, satacak ki tutacak. standart izleyici denen yaratı ve mevcut'a iş üretmek, tutacak bulmak çok zor değil. tutma yerleri, şusu busu belli. ama o yerleri bilen adam lazım. o adamı da işe alacak yönetici lazım. bak şimdi biraz problemleşti iş. stüdyo denen organizasyon, kar amaçlı kuruluş bu tip yönetim ve uygulama konularında bir takım referanslara sahip olabilir. bildiğin parayı bastırır, kimse o dönem piyasanın nabzını tutan kişiler, kimse gündemi dayatan kurumlar hepsine verir parasını, bulur 'kalite'liyi. olmadı zaten tutmuş ve hep tutan formüller vardır, onları dünyanın en ayı adamı dahi bilir, zira dünyanın en ayı adamı olarak dahi ciddi bir demografiği temsil etmektedir, söz hakkı vardır. ve fakat bu tip ücretli dolaylamalar ve yöneticilerin şahsi zevk ve çevresinin belirleyici olduğu ilişkiler sebebiyle de, onlar için de, onlara rağmen de beklenmedik haller olur. o durumda stüdyo der ki, bu 'tutacak' iş hadisesini öyle bir şekilde belirleyelim ki bizim para mara vermemiz gerekmesin. iş halihazırda hem pazarlanmış, hem pazarlanmaya hazır, hem de tutmuş olsun, tuttuğunu da görelim, parayı da onun dağıtımına yatıralım. dahası, işi de mümkünse biz yapmayalım, birileri yapsın, biz onların yapamadığı dağıtım ve tanıtım kısmında devreye girelim, dayayalım kurumsal prestij şemsiyesini ve prestijini, alalım aslan payını, 'piyasa böyle' diyerek ücretlerini de istediğimiz gibi düşük tutabildiğimiz piyasa dışı bu adamlarla çalışarak hem bizim hem de çevremizin uzağında kaldığı bir demografiği de tatmin edelim, müşteriye ve üreticiye dönüştürelim, hem de sadece isim işleterek paraya para, üne ün, prestije prestij katalım. oldu olacak bir de izlenmeye değer filmler de izleyelim.

    işte bu güzel çözümün vardığı yer indi sinema, müzik ve onları var eden sinema okulları, diy gelenekleri, 7000 dolara uzun metraj çektim, neorealist takıldım, ailemi oynattım, bacımı siktirttim gibi cengaverlikler ve satılabilir hikayeler ile çevrili indi dünyası olagelmiştir. indi'nin kalitesiz ya da kaliteli ürün üretip üretmemesinden bağımsız olarak, içeriğine pek de dokunmadan kurgusunda hakim olan mekanizma budur. bazısına göre bu 'piyasa'nın gücü, kaliteyi yaratma yetisi, iktidarına örnektir, süperdir. onlara hadi ordan diyorum. bana göre bu basbayağı kendi emeğimizle, kendi cebimizden ödeyerek yapıp, kendi aldığımız şeye ortakçı sokmak, 'senin gibi yüzlercesi var, piyasa böyle' söylemlerinden 'öyle' olan bir piyasa yaratıp, mahkum olmaktır.

    içerik meselesine de geleceğim de, önce bir uyuyayım.
hesabın var mı? giriş yap