• ortega y gasset'in metis yayınlarından çıkan kitabıdır.
  • türkçe'de okunabilen eserler arasında mutlaka okunması gereken 100 kitap seçilseydi bu kitap mutlak surette yer alırdı, almalıdır böyle bir listede. yazarın, temel bakış açısını vermesi bakımından önemli bir kitaptır. yazar, birey ve toplum arasındaki girift çelişkiyi alışılanın dışında ve ötesinde bir açıdan ele almıştır.
  • ölmeden okunması gereken kitaplar listesinin başında yer alan kitaptır.
  • içinde altı çizilmeyecek tek bir satır var mıdır diye merak ettiğim kitap. çok ama çok önemli, çok başka kafalarda ve sularda bir toplumbilim bakışı taşıyor.
  • kendimce içinden beğendiğim bazı kısımları eklemeyi düşündüğüm harika kitap.
    ...................
    insanların çoğu olmayı beklediği o kendi kendisi'ne durmadan ihanet eder; aslında bakarsanız, kişisel bireyselliğimiz asla tümüyle gerçekleşmeyen bir kişi, heveslendirici bir ütopya, her birimizin gönlünün en derininde saklı tuttuğu bir gizli efsanedir.
    ...................
    insan hep uçurumların arasında yürür; istese de istemese de, en sahici zorunluluğu dengesini korumaktır.
    ..................
    yaşamımızı sahiplenip üstlendikçe bir şeyi fark ederiz: biz yaşama geldiğimizde diğerleri gitmişlerdir, kökten yaşamımızı...yalnız başımıza yaşamak zorundayızdır ve ancak yalnızlığımızda kendi gerçeğimize ulaşırız.
    .................
    yaşamlarımızın muazzam bir diliminin zevk için, içimizden geldiğinden ya da kendi kararımızla değil de herkes yapıyor diye yaptığımız şeylerden oluşuyor.
    .................
    düşünmek insanın kendi kendisiyle konuşmasıdır, dolayısıyla da kendi kendisini yanlış anlaması ve içinden çıkılmaz bir kördüğüme saplanma tehlikesiyle yüz yüze gelmesidir.
  • "bu akşam birimizin aklına esse de, başına bir miğfer oturtup, sırtına bir zırh geçirip, elinde mızrakla kentte dolaşmaya çıksa, büyük bir olasılıkla geceyi geçireceği yer tımarhane ya da karakol olur. neden? geleneğimiz, göreneğimiz öyle değildir de ondan. buna karşılık, aynı şeyi bir karnaval günü yaparsa en güzel kıyafet ödülünü kazanması işten bile değildir. neden? çünkü o bayramlarda kılık değiştirmek gelenektir, görenektir.

    "öyle ki giyinmek gibi pek insani bir eylemi bile kendi içimizden geldiği gibi yapamayız, salt görenek öyle diye şu biçimde değil de bu biçimde giyiniriz. demek ki alışılmışı, gelenek olanı öyle yapılır diye yapıyoruz."

    iyi de, o yapılanı yapan kim? aa, herkes işte. tamam da, herkes kim? aa, tüm diğerleri, hiçbir belli kimse değil. böylece yaşamlarımızın muazzam bir diliminin zevk için, içimizden geldiğinden ya da kendi kararımızla değil de, herkes yapıyor diye yaptığımız şeylerden oluştuğu sonucuna ulaşıyoruz; tıpkı daha önce devletin yaptığı gibi, şimdi herkes bizi bizden değil kendisinden kaynaklanan insani edimlere zorlamakta.

    "dahası var: yaşamımızda şeylerin ne oldukları üstüne edinmiş bulunduğumuz düşünceler doğrultusunda davranırız. ama yaşamımıza eşlik eden ve temel olan fikirlerin ve kanıların bir bilançosunu çıkaracak olursak, şaşkınlıkla fark ederiz ki birçoğunu -belki de çoğunluğunu- hiçbir zaman kendi kafamızla, gerçekliklerinin tam ve sorumlu berraklığıyla düşünmemişizdir, başkalarından işittiğimiz için düşünmüşüzdür, öyle söylendiğini duyduğumuz için de söylüyoruzdur. işte burada tuhaf bir kişisizliğin belirlisi olan o -ir eki var, sanki bizim içimize yerleşmiş, bizim bileşenimiz olan, bizim yalnızca dile getirdiğimiz fikirleri düşünen birini anlatıyor."

    pekâlâ. öyleyse, söylenir dediğim şeyi söyleyen kimdir? hiç kuşkusuz, içimizden her birimiz, ama o “söylediğimiz şeyi” söyleyişimiz tıpkı polis memurunun yolumuzu kesmesi gibidir; kendi hesabımıza değil, o ele avuca gelmez, belirsiz ve sorumsuz özne hesabına söylüyoruzdur, herkesin, toplumun, topluluğun hesabına.

    "kendi bireysel zihin berraklığımdan değil de, söylenen şeyleri ve yürütülen fikirleri yineleyerek yaşadığım oranda, yaşamım benim yaşamım olmaktan çıkar, olduğum son derece bireysel kişi olmaktan çıkarım, toplum hesabına hareket ederim; bir toplumsal robot olurum, artık toplumsallaşmışımdır.""
  • neyyire gül ışık'ın sunuşta "çeviri çabam" diyerek tevazu gösterdiği muhteşem çevirisi.
    her satırı başka güzel, dönüp dönüp okunması gereken bir yapıt. "bireylerarası yaşam: biz-sen-ben" başlıklı beşinci bölümü insanlarla senli benli konuşmaya meyyal kişilere özellikle tavsiye edilir:

    "[...] bu karşılıklı ilişki ve tanışıklık ileri bir düzeye eriştiğinde, mahremiyet deriz. öteki, benim için artık çok yakındır ve başkalarıyla karıştırılması olanaksızdır. öbürlerinden ayırılamayacak herhangi biri değildir, eşşiz bir öteki'dir. o zaman öteki, benim için sen olur. şu iyice anlaşılsın istiyorum: sen öyle nedensizce bir insan değildir, eşşiz, başkalarıyla karıştırılamayan bir insandır."

    gasset, o. y. (1999). insan ve herkes (neyyire gül ışık, çev.). metis yayınları. s. 117.
  • kitabı okuduğum an itibari ile aslında sorguladığım bir çok durumun tam tersini sorguladığımı fark ettim . bilerek ya da isteyerek yaptığım bir şey değil di aslında . ve ne gariptir ki bunu fark ettiğimde epey zaman geçmişti. işte kitabın böyle bir etkisi var insan üzerinde
hesabın var mı? giriş yap