insan yaşadığı yere benzer
-
gergin bir ev ortamında yetişen bir çocuğun huzursuz biri olup çıkması gibi örneklendirmelerin de yapılabileceği önerme.
-
(bkz: mutasyon)
-
"insan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
toprağını iten çiçeğe
dağlarının tepelerinin dumanlı eğimine"
der edip cansever.. -
söyle edip abi,
yanlışım varsa
kusurum varsa söyle
her insan yaşadığı yere benzer
insan ki toprak kokar
ölüm yalnızlığında yağan yağmurdan gayrı
kuru dudaklarında ahular su içer
çocuklar çıplak ayaklarında cam kırığı taşırken
istanbul batıdan doğuyu öper
ve her çocuk işediği yeri öper
söyle edip abi
yanlışsam söyle
küskünsen bu şehre söyle
söyle ki
duysun bacasında duman soluyan güvercinler
yoldan geçen önlüklü kadın
bir kadeh daha içelim edip abi
boncuklu tesbihinin hatrına içelim
sarı ışıkların gelini caddeye çıkalım
yokuşlar bizim
inişler bizim
arkamızda bıraktığımız yollar bizim
her insan yaşadığı yere yakışır
yakıştıkça açar toz pembe gülleri
elindeki kadehe yansır yüzü
içtiği sigaranın dumanı benzeşir
öptüğü dudağın kırmızısı kalır
kadın erkek çocuk
her insan ama her insan
yaşadığı yere benzeşir
söyle edip abi
küfrün varsa söyle
kahrın varsa söyle
her insan yaşadığı yere benzer
her yer benzeşir ki
her yaşanan yer insana benzer
(edip cansever in anısına) -
ibn i haldun un mukaddimesinde "memleketler, iklimler ve türlü insan halleri" başlığı altında değerlendirmesini yaptığı, ve modern sosyolojide montesqiue ye atıfla incelenen bir önerme.
-
edip cansever in mendilimde kan sesleri şiirinde geçen cümle...
"insan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
toprağını iten çiçeğe
dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine..."
ne kadar doğru demiş şair...hakikaten de benziyor insan zaman geçtikce yaşadığı yere...özümsüyor soluduğu havanın ait olduğu yerleri.örneğin sorunlu,güvensiz bir ailede yaşayan bir çocuk muhakkak yaşadığı o güvensiz ortamın izlerini taşıyor hayatı boyunca kimseye güvenemeyerek,kendini değersiz hissederek...mesela riyadan,yalandan,menfaat ilişkilerinden uzak,doğanın insanlara verdiği kadarıyla yetinen bir kasaba da büyüyen insan hemen belli ediyor o saf ve temizliğini...
ama bazen düşünmeden de edmiyor insan...acaba yaşanılan o yeri mi kendine benzetiyor insanlar?... yoksa yaşanan yerler mi benzetiyor insanları kendine? diye... -
pierre bourdieu'nün de buna benzer bir tespiti varmış:
"toplumun her üyesi üç aşağı beş yukarı daimi olarak konumlandığı mekâna göre, yani mesken edindiği yere göre karakterize edilebilir... bu aynı zamanda o yeri, insanları öbekler halinde biraraya getiren mülkiyet ilişkileri içinde hukuki olarak nasıl işgal ettiğine de bağlıdır (evler, apartmanlar, ofisler, tarım arazisi ya da konut alanları vs.). yani yaşanılan mülk, insanların sosyal uzamdaki konumlarının en mükemmel göstergesidir." (fiziksel uzam, sosyal uzam ve habitus", 1996)
not: bourdieu'nün yukarıdaki tespitinden hareketle "beyoğlu yakın gelecekte kimin kullanımına sunuluyor" sorusunu değerlendiren bir ulus atayurt yazısı için bkz. "akp'nin ustalık dönemi hedefi: taksim projesi ve beyoğlu- kapitalizmin simcity'si", express özel sayı, nisan 2012/127, s. 18-20. -
"gördüğüm onca bahar, bu diyarı bir ceket misali sırtıma geçirdi."
bunu, ara ara dilime dolanan, bir kitapta görüp unutamadığım bu cümle kadar iyi anlatan bir ifade bulmak güç. kitap schneider - uykunun kardeşi idi galiba.
düzeltme: piuu, eski yazdıklarıma baktım da bu william golding'in kule kitabındanmış. utandım vallahi. -
(bkz: türkiye'de yaşamak)
hep bir arada kalmışlık; bir yanın batıya bakar, diğeri mutlaka doğuda. ne doğulusun ne batılı ya da hem doğulusun hem batılı, o coğrafyaya ait ne varsa..
ve daha pek çok şey arada kalmaya dair. -
insan yaşadığı yere benzer
ve yaşadığı yer ile şekillenir diye tamamlayası gelir insanın yer değiştirdikçe. ne doğru bir tespittir cansever'in dile getirdiği.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap