*

  • hesiodos'un kardesine ogut amacli yazdigi kitabidir... gunluk yasami anlatir...
  • 828 heksametrelik bir eserdir. adindan da anlasilabilecegi gibi iki bölümdür: isler, 1-704; günler, 765-828.

    makedonya'daki pieria musalarina ve tanrilarla insanlarin babasi zeus'a seslenisten sonra hesiodos hemen konusya girer ve kardesi perses'e iki kavga (eris) efsanesini anlatir: biri ugursuz ve yikici kavgadir, ic savaslarin ve kisisel anlasmazliklarin nedenidir, öbürü iyi kavgadir, insanlari daha iyiye dogru birbirleriyle yarismaya iter. baba mirasini adaletsizce bölüserek ve görevlilere rüsvet yedirerek kötü eris'i izlemis olan perses bundan böyle iyi eris'i, yani dürüst rekabeti simgeleyen eris'i izlemelidir (11-41).

    insan, zeus'un buyruguna göre prometheus'un atesi insanlara getirdigi günden beri yasamini zorlu bir cabayla kazanmak zorundadir. atesi prometheus'a caldiran zeus insanlarina basina büyük bir bela sarmistir. hephasitos'a camurdan güzel bir bakire yapmasini buyurmus; athene, aphrodite ve kharitler ve saatler ona armaganlar vermisler, bu nedenle de adi pandora olmustur. zeus pandora'yi prometheus'un akli pek calismayan kardesi epimetheus'a göndermis, o da prometheus'un kendisinie önceden tembih etmesine ragmen bu zeus'tan gelen bu armagini kabul etmis. pandora o güne kadar dert nedir bilmeyen ve yaslanmayan insanlarin arasina girinca, yaninda getirdigi kutuyu acmis ve kutudan insanlari mahveden bütün felaketler disari kacmis. iste o andan beridir ki "toprak bela dolu, deniz bela dolu".

    ozan bes kusagin anlatisi bu gercegin üstüne kurar. önce kronos'un zamanindan tanrilar altin kusagi yaratmislardir. altin kusak insanlari calisma zorunlulugu olmadan senlik ve sölenler arasinda huzurlu ve keyifli bir yasam sürüyorlardi. toprak onlara kendiliginden ürün sunuyordu ve insanlar uykuya dalar gibi ölüyorlardi. ardindan tanrilar birinci kusaga benzemeyen gümüs kusagi yarattilar. bu kusagin insanlari yüz yil boyunca analarinin yaninda aptal bebekler gibi büyüyorlardi; genclik cagina girdiklerinde daha da kötü yasamaya basladilar: cünkü tanrilari onurlandirmak istemiyorlardi. bu duruma öfkelenen zeus onlari yere gömdü ve ücüncü kusagi, bronz kusagini yaratti. bronz silahlariyla güclenen ve kibirlenen bu kusak savas delisiydi ve sonlarini da bu savaslar sonucu hazirlamis oldular ve yok olup gittiler. bundan sonra zeus en dürüst ve en iyi bilinen dördüncü kusagi yaratti. thebai surlari önünde ya da güzel helene ugruna troya'da dövüsen kahramanlar ve yari tanrilar... öldükten sonra zeus onlari derin okeanos'un yaninda mutlular adasi'na göndermis ve huzur icinde öteki yasamlarini sürdürmelerini saglamistir. bundan sonra besinci kusak, demir kusagi gedi. hesidos'un yasamakta oldugu cag. ozan bu cagdan önce yasamis olmayi ya da daha sonra dogmayi yegeledini söyler cünkü bu cag insanlar arasinda yasanin ve tanrilara sayginin bulunmadigi siddet ve hile cagidir. herkes sözlerini tutmamakta ve adaleti kendi eliyle uygulamaktadir.

    ozan bundan sonra adaleti cigneyen kardesi perses icin ve rüsvet alan görevliler icin bir masal anlatmaya baslar. atmaca zavalli bir bülbülü yakalar, kanatlarindan yaralanan bülbül karsi koymaya calisir. atmaca onunla alay edip: "ancak aptallar kendilerinden daha güclü birine karsi direneceklerini sanirlar" der. ama zorbaligin zaferi gecicidr. zeus'un kizi dike bozulan düzeni yeniden saglayacak, adalet yerini bulacaktir. perses bunu kafasina iyice sokmalidir. kentler adaletle gelisir ve zeus onlara huzurlu bir bollugu ancak o zaman verir. ama bir kentin insanlari adaletsizse zeus onlari her türlü felaketin icine atar hatta bütün bir kent tek kisi yüzünden aci ceker. bu dersi rüsvet alan görevliler de ögrenmelidir. biri dike'yi gücendirdigi zaman babasi zeus'a gider ve ondan bunu ödetmesini ister. o halde yargiclar gözünden hicbir sey kacmayan zeus'tan sakinmalidirlar. perses bir kez olsun adaleti gözetmeli, bir utanc olmayan tersine insalara refah saglayan ve onlari haksizliktan uzak tutan calismayi amac edinmelidir. ozan bu noktada pratik bilgelikle ilgili bir dizi ögüt verir.

    hesiodos'un dünyasinda calisma deyince özellikle ilkel bir toplum icin esas olan tarla isleri anlsilir. böylece tarim alaninda deneyimlerinden kaynaklanan ve eski aliskanliklara bagli uzun bir ögütler listesi baslar. bu arada denizciligin kurallarina da deginir. eser dinsel ve ahlaki yasama iliskin yeni bir ögüt listesinin yaninda ugurlu ve ugursuz günler takvimiyle sona erer.
  • ergüder yoldaş'ın 1979 yılında trt için yaptığı şarkılardan olan (diğerleri berlin berlin ve boş beşik'tir) ve ne yazık ki yayınlanmamış bu şarkı, yakın zamanda gelecek olan müthiş sentezin habercisidir bir anlamda.

    http://www.youtube.com/watch?v=rxpvhtbydjg
  • oy deniz dalgalı
    bir yar sevdim ona yanarım
    ay çiçeği gibiyim
    o güneşe semah yakarım
  • dürüstlük, komşu, tasarruf çiftlik bilgisi, iklim koşulları, giyim kuşam, gemicilik hurafeler ama özellikle çalışmakla ilgili öğütler sıralanır. homeros'un anlatısında gördüğümüz yiğitlik, savaşlar, krallar yerine gündelik yaşam vardır. önemi de burdadır.
    ‘’ ilk olarak kendi işine bak,
    daha sonra başkalarıyla ilgilen!
    kavga daha sonra edilir
    eline geçen fırsatı harcama
    bu yüzden önce kendi işimizi halledelim perses’’ (p.14)

    ‘’beşinci soy demir soyudur.
    gündüzleri çalışır, geceleri üzülürler
    tanrıların verdikleri sıkıntılarla karışık bir şekilde
    birkaç ufak tefek zevk tadabilirler.’’ (p.21)

    ‘‘ama birine kötülük yapmak aslında kendine kötülük yapmaktır
    kötü şeyler düşünen insan diğerlerinden önce kendisine zarar verir’’ (p. 25)

    ‘’ düşünceleriyle karar veren insan güzel olanın bugün de yarın da değişmeyeceğini görecektir’’ (p.27)

    ‘’insanlara güven de güvensizlikte büyük sorun yaratır
    bir kadına ya da hırsıza güvenmek arasında fark yoktur’’ (p.30)

    ‘‘sistemli çalışma rahatlık, sistemsizlik sıkıntı getirir’’ (p. 35)

    ‘’ zamanı geldiğinde evlen.
    otuz yaş civarı bu konuda iyi bir zamandır.
    kadın ise geliştikten dört sene sonra evlenmelidir.
    el değmemiş olursa
    ona istediğin gibi davranabilirsin.
    o yüzden en güzeli de tanıdıklardan birinden kız almaktır
    ..
    bir erkek için en güzel şey iyi bir kadına sahip olmaktır
    en kötü şey ise kötü kadındır.
    düşünsene sadece kendi karnını doyurmayı düşünen bir kadın
    erkek ne kadar güçlü olursa olsun ona zarar vermeye yarar’’ (p.46)

    ‘’ insanın en önemli hazinesi susmasını bilen dildir.
    zamanında konuşmak da değerlidir’’ (p.47)

    not: say yayınları 2012 baskısı
  • 1979 tarihli bu şarkının sözlerini aşağıya yapıştırıp bu şarkıya ilişkin devrim yoldaş 'ın yazdıklarının linkini verelim.

    hani köpük köpük dalgalar vurdukça yalıyar oyulur
    deniz binlerce usta eller gibi bir işe koyulur
    hani mermer binbir yontu sinesinde tutsak almış
    kimi şahin baykuş kafası kimi bir gül oymayı düşünür
    çivi çaka çaka deler kalbur tane tane eler
    ve birgün evren yorulur

    gök dürülür, yer gider

    oy deniz dalgalı bir yar sevdim ona yanarım
    ayçiçeği gibiyim oh güneşe semah yakarım

    hani çok doruklu dalgalar göğsüne emzirir pınarı
    pınar binlerce usta eller gibi bir işe koyulur
    hani mermer binbir yontu sinesinde tutsak almış
    kimi şahin baykuş kafası kimi kimin bu dünya düşünür
    çivi çaka çaka deler kalbur tane tane eler
    ve birgün evren yorulur

    gök dürülür , yer gider
    oy deniz dalgalı bir yar sevdim ona yanarım
    ayçiçeği gibiyim oh güneşe semah yakarım
    işler ve günler işte tıpkı böyle yoğurur mayayı
    işler ve günler ellerle doğurur yazıyı turayı
    hani mermer binbir yontu sinesinde tutsak almış
    kimi şahin baykuş kafası kimi yeni bir dünya düşünür
    çivi çaka çaka deler kalbur tane tane eler
    ve birgün evren yorulur

    gök dürülür , yer gider

    oy deniz dalgalı bir yar sevdim ona yanarım
    ayçiçeği gibiyim oh güneşe semah yakarım
  • çeşitli öğütler kısmı:

    mutlu ölümsüzlere gereken saygıyı göster.
    arkadaşına kardeşim deme hiçbir zaman,
    dersen, kötü davranamazsın artık ona karşı.
    ve güzel konuşayım derken yalan söyleme.
    kardeş dediğin kötü söyler, kötülük ederse,
    öcünü iki katlı almalısın ondan.
    sonradan dostluk kurmak isterse seninle,
    af dilemeye kalkarsa, kabul et.
    demek zavallı bir insanmış
    dostlarını bir orada bir burada seçen.
    açık davran, yüzün yüreğinin aynası olsun.
    ne konuksever desinler sana, ne konuksuz,
    ne yoksul dostu, ne de büyüklerin düşmanı.
    insan yüreğini yıpratan kör olası fakirliği
    kimsenin yüzüne vurma hiçbir zaman,
    ölümsüz tanrıların bir cilvesidir bu.
    kendini tutan dil hazinedir insan için,
    ölçülü dil ise dillerin en değerlisidir.
    kötü söyleyene başkası daha kötü söyler.
    ortak masraflı şölenlerde surat asma:
    keyfin daha büyük, masrafın daha az olur.
    gün doğarken ellerin kirli olmasın sakın
    zeus'a da öbür tanrılara da şarap sunarken.
    yoksa dinlemezler seni, duaların boşa gider.
    ayakta su dökme güneşe karşı,
    hele gün battıktan sonra sabaha kadar
    ne yola işe, ne yol dışına,
    soyunup dökünsen bile:
    geceler ölümsüz mutlularındır.
    tanrılara saygısı olan saklanıp çömelir,
    ya da kapalı bir avlu duvarına sokulur.
    sonra evinde ocak yakınında
    ayıp yerlerini yıkanmadan gösterme sakın.
    cenaze dönüşlerinde çocuk yapayım deme,
    bu işi kutsal bayram dönüşlerinde yap.
    durmaz akar güzelim ırmaklardan geçerken
    ayaklarını suya sokmadan önce dua et
    gözlerini akıntıya dikerek,
    ve tertemiz pırıl pırıl sularda ellerini yıka.
    içini ve ellerini yıkamadan ırmaktan geçen
    tanrıların öfkesini geçer üstüne, başına dert açar.
    kurban törenlerinde tırnaklarını kesme sakın,
    hele kara demirle kuruyu yaştan ayırma.
    maşrapayı küpün üstünde bırakma
    şarap içerken, uğursuzluk getirir.
    ev yaparken çıkıntı bırakma hiçbir yerinde ki,
    kuzgunlar konup ötmesinler kötü kötü.
    önce tanrılar için kullanılmamış kaplarda
    ne yemek ye, ne yüzünü yıka, bu da bela getirir.
    on iki yaşında bir çocuğu
    kutsal şeyler üstüne oturtma, iyi değildir,
    erkekliğinden hayır gelmez o çocuğun;
    on iki aylık da olsa, sonu kötü olur.
    bir kadının yıkandığı suda
    bir erkek yıkanmamalı hiçbir zaman.
    bundan da kötülük gelir, bir zaman için de olsa.
    kurban etlerini yıkarken
    tanrı sırlarıyla eğlenmeye kalkma:
    bu da pek kızdırır tanrıları.
    kaynak başlarında işeme sakın,
    ne de ırmakların denize döküldüğü yerde,
    oralarda yıkanmaya da kalkma, iyi değildir.
    bunları yap ki, insanlar kötü demesinler senin için;
    insanın adı çok kolay kötüye çıkar,
    ama sonra çok zordur herkesin dilinden kurtulmak.
    ün dediğin kolay kolay ölmez,
    hele büyük kalabalıklara yayıldığı zaman.
    ün de bir tanrıdır ölümsüz.
  • 'bir kitap okudum, hayatım değişti' romantizmine girmeyeceğim fakat bazı kitaplar yalnızca doğaları gereği dahi size eğitim sisteminden tutun da toplumsal normları dahi sorgulatabiliyor. müsaade ederseniz 'neden işler ve günler lise müfredatında olmalı' temalı entryimle geldim.

    işler ve günler günümüzden yaklaşık 2700 sene önce yazılmış bir kitap, daha doğrusu 800 satırlık bir didaktik şiir. hesiod amcamız kitabın başında evrenin, tanrıların ve insanın yaratılışına kısaca değindikten sonra (zira daha detaylısını anlattığı başlı başına bir başka kitap mevcut) insanların nasıl var olmalarına dair uzun uzun 'ahlak' dersi veriyor. bakın burası çokomelli zira günümüzde tek tanrılı dinlerle ve hatta islamla ilişkilendirilen 'ahlak' kavramının çok ama çok benzerini pagan uygarlıklarda da görüyoruz. ahlaktan kastım elbette bacak arası ahlak değil, 'doğru düzgün' olabilme hali kısaca. ahlak ve dinin aynı cümle içinde geçmesine dahi sinirleniyorum. fakat şaşırtıcı değil, bundan 2.700 sene önce yazılan eserde dahi bir takım büyük ahlaksızlıkların tanrılar tarafından cezalandırılacağı söyleniyor. keşke dinler tarihinde fatiha öğreneceğimize bunları tartışsaydık, heyhat.

    tabi tarım toplumundan bahsediyorsak, tarımsal bilgilendirmeleri de es geçmemek gerekiyor. kitabın ikinci kısmı genelde tarım öğütleri üzerine. öyle ki, döneminden yüzyıllar sonra bizans döneminin en önemli tarım ansiklopedisine giren öğütlerden bahsediyorum. fakat bu öğütlerin en can alıcı noktası, bütün zaman kavramlarının astronomik belirtilmesi. 'eyyamı buhurdan sonra', 'sirius ilk kez gökyüzünde görüldükten sonra', 'kırlangıçlar göçtükten sonra' gibi. hal böyleyken, bu eseri ilk okuduğumda kendimi inanılmaz cahil hissetmiştim. doğadan kopukluğumuz, doğaya yabancılaşmamız, doğa konusundaki cehaletimiz... hani belki diyorum, ilginizi çektiyse şayet, kitaptaki -bana göre- en keyifli yerleri çevirip bir yazı derledim. şuradan okuyabilirsiniz.

    ek: ah, egitim sistemi diyordum, unutmusum yazmayi. liseden dunya tatlisi bir ust donemim var, kendisi doktor su an ve en son on sene once konusmustuk. instagran'da hesiod'la ilgili bir sey paylasinca yazdi bana, mitolojiye giris kitaplarindan birinde gormus. 'bu yastan sonra okuyunca insan cok uzuluyor, kendi yolunu cizmis oluyor coktan' minvalinde bir seyler soyledi. bir yandan herkesin bu eserlerden farkli bir detay yakaliyor olmasina sevinip, bir yandan da sahiden ne kadar bos ve inefektif bir egitim aldigimizi dusunup uzuluyorum. sebebi budur ki tanidigim butun gok cisimlerini balkonda oturdugum arkadaslarima ogretmeye calisiyor, daha fazla agac ismi ezberlemeye gayret ediyorum. cunku bence degerli olan bu, malazgirt savasinin tarihi degil, kusura bakmayin.
  • hesiodos'un kardeşi perses'e gerçekleri açıklamak ve doğru yolu göstermek amacıyla yazdığı didaktik eser. yunanca adı erga kai hemerai olan bu kitapta insanların da tanrılar gibi bazı aşamalardan geçerek bugünkü duruma geldikleri anlatır. fakat insanların tanrıların aksine iyiye değil kötüye doğru gittiklerini, sonlarının yıkım olacağını, bunu önlemenin yolunun da kişinin adalete dayanıp doğrudan ayrılmaması, tembelliğe son vermesi olduğunu söyler. esasen insanlar için yıkım, olymposlu tanrıların saltanatıyla başlar. bu da soylar efsanesini doğurur.

    hesiodos'a göre beş soy vardır. altın, gümüş, tunç, demir ve kahramanlar soyu. ilk dört soyda insanlığın altından demire kadar nasıl düştüğü anlatılır. sonuncusu ise savaşlarda kahramanlık gösteren yiğitlerin soyudur ve zeus kendilerine okenaos kıyılarında sonsuz mutlu bir yaşam bahşetmiştir. insanlardan ve insanlığın kötülüklerinden uzak, ana toprak ile içiçe.

    soylar kısmı çok uzun lakin demir soyunda anlatılan bazı şeyleri yazmadan geçemeyeceğim.

    “ne yeminin değeri kalacak, ne doğrunun, ne iyinin,
    yalnız kötülere, azgınlara gidecek saygıları.
    güçlünün yanında herkes; vicdan kalmayacak.
    kötü insan saldıracak iyi insana.
    yalana dolana kaçıp, antlarını çiğneyecekler.
    yalnız acılar kalacak ölümlü insanlara
    çare bulunmaz olacak kötülüklere karşı.”

    ürpertici.
hesabın var mı? giriş yap