• balık lokantası, meyhane. kuzguncukta deniz kenarındadır. giriş kapısının hemen sağında müteveffa müdavimlerinin resimlerinin (altlarında lakapları yazar) bulunduğu bir pano vardır. restoran girişinde sağda iki basamakla çıkılan balkonumsu yüksek yerdeki masa ise ilerde o panoda yerlerini gururla alacak müdavimlere aittir.
  • "aile yerleri" vardır fakat aile kurumuna dair bir kılları da vardır anlaşılan. aileler dipteki tuvaletlerin önündeki çukurda başka ailelerin fertleriyle neredeyse kucak kucağa oturmak durumunda kalırken, bu aileler tarafından "it, kopuk...", "ipsiz sapsız..." gibi sıfatlarla anılan insanlar girişteki ferah feza ve en iyi deniz gören yerlere otururlar. bana da bu tavrı (belki de benim sandığım kadar bilinçli değildir, o ayrı) takdir etmek kalır. yalnız erkekler yalnızca yalnız oldukları için aşağılanmaktan ismet baba'da kurtulurlar... yaa.
  • boğazdaki meyhanelerden bozkır'da en çok özlenenidir.
    akşam yemeği zamanını izleyen bir kaç saat içinde sigara dumanına boğulup göz gözü görmez bir yer haline gelmesine, garsonlar genel olarak "neden evde yemediniz ki, siz de niye geldiniz hayret" gibi bir tavırda olmasına, deniz görmeyen masaların ankara'daki yakamozdan bile daha kötü bir izlenim bırakmasına rağmen, hele öğle vaktinde ismet baba'da içilen rakının yerini hiç bir şey tutmaz.
    kuzguncuk içindedir oranın.
  • 1951den beri hizmet veren, eski mudavimleri arasinda can yucel de olan, sahane borekleri ozel dikkat isteyen, kredi karti gecmeyen ve her daim dolu olan racon meyhane. muhit: kuzguncuk
  • pazar akşamüzeri rakısı için istanbul'un en güzel salaş meyhanesi.
  • adı baki kendisi bir muamma olmuş bir meyhanedir. en ağzı yanmış olanlarda bile (bkz: fiyatlarına karşılık özensiz servisi) anısı hala iyi çağrışımlar yapabilse de tekrar deneyimlemek mekanı soğuk duş etkisi yapar, biz niye geldik, niye bir saat ayakta bekledik, bu balık neydi böyle, lakerdanın tadı çiğ miydi, ama bak börekler hala çok güzel diye diye çıkarsınız...müdavimlerine söyleyecek söz yok yine de!
  • markaya para verme -çay markası değil- örneklerin en güzellerinden biridir. ismet baba'nın şanlı adına ödersin fahiş parayı, balıklara değil.
    bu kabul edilebilir bir durumdur aslında, ah bir de 1 saat ayakta beklemek olmasa.
  • raki kadehleri orada batan gunese kaldirilir, dostluga, mutluluga icilir. "istanbul'dan baska bir yerde yasanmaz" denir kadehler bosalip doldukca. deniz akip gider insanin ayaklarinin altindan ve gemiler gecer parmaklarin ucundan.
  • her yerde olduğu gibi, burada da adamına göre muamele görülür. seanslar haftada üçe çıktığı anda garsonlar gülümsemeye başlayacaktır elbette. kredi kartı geçmez tabelasındaki istanbul beyefendiliği havası ayrı hasta eder adamı. rakı içmek için bir numaralı mekandır istanbul'da.
  • fiyatlarının neredeyse beyoğlu'ndan bile aşağı olduğu, boğazdaki lokantalarla mukayese bile edilmeyeceği, kredi kartı geçmemesi ile aslında çaktırmadan alınan komisyonu müşteriye bırakan yer. yemekler, mezeler aman ne harikaydı. o tereyağlı karides, o deniz börülcesi... herkesin ömründe en az bir kere gidip görmesi gerken mekan
hesabın var mı? giriş yap