*

  • sinema tarihinin en iyi yönetmeni, dünya tarihinin en büyük sanatçısı. inanmayan gelsin, bende bütün filmleri var, üç tane sahne izletirim ağlaya ağlaya kaçarsınız. öğrenmişiniz bi godard bi pasolini bi sinan çetin. melville'in filmleri kutsi'nin şarkılarıyla yarışacak güçte bence.
  • jean luc-godard'in ilk uzun metrajli filmi a bout de souffle'a jean seberg tarafindan roportaji yapilan yazar parvulesco karakterini canlandirarak destegini vermis buyuk usta.
  • hakettiği saygıyı hiçbir zaman göremeyen melville yıllar boyunca bir çok filme esin kaynağı olmuş işler yapmıştır:

    bushido'nun "way of the samurai" adlı " bir samurayın el kitabı" olarak türkçe'ye çevirilebilecek kitabından esinlenerek çektiği alain deloin'un başrolünü oynadığı le samurai, jim jarmush tarafından "ghost dog" olarak hollywood'a uyarlanmıştır.

    bob le flembeur , kumar ile ilintili bütün filmler için bir başvuru kaynağıdır. neil jordan'ın thief'ine , anderson'un hard eight'ine hatta rounders'a öncülük etmiştir.
  • dünya gangster film külliyatının aga babalarından lakin niyeyse pek duyulmuyor adı sanı. 1912 dogumlu, ilk uzun metrajını 1949 yılında çekmiş (le silence de la mer). yeni dalgaya yönetmen olarak dahil olmasa da - a bout de souffle de oyuncu olarak dahil olmuştur - ilk filmleriyle ilham kaynaklarından oldugu yoruma açık bir savdır. erken dönem filmlerinde şu meşhur gangsta işlerinden uzak dursa da fazla dayanamamış önce bob le flambeur ardında le doulos la isyan ateşini yakmıştır. minimalist bir yaklaşımla -gerçi o vakit herkes minimalist- ele aldığı suç dünyası bir çok yönetmene ilham kaynağı olmuş, lakin suç işleyen kravatlı adamları kimse onun kadar iyi gösterememiştir. açık bir amerikan hayranlıgı vardır. amerikan film noir geleneğinin sadık bir takipçisi, iflah olmaz bir hayranı, özgün bir taklitçisidir. eger o filmler olmasaydı melville de olmayacaktı diyecek kadar da kendini bilir. lino ventura, jean paul belmondo ve baby-face killa alain delon en çok çalıştığı oyunculardır. seyretmekten zevk alacağım filmleri yaptım der. afferim len.
  • son derece başarılı, stilize filmlere imza atmış yönetmen. kanımca en başarılı iki filmi "le samourai" ile "le cercle rouge"dur. yalnız bu iki filmin başarısının altında alain delon etkisinin yattığını da unutmamak gerek...
  • bir yirmi yıl daha yaşasaydı suç filmlerinde çıtayı çok daha yukarılara koyabilirdi. otuz yaşındaki adama trençkot giydiğinde bir haller gelmesini ise o adamın anormalliğine değil, üstadın filmlerindeki atmosferin başarısına bağlamak istiyorum.
  • filmlerindeki detayların izini sürmek, sinema alanında ciddi bir görgü ve birikim gerektiren büyük şef. mubi'de yayınlanan the melville variations bu konuda kritik veriler içerir.

    iş yerindeki boş bir anımda ilgimi çeken bölümleri not aldım. özensiz bir çeviri ama en azından fikir verebilir:

    * bazı özel durumlar hariç melville karakterleri ellerindeki silah boş olmadığı müddetçe, her zaman iki defa ateş ederler. ikici el, ilk atışın trajik bir yankısı gibidir.
    * melville karakterleri her daim yalnız yürürler. kararlı, dalgın, boyun eğmeyen fakat asla aceleci ve bulanık olmayan bir yolda, kafalarından geçen düşünceleri kendilerine saklayarak...attıkları her adımda kendi kader güzergahlarının adeta ölçüsünü alırlar. melville bunları mise en scène olarak anlatır. bu sahneleri saygı ve sabırla birçok açıdan filme alır: sabit pozisyon, panaromik çekim, arkadan takip etme, yandan izleme... bu sahnelerde bir hareket de var elbette. kent mekanının dikkatlice seçilmiş parçalarında, bir köprü geçişinde, tünel boyunca, arka sokaklar ve ana caddelerde bir aksiyon yaşanır.
    * ayakkabılar (tıpkı eldivenler ve iş tulumları) gibi melville erkeklerinin çalışma kıyafetinin parçalarını inşa eder. bunlar şapka ve ceket gibi aynı stilin bir parçası değildir. ayakkabılar, bundan başka, özel bir amaca da sahiptir: bunlar soygun mekanları içindir. bu nedenle ayakkabılar iş sırasında mutlak bir sessizliği garanti edecek şekilde tasarlanmıştır. bir çeşit, sessiz adımlar balesi.
    * le doulos, le samuraï veya le circle rouge gibi filmlerinin kahramanları ne zaman beyaz eldivenlerini giyerlerse doğrusal bir olay zinciriyle kafa bulurlar, karakterleri çerçeveden siler, parçaların düzenlemesini değiştirir ve tüm parçaları geride hiçbir iz bırakmadan birbirine bağlarlar.
  • şunları demiş bir söyleşide: http://alihasar.blogspot.com.tr/…ille-roportaj.html

    sizi sürekli olarak yeni dalga'nın babası olarak gösteriyorlar. bu hoşunuza gidiyor mu?

    kendimi yeni dalga'nın içinde hiç hissetmedim, o dönemlerde, 1959'larda, zaten yaşlı birisiydim. ama bu gençlere hep yoğun bir ilgi duydum diyebilirim. onlara –gerektiğinde- tavsiyeler verebilen büyük bir ağabey olmayı kabul ederek, biraz yol aldım. uymasınlar, tavsiyeler uyulsun diye verilmez.

    1955'te montmartre sokaklarında bob le flambeur’ü çektikten sonra, jenner stüdyolarını satın aldınız. neden kendi stüdyolarınızın olmasını istediniz?

    pagnol ve chaplin'in yaptığını yapmak için. kendi stüdyonuzun olabilmesi için deli olmanız lazım. başta kabus gibiydi, ama muhteşemdi de; çünkü aşağıda kalıyor, sabahın 3'ünde bir sonraki günün ışıklarını ayarlamak için stüdyoya iniyordum. hepsi haziran 1967’de yanıp kül oldu.

    kontrol tutkunluğunuz...

    sadece yönetmen olmak bana yetmiyordu. her şeyi yapmak istiyordum. her şeyine el attığım bir film çekmeyi çok seviyorum: fotoğraf, müzik, dekor... bütün fransız yönetmenler arasında, teknik anlamda en iyi olan bendim. yapımcılıktan yönetmenliğe geçmiş kişileri bir kenarı koyarsak, şüphesiz, bir kameradan en iyi şekilde yararlanan tek kişiydim.
  • suç filmlerinin 'dostoyevski'si. benim için tüm zamanların en iyi 3 yönetmeninden biri.
  • (bkz: le samouraï)

    büyük adam.
hesabın var mı? giriş yap