• "hanende melek" adlı hikayeler hikayesi bir eserin sahibinden, çok okumluk tadından yinmez, roman.
  • sabahattin ali'nin etkileyici romani.
  • üst üste defalarca okunan ve her okunuşunda bir önceki okumada eksik kalan hazinelerin keşfedildiği roman...
    ayrıca (bkz: aşık olunan roman karakterleri)
  • "insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
    ....
    hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden herşeyi bırakıp kaçarlar.
    ...
    muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu"
  • // (...)

    hizli hizli otele dondum. kahvenin gramofonu ve suriyeli kadinin sarkisi kesilmi$ti. arkada$im yatagina uzanmi$ kitap okuyordu. bana yandan bir goz atti:

    "ne o, capkinliktan mi geliyorsun?" dedi.

    insanlar birbirlerini ne kadar iyi anliyorlardi... bir de ben bu halimle kalkip ba$ka bir insanin kafasinin icini tahlil etmek, onun duz veya kari$ik ruhunu gormek istiyordum. dunyanin en basit, en zavalli, hatta en ahmak adami bile, insani hayretten hayrete du$urecek ne muthi$ ve kari$ik bir ruha maliktir!.. nicin bunu anlamaktan bu kadar kaciyor ve insan dedikleri mahluku anla$ilmasi ve hakkinda hukum verilmesi en kolay $eylerden biri zannediyoruz? nicin ilk defa gordugumuz bir peynirin evsafi hakkinda soz soylemekten kacindigimiz halde ilk rast geldigimiz insan hakkinda son kararimizi verip gonul rahatiyla oteye geciveriyoruz?

    (...)//

    sabahattin ali, kurk mantolu madonna, yky, istanbul-1998, s.34.

    (ara: insan)
  • kadri bilinmemiş neffis bir roman;
    sabahattin ali'nin öyküleriyle tanınması ilginçtir zira bu roman, kanımca edebiyat tarihimizin ennn önemli romanlarındandır
    (bkz: ciddi bi konu bu)
  • bir kadın, tren penceresinden dışarı bakabilir, bu sırada gözüne bir kömür parçası kaçar, o ehemmiyet vermeden bunu ovuşturur ve bu minimini hadise dünyanın en güzel gözlerinden birini kör edebilirdi. göz mü mühim, kömür parçası mı? asıl hayat teferruattan ibarettir. bizim mantığımızla hayatın mantığı asla birbirine uymuyor. s.137 *
  • türk romanın en iyilerinden. hele madonnanın hastane çıkışı eve geldiğinde söledikleri vardır ki buyrun derim...

    --- spoiler ---
    "şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "bu eksiklik sana değil, bana ait...bende inanmak noksanmış... beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum... bunu şimdi anlıyorum. demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.... ama şimdi inanıyorum... sen beni inandırdın. seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... seni istiyorum...içimde müthiş bir arzu var... bir iyi olsam!"
    --- spoiler ---
  • oku sonra da otur agla dedırten roman
  • sabahattin ali'nin 1942'de yazdığı muazzam roman. roman her ne kadar "teşrin-i evvel"lerde, "kanun-u sani"lerde geçse de, berlin'de henüz metro bugünkü gibi yaygın olmasa da, kısaca roman dokusu eski gibi gözükse de, beşerin evrensel ve değişmez özelliklerinin apaçık tezahürü itibariyle güncelliğini her daim korumuş, kanımca aziz nesin'e tülsü'yü yazmak için ilham vermiştir.

    "...her yerde kürk mantolu madonna'yı arıyordum, bulamayacağımdan emin olsam da onu aramam gerekti..."

    zira, sabahattin ali ve aziz nesin marko paşa'da beraber çalışmışlardı. tabi, tersi de mümkün. tutunamayanlar böyle birden bire değil, sabahattin ali'lerle, ahmet hamdi tanpınar'larla yavaş yavaş oluşmuş demek ki.
hesabın var mı? giriş yap