• murathan mungan'ın son yıllarda metis yayınları için yaptığı hikaye derlemelerinin bir yenisi; geçtiğimiz ay çıkan erkeklerin hikayeleri'nin mütemmim cüzü olarak da okunabilir. kim ne derse desin iyi bir seçki hazırlamış ve gerekliliği şüphe götürmeyen bir işe imza atmış mungan. kadınlık durumları üzerine usta edebiyatçılardan bir güldeste. kitapta yer alan yazarların listesine kapaktan göz atınca ilk aklıma düşen soru "neden virginia woolf yok?" olmuştu; mungan bu soruya hazırlıklı olduğunu önsözde yaptığı açıklamayla belli etmiş ve woolf öykülerinin uzunluğundan ya da seçkinin ritmini bozma endişesinden söz etmiş; sırf bu açıklama bile ne kadar titiz çalıştığını gösteriyor.
    kitapta hikayesi yer alan yazarlar:
    margaret atwood
    ingeborg bachmann
    charles bukowski
    italo calvino
    roald dahl
    tama janowitz
    hanif kureishi
    doris lessing
    katherine mansfield
    gabriel garcia marquez
    elsa morante
    flannery o'connor
    dorothy parker
    vasco pratolini
    pritchett
    jean rhys
    alice walker
    jhumpa lahiri
    judith lewis herman
    doris dörrie
    marta lynch
  • murathan mungan ın metis yayınlarından çıkardığı hikaye derlemelerinden biri...özellikle erkeklerin hikayelerini okuduktan sonra üstüne tatlı olarak da bu kitabı tavsiye ederim. en azından charles bukowski nin enfes kasabanın en güzel kızı hikayesini bir daha okumak ve margaret atwood, doris lessing, flannery o'connor gibi genelde bizim buralarda pek de bilinmeyen yazarlarla tanışmak için iyi bir fırsat...murathan mungan ve metis yayınlarına bu güzel proje nedeniyle alkışlarımızı yolluyoruz.
  • ilk zamanlar murathan mungan sever bir insan olarak onun ismi var ama o yazmamış diye düşünüp almamıştım fakat yazdıkları bukadar güzel olan bir insanın elbette seçtikleride güzel olur diye düşündüm ve okudum iyide yapmışım ..
  • hayatimda okudugum en berbat seckidir. kendimi beyaz dizi okuyormus gibi hissettim. sırf kapağında murathan mungan adı yazıyor diye gördüğü değeri zerre hakketmemis bir kitaptır.
  • seçkide kadınlara biçilen anne, eş, nine, sevgili, evlat, metres, arkadaş, eğitici, besleyici rollerine ve bu roller minvalinde kadınların toplum içinde yaşadıkları sömürüye, hayal kırıklıklarına, isyanlarına, kabullenmişliklerine dair çarpıcı hikâyeler yer alıyor. özellikle margaret atwood'un "tokalar", judith ermann'ın "kırmızı mercanlar", tama janowitz'in "271 no.'lu çağdaş azize", marta lynch'in "latin âşık", casco pratoli'nin "vanda", g. g. marquez'in "señora forbes'in mutlu yazı" ve alsa morante'nin "nine" adlı öyküleri tekrar tekrar okunacak türden hayli etkileyici öyküler. öte yandan, dahl, bukowski, kureishi, calvino, pratolini, marquez gibi erkek yazarların kadınların dünyasına yönelik böylesine çarpıcı hikâyeler yazmış olmaları oldukça dikkat çekici.

    mungan kitabın önsözünde seçki hazırlamanın zorluklarından bahsetmiş ve çeşitli yazarları seçki dışında bırakmasını tempo, uzunluk vs. gibi sorunlara bağlamış. ben de bir le guin ya da carson mccullers öyküsü görmek isterdim açıkçası. ne yapalım, artık önümüzdeki seçkilere bakıyoruz.
  • 21 farklı yazar tarafından yazılmış 21 farklı kadın öyküsü yer almaktadır kitapta. kitapta 7 erkek, 14 de kadın yazarın öyküsü mevcut. sonrasında murathan mungan erkek öyküleri için de benzer bir kitap derledi.
    kitaptaki öyküler bir seçimin sonucu olarak kitaba girdiğinden boş öykü yok elbette kitapta ancak bazıları diğerlerinden ayrılıyor. kendimce o ayrılanları yazayım;

    bukowski' nin en sevdiğim öyküsü ve bence en iyi işi olan ''kasabanın en güzel kızı''
    muzır yazar roald dahl' ın ''son perde'' isimli öyküsü.
    italo calvino' nun ''evli bir kadının serüveni'' isimli enfes bir sadakatsizlik öyküsü
    ıngeborg bachmann' dan ''gamora' ya bir adım'' isimli kışkırtıcı, hüzünlü bir çaresizlik öyküsü.
    gabriel garcia marquez' in benzersiz üslubunun tadına varabileceğiniz -ki inci kut çevirisi- ''senora frobes' in mutlu yazı''
    elsa morante' nin marquez gibi masalsı bir anlatımla kaleme aldığı ve şadan karadeniz gibi bir çevirmenin de payıyla büyüleyici bir hale gelen ''nine''

    bu 6 öykü benim tekrar tekrar okuyacağım öyküler. tabii bir seçki olduğundan başka türlüsü de beklenemezdi ama muazzam çeviriler olduğunu da söylemem gerek. yukarıda iki ismi yazdım zaten, onun dışında italo calvino' yu rekin teksoy gibi italya' dan ödüllü bir çevirmen, buwkoski' nin öyküsünü, bukowski' yi bize sevdiren avi pardo, backmann' ın öyküsünü günter grass, thomas mann, kafka çevirileri de yapmış olan kamuran şipal, roald dahl' ın öyküsünü ise tulin nutku(bunu bilmiyorum ama can yayınları etiketi fazlasıyla tatmin edici zaten) çevirmiş. ilginçtir sevdiğim bu 6 öyküden 4 tanesi erkek yazarlara ait. 14 kadın yazar içerisinde sadece 2 tane kadın yazarın öyküsünü çok sevmişim. tabii muhtemelen bu, olaylara erkek bakış açısından baktığım için böyledir, ve erkeklerin yazdığı öyküleri kendime daha yakın hissetmişimdir.

    bu 6 öykü içinde bana kalırsa en zayıf öykü marquez' inki. marquez' i bu altılıya koyma nedenim ise benzersiz üslubu.

    bu 6 öykünün giriş cümlelerini yazacağım şimdi ve marquez' in neden benim için çok özel olduğunu özetleyeceğim;

    ''kapının zili çaldığında anna mutfakta ailenin akşam yemeği için boston marulu yıkıyordu.'' (roald dahl-tülin nutku)

    ''bayan stefania r. sabah altıda eve dönüyordu.'' (ıtalo calvino-rekin teksoy)

    ''son konukları da uğurladı.'' (ıngeborg bachmann-kamuran şipal)

    ''kırkında dul kalınca, elena tam yaşamadığının ve kocaman, umarsız bir boşluk içinde olduğunun ayrımına vardı.'' (elsa morante-şadan karadeniz)

    ''cass, beş kız kardeşin en küçüğü ve en güzeliydi.'' (bukowski-avi pardo)

    ''öğleden sonra eve döndüğümüzde, kapının pervazına boynundan çivilenmiş koskoca bir yılan bulduk; rengi simsiyah ve parlaktı; hala canlı gibi bakan gözleri ve açık çene kemiklerindeki testere gibi dişleriyle çingenelerin yaptıkları bir kötü büyüyü andırıyordu'' (g. g. marquez-inci kut)

    evet marquez' in girişi daha uzun ama mesela bu değil. marquez, tıpkı bir masala girer gibi giriyor öyküye, sizi daha ilk cümlede büyülü, fantastik bir dünyanın için çekiyor ama bunu ejderhalardan falan bahsederek yapmıyor. marquez benim için çok ama çok büyük bir yazar.
  • ne okuyacağınıza karar verirken eğer size bir kitap önerildiyse öneride bulunanın kitap zevkine güveniyorsanız bu kitaba başlarsınız.ben de bu kitabı kalemini çok sevdiğim murathan mungan'ın bana önerdiği hikayeleri okuyormuşçasına okudum.
    kitabın çıkış noktası da murathan mungan'ın bir müzikalinde kullandığı "kadınlık durumu" ifadesinden geliyor aslında.bir kadın arkadaşı bu ifadeye takılınca murathan mungan buna kafa yoruyor.hatta "kadınlık durumu dediğinizde,bunun herhangi bir şey değil, bir durum olduğunu,ortada sorunsallaştırılmış bir durumun bulunduğunu söylemiş olursunuz.her sorunsal kendi içinde bir kutupsallık taşır.yolunda gitmeyen bir şeylerin varlığına,bütünlük sandığımız şeyin çelişik yapısına işaret eder. belki de yıllar önce arkadaşıma olan buydu"diye açıklıyor durumu.
    bana gelince murathan mungan aracılığıyla bir çok sevdiğim yazarın bu konuya farklı bakış açılarını görmüş oldum.özellikle sernora forbes'in mutlu yazı,kasabanın en güzel kızı,gerçek bir kapıcı ve kırmızı mercanlar hikayelerini çok beğendim.ama isterdim ki kadınlığın karamsar tarafının yanında güneşli günlerini de görelim.evet kadının içsel çöküntüleri çok iyi işlenmiş ve şu sıralar aksi hikayelere de çok aşina değiliz ama umut ve aydınlık dolu hikayelere de yer verilebilirdi.
    sonuç olarak murathan mungan'ın kalemine yakın hissedenlerin zevkle okuyabilecekleri cinsten bir kitap.
  • murathan mungan'ın derlediği öykülerden oluşan, çok beğendiğim kitap. kadın dünyasına ışık tutmuş gerçekten. içlerinde beni en çok şaşırtan ve aklımda yer eden hikaye roald dahl'ın ''son perde''si oldu. charles bukowski'nin ''kasabanın en güzel kızı'' da yıllar önce okuduğumdan daha farklı bir tat verdi.
  • kitabın arka kapak yazısı:

    “kadınların çocukluklarından yaşlılıklarına ömürleri boyunca içinde yer aldıkları çeşitli durumları gösteren öyküler bunlar; yaşam boyu verdikleri var olma savaşı; anne, eş, kız çocuğu, sevgili, metres olarak sürekli kendilerini bir erkek üzerinden tarif etmenin ağır, uzun yolu; bu uğurda onları çoğu kez karşı karşıya getiren ilişkilerin eşitsiz aritmetiği?

    durumların bir aradalıklarından, öykülerin art arda dizilişlerinden bir üst cümle kurmak istedim. dönüp tek tek hikayeleri, durumları yeniden gözden geçirmemizi sağlayacak olan bir üst cümle? edebiyatın asıl gücünün burada saklı olduğunu düşünüyorum. akıp gideni durup görmemizi sağlayacak olan bir atmosfer yaratmak, bir dünya kurmak. öğrenmiş gözlerle bize hayatı yeniden iade etmek. yazdıklarım bir yana okuduklarımı okurla paylaşma isteğim de bu yüzden...”

    murathan mungan'ın 21 yazardan kadın öyküleri seçip oluşturduğu kitabı. şu an kitabın yarısındayım. şu ana kadar en sevdiklerim “son perde” ve “çatal ve bıçakla” oldu.

    son perde için en basit haliyle 22 yıllık kocasını trafik kazasında kaybeden bir kadının bir nevi yalnızlıkla imtihanı diyebiliriz. biz 3 aylık ya da 2 yıllık manitayla ayrılınca, “aman allahım ne yapacağım şimdi ben, çok alışmıştım, onsuz ne yapacağım eski rutinime nasıl döneceğiz” oluyoruz dimi.
    --- spoiler ---

    yazık kadın kocası öldükten sonra ilk kez biriyle sevişecek. kadın doğum doktoru olan adam sürekli tıbbi bilgiler vererek cinsellikte kadının yaşa bağlı olarak bazı yetilerini kaybettiğini anlatıyor. boğasım geldi adamı.
    --- spoiler ---

    çatak ve bıçakla ise anlatılmaz yaşanır. çatal ve bıçakla öyküsünü ilk okuduğumda o kadar çok etkilendim ki fotoğraflarını çekip yakınlarıma attım. (zaten 5 sayfa olduğu için zor olmadı)
hesabın var mı? giriş yap