*

  • blue beard fetişi sahibi angela carter'ın 93 yılında basılan öykü kitabı. hanımefendi bu öykülerde masallar ve efsaneleri büyülü gerçekçilik 'ten bir adım ileri taşımış, feminist tadlar katmış ve şahane bir ironi ile süsleyip okurlarına sunmuştur. yazarın olgunluk çağı eseri olan bu kitap geçtiğimiz aylarda kanlı oda adı altında everest yayınları tarafından yayınlanmış.
  • neil jordan'ın company of wolves adlı filmine ilham vermiş aynı adlı öyküyü de barındıran, enfes hikayeler toplamı. zaten psikopat tarafları olan klasik masallara yeni psikopatlıklar eklemesi takdire şayandır.
  • doğru yazılışı the bloody chamber olan angela carter'ın 1979 tarihli hikaye kitabı. türkçeye kanlı oda ismiyle çevrilmiş, 2001 tarihinde everest yayınları tarafından yayınlanmıştır. baskısı tükenmiştir. piyasada bulunmamaktadır.
  • feministler tarafından daha ilgiyle karşılanması gereken bir kitapken herhalde moda olmadığından, bilinmiyor bile. popüler kültür ve moda çok garip bir şey ya.
    (bkz: women who run with the wolves)
  • postmodernist ve feminist bakış açılarıyla incelenmesi gereken, incelendiğinde ortaya çok ilginç hedelerin çıkması mümkün olan, angela carter tarafından bluebeard isimli bir avrupa masalından esinlenerek kaleme alınmış harkulade bir kısa öyküdür.

    nasıl bakacağız postmodern açıdan bu öyküye?

    normal şartlarda bizim, bir peri masalı kahramanı olan kadından beklentimiz nelerdir? saf ve temiz olması ve beyaz atlı prensinin gelip onu kurtarmasını beklemesi, lakin the bloody chamber'daki ana karakterimiz (bkz: protagonist) saflığını yitirmiştir biz bunun örneklerini hikayenin başından sonuna kadar görüyoruz. mesela para için evlenmesi, kocasının onun yaptığı hatayı yakalayacağını düşündüğünde onu ayartmaya çalışması ve hikayenin sonlarında kocasını annesinin yardımıyla öldürmesi gibi.

    hikayenin sonu demişken, masaldan bir diğer ayrımı normalde biz hikayenin sonunda bir beyaz atlı prensin saf ve temiz prensesi kurtarmasını bekleriz, ama bu hikayede kurtarıcı kişi anne oluyor. bu durum bizim beklentilerimizi ters yüz edip klasik hikaye beklentilerimizi bu hikaye için beklememiz gerektiğini öğretir. beklentilerimizi yıkar ki bu durumun postmodern tanımı da denaturalization of natural'dır.(doğal olanın doğalsizlaştırılması, yıkılması ya da bozulması diye çevirebiliriz)

    özetlemek gerekirse okunması, eğer okundu ise bir de bu acıdan değerlendirilmesi gereken zira okudukça tatlanan okudukça zevk veren bir kısa öyküdür.
  • öyküler bildiğimiz klasik “kırmızı başlıklı kız”, “mavi sakal” vb. masalların feminist bakış açısıyla ve büyülü gerçekçilik kullanılarak dönüştürülmesiyle oluşturulmuş. masallardaki safiyane, aciz ve ikincil kadınlar çekip alınmış başka başka rollerle hikayenin içine katılmış.

    önemli bir nokta da (bkz: angela carter)ın kullandığı teknikle daha sonraları (bkz: margaret atwood) (bkz: jeanette winterson) etkilemiş olması.
hesabın var mı? giriş yap