• üzerinden "eskitecek" kadar zaman geçmesine rağmen kendi türünde önemsenecek ve değişmez derecede örnek olarak görülen.
  • alışılmış olan hatta kimi zaman basit, sıradan, bayağı bile olabilen.
  • mesela; arcada klasikleri ve huzur buldugum klasik muzikler başlıkları altında klasik kelimesinin nasıl içeriklere vesile olduğu görülebilir, oysa klasik fantaziler, klasik futbol tabirleri, klasik turk erkegi'de irdelenerek incelenmelidir, bunun yanında klasik gitar hatta klasik kahvalti'da farkına warılması gereken diğer klasiklerdir... bir de tuketim toplumunun klasik salakliklari ve klasik turk muzigi eserleri'nin bu başlık altında bahsi geçmelidir. klasik otesi ise kaf dağının arkasından dem vuran abartılı bi tabirdir.
  • motosiklet binerken bi de bakımını yapabilendir.
    (bkz: zen ve motosiklet bakim sanati)
  • kuantumsal olmayan.
  • tdk'ya göre:
    1 . eski yunan ve roma çağı dili ve sanatı ile ilgili olan:
    "klasik eserlerin oynandığı bir millî tiyatroları yok."- h. taner.
    2 . xvll. yüzyıl fransız dili, sanatı ve yazarları ile ilgili olan.
    3 . üzerinde çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeyen, türünde örnek olarak görülen (eser veya sanatçı).
    4 . sanatta kuralcı.
    5 . alışılmış olan, yenilik getirmeyen, geleneksel:
    "klasik şiirin yıkıldığından beri, şiiri, bin kişi bin türlü tarif ediyor."- y. k. karaosmanoğlu.
    6 . isim eski yunan, roma veya xvii. yüzyıl fransız sanatıyla ilgili sanatçı veya eser.

    3.anlamı açacak olursak klasik; modası geçmeyen ve değer kaybetmeyendir. örneğin, yaşar kemal'in ince memet'i klasiktir, da vinci şifresi 2004 yazının en çok okunan kitabı olabilir, ama birkaç yıl sonra da vinci şifresi unutulacak, ama ince memet her yeni nesilde bir daha doğacak, bir daha okunacaktır; ince memet de klasiktir, yaşar kemal de. örneğin, siyah ketenten, diz boyunda kolsuz bir elbise klasiktir, bu yılın turuncusu, önümüzdeki yılın kırmızısı kısa süreliğine göz alacak, ama bu durum klasik siyah elbisenin değerini azaltmayacaktır, o her duruma her zaman uyacaktır. örneğin bazı (uzun) yıllar için one night standler gözde olabilir, ama aşk hep klasik kalacaktır. chat yapmak güncel ve/ya çağdaş olabilir, ama beyaz kağıt üzerine 2b kalemle yazmak (kurşunun, beyaz kağıdın çok dikkatli bakıldığında farkedilen pütürleri üzerinde kayışını hissetmek ve çıkardığı sesi duymak) klasiktir, değerini kaybetmeyecektir.
  • turkiye'de icinde mp3 barindiran bilgisayarlarin buyuk yuzdesinde bir $ekilde bulunan klasor.. icinde klasorlere ayrilmami$ abik gubik birsuru eser bulunur.

    yine ortak olarak bu klasorun, mp3 klasorleri icinde en az ugralinani olmasi gercegi vardir. (bkz: tespit insani)
  • (ara: bir klasiği)
  • yeni bir sigara. imperial tobacco tarafından manisa tesislerinde üretiliyor. karbon monoksit, zifr ve nikotin açısından lark'tan 12mg'lik karbon monoksit miktarıyla ayrılıyor (lark'ta 13mg).
    şu an ağzımda yanmayan bir tanesi duruyor. denemek amacıyla bir paket aldım, zira 2ytl'lik fiyatıyla 2.2ytl'lik lark'tan daha ekonomik. deneyenler winston'a benzediğini söylüyor. şunu bir yakayım da, test sonuçlarını sizlerle paylaşayım. lakin, en güzeli içmemek tabii.

    (bkz: sigara sağlığa zararlıdır)
  • mathew arnold, the study of poetry (şiir üzerine çalışmalar)’ında “classic” kelimesinin gerçek ve doğru anlamı, sözkonusu edilen eserin en iyi sınıfa ait olması demektir.” der.t.s eliot “what is classic?” de klasikliğin “öneminin ve değerinin sonradan ve tarihi perspektifi içinde ele alabileceği” görüşünü ileri sürer. klasik kelimesini önemseyen bir eleştirmenin, sanatın kurallarının koruyucusu (muhafazakâr) olması muhtemeldir. erken grek edebiyatının klasik statüsünü icat eden iskenderiyeli bilginler, ellerini çabuk tutup hemen katı biçimsel kurallar koydular ve daha sonrada kendi eserlerini bu kurala dayalı olarak oluşturmaya ve böylece eserlerinin kalsik niteliğini garanti etmeye koyuldular. bu sınıflama sistemini miras alan romalılar da eserlerini, belirlenen kurallara dayandırdılar ve sürekli dışa vurdukları bir aşağılık komplexiyle, taklit ettikleri grek edenitayının klasik statüsünü teyid ettiler.
    ingiltere’de “klasikler” denilince, her şeyden önce grek ve roma edebiyatı akla gelir. ancak günümüzde klasik, konumu ve değeri hakkında genel bir anlaşmanın olduğu eser veya eserler anlamındadır. (arnold kelimeyi,dryden ve pope’a “nesrimizin klasikleri” derken belki de bu anlamıyla kullandı) kült klasik anlayışta dönüm noktalarından bir tanesi muhtemelen neo-klasik çağ olan 18.yy da meydana geldi. bu yüzyıla kadar kelime aristo’nun poetica’sı ve horace’ın çok sık taklit edilen ars poetika’sında adeta kutsal bir nitelik kazanan, aristokratik bir kültürü sürdüren retoriğin kurallarına uyar. bu tarihten itibaren, kelime kültürel yayılma anlamına gelmeye başlar. (ki bu dr. johnson’un, thomas gray’ın elegy’sine duyulan hayranlığı, onun kılar.) arnold!dan bu yana klasik terimi, ahlaki eleştirinin (moral kriticism) zayıflamasıyla birlikte önemini kısmen yitirmiştir. eleştirel bir uzlaşmanın veya (arnold’un deyimiyle) “genel bir gerçek yargıya ulaşma” çabasının olmadığı yerde, terimin kullanışı şüpheler içerir. ‘what is classic?’ ’de eliot “a guide to the classic”(klasik rehberi) için “size derbi maçının galibi nasıl seçeceğinizi anlatan çok ilginç bir kitap” der. kendisinin virgil’in klasik statüsüyle ilgili tartışması ise açıkça edebiyat dışı ilgilerle biçimlenmiştir. genel olarak terim, çok rahat bir biçimde, eleştiri terimi yerine yargıları onaylamak için kullanılmaktadır. bununla birlikte formal bir disiplin olmanın, tarafsızlğın, nesnelliğin erdemlerini, eksantirik ve benmerkezcilikten kaçınmayı yücelten bir faktör olarak klasizme yönelik itici bir güç, (kilasiği sağlıklı ve romantiği hasta olarak tanımlayan) goethe’den beri, romantiklerin ‘deha’ ile ilgili bireysel estetik anlayışlarını denetleme işini görmüştür. puşkin’in eseri bu türden klasiklik örneği sergiler ve 18.yy neo-klasik edbiyatın büyük bir bölümünde olduğu gibi, çoğunlukla kendisini hiciv yoluyla açığa vurur. yüzyılımızdaki bir çok yazarın, geç romantik dönem yazarlarına karşı çıkmaları, kilasik antikite edebiyatının, ya nesnelliğe ya evrenseliğe yardımcı bir öğe olarak görülmesine (joyce’un ulyses’de homer’i kullanması veya pound’un sextus propertius’u kullanması gibi) veya bilinçli bir klasik tarafsızlık doktrininin,disipline edilmiş formları içerisinde, lirik bir duyarlığın ihtiva edimesine yol açtı. eliot’ objective correlative (nesnel karşılıklılık) bu anlamda neo-klasiktir, eliot’in büyük edebi eserlerde acı çeken insanın, yaratıcı zihinden ayırt edilmesi gerektiğinde ısrar etmesi de bu eğilimi yansıtır. bu tür bir yeni-klasikçilik, imgeci kuram ve uygulamanın temelini oluşturur. d.h lawrence’ın “böyle bir klasizm saçmalıktır, dahası korkaklıktır.” (bkz: collected letters sy: 753) demesine yol açan şey, eliot’ın bu yeni-klasikçiliği, sınırları edebiyat sahasının çok ötesine taşan virgil tarzı bir mutlakçılık ve katılığa dönüşmesidir. eleştiride, çağdaş yeni-klasikçilik olgusu, (dryden,pope ve boileau’nun yaptığı gibi) edebi normların yetkin tanımlamalarını yapmak yerine, içinden çıkıp geldiği kültürel eklektisizme karşı kasıtlı bir ters düşmeyi simgeler. böyle bir olgu, öz itibariyle, dikkatli ustalık ve tekniğin önemini yeniden vurgulanmasından başka bir şey değildir.
hesabın var mı? giriş yap