• yıkıma uğramasını inceleyen teorilerden birinin de santorini adasındaki volkan patlaması olduğu hipotezi üzerine bina edilmiş olduğu antik kent.
  • (bkz: minos) (bkz: minotauros) (bkz: labyrinthos)
  • bazı arkeologlar knossosun yeniden insaasinin tamamen bos hipotezlere dayandigini ileri surerler. yine de karar vermek icin gidip gormekte yarar var. sarayin icerisindeki bazi duvar resimleri o zamanin gunluk yasamiyla ilgili guzel ipuçları içerir.
  • ingiliz arkeolog arthur evans tarafından 1900'de bulunmuştur.
  • tarih kitaplarında küveti ilk kullananlar olduklarına dair bilgiler vardır. hijyene, temizliğe düşkün, su tesisatı konusunda uzman oldukları bilinir.
  • mö 2000 yıllarında giritte kurulan minos uygarlıgının;duvarları büyük oranda taştan;zemin,tavan ve kapıları ise tahtadan olan sarayların en büyüğü.
  • girit adasında minos uygarlığından günümüze ulaşan saray kompleksi. taht odası ve freskleriyle meşhur. saraydan günümüze ulaşan kısım heraklion ya da osmanlı zamanındaki ismiyle kandiye şehrinin hemen ötesinde. şehirden belediye otobüsüyle yirmi dakikada gidilebiliyor.
    https://www.google.com/…iqaw&biw=1366&bih=663&dpr=1
    taht odası'nın görselleri yanıltmasın. mekan hem küçük hem de alçak tavanlı. oradaki taht bir tabure ölçülerinde. got dizisindeki iron throne gibi bir şey değil yani.
    saray duvarlarını süsleyen freskler: https://www.google.com/…-gpwrq1kay&bih=663&biw=1366
    bunlar da replika. orijinal freskler iklim koşullarından daha fazla etkilenmemeleri için heraklion müzesine taşınmışlar. yerlerine ise replikaları yapılmış.
    bu saray kompleksinin en enteresan yanı etrafında koruyucu sur duvarları olmayışı. minos uygarlığı bir ada üstünde kurulu bir uygarlık olduğu için kendilerini güvende hissetmişler ve şehir surları inşa etme gereği duymamışlar.
    minos uygarlığı girit adasının yaşadığı depremler sonrası zayıflayarak tarihe karışmış. knossos sarayı da bu depremlerde büyük zarar görmüş. buna rağmen ayakta kalan parçalarından ne kadar ihtişamlı günler yaşadığı anlaşılabiliyor. sarayın gerek mimari üslubu gerek fresklerinde görülen anlatım dili ana karadaki uygarlıklardan farklı, eşsiz ve tamamen bu adaya özgü.
    knossos sarayı'nda yapılan kazılardan çıkan artifaktlar ise heraklion arkeoloji müzesinde görülebilir. https://www.heraklionmuseum.gr/…ctions/#collections
  • knossos sarayı büyük oranda sir arthur evans'ın teorilerine dayanılarak rekonstrükte edilmiştir. aslında ilk bulunduğu zamanlardaki haline bakıldığında, ortada çok da malzeme olmadığı görülür. belirli belirsiz fresk parçaları, evans'ın bir gün palmiye bir gün saz olduğunu iddia ettiği bir takım desenler, önünde sekiler olan bir takım duvarlar falan derken, kazılarla birlikte ortaya çıkan koruma çatısı yapma ihtiyacı evans'ın bütünü resmetme tutkusuyla bir anda kocaman bir saray kompleksinin rekonstrüksiyonuna dönüşmüştür.

    bir yandan dönemine göre pek hatalı bir iş yapılmamıştır - yine de fazlaca , ancak modern koruma kuramı çerçevesinde biliyoruz ki bu tür rekonstrüksiyonlar bir çok detay ölçeğinde arkeolojik veriyi ortadan kaldırmanın yanı sıra, teorilere ve varsayımlara dayanan bütünlemeler oldukları için, yanıltıcı olabilmektedirler. örneğin evans'ın rekonstrükte ettiği kraliçenin taht odası ve çift balta odasında pek çok konjektürel müdahale olduğu yazılıp çizilmektedir.

    evans ve knossos'taki evans katmanı için ileri okuma (ben de henüz tamamen okumadım, ama kendime de not düşmek için buraya koyuyorum)
    the evansian period of knossos: ınconvenienthistory and the world heritage list
    inventing the minoans
    sanırım ben de konuya ikinci makalenin yazarı papadopoulos ile sarmıştım - üşenmeyip referanslara dönüp bakarsam burayı editlerim.

    knossos'ta evans dönemi olarak anılan ve aslında bir "minos uygarlığı inşası" alt hedefini içeren bu rekonstrüksiyon dönemi (burada parantez açıp söylemek gerekir ki o zamanın arkeolojik araştırma yaklaşımı, avrupalılığı uygarlığın ve medeniyetin kökenlerine bağlamak, bu nedenle de akdeniz çevresinde medeniyetin ilk kurucularını tanımlamak üzerine kuruludur. örneğin anadolu'ya uygarlığı iyon kolonilerinin getirdiği tezi vardır. halbuki şimdi biliyoruz, anadolu'da iyon kolonilerinden çok önce, anadolu halklarının kurduğu medeniyetler hüküm sürmekteydi ve iyon kolonileri geldiklerinde bazı kültürel pratiklerini taşımanın ötesinde medeniyetin olağan gelişim çizgisi dışında bir değişim getirmediler) işte üzerinden zaman geçtikçe, özgün ile teorinin birbirine karıştığı bir fikir karmaşasına yol açmakta. aslında knossos, bir yandan "arkeolojik alanlarda neden rekonstrüksiyonlardan kaçınmalıyız" sorusunun cevabını veriyor. çünkü asla, kaybedilen şeyin yerinde tam olarak neyin olduğunu bilmiyoruz, ve yaptığımız her kapsamlı müdahale biraz arkeolojik kanıt kaybettiriyor, halbuki arkeoloji bilimi bu kanıtları genişleyen bilgi dünyası çerçevesinde tekrar tekrar yorumlamak üzerine kurulu.

    aynı fikirsel çerçevede ele alınabilecek bir başka müdahale de mesela, atina akropolisi'dir. 19. yüzyılın sonunda, saf hellen mükemmeliyetini yansıtacak biçimde temizlenmiştir, halbuki ondan önce içerisinde, antik yunan'dan sonra gelişen katmanlar vardır. (bkz. parthenon camisi) günümüzde biliyoruz ki, tarihsel her katman önemlidir.

    bir yandan politika, asla ve asla kültür mirasından ayrılamıyor, tüm müdahale süreçlerinin dönemin siyasi gelişimleri ile biçimlendiğini görüyoruz, ancak tabii ki son yüzyılda, insanlık olarak üzerinde anlaştığımız temel kurallar inşa ettik. örneğin venedik tüzüğü (uluslararası bir metindir - ıcomos türkiye tarafından çevirisi için link) bunlardan biri.

    tüzüğün 15. maddesi söyledir:

    "kazılar: madde 15- kazılar 1956 yılında unesco tarafından kabul edilmiş arkeolojik kazılarda uygulanması istenilen uluslararası ilkelerle tanımlanan kararlara ve bilimsel standartlara uygun olarak yapılmalıdır. yıkıntılar korunmalı, mimari unsurların ve buluntuların sürekli olarak korunması için gerekli önlemler alınmalıdır. bundan başka, kültür varlığının anlaşılmasını kolaylaştıracak ve anlamını hiç bozmadan açığa çıkartacak her çareye başvurulmalıdır. bütün yeniden inşa işlemlerinden peşinen (a priori) vazgeçilmelidir. yalnız anastylosis'e, yani mevcut fakat birbirinden ayrılmış parçaların bir araya getirilmesine izin verilebilir. birleştirmede kullanılan madde her zaman ayırt edilebilecek bir nitelikte olmalı ve bu, anıtın korunmasını sağlamak ve eski haline getirmek için mümkün olduğunca az kullanılmalıdır. "

    kısacası, knossos'un önemi aslında artık arkeolojik kalıntı olmaktan farklı bir yere kaymış durumda. arkeoloji, yöntem, siyaset ve koruma alanlarında bir tarih dersidir diyebiliriz.
hesabın var mı? giriş yap