• adil duzen kurulu düzendir.
  • insanin guclu oldugu yeri tanimlayan alan.
  • kurulmak sureti ile depoladigi potansiyel enerjiyi salivermek icin yanip tutu$an duzenek.
  • bosanmak icin karar vermeye calisan ebeveynlerin genellikle bozmaya cok korktugu bu nedenle bosanmayi geciktiren duzen.
  • (bkz: status quo)*
  • bürokratik oligarşiye verilen bir diğer ad.

    gelişimini tamamlayamamış ülke düzenidir. milleti olan ama devletleşememiş ülkelerde hakim nizamdır.

    yürüdüğü memleketlerde, asıl güçtür. iktidarın kesinkes öpmesi gereken yüzüğün taşıyıcısıdır.

    değiştirilmesi bile teklif edilemeyen metinlerle varlıkları tahkim edilmiş, sorgulanamaz ve emir buyurulamaz kuruluşlardan müteşekkildir.

    ona horozlanan her kim olursa olsun, kendini topun ağzında bulur.

    halk için mi vardırlar, yoksa halk onlar için mi vardır, hiç belli değildir. yumurtadır tavuktur yani bir açıdan.

    sevgilerini göstermekte de hiç mâhir değillerdir. bilakis, severlerken halkı, o neredeyse altlarında ezilir, canı çıkar.

    zahiren, yaptığı herşey halk içindir ve aslında çok çakozlamadığı meselelere zihnini yorup vakit kaybetmesin diye, kurulu düzen, onun yerine herşeyi düşünür; çizer, siler, yapar, bozar.

    her şeyin "zaten yapılmış" olanı bulunduğu için, sorgusuz sualsiz oradan buradan birşeyler getirir, götürür.

    böyledir işte üçüncü dünya ülkelerinde mevcut kurulu düzen yapısı.

    ama biz iyi ki üçüncü dünya ülkesi değiliz.*
  • sırtındaki anahtarla kurulan ve zemberekten boşalana kadar rakibini düzen bir nevi bir şişme bebek.
  • temellerinde bir sürü soru işareti bulunan ama dışardan bakıldığında sağlam görünen bir düzendir. düzeneğin ana unsuru bir ev, eş, çocuktur.
    bozulmasından şiddetle korkulduğu içindir ki düzenek bozulmasın diye her gün kredi kartı taksitleri, ev taksitleri, araba taksitleri vs. ile takviye edilir.
  • müesses nizam demişler eskiler eskiden. tesis edilmiş olan nizam. kurgulanmış, kurulmuş, inşa ve ibda edilmiş. birilerince ve tabiî birilerine rağmen. bu kurgu, kurulmuşluk ve inşaat, kurucuyu/kurucuları (müessis) ve bu kurucuların, kurgularının ve kurdukları düzenlerin faniliğini de işaret eder bize. kurulu düzenler genelde kurucularının bile tasavvur edemediği çeşitli düzenekleri marifetiyle insanları (b)ezerler ve (d)üzerler. onları (b)ezgin ama (d)üzgün hâle getirirler de denilebilir. bu insanlar kağıt katlama ve kesme sanatının en temel ameliyelerinden birinin sonucu olan tek-tip insan motifleriyle bezenmiş ve dahi onlara benzetilmişlerdir... kurulu düzen bütün düzenekleriyle birlikte bir kaide olur; bu kaide o kadar "mükemmel"dir ki değiştirilmesi, dönüştürülmesi, geliştirilmesi teklif dahi edilemez. düzenin olduğu gibi sürdürülmesi kaideye kaidenin kaide olarak kalması da düzenin sürmesine bağlıdır. hassaten bu sebeple düzenin tesis edildiği dönem/ler gelenekselleştirilir, milat kabul edilir, "kadim" kılınır. zihni işgal altında olmayanlardan biri demiştir: "kadim olan odur ki, onun öncesini kimse hatırlamaz." hatırlamak iste(ye)mez de denilebilir, hatırlatılmaz, unutturulur, tu kaka edilir ve bir sürü şey daha... uzar gider bu, böyle. "şayet hatırlarsa" parantezinde yazmayacaklarım işte tam da bu düzenin tekerine çomak sokacak "istisna"lardır ve acayip bir biçimde de bu "kaide"yi bozar. kurulu düzenin kurumları, o kurumlarında kurum kurum kurulan is karası amir-memuruyla sürüp giden düzen de bozulmuş kaidesinin üzerinde çok eğleşemez, bütün düzenekleri ile birlikte yıkılıverir.

    (bkz: halka rağmen halk için)
hesabın var mı? giriş yap