• l.w. the third.. rufus wainwright'in babasi.. "the third"luk hikayesi tamamen aristokratik sebeplerden.. o da plak sanatcisi ama daha ziyade haslama taslama turkuleri soyleyen bir folk singer'mis.. hatta cook eskiden onu da new bob dylan adaylari arasina katmislar..

    sadece grown man albumune denk gelip dinledim; hakikaten komik sozler yaziyor bay wainwright ( i wish i was a lesbian / i'd like to be a dyke / i would hang with k.d.lang / mel gibson take a hike / i think it would be nice to love someone who was alike ) ama o saman tadinda turkuleri esliginde nasil kaale alinir, bilmem.. sincan sound bile feza yolundayken..
  • 10 yil aradan sonra 8 nisan 2006'da - bugun - tekrar istanbul'a gelip konser vermis neseli, enteresan ve enerjik folk ozani. yazik ki ilk geldiginde, konserdeyken sahne arkasinda butun parasinin calinmis olmasi ve sultanahmet camii'ni gormek isteyip halici dukkanlarina sokulmus olmasi kendisini biraz sehrimizden sogutmus.

    kendisi, "...yine bir gun steve buscemi ile giderken..." seklinde guzide anilarini sarki aralarina yedirip bir yandan da "... niye geldiniz ki? cok mu merak ettiniz?" diyerek azicik dinleyici kitlesini ortaokul sozlu moduna gecirip tir tir titretmis insandir.

    kisa ve resmi hayat hikayesi (kaynak: crr): "1946’da kuzey carolina’da dünyaya gelen wainwright, carnegie mellon üniversitesi’nde oyunculuk eğitimi aldı. 1968’de kendi şarkılarını bestelemeye başladı. ilk albümü loudon wainwright iii 1970’de yayınlandı. bugüne kadar 20 albüm yayınladı. iki grammy adaylığı olan wainwright’ın şarkıları johnny cash, earl scruggs, freakwater, norma waterson, kate & anna mcgarrigle ve rufus wainwright tarafından yorumlandı. grounded for life, undeclared, freaks and geeks, the larry sanders show ve ally mcbeal gibi tv dizilerinde; tim burton’ın yönettiği big fish, neil simon’ın the sluggers wife, david jones’un jacknife ve betty thomas filmi 28 daysde rol aldı, müziklerine katkıda bulundu. broadway müzikallerinde rol aldı. "
  • you can't fail me now, en etkileyici şarkısıdır.
  • ogluna yazdigi rufus is a tit man adli bir eseri vardir. ondan sonra gel hayirli evlat ol!
  • knocked up'ın kapanış jeneriğindeki grey in l.a. adlı güzel şarkıyı seslendirir.
  • sonbaharda bir batı avrupa ülkesinde yalnız başınıza kalırsanız "last man on earth" albümüyle aklınızı başınızdan alabilecek folk/adult alternative sanatçısı. yalnızlık, ölüm ve anılar arasında kaybolur gidersiniz; o eski ve yabancı binalar, yabancı insanlar arasında sessizce kahve içerken... "i'll just send you a postcard of a bridge we once crossed" der mesela. kahveden bir yudum alır, ağlamamak için zor tutar insan kendini. gerçek bir köprü ya da bir ruhsal evre; herkes birileriyle köprüler geçmiştir ve artık beraber değillerdir. şarkıda da dediği gibi, o köprüler yerinde durmaktadır ama sevginiz çoktan yitip gitmiştir. o an bunu anlatacak kimse olmaz yanınızda işte. loudon'ın da çok iyi bildiği ve hissettiği gibi, evim dediğiniz yerde olsaydınız da olmayacaktı...

    "entertainer" bölümünde frank sinatra'nın en melankolik plaklarını bulabileceğimiz bir dünyada, garip bir dünyada, yaşıyoruz. loudon bu garip dünyaya gürültülü olmadan vurucu olabilecek arkaplan müzikleri yazıyor. oğlunun daha ilk albümünde "barcelona" gibi bir parça çıkartabilmesine şaşmamak lazım yine bu sebepten.
  • rufus wainwright'ın tüm dengesizliğini, ruh hastalığını, sonsuz melankolik halini ve önemsenmemekten ortaya çıkan megalomani problemini borçlu olduğu adam, şarkı söyleyebilen iskele babası. bizim de rufus wainwright'ı borçlu olduğumuz adamdır ayrıca. rufus babasından daha ünlü olmaya and içmemiş olsa belki de herhangi bir bar piyanisti olacaktı.

    (bkz: dinner at eight)
hesabın var mı? giriş yap