• kilise repliklerinden ilginç sonuçlar çıkarılacak film. yaratıcı aşkını öğütlerken yan taraftan da o kadar da bırakmayın korkmayı deyu mesajlar gelir. şeytan ile muhatabiyetin artık dialoglara döküldüğü filmdir. kadın ile alakı bilinmiş fikirlerine rağmen filmde yengeyi pek bir yüceltir. aşşaıdaki replikte muhabbetullah mevzusuna girmeye çalışmış, ama ortaya karışık yapmıştır. ceviri düzgündür. korsan cd çevirilerine benzememektedir. kontrol eidlmiştir.

    "korkunç, bağışlayıcı olmayan. tanrı'yı böyle düşünmüştüm.*
    bu dünyada bizi cezalandıran, öldükten sonra araf'a gönderen.
    günahkarların sonsuza dek yanması için cehenneme mahkum eden.
    ama yanılmışım.
    tanrı'yı öfkeli olarak görenler..o'nu hafife almayın..
    ama o'nun kara bulutların arkasında kalan yüzünü görmeye calışın.
    eğer isa'nın gerçekten kurtarıcımız olduğuna inanıyorsak o halde sevgi dolu bir tanrımız var.
    ve onu görmek sevgi dolu kalbini* görmektir.
    o yüzden şeytan size günahlarınızı söyleyip cehennemde ölmeyi hakettiğinizi söylediğinde ona şöyle söyleyin; "gitmeyi hakettiğimi söylesem ne çıkar?"
    benim adıma sıkıntıya katlanan birini biliyorum. onun adı isa ve o nerede ise ben de orada olacağım."

    (bkz: daha yazacaktım)
    (bkz: otobüs kalkıyor)
    (bkz: devamı haftaya)
  • filmin sonunda gecen yazilara bakildiginda hussi kutlucan isimli birinin demirci rolunde oynadigi gorulmektedir.
  • meslek tanımıyla protestan ahlakı ve kapitalizm arasındaki ilişkiyi tanımlamıştır: meslek, insanın kendini ona uydurmak zorunda olduğu ve tanrı buyruğu olarak kabul ettiği şeydir.
  • bir bbc dizisi. henüz yeni. ilk üç bölümünden edindiğim intiba itibarı ile alışageldiğimiz suç / polisiye /drama dizilerinden ayrılan pek bi tarafı yok.

    fakat şu var. görüntülerde net alan derinliği o kadar kısıtlı bir alanda tezahür ediyor ki -genellikle yüz yahut obje odaklı- seyrine doyum olmuyor. makro fotoğraf sevenler diziyi seveceklerdir eminim... ayrıca ana eksende ilerleyen hikayenin yanı sıra her bölüm başka bir hikaye anlatıyor.

    birkaç bölüm daha oynasın bakalım... iyi mi kötü mü o zaman daha açık konuşuruz...
  • ilk sezonunun sadece 6 bölüm sürdüğü, ancak reytinglerin de tatmin edici olması sebebiyle ikinci sezonunu da görmemiz muhtemel olan bbc dizisi. ana hikayenin yanı sıra, her bölümde işlenen yeni hikayeler fazlasıyla orjinal ve tatmin edici nitelikte. bölümler bir saat sürmesine rağmen, oyunculuk ve işlenen konular mükemmele yakın olduğu için insanın canı hiç sıkılmıyor. diziye adını veren luther adlı karakteri canlandıran idris elba, the wire ve the office'ten sonra televizyonda yine ıskalamamış.
  • 4. bölümün sonunda, ansızın çalan beck ile, yüzde istemsiz ve çarpık bir gülümseme bırakmıştır.

    (bkz: everybody's gotta learn sometime)

    "eternal sunshine of the spotless mind" yüzünden pavlov'un köpeği olmuşum da haberim yokmuş.
  • şöyle bir parmak bal çalıp ağzımıza kaybolan dizidir.

    --- spoiler ---
    6. bölüm ile sezon finalinin son sahnesinde giren don't let me be misunderstood şarkısıyla gönüllerde taht kurmuştur.
    --- spoiler ---
  • 6. ve son bolumu ile (simdilik umarim) tum sezon icin 10 numara veriyorum. karakterler, calan sarkilar, senaryo, goruntu hepsi 10. ek olarak kanaat 10.

    yalniz bu 6 bolumluk hikaye bizde olsa, en az 40 bolum cikardi, o derece hizli ilerliyor. dizinin sonunda ne olacak simdi dedik, luther'de aynen ole dedi. inglizler bu isi ogrenmis mirim, en son sherlock ta saglamdi, bu da mutlaka izlenmeli ey ahali
  • amerikan yapımı muadillerine göre daha gerçekçi ve daha güzel bir karakter & dizi.

    --- spoiler ---

    ilk başta, idris elba tarafından canlandırılan john luther karakterinin, law & order: criminal intent'de vincent d'onofrio tarafından canlandırılan robert goren karakteriyle benzerlikler taşıdığını düşünmüştüm. hatta belki bir parça da criminal minds'daki dr. spencer reid karakterinden izler *.

    ama sonraki bölümlerde luther'in tarzının tamamen eşsiz ve benzersiz olduğunu hissettim. yalnızca 6 bölümle kalırsa gerçekten üzüleceğim bir dizi olacak bu. umarım devamı gelir.

    dikkatli gözler, dizide john luther'in kankası ve bir diğer dedektif olan ian reed'i canlandıran steven mackintosh'u underworld evolution (2006) ve underworld rise of the lycans (2009) adlı filmlerdeki "tarih yazıcı vampir" andreas tanis rolünden anımsayacaklar.

    --- spoiler ---

    izleyiniz, izletiniz.
  • acilis parcasi icin; (bkz: paradise circus)*

    it's unfortunate that when we feel a storm,
    we can roll ourselves over 'cause we're uncomfortable

    oh well the devil makes us sin

    but we like it when we're spinning, in his grin.

    love is like a sin my love
    for the ones that feels it the most

    look at her with her eyes like a flame

    she will love you like a fly will never love you, again

    oh, ho..

    it's unfortunate that when we feel a storm,
    we can roll ourselves over when we're uncomfortable

    oh well the devil makes us sin

    but we like it when we're spinning, in his grin.

    --- ying yang ---

    ask bir gunah gibidir askim
    onu en derinden hissedene
    bak ona
    alev alev yakan gozleriyle
    seni tipki bir pervane gibi sevecek

    asla tekrar sevmeyecek

    --- ying yang ---

    http://www.youtube.com/…fb78b009&index=2&playnext=2

    ayrıca: (bkz: idris elba/@nevroticzone)
hesabın var mı? giriş yap