• bir filozofun düşündüklerini eyleme de aktarmasını savunan ve bu doğrultuda her türlü cinsel maceraya giren adam... kendisi paris'in gettolarındaki aidsli olma ihtimali zenci fahişelerle yatar kalkar...
    kelimeler ve şeyler... deliliğin tarihi... cinselliğin tarihi gibi başyapıtları mevcuttur.. 20 yy.'ın ikinci yarısına damgasını vurmuştur....
  • (bkz: foucault)
  • 1984 yılında aids hastalığından dolayı ölmüştür. time dergisi paristeki evinin balkonunda mariuhana yetiştirdiğini yazmış. arkadaşları tüm uyuşturucu türlerini denediğini söylemiş. baba filozof.

    "ben, kitaplarımın molotof kokteyli ya da mayın tarlası olmasını isterim, tıpkı donanma fişekleri gibi kullanıldıktan sonra kendilerini yok etmesini isterim" (milliyet 18 mayıs 1999)

    siyah bir kedisi vardı.
  • merkezi iktidar ve gözetleme kavramını, mimariyi kullanarak somutlaştırmıs olan eli opulesi dusunur. bentham'ın panopticon adli yapiti bu kavrami aciklamak icin bicilmis kaftandir zaten.burda soz konusu olan, dairesel yapinin tam ortasinda gozetleyen(nam-i diger iktidar), dairenin ceperlerinde ise ayri ayri kompartmanlara ayrilmis olarak gozetlenenler bulunmaktadir. gozetlenenler, ne birbirleriyle ne de merkezle olan diyaloglari kuramamis zavalli objeler haline getirilmislerdir.
    bkz: panopticon
  • hem deconstructıon,hem de new-historicism alanlarında teorileri olan ve en çok da ortaya attığı discourse teorisiyle bilinen düşünadamı.
  • michel paul foucault; magritte'in* meshur ceci nest pas une pipe tablosu için küçük ama içinde resimden dilbilime, görüntü ile gösterge arasındaki ilişkilere kadar pek çok alanla ilgili yorum ve sorunlara yer verdigi bir kitap yazmıstır..eger magritte yapmış olduğu pipo resminin altına "bu bir pipo değildir" cümlesini koymasaydı boyle kaligram formunda bir eser foucaulta hicbir zaman ilham olamayacaktı..
  • "neden her kişi kendi hayatını bir sanat yapıtına dönüştürmesin? neden şu ev ya da lamba bir sanat yapıtı olsun da benim hayatım olmasın?" sorusunu soran düşünür.
  • "pek çoğumuzun, din üzerine kurulmuş bir etiğe inanmadığını ve özel, ahlaki ve kisisel yaşamlarımıza karışan bir yasa sistemini istemedigini kabul edersek, bizim bu günkü sorunumuz da, bir ölçüde eski yunanlılarınkine benzemiyor mu diye soruyorum kendime. günümüzdeki özgürlük hareketleri, yeni bir etiğe dayandırabilecekleri ilkeyi oluşturma konusundaki başarısızlıklarının sıkıntısını çekiyor. bir etiğe ihtiyaçları var, ama ben'in, arzunun ve bilinçdışının, sözde-bilimsel bilgileri üzerine oturtulmuş bir etikten başkasını bulamıyorlar. sorunların benzerlıği beni şaşırtıyor."
hesabın var mı? giriş yap