• türk beşlerinin en gençleri..
  • 1908 yılında dünyaya gözlerini açan, 1971 yılında devlet sanatçısı ünvanı alan, 1999 yıllında vefat eden müzisyen. ilk okulda keman, orta okul son sınıfta da mesut cemil ile viyolonsel öğrenimini lise devresinde de sürdüren akses, bir yandan da darulelhan'a devam ederek, cemal reşit rey'den armoni dersleri aldı. 1926'da istanbul erkek lisesini bitirince kendini müziğe verebilmek için viyana'ya gitti. 1934 yılında yurda döndüğü zaman, necil kazım yeni türk müziğini kurmak türkiye'de batı müziği öğretimini başlatmak için, gerekli bütün hazırlıklarını tamamlamıştı.

    1934 eylülünde form bilgisi ve prozodi öğretmeni olarak atandığı ankara musiki muallim mektebi'nin devlet konservatuvarı haline getirilmesi için var gücüyle çalıştı. milli eğitim bakanlığı tarafından paul himdemhiti ile birlikte konservatuvar'ı kurmakla görevlendirildi. 1948'de ankara devlet konservatuvarı'nın müdürlüğüne 1949'de güzel sanatlar genel müdürlüğüne 1954'de isviçre (bern), 1955'te almanya (bonn) kültür ataşeliklerine ve 1958'de devlet operası genel müdürlüğüne atandı. 14 haziran 1971'de milli eğitim bakanlığı tarafından, türkiye cumhuriyetinin devlet sanatçısı ünvanıyla taltif edilen necil kazım akses, aynı yılın ağustos ayında yeniden devlet opera ve balesi genel müdürlüğüne getirildi. 1972 eylülünde kendi isteğiyle bu görevden emekliye ayrıldı. akses'i yazı tekniği yönünden etkileyen besteciler daha çok marx ve reger olmuştur.

    kaynak: http://guzelsanatlar.kulturturizm.gov.tr/…68acc0564
  • vefat edene kadar uzun yıllar ankara'da emek mahallesi'nde kendi yaptırdığı beşler apartmanı'nın 5 numaralı dairesinde yaşadı. kültür bakanlığı tarafından apartmanın kapısına asılan "necil kazım akses bu apartmanda yaşamıştır" yazılı tabelayı "yaşamıştır ne demek, ben öldüm mü?" diyerek "necil kazım akses'in yaşadığı ev" şeklinde değiştirtmişti; zira yaşamının son anlarına kadar hayat dolu bir insandı.
  • müzik çalışmalarına keman ve viyolonsel öğrenerek başlamış ve darüelhan’da cemal reşit rey’den armoni dersleri almıştır. 1931’de viyana devlet müzik ve görsel sanatlar akademisi’nin kompozisyon bölümünü, 1934’te prag devlet konservatuarı’nın ileri kompozisyon bölümünü bitirmiştir. yurda döndükten sonra ankara musiki muallim mektebi’ne atandı, milli eğitim bakanlığı’nca devlet konservatuarı’nı kurmak üzere türkiye’ye davet edilen paul hindemith ile birlikte planlama çalışmalarına katıldı. konservatuvardaki öğretmenlik yıllarında bülent arel, nevit kodallı, ferit tüzün gibi genç kuşak bestecilerin yetişmesine önemli katkıları oldu.
    1948’de ankara devlet konservatuvarı müdürü, 1949’da güzel sanatlar genel müdürü oldu.
    1958’de devlet operası genel müdürlüğüne getirildi. 1971’de devlet sanatçısı ünvanını aldı. 1972’de emekli olmasına rağmen konservatuvardaki derslerini sürdürdü.
    türk beşleri diye anılan grubun üyesi olan sanatçı yapıtlarında halk müziği ve klasik türk müziği motiflerini çok sesli müzik tekniğiyle birleştirme girişimleriyle dikkati çekti. bestelerinde temel ritim ve ezgiler sürerken farklı enstrüman gruplarının değişik tempolarda müziğe katıldığı rastlantısal müzik tekniğine sık sık başvurdu. orkestra için konçerto (1976-1977), itri’nin neva-karı üzerine scherzo (1970), bir divandan gazel (1976) gibi yapıtlarında klasik türk müziğine duyduğu ilginin etkileri belirgindir. başlıca yapıtları arasında mete ve bayönder adlı birer perdelik operaları, beş piyano parçası (1930), flüt piyano sonatı (1933), minyatürler (1936), senfonik destan (1973), viyola konçertosu (1977), çeşitli sahne müzikleri, ankara kalesi (1942) adlı senfonik şiir, 50.yıl cumhuriyet marşı ve dört senfonisi sayılabilir.

    (kamil
  • bugün ilk defa cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrasının konseri sayesinde scherzo ”ıtri’nin nevakarı üzerine" adlı eserini dinlediğim üstad.

    https://www.youtube.com/watch?v=m217awcpnsy
  • necil kazım akses (6 mayıs 1908, istanbul - 16 şubat 1999, ankara), türk senfonik müzik bestecisi.
    çağdaş türk müziğinin kurucu ve öncü kuşağı olan ve "türk beşleri" olarak tanınan grubun üyesidir. “ankara kalesi” adlı senfonik şiiri, piyano için, “minyatürler”, keman ve viyola konçertoları, orkestra için “konçerto” ve “ballad”'ı, beş senfonisi ve yaylılar için dört değerli kuarteti başlıca yapıtları arasındadır. ankara devlet konservatuarı’nın kurulmasında rol almış, 1948’de bu kurumun müdürlüğünü yapmış, iki kere ankara devlet opera ve balesi müdürlüğü görevinde bulunmuştur. 1971 yılında “devlet sanatçısı” ünvanı verilen ilk 11 sanatçıdan biridir.

    yaşamı
    1908'de istanbul'da dünyaya geldi. babası, harbiye nezareti posta müdürlerinden mehmet kazım bey, annesi daha sonra kandilli kız lisesi müdiresi olacak olan edebiyat öğretmeni emine hanım'dır. keman dersi almaya yedi yaşında başladı. ortaöğrenimini istanbul erkek lisesi'nde yaptı. bu sırada dârülelhan'da (istanbul belediye konservatuarı) cemal reşit rey'in armoni sınıfına yazıldı. özel olarak önce mesut cemil ve sonra sezai asal ile viyolonsel çalıştı.
    1926'da kendi olanaklarıyla avusturya'ya giderek viyana devlet müzik ve temsil akademisi'ne yazıldı. burada walther kleinecke'nin viyolonsel ve joseph marx'ın kompozisyon öğrencisi oldu. bir yıl sonra türk hükümetinin bursunu kazanarak, eğitimine devam etti. viyana akademisi'nin yüksek lisans derslerini sürdürürken, prag devlet konservatuarı’na da kaydoldu. josef suk ile yüksek kompozisyon ve alois hába ile mikrotonal müzik çalıştı. her iki kurumun da ileri devre kompozisyon bölümlerinden mezun olarak 1934'te yurda döndü. viyana’da bulunduğu dönemde naciye hanım ile tanışıp evlendi, bu evlilikten kızı sevil dünyaya geldi.
    yurda döner dönmez atatürk'ün ankara’ya gelişinin 15. yıldönümü nedeniyle ısmarlanan "bayönder" başlıklı operasını besteleyen necil kâzım akses aynı yıl, ankara'da musiki muallim mektebi'nde öğretmenliğe ve müdür muavinliği görevine başladı. okulun devlet konservatuarı haline getirilmesi için çalıştı. 1935'te, ankara devlet konservatuvarı'nın kurulması amacıyla milli eğitim bakanlığı'nın çağrılısı olarak türkiye'ye gelen alman besteci paul hindemith'in yardımcılığını üstlendi. soyadı kanunu çıktığında, müzik öğrenimi görmesi için ailesini ikna etmiş ve kısa süre içinde devlet bursu kazanmasına yardımcı olmuş koruyucusu hakkı tarık us’un isteği ile “akses” soyadını aldı.
    1936'da yeni kurulan bu konservatuvara kompozisyon öğretmeni olarak atandı. aynı yıl bela bartok, adnan saygun ve ulvi cemal erkin ile birlikte adana'nın osmaniye ilçesindeki folklor araştırmalarına katıldı.
    1939’da halkevleri’nin 7. kuruluş yıldönümü nedeniyle gerçekleşen müzik festivalinde verilen bir konserde diğer türk beşleri’nin eserleriyle birlikte akses’in “çiftetelli” adlı eseri seslendirildi. 1938-39’da askerliği sırasında ilk taslarklarını yazdığı “ankara kalesi, senfonik tarih” (1942) adlı eseri ankara’da cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası, berlin’de berlin şehir orkestrası tarafından seslendirildi ve avrupa’da plak yapıldı. bu eser, yurtdışında plağa alınmış ilk türk yapıtı olma özelliğini kazandı.
    1941’de saadet hanım ile evlendi, bu evlilikten okşan (1942) ve oğlu ahmet (1947) dünyaya geldi. 1942’de sahne müzikleri bestelenen sanatçı, 1945’te yaylı çalgılar üçlüsü’nü, 1946’da “birinci yaylı çalgılar dörtlüsü”’nü besteledi. 1946’da akdeniz’den aldığı esinle “poem” adlı eserini yazdı.
    1947’de bestelediği “ballad” adlı eserden sonra besteciliği bir suskunluk dönemine girdi. 1948'de konservatuvar müdürlüğü, 1949'da güzel sanatlar genel müdürlüğü yaptı. kültür ataşesi olarak bern'de (1954) ve bonn'da (1955-1957) bulundu. 1958-1960 yıllarında devlet opera ve balesi genel müdürü oldu. 1971'de yeniden aynı görevi üstlendi. hükümetin değişmesi ve yeni kültür müsteşarı ile anlaşamaması üzerien 1972'de kendi isteği ile emekli oldu.
    besteci büyük senfonilerini, melih cevdet anday, orhan veli, cahit külebi gibi türk şairlerinin eserleri üzerine bestelediği liedleri, büyük korolu yapıtları 1960’lardan sonra ortaya koydu. “keman konçertosu”, “birinci senfoni”, “ıtri’nin neva kâr’ı üzerine scherzo” gibi önemli eserlerini birbiri ardına yazdı. cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası’nın kuruluşunun 150. yılı için “bir divandan gazel” ve “orkestra konçertosu” adlı eserlerini yarattı. bir divandan gazel’de ilk defa “rastlamsal" tekniği kullandı.
    necil kazım akses, 1971'de "`centre mediterranéen de musique comparée et de danse`"ın kurucu yönetim kurulu üyesi ve başkan vekili seçildi. ilk defa devlet sanatçılığı ünvanının verildiği 1972 yılında bu ünvanın verildiği 11 kişiden birisi oldu.
    1976-1977’de bir viyola konçertosu yazdı ve koral çalgan’a ithaf etti. eser, 1978’de cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası eşliğinde çalgan tarafından seslendirildi. ikinci ve üçüncü senfonilerini yazdı. atatürk’ün ölümünün 100. yıldönümü için 1981’de yazdığı “barış için savaş” başlıklı senfonik şiir, atatürk sanat armağanı’nı aldı. 1983’te dördüncü senfoni’yi tamamladı.
    1985 yılında profeösrlük ünvanı alan necil kâzım akses yaşamının son dönemlerine dek ankara devlet konservatuvarı'nda kompozisyon dersi verdi. 1988’de “atatürk diyor ki” başlıklı beşinci senfoni’sini tamamladı. artık başka çalışma yapmamaya karar verdiyse de 1990’da “yaylı çalgılar dörtlüsü”’nü tamamladı. 1992 yılında sevda cenap and vakfı’nın altın onur madalyası’na layık görülen akses, çanakkale şehitleri’ne adanan “ölümsüz kahramanlar” başlıklı altıncı senfonisi’nin sadece ilk bölümünü tamamlayabildi. 16 şubat 1999 salı günü hayata veda etti.
    öldüğü sırada aynı zamanda bilkent üniversitesi müzik ve sahne sanatları fakültesinde kompozisyon derslerini sürdürmekteydi. akses, besteciliği yanında, yeni ve genç kuşakların yetişmesini sağlayan büyük bir öğretici olarak da öneme sahip bir sanatçıdır.
    adı, ankara’da ikamet ettiği sırada kaldığı emek semti’nde bir parka verilmiştir. evin ilyasoğlu tarafından hakkında “necip kazım akses: minyatürden destana bir yolculuk” (1998) başlıklı kitap basılmıştır.

    besteciliği
    daha çok büyük senfonik formların yaratıcısı olarak tanınan necil kazım akses'in besteleri belirli evrelerle incelenebilir: avrupa'daki öğrencilik yıllarına rastlayan ilk çalışmaları 1929'dan 1930'lu yılların sonlara kadar olan dönemi kapsar. "piyano için prelüd ve fügler", "allegro feroce", "piyano sonatı" ve "mete operası" bu dönem ürünlerindendir. bu dönemi yeni bir atonal stil yaratma istek ve arayışları olarak nitelendirilebilir.
    1934'te yurda döner dönmez atatürk'ün ankara’ya gelişinin 15. yıldönümü nedeniyle "bayönder" başlıklı operasını besteler. çalışmalarında kuşağının diğer bestecileri gibi geleneksel türk müziği ve halk müziğinin etkileri vardır. ancak bu öğeleri doğrudan armonize etmek yoluyla değil, stilize ederek kullanır.
    1940'lar ile yeni dönemine girer. bu dönem ile ve özellikle senfonik eserleri ile bir "akses stili" belirginleşmeye başlamıştır. bu stilin özelliğini ezgisel yönden türk modlarına (makam) dayalı olmak, armonik yönden ise bestecinin kendi deyimiyle, a-modalite teşkil eder. ankara kalesi, ballade, birinci senfoni, keman konçertosu, ıtri'nin nevakâr'ı üzerine scherzo, on piyano parçası gibi büyük soluklu eserleri bu dönemi ile ortaya çıkmaya başlar. orkestrasyon giderek daha yoğunlaşmaktadır.
    necil kazım akses'in 1976'da "bir divandan gazel" ile başlayan ve ölümüne dek süren bestecilik evresi son dönemini oluşturur. besteci bu ileri olgunluk döneminde solistler, korolar ve geniş orkestra için yine büyük çaplı yapıtlar üretmiştir. iyice yoğunlaşan orkestra yazısında, rastlamsallık gibi yirminci yüzyıl müziğinin getirdiği birçok söylemden yararlanmıştır. bu yönleri ile de "türk beşleri"nin yeniliğe en açık üyesi olarak seçkinleşmiştir.
    bestecinin 85 yaşındayken yazmaya başladığı bariton solo, koro ve orkestra için hazırlanmış büyük eserini çanakkale şehitlerine armağan ediyordu. "ölümsüz kahramanlar" başlığı altında sunduğu bu 6.senfonisinin ilk bölümü tamamlanmış bir şekilde durmaktadır.
    bestecinin yurt dışında çalınan yapıtlarından bazıları şunlardır:
    "ankara kalesi", fritz zaun yönetiminde berlin şehir orkestrasıyla 1943'te çalındı (ve polydor plak şirketince plağı yapıldı).
    "ballad", yurt dışında en çok çalınan yapıtı olup, 1950'den başlayarak londra, edinburgh, birmingham, münster, paris, teplice, cluj, brüksel, viyana, bükreş, tunus, prag ve moskova'da yönetildi.
    "poem"'i 1949'da franco caraccioto yönetiminde ve çellist antonio saldarelli solistliğinde roma'daki rai senfoni orkestrası tarafından seslendirildi.
    "ıtri'nin nevakâri üzerine scherzo", sofya, moskova, kahire, budapeşte'de çalındı.
    "birinci senfoni" 1968'de lessing yönetimindeki viyana tonkünstler senfoni orkestrası tarafından; 1972'de keman konçertosu ile birlikte niyazi tagizade yönetimindeki azerbaycan devlet senfoni orkestrası tarafından bakü'de seslendirildi.
    "ikinci senfoni", muhammed nazar mommadov yönetimindeki orkestra saz tarafından 1997'de türkmenistan'da çalındı.
    "keman konçertosu", expo 2000 hannover'daki dünya fuarı münasebetiyle, diğer bazı türk eserleri ile birlikte, cihat aşkın'ın solistliğinde ve rengim gökmen yönetimindeki ndr-radyo filarmonisi tarafından seslendirildi.
    1990'lı yıllarda "yaylı çalgılar dörtlüleri" (numara 1 ve 4), avrupa'da dusseldorf, prag, bratislava, budapeşte, pecs ve helsinki kentlerinde seslendirildi.

    ünvanları ve ödüller
    1957’de almanya’nın birinci derece “yaratıcı hizmet ödülü”
    1963’te, italya’nın “cavalliere officiale unvanı”,
    1971’te, türkiye cumhuriyeti “devlet sanatçısı” ünvanı,
    1973’te, italya’nın “commendatore madalyası”,
    1973’te tunus’un “habib burgiba sanat, kültür madalyası”
    1981'de “atatürk sanat armağanı”
    1992'de and vakfı’nın “onur ödülü altın madalyası”
    1998'de istanbul üniversitesi "fahri doktor" unvanı

    yapıtlar
    şan ve orkestra
    “şiir ve müzik”, basbariton ve orkestra için, 1935.
    “senfonik destan”, soprano, koro ve orkestra için, 1973.
    “solocular geçiti”, soprano, mezzo-soprano, bariton, basbariton ve orkestra için, 1976.
    "bir divandan gazel", tenor ve orkestra için, 1976.
    “çokseslendirilmiş türküler”, 1938
    “konservatuvar marşı”, (erkin ile birlikte), 1940.
    “eşliksiz koro kompozisyonları”, 1947.
    “on türkü”, eşliksiz karma koro için, 1964.
    “50. yıl marşı”, 1973.
    “istanbul’a gönül veren ozanlar”, eşliksiz koro için, 1983.

    şan ve piyano
    “portreler”, 1965.
    “şiirlerle müzik”, 1975.
    “hayır mı, evet mi”, 1988.
    “çiftetelli”, senfonik dans, 1940
    “ankara kalesi”, senfonik şiir, 1942.
    “ballade”, büyük orkestra için, 1947.
    “eskilerden iki dans”, 1960.
    “1. senfoni”, 1966.
    “ıtri’nin nevakarı üzerine scherzo”, büyük orkestra için, 1970.
    “sesleniş”, 1973.
    “2. senfoni”, yaylılar için, 1978.
    “3. senfoni”, 1980.
    “orkestra konçertosu”, 1976 – 1977.
    “barış için savaş”, senfonik şiir, 1981.
    “4. senfoni” (sinfonia romanesca fantasia), viyolonsel ve orkestra için, 1083 – 1984.
    “5. senfoni” (atatürk diyor ki), retorik senfoni, koro, çocuk korosu, tenor ve org için, 19

    konçerto
    şiir, viyolonsel ve orkestra için, 1946.
    keman konçertosu, 1969.
    viyola konçertosu, 1977.
    ıdyll, viyolonsel ve orkestra için, 1980.
    oda müzikleri[değiştir | kaynağı değiştir]
    “allegro feroce”, klarnet, saksafon ve piyano için, 1930.
    “poéme”, keman ve piyano için, 1930.
    “sonat”, flüt ve piyano için, 1933.
    “üç şiir”, mezzo soprano ve yaylılar dörtlüsü için, 1933.
    “trio”, yaylılar için, 1945.
    “1. yaylılar dörtlüsü”, 1946.
    “2. yaylılar dörtlüsü”, 1971.
    “3. yaylılar dörtlüsü”, 1979.
    “4. yaylılar dörtlüsü”, 1990.

    solo çalgı için eserleri
    “prelüd ve fügler”, piyano için, 1929.
    “beş piyano parçası”, 1930.
    “sonat”, piyano için, 1930.
    “minyatürler”, piyano için, 1936.
    “piyano için on parça”, 1964.
    “capriccio”, viyola için, 1977.
    “hüzünlü melodi”, viyola için, 1984.

    sahne eserleri
    “antigone” için müzik, üflemeli çalgılar için, 1936.
    “kral oedipus” için müzik, kadınlar korosu ve üflemeli çalgılar için, 1936.
    “jül sezar”, için müzik, üflemeli çalgılar için, 1936.

    kaynak: vikipedi
  • bugün 21. ölüm yıl dönümü olan müzisyen.
  • şu ismin altına kimsenin yazacak bir şeyi yokmuş demek. sadece bizde değil dünyanın başka yerlerinde de böyledir bu. önemli isimler/eserler ya da klasikler hakkında herkesin malumatı vardır. daha fenası herkes malumat sahibi olduğunu gösterme telaşındadır. aptal görünme korkusu. "bilmiyorum" demeyi öğrenmek zordur. lisans eğitiminin (öğrenimi değil) asli hedefi bu olmalıdır. lisans eğitimi ciddiyetini bütünüyle kaybetti. hiç olmazsa doktora bunu verebilmeli. sessiz kalmaktansa künyedeki sıkıcı bilgileri tekrar etmek tercih edilmiş, amplifikasyon refleks halini almış.

    ben bu başlık altına niçin yazıyorum? yazmadan evvel genelde hedef tayin ederim. amacım bunu okuyanları necil kazım akses dinlemeye teşvik etmek. benden önceki entrylerin herhangi birinin necil kazım akses'i dinlemeye veya tanımaya teşvik ettiğini sanmıyorum. neden tanımalıyız necil kazım akses'i? (hitap ettiğim kitlenin ekseriyetinin müzikle pek yakından ilgilendiği varsayımıyla yazıyorum) çünkü memlekette sanat olan müziğin kökleri buralardadır. köklerini tanıman gerekir. tanımak için de evvela köklerin olduğunu fark etmek gerekir. ağacı odundan ayıran budur. iyi dinleyici, iyi müzisyen, iyi sanatçı olmanın ilk adımı hiyerarşiyi öğrenmektir. askeriyede de böyledir bu. önce rütbeleri öğrenirsin, yerini tayin edersin. modası bir türlü geçmeyen romantik isyan fikrine gereğinden fazla önem veriliyor. bunu birey olmanın yolu görmek hem kolaycılıktır hem aptallık. unutmayın kişi ancak toplum içinde birey olabilir (kulağa slogan gibi gelen bu cümleyi hemen yutmayın ama hemen tükürmeyin de; öğütmeye çalışın). toplum dediğiniz şey ise miras alınmış bir biçimler sistemidir. hiyerarşisiz sistem olmaz. necil kazım akses bu hiyerarşinin tepelerindeki isimlerdendir.

    üretken bir adamdır. her eseri aynı değerde değildir elbet. kolay ama lezzetli bir lokmayla başlayalım: dağlar. şostakoviç'in kıymeti hiç bilinmemiş oratoryosundan bir bölümü hatırlatıyor: ormanların şarkısı (pesn o pesah - song of the forests), bölüm ııı (geçmişin hatırası). stalin'in siparişidir. 1950'deki stalin ödülünü kazandığı için tukaka olmalı. dağlar'da tarif edilen duyguyu günümüzde canlandırmak çok zor. parçanın işçiliğini falan bir tarafa bırakın ve o döneme has olan -hatta o döneme ve yalnızca rusya'ya ve öğrencisi ankara'ya has olan- bu tuhaf duyguyu hissetmeye çalışın. sonraki öğün minyatürler. ne kadar ham, toy bir müzik. kuvvetli melodi taslakları duyuluyor ara sıra. bu fikirler maharetli bir bestecinin elinde çok değerli bir ürüne dönüşebilirdi. nitekim öyle de olmuş: piyano için on parça. 30 sene içinde aynı nüveden neler çıktığını görün. bilhassa serinin 8. parçası (andante) gizli bir hazinedir. büyük yapıtları arasında sayılan viyola konçertosu ise kuru gürültüdür bana kalırsa. belki de ben hikmetini anlayamadım. düğümü serimi güç okunan, doruğu olmayan ses yığınından başka bir şey duyamıyorum. aynı şeyleri senfonileri için de söyleyebilirim. çok övgüye mazhar olan bir divandan gazeldöneminin sesidir. rastlamsallığın müziğe de bulaştığı yıllar. bir deneme, arayış bakımından değerli olabilir fakat günümüz için tedavülden kalkmış para kadardır kıymeti. koleksiyona katar, eşe dosta gösterebilirsin ancak. başka işe yaramaz. son olarak yaylı çalgılar dörtlülerinden bahsedeceğim. bela bartok'un yaylı çalgılar dörtlüleriyle kıyaslanacak düzeyde parlak eserlerdir. ne yazık ki hiç kıymeti bilinmemiş, tetkik edilmemişlerdir. ne repertuarlarda yer bulabilirler ne de konservatuarlarımızda analiz edilirler. dinlemek isteseniz spotify'da bile bulamazsınız. yıllar evvel yücelen yaylı dörtlüsü seslendirmiş, hungaroton etiketiyle çıkmış. onu da ara ki bulasın. bunda dinleyicilerden çok müzisyenlerin ve akademisyenlerin payı vardır. dinleyicinin payı vardır çünkü bizim memleketin müşterisi uyuşuk bir kanaatkarlıktan muzdariptir. önüne ne konursa onu yer, onu da mızmızlanarak yer. bu mızmızlanmaları gevelemeden, mırıltıdan öteye gitmez. bu yüzden gaye su akyol'a, ilhan erşahin'e, bülent ortaçgil'e, fazıl say'a layıktır. müzisyenlerimiz ise kendilerini zorlayacak talebi, arzuyu -ya da onları zorlayacak her neyse onu- kendileri dışında bir yerden beklerler. demek kendileri bu cevherden yoksunlar. yazık. bir zamandır bu sorumlulukla yazmaya başladım. ceylan ertem'den, kaan boşnak'tan, nisan ak'tan şikayet etmeyi, onları yermeyi, sahtelikleri üzerine konuşmayı da sorumluluğum olarak görüyorum. fakat gayesi 'sanat' olan bir avuç insanı da anmak gerektiğini anladım. kıçımı küçük taşla silince elim bok oluyor. her neyse, ben necil kazım akses'e döneyim. yaylı çalgılar dörtlülerinin kıymetinden bahsettim. bir tanesi üzerinde duralım. ilkini seçtim. eserin ikinci bölümünü tetkik edelim. başlığı allegretto – andante quasi adagio. ikinci bölüm iki bölümden oluşuyor. iyi bir dinleyici olmak istiyorsanız çalışmalı, kendinizi zorlamalı ve anlamaya gayret etmelisiniz. tüm bölüm 130 ölçüdür. elinizde nota yoksa takip edemeyeceğinizi biliyorum. ölçüyü kılavuz olsun diye verdim. 1-32 ölçüleri arası bir parça, 32-130 arası başka bir parçadır. şimdi bu ayrımı duymaya çalışınız. ikinci bölümün ikinci parçası bir fügdür. 'füg'ün ne olduğunu öğrenin. bahsi geçerse bildiklerimi anlatırım başka yazıda. eğer müzisyenseniz füg yazmayı deneyin. çok eğiticidir. yazdığınız şeylerin yavanlığı karşısında şaşıracaksınız ve daha önce burun kıvırdığınız pek çok parçayı hayranlıkla dinleyeceksiniz. emin olun. eski bir teknik olan fügle yepyeni bir dil yaratmış necil kazım akses. geçtiğimiz yüzyılda bu teknikle yazılan ve yeni sözler söyleyen pek çok muazzam eser vardır. britten'in op.29'u ve sorabji'nin kss 25''i numune olarak görülebilir. necil kazım akses'in fügü de bunlardan aşağı kalmaz. hem müthiş bir işçilik hem zengin bir dağarcık. dikkatle dinlerseniz 90. ölçüde ikinci bir füg daha başladığını fark edeceksiniz. bu çok zengin bölümde hem saba hem bestenigar duyulur ve hiçbiri sakil durmaz.

    iyi dinleyiciler benim burun kıvırdığım ya da hayranlık duyduğum bu müzikleri ciddiyetle dinlemeli, incelemeli, tanımalılar. daha meraklı olanlara dinledikleri müziklerin notalarına da ulaşmalarını öneririm. bu pek kolay olmayacak.
  • repertuar olarak batı seviciliğimiz o kadar dayanılmaz boyutlara gelmiş ki çağdaş bestecilerimizin adları en fazla konser salonlarında kalıyor. onların yaptıklarını anlamak bu değil. bu durumdan nasibini maalesef ki necil kazım akses de almış. ülkemiz müzisyenleri, müzik severleri/sözde musikişinasları ya yüzünü tamamen batıya dönmüş avrupalı bestecilere riayet ediyor ya da tamamen makama dayalı türk müziğine konsantre oluyor (buradaki türk müziği malum). çağdaş bestecilerimizi iyisiyle kötüsüyle bir avuç insan dinliyor, riayet ediyor. 1920'lerde başlayan bu müzikal yapılanma sürecinde olanlar, bu ülkenin müziğine katılanlar neredeyse olmamışçasına göz ardı ediliyor. kabul edelim, evet müzikal anlamda dünyanın en harika işleri yapılmadı fakat biz bunları sevsek de sevmesek de bilmekle en azından onları hatırlamakla mükellef olmalıyız. bu süreçte bu ülkenin müzikal kimliğine iyi kötü çok şey katıldı. türk beşlerinin en genç üyesi necil kazım ise bunların başlıcalarındandır. onun besteleri bir yerlerde kulağımıza çalınmayı hak etmiştir. onunla ilgili anlatılacak şeyleri buraya tamamı ile sığdırmam mümkün değil ama en azından aşina olmanızı öneririm. umarım bir gün bir yerlerde, şu an önümde açık duran "minyatürler ve on piyano parçası" kitabından repertuarıma katıklarımı bu yazıyı okuyan-okumayan ve necil kazımı kaçırmış kişilerin kulağına ilk çalan ben olurum...
hesabın var mı? giriş yap