• türkler'in islam dinini benimsemesinden önce oluşmuş oğuz kağan destanı'nın başlangıçta hangi adla abıldığı bilinmiyor. müslüman türkler ise destanı iran geleneğine uygun biçide "oğuzname" olarak adlandırmış, kopuz eşliğinde manzum parçalar çalmışlardır.
    mohaç savaşı'nın gecesinde bu destandan parçalar okunduğu söylenir.
  • thm sevenlerin grup çig ile tanidigi türkücü oguz aksaç'in ilk solo albümü. beyoglu metropol müzik tarafindan çikartilan albümde yer alan türküler:
    1 - aglatma gelem - 05:20
    2 - asagidan gelir omuz omuza -04:52
    3 - ceylan gözlerine - 04:28
    4 - çiçekli yaz - 06:25
    5 - evlerinde kuyi var - 03:34
    6 - adiyaman - 04:55
    7 - huma kusu - 06:40
    8 - niye çattin kaslarini - 03:29
    9 - mektebin bacalari - 03:55
    10 - bir seher vaktinde - 05:22
    11 - halaylar - 09:28
  • bol şiirli bir nesir türüdür. dede korkut hikayeleri en iyi bilinen örnekleridir.
  • en meşhuru olan reşidüddin oğuznamesi, zeki velidi togan tarafından bugünkü dile çevrilmiş ve yayımlanmıştır. önemi büyük olmakla birlikte, orijinalinden hayli farklı olduğu anlaşılıyor.

    başka bir destan derlemesi için: oğuzlama
  • oğuz boran'a ait oldukça manidar bir deyiş:

    toprağa bir çaput ile dönersin
    dünya hatır kırmaya değer değil
    tutar isen bir dost, bir yar edin
    cihan sana da kalır değil

    büyük konuşma hiçbir zaman
    düşmez, kalkmaz kimse değil
    bir diken yarasına deme aman
    dertsiz olmayan can var değil

    kendinden başkasını beğenmez cahil
    huri, melekte hata bulmaz değil
    nice vardır diline sahip olmayan
    dost hatrı bir gün yıkılmaz değil

    özge olur aşık gönlü
    alır isen dinle sözümü
    küçümseme sakın damlayı
    derya damlasız olur değil

    çoktur cihana boşa gelenler
    ne oldum delisi görmemişler
    parayı her şeyden üstün bilenler
    toprak altında para lazım değil

    asalet insanın özünde olur
    saf ipekte, süste değil
    kendin bilen çul da giyse
    o çul ona atlas olmaz değil

    hiç kimseye muhtaç olmam deme
    can cana muhtaç olmaz değil
    dünyaya zulüm çektiren firavun
    topal sineğe yenik düşmez değil

    nice mertlikten, onurdan bahsedenler
    saman altından su yürütmez değil
    bu sözden alınıp kendine pay biçen
    kalleşliği efendilikle gizlemez değil

    çoğu insan doğru sözü sevmez
    ama doğru özde değişmez
    herkes payına düşeni alır
    er, boş laf; gâfil, öğüt istemez

    bir zaman sana yüksekten bakan
    gün gelir kapına düşmez değil
    engin olmak yakışır gönle
    kimse ettiğiyle kalır değil

    sersefil gitti kibirli karûn
    zenginlik; mal, mülk, parayla değil
    gönülde yatar en büyük servet
    ama her göz onu görür değil

    hep ben, tek ben, hep bana diyenleri
    yoksulları ezen şerefsizleri
    toplayıp bir kefeye koysan hepsini
    bir karıncanın yüreği eder değil

    anadan, atadan budur gördüğümüz
    bir üzüm tanesini kırka böldüğümüz
    sözümüz ne ise o dur özümüz
    der, bitirir sözünü oğuz.
  • oğuz kağan'ın hayatını, oğuz boylarının oluşumunu, o zamanki oğuz milletinin yaşamını anlatan manzum hikayelerin oluşturduğu milli destanlarımıza verilen genel ad oğuznamedir. eski türklerin yazılı kültürü pek gelişmediği için bugün elimize ulaşan oğuznameler ya iran gibi yakın ülke tarihçileri tarafından kayda alınmış yada oğuz'un yaşadığı dönemden uzun süre sonra kaleme alınmış metinlerdir. bu konunun meraklılarının necati gültepe'nin 'yeni bilgiler ışığında oğuzname' isimli eserine bakmasını tavsiye edebilirim. kitapta bugüne ulaşan iki farklı oğuzname'nin tam metni günümüz türkçesiyle verilmiş ve karşılaştırmaları yapılmış. kendimce güzel bulduğum bir çalışma.
  • türklerin (oğuzların) kayıp tarihi veya kitabı diyerek nitelendirdiğim henüz aslı (eksiksiz nüshası) bulunamamış kavmimiz için çok çok çok önemli eser.

    selçuklu hanedanından mısırlı bir türk yazarın 1229'da kaleme aldığı bir arapça eserden okuduğumuz kadarıyla tam bir nüshasının varlığı hakkında bilgi ediniyoruz. yazar eserinde oğuzname ile ilgili şunları söyler;

    "...sonraki türklerin de saygı gösterdikleri ve elden ele dolaştırdıkları oğuznâme adında bir kitapları vardır. bu kitapta onların ilk faaliyetleri ve ilk hükümdarları hakkında bilgi bulunmaktadır. o hükümdarlardan büyüğünün adı oğuz'dur. oğuznâme'de tepe göz diye isimlendirilen bir şahsın hikâyeleri anlatılır. bu tepe göz, eski türkler'in büyüklerini öldürüp ülkelerini harap etmiş. onların zannına göre, hilkat garibesi olan bu tepe göz'ün, tepesinde tek bir gözü varmış ve ona kılıç ve mızrak işlemezmiş. anası ve babası büyük deniz'in cinlerindenmiş. on koç derisinden yapılmış börk derisini ancak örtermiş. bu kitapta, oğuzlar'ın aralarında günümüze kadar anlatageldikleri meşhur hikâyeleri ve özlü sözleri vardır..."

    bugün araştırmacılar oğuzname'nin 3 bölümden oluştuğunda hemfikirdirler. bunlar oğuz kağan destanı, dede korkut hikayeleri ve atasözleri/hikmetli sözlerdir. bunu nereden biliyoruz bugüne kadar yarım veya eksik ele geçen nüshalarda bazen ayrı ayrı bazen ortak bu üç bölüm ile karşılaşılmış, çevirileri yapılmış, birleştirilmiştir. uygurlar tarafından yazılan metinlerde oğuz kağan gök tengrici iken diğer metinlerde yazıldığı dönemin şartları sebebiyle müslümandır. bu sebeple eldeki en orjinal en eski metinin uygurlara ait olduğu kesindir.

    13.yy'da elden ele dolaştığı rivayet edilen yazılı bir eserin bugün eksiksiz tek bir nüshasının olmaması ayrıca şaşılacak bir şeydir. bütün türkologların belirttikleri üzere içlerinde bir yaradır.
  • yeniçağ gazetesinde ahmet ercilasun çok güzel bir yazı yazmış: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/…dir-52589yy.htm

    ***
    oğuzname türklerin en önemli destanıdır; bir sözlü / efsanevi tarihtir.

    oğuzname terimini ilk kullanan kişi ebûbekir bin abdullah bin aybek ed-devâdârî'dir. ebûbekir, mısır türk devleti (memlüklü) tarihçilerinden biriydi. arap diliyle, biri tek ciltlik, diğeri dokuz ciltlik iki dünya tarihi yazmıştır.

    1310'larda yazdığı dürerü't-ticân adlı tek ciltlik tarihinde şöyle der:"muahhar (sonraki, diğer) türklerin de saygı gösterdikleri ve aralarında elden ele dolaştırdıkları oğuzname adında bir kitapları vardır. bu kitapta onların ilk faaliyetleri ve ilk hükümdarları hakkında bilgi bulunmaktadır.

    o hükümdarlardan büyüğünün adı oğuz'dur."ebûbekir, "oğuzname'de tepe göz diye isimlendirilen bir şahsın hikâyeleri anlatılır." diye devam ederek bildiğimiz tepegöz hikâyesinin özetini verir. bu arada kitapta oğuzların anlatageldikleri hikâye ve atasözlerinin bulunduğunu da belirtir. oğuzname hakkındaki bu ilk bilgi çok önemlidir. niçin önemli olduğunu iki madde hâlinde yazıyorum.

    1. türklerin (oğuzların değil) saygı gösterdikleri oğuzname adlı kitap 1310'larda elden ele dolaştırılıyormuş.
    2. kitapta üç konu varmış:
    a) türklerin ilk faaliyetleri ve ilk hükümdarları hakkında bilgi,
    b) oğuzların (bu defa oğuzların) anlatageldikleri tepegöz vb. hikâyeler,
    c) atasözleri.

    bir kitabın 1310'larda elden ele dolaşabilmesi için, yazılışından sonra en az 50-60 yıllık bir zaman geçmiş olması gerekir.
    o devirde kitapların basılıp hemen dağıtıma çıkmadıklarını, elle yazılıp elle çoğaltıldıklarını (istinsah edildiklerini) hatırlayalım.
    bu oğuzname eğer 1250'lerde yazılmışsa batı (oğuz) türkçesiyle yazılmış olamaz; çünkü o tarihte oğuz türkçesi daha yazı dili olmamıştı. 1250'lerdeki türk yazı dili karahanlı türkçesi idi.ebûbekir'in bahsettiği oğuzname bugün elimizde yoktur ama o kitaptaki üç konuyu anlatan çeşitli yazmalar elimize ulaşmıştır. yani kitap ayrı parçalar hâlinde elimizdedir. tabii ki sonradan istinsah edilmiş bu parçalardaki anlatmalar, 1310'lardaki kitabın içinde bulunan anlatmalarla tam olarak aynı değildir. sözlü rivayetler zaman içinde daima değişir.

    üç konuyla ilgili başlıca yazmalar şunlardır:
    1 - sözlü-efsanevi tarih konusu. tam olan üç yazma vardır:
    --1) ilhanlı tarihçisi reşideddin'in 1300'lerin başında (ebûbekir'den birkaç yıl önce) yazdığı câmiü't-tevârîh adlı eserde bulunan "türklerin ve oğuzların tarihi" bölümü. farsçadır.
    --2) hive hükümdarı ebülgazi bahadır han'ın 1660'ta yazdığı şecere-i terâkime. çağatay türkçesi iledir.
    --3) 1790'larda afganistan afşarları arasında yazılmış bulunan kazan nüshası. bu yazma da çağatay türkçesidir. üç yazma da tamdır ama tabii olarak her biri kendi zamanına kadar gelir. birincisi selçuklulara kadar, ikincisi 17. yüzyıl türkmenistan türkmenlerine kadar, üçüncüsü 18. yüzyıldaki afganistan afşarlarına kadar.
    2 - oğuzların anlatageldikleri hikâyeler konusu. üç yazma hâlinde bugüne ulaşmıştır: --1) kitâb-ı dedem korkut alâ-lisân-ı tâife-i oğuzan. almanya'nın dresden şehrindedir; içinde bir giriş ve 12 boy (destani hikâye) vardır.
    --2) hikâyet-i oğuznâme-i kazan beğ ve gayrı. vatikan'dadır, içinde bir giriş ve 6 boy vardır. giriş ve altı boy, dresden'deki ile aynıdır.
    --3) yeni bulunan günbed (türkmensahra) nüshası. iran'ın günbed şehrinde veli muhammed hoca'nın hususi kütüphanesindedir. içinde yeni bir boy (salur kazan'ın ejderhayı öldürmesi) ve yeni soylamalar vardır.
    3 - oğuzların anlatageldikleri atasözleri. iki yazması vardır:
    --1) atalar sözü diye meşhur oğuzname. berlindedir, içinde dede korkut'a ait pek çok hikmetli söz ve atasözü bulunmaktadır.
    --2) kitâb-ı oğuznâme - emsâl-i mehemmed ali. petersburg'dadır, içinde dede korkut'a ait pek çok atasözü vardır.bunlar üç konuyla ilgili başlıca yazmalardır. ancak konuyla ilgili daha birçok yazma vardır. onları da bir dahaki yazımda anlatacağım.

    kaynak yeniçağ: oğuzname nedir? - ahmet b. ercilasun
hesabın var mı? giriş yap