*

  • resmi açılışı 22 kasım olarak duyurulan ama mağazalarının oturması 2-3 ay sürecek gibi görünen ankaranın en yeni alışveriş merkezi. alışveriş merkezlerinin olmazsa olmazı hipermarket bölümü panorada kipa olmuş ve içinde noel babanın çuvalının bile almayacağı kadar çok insan oluyor.
  • ankara'daki tüm büyük alışveriş merkezlerinin giderek şehrin dışına taştığını göz önünde bulundurursak yeri sayesinde iş yapma olasılığı yüksek ankara'nın yeni alışveriş merkezi...
  • gap magazasi ve tribeca restoran/cafesiyle beraber ilginc birsey olmasi beklenen... merak ediyoruz ailecek! bir de bu alisveris merkezi meselesi nereye gidiyor onunu da ongormek istiyor insanoglu...
  • ismini her seferinde pandora diye okuduğum yeni bir alışveriş merkezi.
    (bkz: pandora nın kutusu)
  • kipa'nın panora'dan önce açılmasıyla geçen hafta tıklım tıklım dolan mekandır. görülüyor ki tümüyle açıldığında diğer alışveriş merkezlerine fark atacak. hal bu ki insan konumu (oran şehrinde olması) dolayısıyla daha az kişi çeker diye düşünüyor ama...

    bir başka merak konusu ise yüce'nin yanında yıllardır süren "stüdyo konut ve alışveriş merkezi"nin ne zaman biteceği ve bittiğinde panora karşısında nasıl tutunabileceğidir. panora'nın alışveriş merkezi 5 ay içerisinde tamamlanabilmişken 5 yıldır "stüdyo konut ve alışveriş merkezi"nin inşaası sürmektedir.

    (bkz: bakalım bakalım)
  • doğa sevgisi dolu söylemlerini ve bulunduğu oran bölgesindeki yoğun bisiklet kullanımını göz önüne alarak, bisikletle gidip gelecek insanlar için park yeri ve hatta bisiklet yolu gibi güzellikleri düşünmesi gereken devasa alışveriş merkezi. ayrıca bu mekanla birlikte çayyolu - oran arasında dolmuş seferlerinin başlama olasılığı da artacaktır.
  • ankara sınırları içine kaç tane daha alışveriş merkezi yapılabilir sorusunu bir kez daha aklıma getiren, sonra da, rant oldukça inşaatın hiç bitmeyeceğini düşündüren (bkz: rant), doğayla felan da pek alakası olmayan alışveriş merkezi.
  • ilk bakışta ciddi anlamda ecnebilere hizmet verilcek gibi garip duygulara kapıldığım mekan. giriyorsunuz "ol de conte, hav fu juk, sex on the beach, yor rock" gibi mağazalar göze çarpıyor. "yok canım olur mu öyle şey" diyerek bir öfkeylen labirent gibi olan mekana dalıyorsunuz. biraz tanıdık da olsa gloria cins kafenin ihtişamını farkediyorsunuz. "oha" ilk günden ne kadar kalabalık burası.. dönüyorsunuz otis yürüyen merdivenlerden yukarı çıkıyorsunuz, sikim böyle işi diyip kaçmak istediğinizde bir bakıyorsunuz geri dönüş yok, sanırım çıkış bi öbür tarafta diye dolaşma mecburiyetinden gözünüze mağazaların sportik olanları bir tarafta, kotçu olanları bi tarafta, tiki işi olanları bir tarafta olduğunu farkediyorsunuz. dikkatimi çekti bu ayrıntı, "evet çok düzenliydi". çok geçmeden meşhur kubbesini görüyorsunuz. evet mimar sinan yaşasaydı aynısını yapardı, çelik konsusyonlu (o da nesi), böyle 10 metre direkli. tamamen teknolojik bişi. gerçi mimar sinan yaşaydı, elinde de bu teknoloji olsaydı, mına koyardı ortalığın çaktırmayın siz.. söylemeden geçemem orası çok ihtişamlı olmuş, tam aşağısındaki piri reis haritası ise ayrı bir güzellikte durmakta..

    yeni açılmışlığına verebilirim ya da oran'ın gerçekten de soğuk olmasından mıdır, yoksa mekanın yabancılığından mıdır üşüyorsunuz. ciddi ciddi montu çıkarmadık üstümüzden, atkı eldiven alırdık bilseydik. ha doğayla içiçe olayı buysa benim gerçekten de kafam karışmış.

    yemek yerleri ayrı bi hava olmuş, her yeni açılan alışveriş merkezinde biraz daha bu işe önem veriyorlar ama hiçbiri benim gözümde ankamall'un tadını vermiyor o ayrı..

    armada gibi karışık, optimum kadar uzak, cepa kadar soğuk bir mekan burası. ama bir ankamall'un tadını vermiyor işte ne olursa olsun..

    doğa ile içiçe muhabbetine sırf merakımdan açılır açılmaz gittim. sandım ki biz alışveriş yaparken mesela lacoste'tan kazık yerine timsah dişlemesi yiyeceğimi, alacağım dönerimi çamların altında yiyip yanımda götürdüğüm muzları ağaçlardaki maymunlarla paylaşacağımı, şelalenin altında poz verip kırlarda koşacağımı düşündüm. eğer doğayla içiçe dedikleri buysa bizim mahalledeki çardak vallah yağmur ormanlarındaymış. tam karşısındaki boş arsaya yalandan bir havuz, etrafına 10-15 tane çam ağacı dikip, mekanın içine hitit motifleri yapmakla ben hariç herkesi kandırabilirsiniz. doğayla içiçe bahanesiyle de sadece bu aralar farkı olduğunuzu belli edip müşteri potansiyeli yaparsınız.

    bir daha gider miyim? giderim tabi daha açılmamış olan ve çok övünülen akvaryumunu göremedim. ha akvaryuma japon balıklarını doldurup da bize köpek balığı diye yuttururlar mı orasını bilemem. onu da beklerim bu yabancılaşmışlardan. onlar ne de olsa japon balığı..

    henüz yolun başında kaçma isteğim vardı di mi? evet çıkışı bulabildim. kesinlikle mimarisini bizim temel yapmış. kulak kaşıma muhabbeti gibi, sağ elle sol kulak kaşıyanların, yukarı çıkınca abartmıyorum 200 adım yüyürünce iniş yürüyen merdivenlerini dizayn etmesine şaşırmamalı.

    entry'imi bu mekanın ecnebiliğine istinaden yabancı iki üç kelime ile bitirmek isterdim ama hazır bildiğimi de orada bıraktım ben a dostlar...
  • ankara'nın alışveriş merkezleri konusunda doyuma ulaşmasından 132 önceki avm'dir sanki. daha içindeki mağazaların çoğu, sinema salonlarının hiçbiri açılmamışken bugün 40 dakikada yanına varabilmem ve yerin 4 kat altında otopark bulmam nasıl açıklanabilir başka?**

    ek bilgi: ankara'daki ilk pastarito ve midpoint şubeleri burada. bu eksiklikler de giderildi, itina ile duyurulur.*
  • hafta sonları ankara'nın diğer alışveri merkezleri*** gibi bulunduğu çevrenin trafiğinin içine etmektedir.
hesabın var mı? giriş yap