• o ana kadar once 19.yuzyil rasyonalizmi ve ampirik yaklasimlarin sonra da popper'in zamani itibariyla devrimci olan ama bugun itibariyla son derece muhafazakar duran yanlislamaciliginin egemen oldugu bilim felsesefesi alaninda thomas kuhn ve imre lakatos'un kazma kurekle acmaya giristigi yeni patikadan yola cikip sonra o kanala da fazla meyil vermeden oldugu gibi kendi baskaldirisini yaratmis bir filozoftur. disiplindeki pratige yonelik genel temayulu sallamamis, 'nasil yapilir?'dan ziyade, 'neden yapilir ki?' sorusunun pesine dusmustur..
  • (bkz: vakit öldürmek)

    binlerce gün sonra gelen edit:

    p.f.'nin kitabı oluyor kendisi.
    p.f. ile ilgilenmek, onu okumak, vakit öldürmektir anlamında yazmışım sanılmış,
    kötülenmiş.

    en hafif ifadeyle,
    ilginizi bilginizi sikiyim,
    diyebiliyorum.

    sincerly,
    nova.
  • bilimin değişmez ve evrensel kurallara göre yapıldığı ve yapılması gerektiği düşüncesini gerçekçi bulmayan filozoftur kendisi. ona göre bilimde yüksek statülü sonuçlar veren objektif bir yöntem de yoktur aslında; bilimin doğasında hiç de özel bir şey yoktur. bu fikrini savunma yollarından biri, bilimsel yöntemi tanımlama ya da karakterize etmek üzere girişilen tüm çabaların başarısız olduğunu öne sürmektir. bir diğer savunma yolu da fikrini tarihi örneklerle takviye etmektir. ona göre, klasik dönemlerdeki büyük gelişmelerin ve devrimlerin hiçbiri, bilim felsefecilerince öne sürülen yöntemlerle gerçekleşmiş değildir. feyerabend için, bütün şartlar altında ve insani gelişimin bütün safhalarında, savunulabilecek tek bir ilke vardır: "her şey mümkündür” ya da şöyle der "fark etmez, öyle de olur böyle de"

    (bkz: yonteme karsi)
    (bkz: bilim dedikleri)
    bu anlayisa verilen bazı ayarlar için (bkz: son moda sacmalar)
  • bu anarsist amca, "surekli devrim" olgusunu savunur. bilim de sanat gibi surekli degisim icinde olmalidir. ozgurlukcu olunmadan, devrim yapilmadan ilerlemez ona gore bilim. bu yuzden, 19. yy'a konu olan bir cok devrim, ve bu devrim yandaslari, fikirlerini ortaya surdugunde birden isinmislar bu adama.

    bilim surecinde yontem ve methodun kati kurallari olmasina karsi cikar. kendisi de, tarihte (oyle de sacma deyip gecmeyelim, cogu bilim felsefecisi gibi bilim tarihini iyice incelemistir) en basarili olmus bilim adamlarina bakildigi zaman, cogunun bilimde kullanilmasinin farz oldugu kurallari pek sallamadiklarini soyler. ayrica, hatirladigim kadariyla yeni bir paradigmanin eskisinden daha iyi de olamayabilecegini savunur, lakatos tersine.

    soyle de ilginc bi anektod var, lakatos ve fayerabend cok iyi arkadaslarmis. surekli bilim ustune tartisirlarmis. lakatos bir gun ona, sadece tartismasi yerine kendi kitabini yazmasini, fikirlerini oraya dokmesini teklif etmis. boylelikle lakatos da onun kitabina cevaben baska bir kitap yazacak, guzel bir bilimsel method uzerine tartismalar sisilesine parmak basmis olacaklardi. zira fayerabend'in against method kitabi yayinlandiktan hemen sonra lakatos vefat etti. biz de onlarin bu projelerine tanik olamadik.

    oyle iste. "fayirabınd" diye okunur ismi.
  • hem nazidir, hem de ırkı bozuk; bir de üstüne gidip 60ların sonlarından itibaren berkeley'de ders vermiştir. demek ki hem de amerikancı.

    eski fizikçiymiş, başarısız olduğu için felsefeye geçmiş. zaten bilimden anlasaydı, söylediklerini söylemezdi.
  • yobaz abiler çok severmiş kendilerini. demek ki mabadları ile okumuşlar muhteremi. "yönteme karşı"nın 40. sayfasında feyerabend, din kurumunu, fuhuş kurumu ile aynı yerde anar. yani feyerabend için din ve fuhuş aynı kökten gelme ve dolayısı ile benzer kurumlardır.

    aynı abiler post-modernleri de seviyor değil mi? götingen enstitüsü iş başında.
  • feyerabend'in en keskin ifadesi olan her sey uyar - anything goes sozu, onun bilimi, din ya da sanat ile ayni noktada ya da onlarla birlikte, mumkun olan bilgi olanaklarindan biri olarak ele almasinin bir sonucu seklinde ortaya cikar. bilim, din, sanat bunlarin her biri bilgi edinmenin farkli yollaridir, birbirlerinden daha ustun ya da oncelikli ya da ayricalikli degillerdir, gerceklige ulasmanin farkli yollaridir . birbirleriyle olculebilir ya da kiyaslanabilir degillerdir. tek bir yonteme indirgenemezler.
  • temelde her türlü yaftanın nazikçe üzerine yapışabileceği bir adamken, aslında gösterdiği yerin kutup noktalarına güdümlülüğü marifet sayan başka kişilerin başka paradigmalarda gösterdiği ve gördüğü yer olmasına rağmen aslında hiçbir şekilde yaftalanamayan bir adam olup çıkıyor paul feyerabend. bunu izninizle bir örnekle şenlendirmek isterim: ii. dünya savaşı'nda nazi ordusunda görev yapmış olan feyerabend'ın "nazizmi lanetlemek çok kolaydır ama nazizmi mümkün kılan da işte bu kendini haklı gören kat'i tavırdır" [1] deyişi üzerinden yaftalama sekansının işleyebilmesi çok kolaydır, temelde büyük bir obnixum obnoxium ("sabit kötü") göze çarpar: nazizm. ve bu obnixum obnoxium'un tanımlanmasının da dahil olduğu bütün "kendini haklı gören kat'i yaklaşımlar"ın doğasında ne varsa, en nihayetinde onları var eden "kat'i yaklaşımlar"ın doğasında da o var. bu kaçınılmaz bir yargı müessesesidir; insanların buradaki temel gereksinimi sadece paradigmaları ölçüsünde belli değer yargıları oluşturup onlara göre bir düşün dünyası şekillendirmektir: nazizmin zihinlerde yerilmesi ve buna ek / doğal olarak yenilmesi paradigmanın sonucudur; bu egemen zihin yapısının baskın çıkan kabullerinin bir sonucudur: tanrı'ya benzer insan burada; yeni bir paradigmaya ihtiyacı yoktur ve n sayıda yaftalamayı yerine oturttuğu değerler sisteminde sıraladıkça sıralar, artık ucunu kaçırsa da bir her bir karesi evvelce belirlenmiş bir kader ağını oluşturmuş olur. böyle bir durumda evet paul feyerabend bir nazizm yanlısıdır!

    o halde bu yaklaşımla feyerabend'ın bilime karşı tutumunu incelersek, yine göreceğiz ki, bu düşün adamı "bilime karşı olan" biri olamaz. against method: outline of an anarchistic theory of knowledge adlı eserinin [2] önsözünde de belirttiği gibi "bilim, ideolojilerden ve topluluklardan korunmalıdır; buna mukabil demokratik topluluklar da bilimden korunmalıdır" (p.viii) çünkü yukarıda kabaca üzerinden geçtiğim gibi, baskın kabuller bütününün yani paradigmaların her daim nazi subayı kılacağı feyerabend'ın baktığı yerden hareketle, bilim de kimi yığınların yönlendirmesiyle varılacak yeni zeminlerde bilim bilim olmaktan, demokratik topluluk da demokratik topluluk olmaktan çıkar. feyerabend şunu da ekliyor önsözde "-dile getirdiği bu korunma ihtiyacından- şu anlaşılmamalı ki bilimadamları, felsefe eğitiminden yarar sağlayamaz ve insan(cıl)lık bilimlerden hiç yararlanmamıştır / yararlanamayacaktır. yararlar zorla yüklenmemeli; yararlar eleştirilebilmeli..." (p.viii) ilk paragraftaki husustan hareketle söylememiz gerekirse: yarar mekanizmasının gerektirdiği yararın kendisinin sabit ve değişmez olduğunun bilinçlere yerleştirildiği bir ortamda insan düşüncesinin sapiens / prudens niteliği bir yerden sonra tümüyle körelebilir, o vakit varılacak yer homo insipiens'liğin göbeğidir. çünkü baskın kabuller bütünü / paradigma, isterse bütün büyük değerleri, erdemleri diline dolamış olsun, en nihayetinde bir insanın bile kritik süzgecinden geçmiyorsa, yeniden değerlendirmeye ve yeniden inşaya izin vermez. paradigmanın iflası anlaşılamaz; çünkü paradigmanın iflasında da paradigmanın kendi öngörülerinin / tanımlamalarının sonuçları görülmüş olur.

    insan nereye varmak istiyorsa, oradan bir şeyler çıkarıyor: nietzsche'nin "değerleri yeniden değerlendir" nasihatinde de benzer bir yaklaşımı görüyoruz. ecce homo'da "yeni putlar yapmıyorum... putları alaşağı etmek - bu benim sanatımın bir kısmında varlık kazanmaya başlar. bütünüyle yalandan ideal bir dünya keşfedildiği oranda onun değerinin, manasının, hakikatinin gerçekliğinden mahrum kalınmış olunur." [3] derken aslında feyerabend'ın "against method"unu öngörür gibidir. zira temelde bilimin tanımında kat'i tartışma ve yeni fikirler ortaya atabilme hakkı saklı bulunmasına rağmen, ondaki baskıcılık baskın çıkarak bu ikisini öldürebilmektedir: zira bilimin temelde peşinden koştuğu şey ideallerin dünyası değil midir? s. aslan ve a. yılmaz'ın ortak makalesinde şöyle deniyor: "paul feyerabend’e göre bilimin tanımında kesin tartışma ve düşünce özgürlüğü olmasına karşın yaşamda bunun tam tersinin ortaya çıktığı, bilimin baskıcı bir otorite işlevine sahip olduğu görülmektedir. çünkü ona göre bilim de bir ideolojidir ve diğer ideolojilere göre bir üstünlüğü yoktur. feyerabend, bilimin 17. ve 18. yüzyıllarda önemli hizmetler sağladığını ve insanın özgürleşimine katkılar yaptığını kabul etmektedir. ama bu durum artık geçerli değildir; aksine, bilim anlayış ve uygulaması özgürleşmenin önünde bir engel konumuna gelmiştir. bilimin temeli, önermelerin dış gerçekliği temsil eden doğrular olduğudur. halbuki feyerabend’e göre dış gerçeklik ile kuram arasında bir temsil yoktur ve bilimin değinilen temel çıkış noktası bir dogmatizmden başka bir şey değildir." [4]

    o halde yeniden değerlendirilmeye tabi tutulmamış değerlerin baskıcılığına karşı bir adamın "yararların zorla yüklenmesi"nden duyduğu şikayeti görüyoruz; feyerabend'ın bu yaklaşımından hareketle francis bacon'ın schematize ettiği idolleri (#11239026) yeniden ele almak gerekebilir.

    feyerabend, kendisinden yararlandığım eserinin ingilizce edisyonunun üçüncü baskısına yazmış olduğu önsözde, eserinin çince edisyonunun önsözüne yazmış olduğu şu şeyi anımsatıyor: "bu kitabı yazmaktaki temel neden, insancıllıktır, entelektüellik değil. insanlara yardım etmek istedim, 'bilgiyi artırmak' değil." (p.xii) zaten her idol ve ideoloji karşıtlığı da benzer bir amaç gütmez mi? yazıcı, yazar "insan"a yaklaşmak ister.

    notlar:

    [1] j. horgan, bilimin sonu, sf.80, gelenek yay., 2003.
    [2] burada paul k. feyerabend, against method: outline of an anarchistic theory of knowledge, pub. verso, 1993 (isbn 0860916464) künyeli edisyondan yararlanıyorum.
    [3] burada f. w. nietzsche, ecce homo: how to become what you are, oxford university press, 2007 (isbn 019283228x) künyeli edisyondan yararlanıyorum.
    [4] s. aslan - a. yılmaz, modernizme bir başkaldiri projesi olarak postmodernizm, c.ü. iktisadi ve idari bilimler dergisi, cilt 2, sayı 2, sf.11.
hesabın var mı? giriş yap