• (1865-1935)

    muhammed reşid rıza olarak da bilinir. mısır'da dönemin en etkili din alimlerindendir.

    muhammed abduh'un talebesi ve takipçisi, cemaleddin afgani'nin ise yakın arkadaşı ve en büyük destekçisidir. onlar gibi radikal bir reformisttir. mezhep, tarikat ve tasavvuf anlayışını reddeder. ehl-i sünnete mugayir çıkışları vardır. hakkında reddiye olarak onlarca kitap yazılmıştır.
  • ehl-i sünnet ve tasavvufun islâm âlemini atalete sevk ettiğini ve yüzden geri kaldığını düşünen tipik bir 20. asır modernistidir. 1865'te trablusşam civarında bir köyde doğmuştur. muhammed abduh ile sıkı dosttur. nitekim bir dönem el urvetü'l-vuska diye bir mecmua neşretmişlerdir. ehl-i sünnet dışı tuhaf görüşleri vardır. meselâ insanlığın hz. âdem (a.s) soyundan geldiği fikrinin israiliyyat olduğunu, esasen insanların evrim neticesinde meydana geldiğini düşünür. faizin (ribâ) ise bazı şartlarda helâl olduğunu iddia eder. mikropların da cin olduğunu zannederdi.

    azılı bir osmanlı karşıtıdır. ingiliz muhibbiydi. "la merkeziyye-i osmaniyye" örgütünü kurmuştur. pan-islamist bir şahıs idi (hem osmanlı'nın parçalanmasını, hem islâm âleminin birleşmesini istiyordu. güzel kafaymış).

    tıpkı cemaleddin efganî gibi masondur. hasan el-benna, el-albanî, seyyid kutub ve emin el-hüseynî'yi fikirleriyle tesir etmiştir. hatta el-hüseynî onun tedrisatından geçmiştir. 1935'te, süveyş yakınlarında, çok sevdiği arabistan meliki abdülaziz ibn-i suud'u ziyaret ettikten sonra dönüş yolunda ölmüştür. gayr-ı muteber birisidir, hem kendisi ve hem talebeleri.
  • kendisi aslen suriyeli bir osmanlı vatandaşıdır. mısır'a göç edip, burada ittihat ve terakki cemiyeti'ne karşı olan lâ merkeziyye-i osmaniyye partisini kurmuştur. birinci dünya savaşı'nda ingilizlerle iş birliği yaparak mekke şerifi hüseyin'in başlattığı arap ayaklanmasında önemli bir rol oynamış ve savaş sonunda arap delegeleri arasında versailles barış konferansı'na gitmiştir. daha sonraları şerif hüseyin'le görüş ayrılığına düşse de, bu ayaklanmada oynadığı rol tarihteki yerini almıştır. ayrıca türkiye cumhuriyeti'nde hilafet kaldırılınca, mustafa kemal atatürk'ü çok ağır sözlerle eleştirmiştir.

    kendisinin tezlerinden biri de, kur'an'ın arapça'dan başka bir dile çevrilemeyeceğini kur'an'ın 11 suresinden aldığı ayetlerle savunmasıdır. bu surelerden biri de fussilet suresi 44. ayet'tir. bakalım bu ayette ne yazıyor: "eğer biz onu başka dilde bir kur'an yapsaydık onlar mutlaka, "onun ayetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? başka dilde bir kitap ve arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi. de ki: "o, inananlar için bir hidayet ve şifadır. inanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve kur'an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar)." görüleceği üzere bu ayet, reşid rıza 'nın savunduğu tezlerin tam aksini söylemekte. ki zaten bu ayetler okunduğunda "kur'an başka bir dile çevrilemez" ya da ona paralel bir yazı görülemez.

    ikinci meşrutiyet döneminde kur'an'dan bazı parçaların çevirisi yapılsa da, ilk tam çeviri şeyhülislamlık tarafından yasaklanmıştı. cumhuriyet ilan edildikten sonra ise atatürk, din üzerinden kazanç ve yanlışlıklara mahal vermemek adına kur'an'ın çevrilmesini istiyordu. bunu duyan reşid rıza ne mi yaptı? tabii ki "kur'an başka dile çevrilemez" diyerek karşı çıktı.

    işin ilginç yanı; "kur'an'ın başka dile çevrilmesi caiz değildir" diyen reşid rıza, kur'an'ın ingilizce çevirisini yapan marmaduke pickthall isimli ingiliz müslümanı yazara, çeviri çalışmalarında yardımlarda bulunmuştur. ama her ne hikmetse aynı zat, kur'an'ın türkçeye çevrilmesine karşı çıkmıştır.
  • şiddetli bir ingiliz sever şiddetli bir türk düşmanı idi. ingiliz himayesi altında gerçekleşecek bir arap milliyetçiliği güdüyordu. eski bir hürriyet ve itilaf olan bu şahıs arap isyanını mısır'da ingilizlerle birlikte tasarlayan, savaş sonunda barış konferansına da giden bir zattı. bu şahıs görülmedik bir terbiyesizlikle yazılı bir kitabı, türk milliyetçiliğini tel'in ediyor, mustafa kemal'i türkiye'den türkçeyi kaldırıp arapçayı resmi değil yapmaya davet ediyor, bunu yapmadıkça onun rejiminin kafir olduğunu ilan ediyordu. mehmet akif ersoy ülkeyi terkettikten sonra bu adamların safına sığınmıştır.
hesabın var mı? giriş yap