• genelde türk ailelerinde son doğan kişiye verilen isim ilk doğana da ilker ismi verilmesi makbuldur.
  • (bkz: ilkli sonlu adlar)
    son dogmus olacagi ne malum, ya kazara kucuk kardes gelirse mana asimina ugrayacak ad
  • bu isimde olanlardan bazıları* icq nicki, e-mail, yada irc'de nick olarak last soldier falan alırlar.. iğrenç..
  • yirmi yedi yaşında. beyaz tenli erkek. bir yetmiş boylarında. ağırlığı yaklaşık elli kilonun biraz üstünde. iki kız kardeşinden bekar olanı ve annesiyle yaşıyor. babası o küçükken ölmüş. diye devam etmek olası. ama bu gerçeği yansıtmıyor. onunla uzun süredir tanışıyor olmama rağmen babasından bahsettiğini hiç duymadım. sadece sorulara verdiği kısa ve net yanıtlar var (“baban ne iş yapıyor?” “en büyük kardeş sen misin?”i takiben “babanın yaşı kaç?” “annene mi benziyorsun, babana mı?”) fakat bu yanıtlardan hiçbirini hatırlamamam ve babası hakkında en ufak bir fikre sahip olmayışım onun hakkında bir fikir veriyor bana.
    saçları dökülüyor.
    ve zayıflıktan muzdarip.
    ilk ve ortaokulu (evet eskiden böyle bir şey vardı) diğer yurttaşları gibi atlatmış. ilkokulda vasat orta birden itibaren haylazlaşma yoluna girmiş lise eşiğinde durulmuş. daha sonra dindar ailelerin tercihi bir meslek lisesinde kendini bulmuş. orada kurduğu arkadaşlıklar hâlen hayat eğrisini (evet o çizgi genelde pek dik değildir) etkiliyor. tırnak dışında iyi, tırnak içinde yüksek aile çocuklarıyla kurduğu bu arkadaşlıklar iş ve yüksek öğrenim hayatının başında verdiği kararlarında etkin unsurlar arasına dahil oldu (dahil etti diyemedim).
    pek zeki biri değildir ve bunun farkındadır. çapını keşfe çıktığı dönemlerde (ki ilkgençliğe tekabül eder) bu mahçubiyet ve sükunet şeklinde tezahür etti. benim de kendisini uzaktan tanıyışım bu zamanlara isabet eder. benim için o, tutuk, kekeleyerek konuşan, kalabalıkta varlık gösteremeyen, gösterdiği vakit de bin pişman olan (bunda haklıdır gerçekten) mizah duygusundan yoksun ama genelde iyi biridir. bu intibalar kolajını oluşturma aşamasında hangi tarihten itibaren topladığım malzemeleri kullandım, düşünmeliyim.
    bir kıza aşık olduğunu biliyorum. bu kız da tırnak içi tırnak dışı ailelerden birine mensuptur. daha sonra kendi klasmanından biriyle evlendi ve bu nikah onun için orta şiddette bir sarsıntıya neden oldu. yine de gizliden gizliye imkân sınırı nedir diye düşündüğünden olacak, sarsıntının nedenini çok yakınlar ve çok zekiler hariç kimsenin anlamamasını sağlayabildi. bunu farkında olmadığı başarılarından biri sayıyorum.
    yüzeyde bir değişimin gerçekleştiğine işaret etmiştim. yine de değişimini bu karşılıksız aşka bağlamak çiğliktir kanaatindeyim. bana göre yine o dönemlerde ama karşılıksızlık tokadından çok önce başlamıştır bu değişim. seçtiği meslek rahat, içten ve dolaysız bir görünüm arzetmesini icab ettirir (şu an yerel bir radyoda sıfatı yayın yönetmenliği özü amelelik olan bir pozisyonda çalışıyor.) ve bu görüntüyü bir çoğumuzdan daha iyi verebilir. işin aslı sekans uzadıkça, yorgunluk arttıkça ortaya çıkar. maskesi yıpranır, enerjisi tükenir. sesi çatallaşmaya başlar, gözlerini kaçırmaktan alamaz artık kendini. bu anlarda bazılarımız rikkat içre düşer bazılarımızsa kazımaya değecek bir şey bulamayıp yüzünü başka yöne çevirir.
    geçirdiği değişim işine yaradığı gibi ayağının önüne çelme de olabilmiştir. bu nereden baktığımıza bağlı biraz. misal, bahsettiğim arkadaş çevresinden kopmasına neden olmuştur yeni yönü. köklü ve ani bir kopuş değil. günden güne incelen, seyrelen ve bu seyrelmenin bile belirsizleştiği bir bağ vardır arkadaşlarıyla arasında. genç bir erkeğin standart prosedürleri tüketip (iş, okul ve kısa dönem haytalık) bir adım atması gereken yere geldiği o an o da bir adım atmış ve diğerleriyle eşit mesafede bulmuştur kendini. tam olarak eşit pozisyon. yeterlikleri (yetkinlik değil) ve sorumluluklarıyla bir eşitlik. bu noktada attığı adım yeni yönünü ve gruptaki yeni yerini belirlemiştir. önceleri alttan alta alındığı korumayı reddetmiş görmezden gelinme sınırını aşmıştır. bu değişimin götürdüklerinden sayılabilir. ama durduğumuz ve baktığımız yeri değiştirirsek onu yeni bir sosyal ortamda buluruz. geçmişini bilmeyen (elbette gören gözler izleri okumasını bilir) sıfırdan başlayabileceği insanlarla. şimdiki meslek hayatının bir kısmını da buna borçlu işte. ve meslek demek genelde çok şey demektir.
    bütün bunlara rağmen demek olmaz, bütün bunlara binaen değişime pek açık değildir.
    son çıkışlarda karar vermeyi bilebilmiştir evet ama tali değişkenlere pirim vermez. dinlediği müzikler, izlediği filmler, okudukları hâlen yıllar önce güvenilirliklerinden emin olduğu kaynaklardan biraz özenerek biraz inanarak edindiği zevkinin izlerini taşır. bu açıdan toplum standartlarına göre tutarlıdır. misal, bulduğu bir yöntem bir kez işe yaradıysa ondan şaşmaz. bu işinde de böyledir, (yıllar yılı aynı tarzda hazırlanmış programlar) kişilerle iletişiminde de. birine yaptığı bir iyilik üzerine karşısındaki nasıl teşekkür edeceğini bilemediğini ifade etmiş, “kolay canım, bir yemek ısmarlarsın” deyip direktliği samimiyete bitiştirmiş ve işe mi yaramıştır bu? ondan iyilik istediğinizde bir yemeğe borçlanacağınızı da not edin. menfaatperestlik anlaşılmasın burada. karşılıksız iyilik yapmayı bilir ve aslında “bir yemek ısmarlarsın artık” arkası bomboş bir cümledir. o, sadece ne yapacağını bilmediği bir durumda her daim kullanabileceği bir gizli geçit bulmuştur o kadar.
    geçtiğimiz yıl nişanlanıp evlilik arefesine geldi ama son anda bir şeyler oldu. bana anlattığı hikayede açıklamasını bulan sorular var. ama bana kalırsa bunlar hiçbir şeyi açıklamıyor. bu kez aşkın açtığı bir kalp yarasını değil yıllarını verdiği bir bağlılığın kaybının yol açtığı ağrıyı taşıyor. bu onu biraz küskünleştirmiş ama işiyle ayakta durmayı biliyor.
    iyiliğe mi yatkın yoksa kötülüğe yetenekleri mi elvermiyor. bu ilk bakışta kaba saba duran soruya bir cevap verdim mi şahsen benden iyisi yoktur. onun yetenekleri filhakika kötülüğe elverişli değildir. uzun vadede intikam planları kuracak, karşısındakinin zaaflarına göre stratejiler üretecek bir mizaca sahip değildir. yine de babasını öldü zannettiren o kimsesizlikten midir bilmem yufka yürekliliğine inancım vardır. kimseye bulaşmaz, ne iyi ne kötü. ilişkilerinde sorumluluğu üstüne almaz. uçuruma sürüklemez kimseyi ama sıkıştığımızda elinde altın anahtarla koşacağını da ummayız. ama bir insanı iyi ya da kötü yapan bunlar mıdır? ve bu gerçekten bir yargılama yazısına mı dönüşmektedir.
    hayır. bütün bunlar anlamak için yazılmıştır. ve bir kimsenin hakikatini anlamaya çalışmak durduğumuz yerin doğruluğunu sınamakla eşzamanlıdır.
  • sadece son çocuklara değil, uzun yaşasın, sona kadar varsın/ersin manasında da erkek çocuklarına konabilen güzel bir isim.

    kaynak: babaanne
  • dokuzuncu nesil çaylak.
  • komşu çocuğudur sonradan kanka olunmuştur. fakat arkadaşlığa başlangıç, peltek olan çocuğun adının anne tarafından toner olarak anlaşılması ile çok eğlenceli ve komik bir hal almıstır.
  • ailedeki konumunuzu belli etmek amaçlı konulan gereksiz isimlerden biri. hikmet, özgür, can gibi güzel isimler dururken
  • ekseriyetle düşük karakterli insanlarda görülen bir isim bence. hiç düzgün soner tanıdığım yok. kaç soner tanıdığım var onu da bilmiyorum gerçi. ailenin son erkek çocuğu genelde şimartılır zaten onla bağlantılı sanırım.
  • anlamı son asker anlamıyla değil de; bir işte en son yardımı bulunan, işi bitiren kişi anlamıyla da kullanabilir.
    şimdi bütün sonerler iş bitirici olarak düşünücek tabi iyi bişey değil.
hesabın var mı? giriş yap